Cemil KOÇAK
Bayar, İnönü’den sonra Atatürk’ün üçüncü ve son Başbakanıydı. Cumhuriyet kurulduğunda İnönü Başbakan olmuştu; hemen sonra Fethi Okyar Başbakanlığa getirildiyse de, bu uzun sürmedi. İnönü kesintisiz olarak on üç yıl bu görevde kaldı.
1937 yılının sonbaharında aralarındaki anlaşmazlıkların yoğunlaşması üzerine, Atatürk İnönü’yü Başbakanlık görevinden uzaklaştırdı. 1932 yılından bu yana Ekonomi Bakanı olan Bayar’ı bu kez Başbakan olarak atadı. Üstelik başından beri CHP Genel Başkan vekili olan İsmet İnönü’den bu görevi de alarak, onu da Bayar’a verdi. İnönü açısından siyasal ikbal devri bitmiş gibi görünüyordu.
Cumhurbaşkanı İnönü
Siyaset değişken bir süreçtir; nitekim Atatürk’ün yaşamında son bir yıldan da uzun bir süreyi gözden düşmüş, adeta evine çekilmiş bir siyasetçi, eski Başbakan olarak geçiren İnönü, elindeki siyasal kozları doğru değerlendirmesinin sonucunda, Atatürk’ün ölümünün ertesi günü Cumhurbaşkanı seçilebilmişti. Sıra, uzun yıllar boyunca hükûmetlerinde bulunan Bayar ile ilişkisinin de yeniden gözden geçirilmesine gelmişti. Bayar’ın Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecindeki açık ve gizli desteğini bilen ve bunu takdir de eden İnönü, onu Başbakanlık görevinde bıraktı. Sadece kendisine diş bileyen bazı önemli politikacıları hükûmetten uzaklaştırmakla yetindi. İnönü’nün günlüğünde, Bayar’ın bu talebi “tereddüt ettikten sonra” kabul ettiğine ilişkin bir notu okumak mümkündür.
Başbakan Bayar
Bayar Başbakan olarak uzun zaman görev yapabilir miydi sorusuna verilecek yanıt, o kadar da zor değildir. Herhalde Bayar’ın kendisi de uzun süre görevde kalmayı beklemiyordu. Bunun bir geçiş dönemi olduğunun herkes farkındaydı. Ama bu kritik dönemeçte Bayar gibi bir politikacının sorumluluğunun farkında olmaması mümkün değildi. Nitekim Bayar, uzun yıllar sonra, bu dönemi anlatırken, İnönü ile arasındaki görüş farklarının Başbakanlık görevini yürütmesinin önündeki engel olduğunun bilindiğini söyleyecektir. Fakat İnönü bu görevi yeniden Bayar’a önerirken, bu talebinin reddedilemeyeceğini, çünkü söz konusu olanın vatanın selâmeti olduğunu belirtmişti. Bayar’ın işbirliğini tecrübe etmeyi düşünmesi üzerine, İnönü bu talebinin kabulünden çok memnun kalmıştı. Bayar, bu kritik aşamada dış dünya karşısında vaziyetin nâzik olduğunu düşünüyordu; nasıl olsa hükûmetinin ömrü öyle çok da uzun olmayacaktı. Bu bakımdan eski hükûmet üyelerinden bazılarının kabine dışında kalmasına yol açacak isteği de reddetmemişti.
İnönü’nün siyasal davaları
Fakat siyaset bu kadar pürüzsüz olamazdı; nitekim Bayar Hükûmeti’nin kurulmasını takiben basında, birdenbire İnönü’nün siyaset dışında kaldığı dönemde meydana gelmiş olan çok sayıda yolsuzluk ve suistimal haberi görüldü. Dahası, pek çok suistimal, Bayar’ın Başbakanlığı dönemine denk düşüyordu.
Özellikle Bayar döneminde kurulan Denizbank’taki yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmıştı. Denizbank kurulurken, yeni oluşumun idari kadroları büyük ölçüde Bayar’ın bir zamanlar genel müdürü olduğu İş Bankası’ndan ve Bayar’ın yakın çalışma arkadaşlarından karşılanmıştı. Bu suretle Bayar, hem eski Başbakan, hem yeni Başbakan olarak çok güç durumda kalmıştı. Basında Denizbank’ta yapılan soruşturmaların polis eşliğinde gerçekleştiriliyor olduğuna yönelik haberler de, işin sansasyon yönünü tamamlıyordu. Kamuoyunun gözleri önünde girişilen bu soruşturmalar, elbette siyasî bir kanala akıyordu. Tek-parti döneminde basında bu yönde bir soruşturma haberi okumak elbette mümkün değildi; bütün yayınlar, yönetimin bilgisi ve denetimi altında yapılıyordu. Denizbank’ta görevden almalar, istifalar sürerken, Bayar’ın eski Ekonomi Bakanlığı’nda da bu sarsıntıların dalgaları izleniyordu.
Soruşturmalar sırasında ortaya çıkan bilirkişi raporları, suistimallerin boyutunu gözler önüne seriyor; diğer yandan, mesele İstanbul Baro Başkanı’nın dahi istifasına yol açacak kadar genişliyordu. Nihayet tutuklamalar da başlamıştı. Denizbank’ın bu soruşturmalar sırasında istifa etmek zorunda kalan genel müdürü ile üst düzey yöneticilerden bazı isimler tutuklanmıştı. Bu hayli tantanalı basın kampanyası sonucunda açılan davalar, iddialarla ölçüsüz düzeyde küçük cezalarla kapanacaktır. Dahası, temyiz sonucunda bütün sanıklar beraat edecektir!
