Cemil KOÇAK
Sanırım artık herkes öğrendi; tek parti döneminde milletvekili olmak için aday gösterilmek yeterliydi. Çünkü, tek bir oy bile alsanız, parlamento kapısı size açılıyordu. Recep Peker’e yazılmış bir mektupla bunu örneklendirelim.
Bilmem; yolunuz hiç sahaflara düşüyor mu? Ben eskiden daha sık uğrardım; uzun yıllarımı Ankara’da geçirdiğimden, oradakileri daha yakından tanıma fırsatı bulmuştum. Sonra İstanbul’da, ama özellikle ‘bizim yaka”daki, yani Kadıköy’deki sahafları dolaşmaya başladım. Her zaman değil; ama zaman zaman güzel sürprizlerle karşılaşmak olası. Bu arada; son zamanlarda sahaflar Taksim’de her yıl bir süre toplanmaya başladı. Hiç olmazsa sahaflar festivalini kaçırmayın derim. Orada hepsini birden aynı anda bulmak mümkün oluyor. Bir gün ayırmak bile bazen az geliyor. Hiç olmazsa iki kez gitmek lâzım. Sadece benim gibi bu sıralarda eski siyasî dergileri toplamak isteyenler açısından değil; fakat eski fotoğraf ve benzeri türden merakı olanlar için de hayli tatmin edici olduğunu söyleyebilirim. Fotoğraflarla eski yazışmalar çok kez aynı bavulun ya da sepetin içinde seçilmeyi bekliyorlar. Son kez böyle bir kutunun içinden çıkıp da elime geçen bir mektubu, bu hafta sizlerle paylaşmak istedim.
Recep Peker’e özel mektup
Elimde bulunan ‘hususî’ mektup; Türkiye’nin Kâbil Büyükelçiliği’nde görev yapan üçüncü kâtip Ârif Emin Bey tarafından Kâbil’den 10 Mart 1931 tarihinde CHP Genel Sekreteri olan Recep Peker’e hitaben yazılmış. “Pek muhterem kardeşim Recep Beyefendi” şeklinde başladığına göre; aralarında belirli bir hukuk olduğu anlaşılıyor. Mektup sahibi, mektubuna önce Peker’in “sıhhat ve afiyet” haberlerini kendilerine ulaşan gazetelerden izlemekte olduğunu belirterek başlıyor. Ardından da; “Asya’nın bu ıssız diyarında beşinci yıldan altıncı yıla” doğru yol almakta olduğunu hatırlatıyor; “mübarek memleketi çok göreceğim geldi; ne yapalım kadere taban oturuyoruz” şeklinde dertleniyor. Ama bir tesellisi de var; o da, Peker’e hitaben yazılan şu satırlarda: “Ara sıra tahatturunuz [hatırlamanız] ve mevcudiyetiniz benim için teselli bahşdir [vericidir].” Herhalde mektup sahibi, böylece daha sık hatırlanmak ve muhtemelen görev yerinin bir an önce değiştirilmesini de arzu ettiğini belirtmek istemişti.
Pek hususî bir rica
Ârif Emin Bey’in Peker’den özel bir ricası vardı; aslında mektubu bunun için yazdığı da açıktı. Teyzezâdesi muhabere yüzbaşı Nüzhet Ziya Beyi daha önce bir vesile ile Peker’e tanıtmış olduğunu hatırlatıyor ve ardından da hafızasını tazelemeye çalışıyordu: Nüzhet Ziya Bey, Millî Mücadele yıllarında Birinci Dünya Savaşı’nda esir düşmesinin ardından Mısır’dan Ankara’ya gelmişti. İzmir’in istirdadında (geri alınmasında) ise, Fahrettin Altay Paşa ile birlikte kente girenler arasındaydı. Daha sonra kıt’ası Akhisar’a çekilince; orada Sındırgılızâde Mehmet Bey’in kızıyla evlenmişti. Yaklaşık bir buçuk yıl öncesine kadar da İzmir’de müstahkem mevkii muhabere kumandanı olarak görev yapıyordu. Fakat görevi sırasında kablo döşerken bir deniz kazasında az daha yaşamından olacaktı. Ölmemiş, kurtulmuştu; fakat uzun süre tedavi görmek zorunda da kalmıştı. Bunun üzerine askerlikten istifaya mecbur olmuştu. Hâli hazırda sağlığına tamamen kavuşmuştu. Akhisar’da tarım ve ticaretle meşguldü. Aynı zamanda da CHP tarafından aday gösterilmek suretiyle; belediye ve Ziraat Bankası idare meclisi üyesi olduğu gibi; Manisa il genel meclisi üyeliğini de sürdürüyordu.
