Cemil KOÇAK
Çanakkale ve Gelibolu savaşlarının 100. yılına da bir şey kalmadı. Göz açıp kapayıncaya kadar seneye muhtemelen büyük törenler ve toplantılar da yapılacak. Sabancı Üniversitesi olarak 1999 yılındaki açılışımızdan bu yana her yıl baharda öğrencilerimiz, hocalarımız ve aileleriyle birlikte Gelibolu’yu muhakkak ziyaret ediyoruz. Bu yıl Mayıs’ta on üçüncü kez gideceğiz.
Eğer bir gün yolunuzu Gelibolu’ya düşürmek niyetiniz varsa, bunu mümkünse hafta sonuna rast getirmeyiniz! Tecrübemizin gösterdiği gibi, her yıl daha da genişleyen bir hafta sonu kalabalığı Gelibolu’nun dar yollarını istila ediyor. Abartısız yüzlerce gezi otobüsü, yurdun çok farklı bölgelerinden, ama belirli bir düzen ve organizasyon içinde, binlerce kişiye kendilerinin Çanakkale gerçeğini aktarmaya çalışıyor.
Bostancı’dan Gelibolu’ya
Bu anlamda her yıl “bizim grup”, bütün bu kalabalık arasında farklı bir görüntüye sahip: Eğitime başlanan on beş yıldan bu yana Sabancı Üniversitesi’nde (SU) artık gelenekselleşen Çanakkale gezisinden söz ediyorum. Her yıl Mayıs ayında bir günümüzü, bütün üniversite öğrencilerine, çalışanlarına ve ailelerine, misafirlerimize yönelik Çanakkale gezisine ayırıyoruz. Her yıl kalabalık bir grubumuz oluyor. SU, İDO’dan bir deniz otobüsü kiralıyor ve öğrencilerin bir kısmını kampüsten ve bir kısmını da Bostancı’dan alarak, sabah 8’de Bostancı’dan deniz otobüsü ile ayrılıyoruz. Tıklım tıklım dolu bir deniz otobüsü ile yaklaşık dört saat süren bir yolculukla doğrudan Gelibolu’ya varıyoruz. Ama bu dört saat de dolu dolu geçiyor. Şarkılarla ya da türkülerle ve oyun havaları ile değil…
Sabahın bu erken saatinde herkesin biraz ayılmasını bekledikten sonra, deniz otobüsünde Çanakkale ve Gelibolu savaşına ilişkin uzun süren bir derse başlıyoruz. Gezinin organizatörleri ve rehberleri olarak, SU öğretim üyeleri Halil Berktay, Akşin Somel ile bendeniz, gezinin teorik arka plânını, katılımcıların dikkatine sunuyoruz. Önce ben Birinci Dünya Savaşı’na giden yolu ve bu meyanda Osmanlı Devleti’nin savaşa katılımını ve 1915 yılındaki cepheleri ve askerî harekâtları anlatıyorum. Bu anlatım, 1915 yılının Mart/Nisan aylarında Çanakkale’nin birdenbire neden bu kadar önem kazanacağının bilinmesi açısından önem taşıyor. Böylece dünyanın genel gidişatından başlayarak yerele doğru inmenin ve genel ile özel arasında her zaman kurulması gereken bağların inceliklerini görme fırsatının bulunduğunu düşünüyoruz. Çanakkale, Birinci Dünya Savaşı’nın 1914/1915 genel atmosferi bilinmeden hiç anlaşılamaz.
Deniz otobüsünde ders vakti
Sonra sıra Halil Berktay’ın açıklamalarına geliyor: Berktay, Çanakkale savaşının önce bir kronolojik açılımını yapıyor. Bu önemli, çünkü neyin, ne zaman, nerede olduğunun bilinmesi bu net bilgiden geçiyor. Nasıl olup da, Çanakkale boğazının sadece donanma ile zorlanması görüşünün ortaya çıktığı, bu görüşün nasıl ağırlık kazandığı, plânlanan ya da düşünülen ve öngörülen ile gerçekleşe(bile)n arasındaki farklılıklar, nihayet 16 Mart sabahtan akşama kadar olan bitenler, hangi aşamada nelerin gündeme geldiği, bu girişimin önemli ana hatları. Ardından, donanma harekâtının başarısızlığının nasıl olup da bir kara harekâtını zorunlu kıldığı, bu beklenmeyen durumun yol açtığı yeni plânlamaların neler olduğu anlatılıyor.
