Cemil KOÇAK
Yakın tarihimizde iz bırakmış olan neredeyse yegane donanma ziyareti Missouri’dir. Amerika ile sıkı fıkı olmaya başlamamızın sembolü olarak tarihe kaydedilmiştir. Fakat ondan önce de önemli donanma ziyaretleri olurdu.
Türkiye’nin bir zamanlar Almanya ile olan yakın ilişkisi unutulmaya yüz tuttu. Oysa, iki dünya savaşa arasında ve İkinci Dünya Savaşı’nın ilk kısmında Ankara ile Berlin arasındaki ilişkiler, sadece siyasî alanda değil, fakat askerî alanda da hayli yoğundu. Versay barış anlaşması sonucunda işsiz kalmış pek çok Alman subayı, İstanbul’da Yıldız Harp Akademisi’nde hoca olarak görev almıştı. Aynı şekilde, pek çok Türk askerî öğrenci ve subayı da Almanya’da eğitim görmeye başlamıştı. Türkiye, askerî alandaki ihtiyaçlarının bir bölümünü Berlin’den sağlıyordu. Bu bakımdan Alman donanmasının önemli savaş gemilerinin İstanbul’u ziyareti önemliydi.
Almanların ilk büyük savaş gemisi
Emden kruvazörü, 1920’lerin başında denize indirilmişti ve sınıfının yegane savaş gemisiydi. Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapımını tamamladığı ilk büyük savaş gemisiydi. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce aslında eğitim gemisi olarak kullanılmıştı; fakat savaş yıllarında epey ağır yara almasına rağmen, savaşı batmadan çıkarmayı da başaracaktır.
Emden’in ziyaretindeki 'sıcaklık'
Emden, 30 Ağustos 1928 tarihli seyahat plânı uyarınca, 11-16 Şubat 1929 tarihlerinde İstanbul’u ziyaret etti. Türk Hükûmeti, 24 Aralık 1928 tarihinde kruvazörün ziyaretine ilişkin kabulünü bildirmişti; İstanbul’da bulunan askerî makamlardan bir ziyaret programı hazırlanması da istenilmişti. Ayrıca, Alman makamlarına da, Ankara’nın ve Türk donanmasının komuta kademesinde bulunan kişilerin ziyarete büyük ilgi gösterecekleri açıklanmıştı. Bu arada; Alman Hükûmeti’nin Alman Deniz Kuvvetlerine’ne ait en modern ve en tanınmış savaş gemisini Türkiye’ye göndermesinin anlamının yeterince takdir edileceği de Türk Hükûmeti’nce vurgulanmıştı.
Emden’in özel bir yakınlık, sıcaklık ve dostlukla karşılanması için ayrıntılı bir program hazırlanmıştı. Türk donanmasına ait sancak gemisi Mecidiye kruvazörüne, donanma komutanı ile birlikte, halen demirli bulunduğu Haliç’ten ayrılması, boğaza doğru yola çıkması, Emden kruvazörünün demirleyeceği yer olarak öngörülen noktaya gitmesi ve Emden’in İstanbul’da kalacağı süre içinde orada ona eşlik etmesi için emir verilmişti. Teğmen rütbesindeki bir Türk deniz subayı, Emden’de görevlendirilmiş ve kendisinden kruvazörü Çanakkale Boğazı’nın girişinde karşılaması istenmişti.
Deniz Harp Okulu’nu ziyaret
İstanbul’daki ziyaret sırasında, Türk donanma komutanı, Ankara’nın talimatı üzerine, Mecidiye’de bir yemek vermişti. Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Rudolf Nadolny de, davetliler arasındaydı. Yemek, Türk ve Alman donanmaları arasındaki dostluk bağının özel olarak vurgulanması ile sona ermişti. Emden’deki Alman askerî öğrencilerine, Türk deniz subaylarınca, Heybeliada’daki Deniz Harp Okulu’na bir gezi düzenlenmişti; diğer yandan, Türk deniz subayları, Alman meslekdaşlarına Dolmabahçe Sarayı’nı gezdirmişlerdi. Türk deniz subaylarının çok büyük bir kısmının, özellikle de Türk donanma komutanının Almanca biliyor olması, iki subay grubu arasında yakın ilişkiler kurulmasını kolaylaştırmıştı. Subaylar arasında son derece sıcak ve yakın dostça ilişkiler kurulduğu gözleniyordu.
Ankara ziyaret edilmedi
Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile Nadolny arasında daha önceden varılan anlaşma uyarınca, Emden’in komutanı Ankara’yı ziyaret etmemişti. Bunun da özel bir önemi vardı; o zamana dek sadece amiraller kişisel raporlarını vermek için Ankara’ya davet edilmiş olduklarından, Aras ile Nadolny, bu ziyaretin bir gösteri biçimine dönüşmemesi gerektiği düşüncesiyle, Emden’in komutanının Ankara’yı ziyaret etmemesini kararlaştırmışlardı.