“Fırkamızın en sadık ferdidir”
Mektup, Nüzhet Ziya Bey’in aynı zamanda CHP’nin “en sadık bir ferdi” ve “bugünkü rejimin hâr [hararetli?] taraftarı” olduğunu vurgulayarak sürüyordu. Tam da yeni seçim dönemi öncesinde, kendisi “fırkamız [partimiz] tarafından mebus namzedi [milletvekili adayı] olarak gösterilmek arzusunda”ydı ve “bu hususta” Peker’e “müracaat edeceğini” belirtmişti. Nüzhet Ziya Bey, bu konuda mektup sahibinin de “tavassut”unu [aracılığını] rica etmişti. Elbette sadece teyzezâdesi olduğu için kendisini mübalağalı bir şekilde övmeyecekti. Ama geçmiş hizmetlerine de bir göz atmadan elbette olmazdı.
‘Halkın teveccühü var”
Mektup sahibi bu hizmetleri şöyle özetliyordu: “Mektebi Harbiyemizden neşet etmiş [çıkmış]; orduda arkadaşlarından vazife ve fedakârlık hususunda geri kalmamış; mektepten [okuldan] sonra boş zamanlarını tetebbuata [araştırmalara] hasretmiş ve esaret hayatında [esir kaldığı dönemde] tercümeye kadir olacak [tercüme edecek] derecede Fransızca lisanını da elde etmiştir. Ticaret ve ziraatle meşgul olduğu Manisa Akhisarı’nda da halkın efkâr ve teveccühünü [ilgisini] kazanmış fırkamızın bir azasıdır [üyesidir].” Kendisini “Başvekil [Başbakan] Paşa Hazretleri” İsmet İnönü de Birinci Dünya Savaşı yıllarında Suriye cephesinden zaten tanıyordu. Hatta son zamanlarda Manisa ve çevresinde parti adına denetim görevinde bulunan CHP milletvekili ve gazeteci Hakkı Tarık Us ve eşi ile de tanışma fırsatını bulmuştu. Nüzhet Ziya Bey, “Büyük Gazimizin ideallarine ve fırka programına hayatının sonuna kadar sadık kalacak, temiz, mert bir zattı.”
Aday gösterilse iyi olur!
Kendisinin bu seçim döneminde Manisa’dan ya da bir başka seçim bölgesinden partinin milletvekili adayı olarak gösterilmesi çok yerinde olurdu. Mektup sahibi, bu önemli konuda Peker’den “samimi bir hisle tavassutunu [aracılığını] rica” ediyor; Peker’in “tahassürle [özlemle] gözlerinden” öpüyordu. Bu arada; Peker’in annesiyle eşine de saygılarını iletiyor; “pek sevimli evlâtları”nın da yine gözlerinden öpüyordu. Mektubun bu son satırları, ikilinin arasındaki hukuku bir kez daha gözler önüne seriyordu. Ayrıca; mektubun kenarına düşülen bir notta da; Nüzhet Ziya Bey’in kayınpederinin bizzat Atatürk ve Meclis başkanı Kâzım Özalp tarafından da “pek yakın”dan tanınmakta olduğu belirtilmişti. Can alıcı sorunuzu da yanıtlamak isterim doğrusu; biliyorum; iyice meraklandınız; ama öykünün sonu mutlu bitmiyor; Nüzhet Ziya Bey aday olamadı ve muradına da eremedi!
