Cemil KOÇAK
Atatürk, 1925 yılına değin çok eleştirildi. Eleştirenler arasında rakipleri de vardı; arkadaşları da. Takriri Sükûn Kanun’undan sonra ise ona dokunulmazlık sağlandı.
Ölümüne kadar Atatürk’e yönelik bir eleştiri artık söz konusu olamazdı. Aksine, onu yeterince yüceltmeyen ve övmeyen bir kişi, muhalif olarak görülürdü. Tıpkı bugün gibi. Atatürk ancak ölümünün ardından tartışma konusu yapılabilirdi; tıpkı tek adam kültüne dayanan rejimlerde sıkça görüldüğü üzere. Müstakbel Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, günlüğünde Atatürk’ün ölümüne yakın bir zamanda bu yönde bazı hazırlıkların olduğunu duyduğunu yazıyor: “Maksat, Atatürk’ün ölümünün fırsat bilinerek, bir tartışma havasının açılmamasıydı. Böyle bir havayı açmaya ise, eski muhaliflerden bir kısmı kendini uzun zamandan beri hazırlıyordu.”
Kâzım Karabekir’in Tan gazetesi mülâkatı
Kabaca özetlersek; Kâzım Karabekir, Cumhurbaşkanı İnönü ile barıştı ve Atatürk’ün ölümünden sadece yedi hafta sonra yeniden milletvekili seçildi! Meclisin yeni döneminin açılmasından sadece bir gün önce, 1938 yılının son günü, bir ara seçimle CHP İstanbul milletvekili olan ve yeni dönemde de meclis üyeliğini sürdüren Karabekir ile yapılan bir mülâkatı yayınlayacağını ilân eden 2 Nisan 1939 tarihli Tan gazetesi, mülâkatın birkaç gün devam edeceğini de haber veriyordu. Yeni meclisin toplandığı gün 3 Nisan’da Tan gazetesinde yayınlanan mülâkatta, Karabekir, Atatürk’ü ve Atatürk dönemini şöyle değerlendiriyordu:
“Şahsen benim 15 sene menkûb vaziyette kaldığımı biliyorsunuz. Bu menkûbiyet müddeti bilhassa çoluğum çocuğum için pek acı geçti. Buna rağmen ben bildiğim yoldan şaşmadım. Her zaman için hakikatin müdâfii olarak kaldım. Fakat ne yazık ki, bu 15 sene içinde, kıymetli fikirlerle ortaya çıkarak, hayatlarını istihkâr edercesine çalışan ve memlekete büyük hizmetler ifa eden bazı vatan çocuklarının bir kenarda nasıl unutuldukları, kimsenin gözünden kaçmamıştır. Onların bütün hizmetleri yalnız kökünden inkâr edilmekle kalmamış, belki onlara türlü isnatlar da yapılarak, her biri dipdiri mezara gömülmek istenmiştir. Bu suretle memleket bunların olgun ve dolgun başlarından istifadesiz bırakılmıştır. Bütün bunlarda modern hurafenin büyük tesiri olmuştur. (...) Reiskâra yaranmak için uluorta fikirler neşrinden evvel, hadiseleri olduğu gibi tesbit ederek, yeni nesile aynen anlatmamız gerekir. Aksi hâlde, birçok kahramanları sefil olarak göstermek ve birçok kalpazanları, nâehlileri de lâyık olmadıkları vasıflarla tevsif etmek gafletine düşebiliriz. Matbuat sayfaları bir tiyatro sahnesine benzetilmemelidir. Yani matbuat, liderleri temsil edilecek herhangi bir tarihî piyes gibi, rolleri istedikleri kimselere vermemelidir. (...) Matbuatın yakın vakte kadar çok defa sırf reiskârı memnun etmek gayretini güttüğünü söylemeye mecburuz ve sırf bu gayretle hâdisatı ve birçok tarihî vekâyii inkâr edecek kadar ileri de gitmiştir.”
Karabekir, altı yıl önce, 1933 senesinde basında polemik konusu olan bir tartışmada da baskı altına alındığını, basının saldırısına uğradığını belirterek şöyle devam ediyordu: “Ve ben bir müddet için, o vakte kadar olduğu gibi, bir kenarda nezaret altında yaşamaya mecbur kaldım. (...) Muhakkak olan nokta, bir takım şahsiyetlerin memlekete yanlış olarak gösterildikleri ve ifa ettikleri büyük hizmetlerin bir kalemde çizildiğidir. Hâdiseler yalnız bir şahsın dilediği tarzda ifadesiyle ortaya çıkamaz. (...) Yalnız herhangi bir davacının ifadesine göre hüküm vermek hiçbir zaman doğru olamaz.”