Balo: özel dostluk gösterisi
Ankara’da önemli mevkilerde bulunan yöneticiler de, Emden’e özel bir dostluk gösterilmesi için gereken önlemleri almışlardı. Atatürk ile İnönü, Alman komutana, gelişini haber veren telgrafına karşılık, derhal son derece dostça bir yanıt vermişlerdi. Yüksek rütbeli Türk subaylarının, yabancı diplomatlarla resmî ilişkilere girmemeleri yolunda daha önceki bir diğer yasak da, yayınlanan bir emirle kaldırılmış ve Nadolny tarafından Emden’de düzenlenen baloya, böylece Türk deniz subayları ile karacı generallerin katılımı sağlanmıştı. Bizzat Atatürk, Alman kolonisine teşekkür etmişti, Bu arada; Alman kolonisine Darülbedai tarafından bir de gösteri düzenlenmişti. Ziyaretin son günü özel bir balo daha düzenlenmişti ve bu baloya bu kez otuz Türk deniz subayı ile İstanbul’da bulunan hemen hemen bütün karacı generaller, İstanbul valisi ile emniyet müdürü ve kentin önde gelen bütün şahsiyetleri eşleriyle birlikte katılmışlardı.
Kruvazörü ziyaret eden subaylar
Türk Hükûmeti’nin özel talebi üzerine, Emden kruvazörünün komutanı, öncelikle İstanbul’daki Türk deniz subaylarının tamamının Yıldız Harp Akademisi’nde eğitim gören subaylar ile diğer bazı subay gruplarının Emden’i gezmelerini ve incelemelerini sağlamıştı. Bu arada, Türk basını da, Emden’in İstanbul’a gelişinden haftalar önce başylayarak, ziyarete ilişkin olumlu yazı ve haberlere yer vermişti.
Türk-Alman İlişkileri (1923-1939) (iki Dünya Savaşı arasındaki dönemde siyasal, kültürel, askeri ve ekonomik ilişkiler) Kitabım, Türk Tarihi Kurumu tarafından geçende ikinci kez yayınlandı. Kitap, 1991 yılında ilk kez basıldığında, o yıl Sedat Simavi Vakfı Sosyal Bilimler Birincilik ödülünü almıştı.
RUDOLF NADOLNY’NİN RAPORU
Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Nadolny, Berlin’e ilettiği 26 Şubat 1929 tarihli raporunda, Emden’in ziyaretine ilişkin bu bilgileri vermişti. Ona göre, Emden’in ziyareti olağanüstü başarılı geçmişti. Fakat şikâyetçi olduğu bir husus vardı: Versay anlaşmasının Almanya’ya zorla kabul ettirdiği sınırlamalara ilişkin Berlin’in şikâyetlerinin Türk basınında yayınlanması konusunda, Ankara’da herhangi bir teşvik edici davranış görülmüyordu.
Nadolny’nin şikâyetçi olduğu husus, son derece doğal bir gelişmeydi; henüz Weimar cumhuriyeti döneminde, Ankara, Lozan’a sıkı sıkıya bağlı bir tavır içindeydi ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan barış anlaşmalarının yeniden gözden geçirilmesine hiç de sıcak bakmıyordu. Çünkü aynı şey, Lozan için de talep edilebilirdi ve bu Ankara’nın en çok kaçınmak istediği konuydu.
DONANMA ZİYARETLERİNDE ALMAN-İNGİLİZ VE FRANSIZ REKABETİ
Bu sırada Türkiye üzerindeki Alman, İngiliz ve Fransız rekabeti, kendisini sembolik düzeyde, donanma ziyaretlerinde de gösteriyordu. Şöyle ki, Queen Elizabeth zırhlısının da içinde bulunduğu bir İngiliz filosu, ki içinde bir uçak gemisi, bir amirallik gemisi ve üç de muhrip bulunuyordu, 12-20 Ekim 1929 tarihleri arasında İstanbul’u ziyaret etmişti. Filo komutanı Amiral Field, bizzat Atatürk tarafından kabul edilmişti. Unutulmasın ki, Queen Elizabeth, Çanakkale savaşına da katılmıştı. Ünlü bir gemiydi. İkinci Dünya Savaşı’nda da hayli muharebeye katıldı, ağır yaralar aldı ve savaştan sonra emekliye ayrıldı.
Bu arada, oldu olacak, Fransız donanmasını da eksik bırakmayalım: Fransız Edgar Quinet kruvazörü de, 13 Kasım 1929’da İstanbul’u ziyaret edecektir. Bu ziyaret, Emden’in ziyaretine karşılık, Türk Hükûmeti’nin denge politikası olarak yorumlanabilir.
Emden ise, 2-10 Kasım 1936 tarihinde İstanbul’u bir kez daha ziyaret edecektir. Türk donanması da, 1935 yılı için öngörülmüş olan, fakat ertelenen Malta ziyaretini 1936 yılının Kasım ayında gerçekleştirecektir.
Alman Hükûmeti, Türk donanmasında hizmet vermeye devam eden eski Alman savaş gemileriyle de yakından ilgileniyordu. Nadolny, daha 1926 yılında kaleme aldığı bir raporda; ünlü Goeben (Yavuz) zırhlısının onarımı konusunda Fransız firmalarıyla olan rekabete de işaret etmişti. Ona göre, bu sırada Türkiye, henüz Almanya’yı savunma sanayii alanında müttefik olarak görmüyordu.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016