Bir mektubun öyküsü
Elbette; böylesine özel bir mektubun nasıl olup da, sahaflar festivalinde bir karton kutunun içinden çıktığını merak etmemek mümkün değil. Lâkin bu merakı tatmin edecek bir yanıtım olduğunu sanmıyorum. Maalesef mektubun zarfı elimde bulunmamaktadır. Bu bakımdan tamamlayıcı bir bilgiye sahip değilim. Mektubun resmî evrak statüsüne girdiğine ilişkin kesin bir işaret bulunmamaktadır. Eğer öyleyse, kişisel bir mektubun bir şekilde, rüzgârın onu götürdüğü yerde bulunduğunu söyleyebiliriz. Fakat mektubun kendisi belki bazı ipuçları sunacaktır. Ona yakından bakalım şimdi de: Bir kere, mektup resmî antetli kâğıda yazılmıştır. Fakat özel olduğu belirtilmek koşuluyla. Tarih kısmı kısmen elle doldurulmuştur. Mektupta Nüzhet Ziya Bey’in adının geçtiği yerde kırmızı kalemle özel olarak işaretlenerek çizilmiş olması, mektubun bizzat Recep Peker tarafından okunduğuna bir işaret olmalıdır. Mektup özeldir; fakat garip bir şekilde (resmî) numara almıştır. Mektubun her iki sayfasında da bulunan elle ve renkli kalemle yazılmış (208) rakamı, muhtemelen sıra numarasıdır. Ama bundan da emin olamadım. Belki de mektup eline ulaştığında Peker, artık Genel Sekreter olduğundan, mektubu resmî kayda almak gereğini hissetmişti. Mektubun sonuna el yazısıyla düşülen notu da okuyamadım. Mektubun dosyaya konulmak üzere itinayla ve dikkatlice iki kez zımbayla delinmiş olması; onun bir zamanlar meçhul bir dosyada bulunduğuna kanıt sayılabilir.
Bu tavsiye mektubunun her iki sayfasını da okuyucularla paylaşıyorum.
Recep Peker’in konumu
Gelelim, bu sırada Recep Peker’in ne yaptığına: Mektubun yazıldığı tarihten yaklaşık sadece dört ay önce Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) kendisini fesh etmişti. Yeni seçimler 24 Nisan’da yapılacaktı. Peker ise 10 Mart’ta, yani mektubun yazıldığı tarihte CHP Genel Sekreterliği’ne atanmıştı. Peker’in bu göreve atanması elbette bir tesadüf değildi. Saffet Arıkan’ın genel sekreterlik yaptığı sırada parti, özellikle de SCF karşısında ciddî bir varlık gösterememişti. CHP’nin yeniden düzenlenmesi ve hareketlenmesi artık Peker’den beklenecekti. Elbette Ârif Emin Bey, muhatabının mektubu yazdığı aynı gün bu önemli siyasî konuma yükseldiğini bilemezdi; fakat mektubun doğru kişiye gittiği kesindi! CHP’de milletvekili adaylarını Atatürk ve İnönü ile birlikte belirleme yetkisine sahip bir konumda bulunuyordu artık Peker. O zamana kadarki siyasî hayatının bu en yüksek ve önemli görevini 1936 yılına kadar sürdürecek; bu tarihte bizzat Atatürk’ün talebi üzerine görevinden ayrılmak zorunda kalacaktır. Aradan on yıl geçtikten sonra, rejimin dönüşümü sürecinde, 1946 yılında Başbakan olduğunda ise, kariyerinin zirvesine tırmanacaktır. Fakat bu görevi kısa sürecektir. Genel Sekreter iken Atatürk ile anlaşamadığı için görevinden çekilmek zorunda kalan Peker; Başbakan iken de bu sefer İnönü ile anlaşamadığı için istifa edecektir.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sovyetler boğazlarda imtiyaz talep etmişti
9.02.2016 - Sovyetler Montrö Antlaşmasını değiştirmek istedi
3.02.2016 - Türk sovyet anlaşması 1945 yılında feshedilmişti
26.03.2016 - Sadece donanmayla mı? Çok zor...
19.03.2016 - Sıkıyönetim bildirilerini hatırlarken
13.03.2016 - Sosyalistlerin hatırlamak istemediği tarih
5.02.2016 - Başarısız bir ‘ihtilal’ daha var
28.02.2016 - Bitmeyen Halkevleri meselesi
20.02.2016 - İttihat ve Terakki Cemiyeti CHP’ye sesleniyor
13.02.2016 - CHP ‘propaganda bürosu’nun önemini keşfediyor!
7.02.2016
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları




























































































































































ramazan serhat özçelik
bu devletin herkarış toprağı kanla sulanmştır biz budevletin bir toz zerresini bile vermeyiz