Gazete muhabirinin, “Noktai nazarınıza göre, mekteplerde okutulan tarihlerin, söylenen nutukların ve konferansların ve hatta inkılâp derslerinin, bu bakımdan tashih edilecek kısımları mevcut mudur?” şeklindeki bir sorusunu ise Karabekir şöyle yanıtlıyordu: “Evet, vardır... Büyük Nutuk’ta da üzerinde ehemmiyetle durulması icap eden haksızlıklar ve yanlışlıklar mevcuttur.”
Mülakatın ardından basın kanunu değişti
Karabekir’in mülâkatında yer alan bu pek de alçakgönüllü sayılamayacak ve aynı zamanda da dolaylı ve dolaysız bir biçimde bizzat Atatürk’ü ve Atatürk dönemini hedef alan suçlayıcı sözleri, sert karşılık görecektir. Mülâkat, basında sert bir biçimde eleştirilir ve yer yer gösterilere neden olur. Mülâkatın Tan gazetesinde yayınlandığı 3 Nisan günü, önce Tan gazetesine ve daha sonra da diğer gazetelere giden 20-25 kadar üniversite öğrencisi, Tan gazetesinde yayınlanan bazı yazıların, Atatürk’ün hatırasına karşı saygısızlık olduğunu belirtir ve buna artık bir son verilmesini isterler. Bu ziyaret sırasında Tan gazetesi ilgilileri de uyarıları dikkate alacaklarını vaat ederler. Nitekim bu uyarı üzerine Karabekir ile mülâkat ertesi gün artık devam etmez ve ilk tefrikada kesilir. Daha da ilginç olan nokta, mülâkatın, pek çok basın organında olduğu gibi, Tan gazetesinde de eleştirilmesidir. Zekeriya Sertel, gazeteyi ziyaret eden gençlerin uyarısından bir gün sonra, Tan gazetesinde yayınlanan iki yazısında birden mülâkatı ve Karabekir’i eleştirecektir. Bu, elbette son derece garip bir durumdu. Çünkü Tan gazetesi kendi kendini eleştiriyordu. Bu, hiç kuşkusuz yönetimden kaynaklanan uyarının etkisini ve gücünü de gösteriyordu.
Mülâkat, nihayet CHP Meclis Grubu’nda da ele alınacaktır. CHP Meclis Grubu’nda bazı üyeler söz alarak, Karabekir’in beyanatını üzüntü ile karşıladıklarını belirtirler. Kendisini hedef alan bu saldırılara karşı Karabekir, CHP Meclis Grubu'nda yaptığı konuşmada, Atatürk’e karşı her zaman sevgi ve saygı duyduğunu, Atatürk’ü eleştirmeyi ya da ona dil uzatmayı aklından bile geçirmediğini, yalnızca bazı tarihî gerçekleri ifade etmek istediğini, ancak bu ifadesinin de yanlış anlaşıldığını belirtir ve CHP Meclis Grubu’nun da bu açıklamayı yeterli bulması üzerine konu kapanır. 24 Ekim 1940 tarihinde Matbuat Kanunu’nda yapılan değişiklikle, “millî hisleri inciten veya bu maksatla millî tarihi yanlış gösteren yazıları neşredenler 50 Lira’dan 500 Lira’ya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar” maddesi, muhtemelen bu mülâkat ve sonuçları ile ilgili, fakat biraz geç kalmış bir tepkidir.
İnönü ve Karabekir’in mücadelesi
Karabekir’in İnönü’nün barış politikası sonucunda bizzat İnönü ile yaptığı anlaşmanın çerçevesini zorladığını ve hatta bu çerçevenin dışına çıkmaya çalıştığını söyleyebiliriz. İnönü-Karabekir mutabakatı, İnönü’nün de siyasî sorumluluğunu taşıdığı bir dönemin, özel olarak da Atatürk’ün ve Atatürk döneminin her türlü tartışmanın dışında kalması üzerine kurulmuştu ve Karabekir, bu mülâkatla anlaşmanın sınırları dışına çıkıyordu. Karabekir’i hedef alan siyasî saldırıların yoğunluğu ve şiddeti, Karabekir’in siyasî anlaşmalara sadık kalmaları gerektiği konusunda bir uyarı olarak yorumlanmalıdır.