Türk siyasal hayatının çok kez süreklilik taşıdığını hatırlamak ve hatırlatmak için, Bayar’ın ilk Başbakanlığı döneminde Denizbank Genel Müdürü olan Yusuf Ziya Öniş’in, yine Bayar’ın ikinci Başbakanlığı döneminde başına gelen bunca işten sonra, 1952 yılında DP iktidarı döneminde yeniden Denizcilik Bankası Genel Müdürü olacağını da yazmalıyım mutlaka!
Bayar’ın oğlu da soruşturma kapsamında
Denizbank soruşturmasında adı geçen bazı şirketlerden birinin kurucuları arasında Bayar’ın büyük oğlu Refii Bayar da bulunmaktaydı. O da şirketle ilgili soruşturma yüzünden sorguya çekildi. Bayar’ın oğlunun o zamanki söylentiye göre bu sorgulama nedeniyle hayatına son vermesi, herhalde Bayar’ın ve ailesinin hayatları boyunca unutamayacakları ağır bir trajediydi. Acaba bu olay, 1946 sonrasında İnönü-Bayar, DP-CHP ilişkisini nasıl etkiledi? Tahmin etmesi bile kolay olmayan bir soru sorduğumun farkındayım; fakat bu konularda yazılan kitaplarda, bu olaydan neredeyse hiç söz bile edilmemesinin acaba nedeni nedir?
Okuyucuların bu soruşturma sonucunu merakla beklediğinin farkındayım; lâfı daha fazla uzatmadan, dönemin savcısının dava açmaya bile gerek görmediğini yazmakla yetineyim en iyisi. Cumhuriyet gazetesinin haberi şöyle verdiğini de unutmadan tabiî: “Tahkikât neticelerini ilân etti: Namuslu, gül kadar temiz ve masum vatandaşlar.”
İNÖNÜ TEŞEKKÜR ETTİ
Bayar’ın istifasından sonra İnönü günlüğüne şöyle yazacaktır: “Celâl Bayar’a açık bir teşekkür mektubu yazdım. Atatürk’ün malûl ve hasta zamanında eğer onun yerinde fena bir adam olsa idi, memleket çok fenalıklar görürdü. Atatürk’ün hayat tehlikesi ve memleketin efkârı umumiyesindeki cereyanı gördükten sonra, kendisini fitne ve hırslara kaptırmamak ahlâk ve zekâsını göstermiştir. Eğer malî ve iktisadî anlayışını salim bir istikâmete sevk etmek ümidim olsaydı, kendisini uzun müddet muhafaza edecektim. Bütün zevahire rağmen, doğru bir adam olduğuna inanıyorum.”
Metin Toker de, yıllar sonra Bayar için şöyle yazacaktır: “İş adamlarına, iş çevrelerine daha bir yakındı ve onun da kendi etrafına karşı tutumu daha müsamahalı, daha göz yumucuydu. Yoksa eksiği, ne doğruluktu, ne de iyiniyet.”
1945’de yine onun adı akla geldi
İnönü’nün Bayar’a ilişkin görüşünün ne denli kuvvetli ve kalıcı olduğuna da değinmezsem, konu eksik kalır. Bayar, evet, eski bir Başbakan olarak bütün Millî Şef dönemi boyunca, gözden uzak kaldı. Siyasî kariyeri tamamlanmış gibi görünüyordu. İzmir milletvekili olarak Meclis’teki görevini sürdürdü; fakat CHP içinde etkin bir konumda değildi artık. Adı basında geçmeyen, hatırlanmayan bir isimdi sadece. Hatta yıllar sonra polis takibinde olduğunu da açıklayacaktır. Ama bu kişisel bir şey değildi; tek-parti döneminin adeta alâmeti farikasıydı. İnönü de Başbakanlıktan düştüğünde polis takibine alınmıştı. Pembe Köşk’e giren çıkan polis raporuna geçiyordu; o yüzden de pek çok kişi İnönü’nün evinin önünden bile geçmekten çekinir olmuştu. Bizzat Yakup Kadri Karaosmanoğlu, zoraki diplomatlığını sürdürürken, Ankara’ya uğradığında bu kasvetli havayı fark etmiş ve anılarında uzun uzun anlatmıştır. Türkiye’de bir muhalefet partisi kurulmasına sıra geldiğinde, İnönü’nün aklına Rauf Orbay’dan sonra ilk önce Bayar’ın adının gelmesi, ne tesadüftür, ne de bir mucize. Güvenilir bir isim istendiğinde, İnönü’nün yedi yıl önce Bay ar için defterine yazdıklarının ne denli samimi ve içten olduğunu anlıyoruz.
VE İSTİFA GELİYOR
Artık gerisini tahmin etmek zor değil sanırım; basında aynı anda ve birdenbire yoğunlaşan yolsuzluk ve suistimal iddiaları sonucunda yıpranan Bayar hükûmetinin uzun ömürlü olamayacağı, bu sırada hükûmette yer alan bazı isimlerin görevlerinden ayrılmak zorunda kalmalarından da zaten anlaşılıyordu. 1939 yılının hemen başında, daha üç ayını bile tamamlammış olan Bayar hükûmetinin istifası açıklandı. İnönü Başbakanlıktan uzaklaştırıldığında, onunla birlikte hükûmetten ayrılmış olan ve Atatürk’ün bütün ısrarlı taleplerine rağmen Bayar’ın kurduğu ilk hükûmette görev almayı reddetmiş bulunan Refik Saydam, onun yerine getirildi. Geçiş dönemi kısa sürede tamamlanmıştı.
Yazarlar
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016