Berktay, 24/25 Nisan sabahı başlayan kara harekâtının iki ana cephesinin, gerek Gelibolu yarımadasının en uç noktasındaki Seddülbahir cephesinin, gerekse yarımadanın Ege Denizi’ne bakan orta noktasında bulunan Anzak cephesinin aynı anda, benzer kader çizgilerini nasıl taşıdığına da değindikten sonra, savunma gruplarının askerî harekâtlarını açıklıyor. Bu arada, Berktay’ın uzun konuşmasını dinleyenlerin elinde daha önceden hazırlanmış ve bütün katılımcılara dağıtılmış olan bir Çanakkale harekâtı haritalar fotokopi dosyası bulunuyor. Anlatılanlar, aynı anda haritalar üzerinden de rahatça izlenebiliyor. Bütün Çanakkale harekâtının anlatımı üç saate yakın bir zaman alıyor. Böylece geziye katılanlar, gezecekleri alanların neler olduğunu daha en başından öğrenme fırsatını buluyorlar.
Öğle saatlerinde deniz otobüsü Gelibolu’ya varıyor. Burada daha önceden organize edilmiş olan otobüslere binilerek hemen hareket ediyoruz. Her otobüste SU yüksek lisans ve doktora öğrencilerinden birer rehber bulunuyor. Rehberler, otobüslerle gezilirken, bir yandan da biraz önce dinlenilenlerin hatırlanmasına ve mekânların anlamlandırılmasına katkıda bulunuyorlar.
Seddülbahir’de…
İlk durak Yahya Çavuş Şehitliği. Ama önce İngiliz mezarlığını ziyaret ederek, siperlerin her iki tarafında da bulunanların kayıplarına eşit ölçüde saygı gösteriyoruz. Bu bölgede boğazın girişinde bulunan ilk Osmanlı savunma topçu bataryalarını da görme fırsatımız oluyor. Büyük boy bir Krupp topu hâlâ orada; yıkık dökük. Her iki yanda donanma ateşinden korunmak için içine girilen ve topçular ile piyade açısından hayatta kalmanın biricik koşulu sayılan kazumatlara bir göz atmadan geçmek olmaz. Toprağın altına inşa edilmiş olan bu büyük mağaralar, topçu ateşinden içindekileri korumak amacıyla yapılmış. 16 Mart sabahı burası ilk tahrip edilen bataryalardan biriydi.
Bu yüksek bölgeden Seddülbahir çıkarma bölgesinin büyük kısmını yukarıdan izlemek mümkün: Eski hisar yıkık dökük hâlde gözümüzün önünde. Hemen önümüzde, altımızda çıkarmanın dehşetini barındıran bir başka mezarlık daha. Küçük ve harika görünen koy, 25 Nisan sabahından itibaren nasıl olup da kan denizine dönüşmüş, buradan anlamak daha kolay. Savunma kuvvetlerinin kalbi Alçıtepe, buradan kuş uçuşu sadece birkaç kilometre. Otobüslerle on beş dakikada içinden geçip gidiyoruz. Bu kısa yol için on binlerce gencin, şimdi bu mevsimde artık gelinciklerle süslenmiş bu arazide öldüklerini hayal etmek dahi zor. Seddülbahir cephesi, demek ki, bu kadar küçük, küçücük bir alana sıkışıp kalmış olan bölgeymiş.
Yeniden hareket ederek Morto koyunu sıyırıyoruz ve ikinci durağımız Seddülbahir’de büyük anıt. Buradan deniz savaşının geçtiği bütün alanı görmek mümkün: Gözlerimizin önünde Boğaz girişi ile mayına çarparak batacak olan zırhlıların manevra yaptığı karanlık liman, Erenköy limanı da uzanıyor. Bu denli dar bir bölgede bu kadar çok zırhlının birlikte yan yana, ard arda bulunmasının ne denli güç olacağını düşünmeye çalışırken, gözlerimizi biraz yana çevirdiğimizde Seddülbahir cephesinin Morto koyundaki çıkarma plajı ile karşı yarımadanın anıta bakan yönündeki çıkarma plajını görmek mümkün olabiliyor. Zaten yakındaki mezarlıklar çıkarmanın anlamını yeterince ortaya koyuyor.
