Cemil KOÇAK
Çocukluğumda rahmetli Öztürk Serengil’in meşhur ettiği bir motto vardı: “Şepkemin altindayim.” Bir film sahnesinden kalan bu motto uzun bir dönem dillere pelesenk olmuştu. Bir anlamı yoktu; fakat hayli revaçtaydı. Şapka meselesinin uzun bir geçmişi vardı aslında.
ANAYASA tartışmalarının gündemin en önünde yer alacağını umduğumuz yeni bir döneme girerken, gerek 1961 ve gerekse 1982 anayasalarında “İnkılâp Kanunlarının Korunması” başlığı altında düzenlenen hükme yakından bir göz atmanın zamanıdır. Bu hükme göre, “Anayasanın hiçbir hükmü Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliğini koruma amacını güden aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz.”
Sayılan yasalar arasında şapka iktisası hakkında yasa da bulunmaktadır.
3 Kasım 1925 tarihli yasaya göre; TBMM üyeleri, yani milletvekilleri, genel ve özel idare ile yerel idareye ve her türlü kuruluşlara bağlı memur ve çalışanlar bu tarihten itibaren şapka giymek zorundaydılar. Yasaya göre; Türk halkının da ‘umumi serpuşu’ şapka idi ve buna karşıt bir alışkanlığın devamını hükûmet engellerdi. Buna göre; bugün öncelikle bütün milletvekillerinin şapka takması zorunludur; dahası devlet memuru ya da çalışanı olan kişilerin de şapka giymesi zorunluluğu vardır.
‘Bilumum müessesata mensup memurin ve müstahdem’ deyiminden değişik sonuçlar çıkarılabilir:
(a) sadece devlet (kamu) kuruluşlarındaki memur ve çalışanlar için zorunluluk getirilmiştir; devlet (kamu) dışında çalışanlar açısından bir zorunluluk yoktur;
(b) tüm kuruluşlar denilmekle, aslında herhangi bir yerde çalışan herkes kast edilmiştir; dolayısıyla kamuda olsun olmasın çalışan herkesin şapka giymesi zorunludur. Bu hüküm nasıl yorumlanırsa yorumlansın, en azından maaşlı ya da ücretli çalışanlar dışında kalanlara şapka giyme zorunluluğu getirilmediği anlaşılmaktadır. Yani esnaf, tüccar, çiftçi, emekli, öğrenci gibi.
Ya kadınlar?
Eğer meseleye kadın-erkek eşitliği açısından yaklaşırsak, metinde sadece erkeklerden söz edilmediğine ve halk denildiğine göre,
şapka zorunluluğu kadınlar için de geçerlidir demektir! Nitekim, Çetin Altan’ın anlattığı
gibi; dedesi Tatar Hasan Paşa’nın Erzurum’da şapka kanununa muhalefetten astırdığı Şalcı bacı bu yorumu desteklemektedir. Yasa, önce belirli gruplar için şapka zorunluluğu getirmekte, ardından daha geniş bir kitle için
sadece eski başlıkların takılmasını yasaklamaktadır. İsteyenler şapka giymeyebilirdi;
fakat bu takdirde başı açık gezmek zorundaydı.
Ya cezalar?
Aksine bir davranış hükûmetçe engellenecekti; fakat nasıl? Yasada buna dair bir hükme yer verilmemişti. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunu bu aşamada devreye girmeliydi; çünkü yasada yer almayan bir suç olamazdı. Pek çok kişi şapka giymeyi reddettiği ya da yasayı protesto ettiği için idam edildi. Elbette suçları şapka giymemek değildi; çünkü bu suçun cezası bu kadar ağır değildi. İdam nedeni, irtica ve ayaklanmaydı. Bunun için hıyaneti vataniye kanunu yürürlükteydi ve İstiklâl Mahkemeleri ile sıkıyönetim mahkemeleri bu konuda görevliydiler.
Kaldırılmalı mı?
Şapka kanunu da anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyecek yasalar arasında sayıldığından, ancak toptan bir anayasa değişikliği ile kaldırılabilir. Peki kaldırmaya kalkanların başına neler gelebilir? Elbette kimin kaldıracağına bağlı olarak değişir bu sorunun yanıtı. Eğer günümüz iktidarı bunu yapmaya kalkarsa, Atatürkçü cenah, bunu kesinlikle Atatürk ilke ve inkılâplarına karşı girişilen topyekûn bir saldırı sayacaktır.
Garip olan, kimsenin uymadığı bir inkılâbın korunmaya çalışılmasıdır. İlginç olan ise, inkılâbı korumaya çalışanların da yasanın gereğini yerine getirmek gibi bir tutum içinde olmadığıdır. Herhalde bu gariplikler dünyasının bir yansıması olmalı. Yaşanan, gerçekte çoktan terk edilmiş bir inkılâbın sadece ideolojide sürdürülmesinin istenmesinin sonucudur. Böylece ideolojik dünyada var olmaya çalışan, fakat gerçek dünyada bir karşılığı bulunmayan inkılâpçı ruhun canlı kalması sağlanmak istenmektedir. Peki ama bu mümkün olabilir mi? Elbette hayır.
Fakat ideolojiler böyledir; gerçek dünyada karşılığı kalmasa bile, bazı kesimler üzerinde gerçeklik duygusu yaratır ve ideolojik yeniden yaratılış süreci, duygunun asıl gerçeğin yerini almasını sağlar. Böylece gerçekten kopmuş bir ideoloji, gerçeğin yerini almaya çalışır. Bundan sonraki süreçte ise, ideolojinin kendisi ve onun yarattığı ideolojik gerçeklik ayakta kalmalıdır. Bu nedenle var olmayan bir gerçekliğin kutlanması ve kutsanması öne çıkar. Kutlamalar ve törenler, ideolojik gerçekliğin yegane yansıması haline gelir. Gariplikler burada da bitmez. İdeoloji, çoktan tükenmiş bir geçmişin yeniden ihyasının aracı haline getirilir. Unutulmuş ve geride kalmış olan, semboller, kutlamalar ve törenler aracılığıyla hafızalarda yaşatılmaya çalışılırken, diğer yandan buradan bir ileri adım atılarak, bu ideolojik kamuflajın yeniden hayat bulabileceği bir siyasal ortamın yaratılmasına geçişkenlik sağlanması öngörülür. Çember böylece tamamlanır. Çemberin kendisi yeni gerçekliği oluşturmuştur. Böylece belirli bir kesim için hayat bu ideolojik çemberin içine hapsedilir. Oradan dışarısı güvenli ve güvenilir olmadığından, hiçkimsenin gerçekle temas etmemesi sağlanmaya çalışılır. Törenlerin, kutlamaların ve nihayet ideolojik tekrarın gerçek bir karşılığının olmamaması, sadece kendi kesimine yönelik bir seslendirmeden ibaret kalması, bu dünya açısından önemli değildir; çünkü zaten bütün dünya bundan ibarettir. Geri kalanlar ise, zaten bu dünyayla temas etmesi zararlı görülenlerdir.
Ya Günümüzde?
Günümüzde bu suçun cezası iki aydan altı aya kadar hapis cezasıdır. Ayrıca yüksek düzeyde para cezası da söz konusudur. Yaklaşık beş yıl önce şapka kanununa muhalefetten gözaltına alınan yaşlı bir kişinin haberi basına intikal ettiğinde bunun pek de şaşırtıcı bir tarafı bulunmuyordu. Savcıların sarık taşıyan bir kişiyi adliyeye sevk etmesi tabiidir; şaşırtıcı olan bu tutumun haber niteliği taşımasıdır. Bunu nasıl yorumlamak gerekir? Toplumun geniş bir kesimi için yasa ile sosyolojik gerçeklik arasındaki fark ve çelişki burada başlamaktadır.
Şapka giymeyen kamu görevlilerinin de benzer şekilde suç işlediklerinin farkında olup olmadıkları belirsizdir. Yani şapka kanununa muhalefetten soruşturma açan savcıların da başkaca savcılar tarafından soruşturulabilir olduğu gerçeği yanıbaşımızda durmaya devam etmektedir. Başta milletvekilleri olmak üzere bütün devlet memurlarının ve çalışanlarının daha sabah kapıdan çıkar çıkmaz suç işliyor oldukları gerçeği karşısındayız. Dahası, günümüzde Amerikan beyzbol şapkası takanlarla sıradan bere takanlar da aynı yasadan dolayı kovuşturmaya uğrarlarsa kimse şaşırmamalıdır! Mevzuat böyle kardeşim. Daha ne diyeyim? Sanıldığının aksine, zamanında ne erkekler ne de kadınlar için, ama özellikle de kadınlar için yasalarla kılık kıyafet düzenlemesi yapılmamıştır.
Kutlamalar
Yine günümüzde şapka inkılâbı kutlamalarının ekseriyetle kadınlar tarafından gerçekleştirildiği basında yer bulan haberlerden görülmektedir. Tuhaf olan nokta, daha ziyade erkekler için düşünülmüş gibi görünen inkılâbın günümüzde neredeyse sadece kadınlar tarafından kutlanmasıdır. Aslında yasaya göre kadınların da şapka takması gerekmektedir, fakat şimdiye kadar şapka giymediği için hakkında soruşturma açılan bir kadın duymadım. Şapka meselesi de sanırım laiklikle ilgili bir konu olarak algılanmakta ve bu nedenle laiklik hassasiyeti yüksek kadınların gündeminde yer almaktadır. Kutlamalarda genellikle şapka takan kadınların gündelik hayatta bunu neden yapmadıkları sorusu ise güme gitmektedir.
Ah Mahmut ah!
BUGÜN de günlük hayatta sık sık karşımıza çıkan kılık kıyafet meselesi II. Mahmut ile başladı aslında. Modernleşmenin sadece ordu ile sınırlı kalmaması, aksine devleti ve toplumu da kapsamına alması gerektiği yönündeki ilk görüşler ve çabalar tam bu dönemde filizlendi. Ve Mahmut, kılık kıyafete el attı. O günden sonra kimin ne giyeceği, bir zevk ya da moda ya da gelenek olmaktan çıktı ve devletin belirlediği bir nitelik taşımaya başladı. 19. yüzyılın başında böyle oldu işte. Nizam-ı Cedit sonrasında yeni kurulan modern orduya fes giydirilmesi ile başladı her şey. Cezayir ve Tunus’ta Müslümanların giydiği, fakat İstanbul’da Hıristiyanların da taktığı fes, İslâma aykırı olduğu gerekçesiyle epey direnişle karşılandı. Setre pantolon da yine bu sırada giyildi. İstanbulin denildi. Ardından da mevzuat hazretleri çıkıp geldi: kıyafet nizamnamesi. Önce ordu mensuplarına, ardından da memurlara zorunlu kılık kıyafet böyle başladı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016