Biraz uzun yol gideceğiz: Anzak çıkarmasının yapıldığı Anzak Koyu’nu otobüsten hiç inmeden, ama yavaşça kat ediyoruz. Önce sahilden, planlanan çıkarma bölgesi Kabatepe ve Kapatepe’ye giden hafif meyilli araziyi görüyoruz. Sahilin darlığını duymuştuk; ama görünce bir kez daha anlıyoruz ki, dar, bu anlamı yaratan bir kelime değilmiş. Aylarca bu sahilde on binlerce gencin nasıl tıkılıp kaldığını tahayyül etmeye çalışanlar, epey yorulacaklar. Sonra çıkarma bölgesinin tam karşısındaki geçit vermez dik yamaç ve tepeleri de görüyoruz. Demek ki aşılması gerekenler bunlarmış.
Conkbayırı’nı tırmanırken
Zamanımız azalıyor, ama artık Conkbayırı’na doğru tırmanmaya başlıyoruz. Şimdi sıra savunma kuvvetlerinin gözleriyle bakmaya geldi. Yolda 57. Alay Şehitliği’ne uğradık. 25 Nisan sabahı Anzak kuvvetlerini karşılayan grup buydu. Hani şu Yarbay Mustafa Kemâl Bey’in sakince ölmeyi emrettiği birlik. Sembolik mezar taşlarının üzerinde yazılı isimlerden, Osmanlı savunma kuvvetlerinin sadece Müslüman ve Türklerden oluşmadığını bir kez daha hatırlıyoruz. İçlerinde Ortodokslar, Gregoryenler, Katolikler, Yahudiler de vardı. Yine içlerinde Türklerin dışında Ermeniler, Araplar da vardı. Osmanlı dünyasının gerçeğini bu mezar taşlarında buluyoruz. Gelibolu yarımadasının bütün sırtlarını tutmuş ve burayı kaptırmamak için aylarca mücadele etmiş olan Osmanlı birlikleri ve komutanlarının, bayırın aşağısında bulunan kuvvetleri oldukları yerden daha da aşağıya itmek için yaptıkları saldırıları buradan canlandırmak mümkün.
Demek Anzak cephesi de nihayet bu kadar küçük bir alanmış. Burada da on binlerce genç karşı karşıya geldiğinde, bu dar alana sıkışmışlardı. Bu bölgede yerleri hâlâ özgün olan, ama sonradan sembolik olarak onarılmış siperleri de görmek mümkün. Siperler elbette böyle yarım metre derinliğinde değildi; onları bir insan boyundan daha derin ve çok daha geniş olarak yeniden hayal etmek gerekiyor. Demek savunma kuvvetlerinin son savunma mevzileri buraya kadar, sırtların tam tepesine kadar gerilemiş. Burada her metre için ne büyük bir mücadele gücü var. Kanlısırt ve Bombasırtı’ndan bakacak olursak, bu bölgedeki yarları da görebiliriz. Çanakkale’de kara savaşlarını anlamak, özellikle Anzak cephesini anlamak için, coğrafyayı görmek bu nedenle de şart. Bu yükseltileri ve iniltileri görmeden ve geçit vermez araziyi kuşbakışı da olsa seyretmeden, burada cereyan eden savaşları anlamak imkansız.
Kabatepe Müzesi’nde durmanızı öneririm. Orada sergilenenlere şimdi bütün bu bilgilerin ışığında bakacağız. Gördüğümüz her şey daha bir anlam kazandı. Siperlerin yakınlığını gözle gördükten sonra, havada çarpışan mermiler, sadece tabloyu tamamlıyor. Eğer cesaretten söz ediyorsak, galiba herkese hakkını teslim ediyoruz demektir.
Gelibolu’da akşam olurken…
Artık Gelibolu’ya dönme zamanı geldi. Akşam olurken bu sevimli ve insanda güzel duygular uyandıran balıkçı lokantalarını dolduruyoruz. Herkes dinlediklerinin ve gördüklerinin etkisinde, akşamın inmesini seyrediyor. Gezimizin rotası tesadüfen çizilmiş değildi; aksine, Çanakkale savaşının özgün sürecini gözler önüne serebilmek için özenle hazırlanmıştı. Böylece geziye katılanlar, okuduklarını, dinlediklerini, karmakarışık bir demet olmaktan çıkardılar. Şimdi herkes, Gelibolu’nun dokuz ayını başından sonuna kadar, kendi iç düzeni içinde, bütün bu tarihsel tüneli içinden geçerek yaşamış olmanın tecrübesine sahip. Gelibolu, bir anlatım olmaktan çoktan çıktı, aksine yaşanan bir gerçeklik olarak algılandı. Gelibolu bir efsane olmaktan çıktı, insanların yarattığı bir tarih sahnesine dönüştü. Gelibolu içselleştirildi. Artık hiç kimse geride bıraktıklarını hatırlamamazlık edemez.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016