İsmet İnönü, yeni dönemin vurgulanmaya değer gördüğüm bu politikasını Metin Toker’in kaleminden şöyle anlatıyor: “Benim şahsî bir politika yaptığımı sansınlar istemiyordum. O takdirde tutumları değişecekti. Kendilerinde bir takım güçler vehmedeceklerdi. Kendimi kuvvetlendirmek için onlara muhtaç bulunduğum kanısı gelecekti. Buna rağmen bazılarına gelmedi de değil ya... Ama hizaya çabuk çektim. Onlarla temas, onlara fırsat verilmesi, aslında beni kuvvetlendirmiyordu. Aksine, partide bir takım şüpheler, endişeler yaratıyordu. Çünkü bizde âdet, her hareketin altında bir ‘başka maksat’ aramaktır. Buna rağmen eski muhaliflerin kazanılması fikrini takip ettim ve [Celâl] Bayar bana yardımcı oldu.”
İnönü, eski muhaliflerin yeni dönemde yönetimde görev almalarını sağlarken, eski muhalifler de Millî Mücadele’deki ve Atatürk dönemindeki siyasî anlaşmazlıkları, çatışmaları ve siyasî tasfiyeleri, Atatürk ile olan anlaşmazlıklarını gündeme getirmemeyi, eski dönemi ve yönetimi tartışmamayı, bir başka ifadeyle, eski defterleri kapatmayı, geçmişe sünger çekmeyi kabul ediyorlardı. İnönü, günlüğünde Karabekir’in bu girişimini şöyle değerlendiriyor: “Karabekir serbest olur olmaz geniş neşriyata başladı. Eski fırkacılar endişeleniyorlar. Bakalım... (...) Samimiyet, iddia ve gurur arasındadır. (...) Karabekir, meclisten ve neşriyatın efkârı umumîyedeki fena intıbaından biraz inkısâra uğradı. Fakat iddiasında musırdır.”
Karabekir ve Nutuk eleştirisi
YILLAR sonra Millî Mücadele tarihi ile Nutuk’un değiştirilmesi yönünde muhtemelen İnönü’nün müdahalesi üzerine Enver Ziya Karal, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve Karabekir arasında görüşmeler ve tartışmalar olur. Uğur Mumcu, “Kâzım Karabekir Anlatıyor” adlı kitabında bu görüşmeleri ve tartışmaları açıklamaktadır. Hatta o zaman tutulmuş bir tutanağı da belge olarak sunmaktadır. Karabekir’in itirazlarının, Karal tarafından ve hangi gerekçelerle karşılandığını ve reddedildiğini görmek için tutanağı dikkatle incelemek gerekir. Red kararı herhalde bizzat İnönü’den kaynaklanıyordu. Karabekir, İnönü’nün Millî Şefliği’nde bütün bunları gerçekten de değiştirebileceğine inanmış mıydı? Buna inanmak güç görünüyor. Herhalde denemişti. Oysa TBMM Başkanı olduğu dönemde (1946-1948) bile bunu başaramayacaktır. Kâzım Karabekir’in “İstiklâl Harbimiz” adını taşıyan asıl anıları ise, ancak 27 Mayıs 1960 İhtilâli’ni izleyen dönemde yayınlanabilecektir. Ancak bu yayın da dramatik gelişmelere neden olur. Anılar toplatılır ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun’a muhalefetten dava açılır. Davanın beraatle sonuçlanması 1968 yılının Kasım ayını bulacak ve anılar ancak bu tarihten, yani Millî Mücadele’nin sona ermesinden tam 45 ve Nutuk’un okunmasından da 41 yıl sonra kamuoyuna sunulabilecektir. Karabekir’in 1918 ekiminden başlayarak İzmir’in alınışına kadar geçen olayları, bu arada binden fazla belge ile destekleyerek anlattığı bu anılar, öykünün ancak bir kısmını kapsamaktadır. Anlaşılan Karabekir, Nutuk’un hacmi ile kıyaslanabilecek kadar geniş olan bu kitabına birinci cilt derken, arkasının da geleceğini düşünmüş olmalıdır. Devamına belki de ölümü engel olmuştur. Böyleyken bile metin Nutuk ile en azından hacim bakımından kıyas kabul eder. Belgeler yönünden de benzer ölçülerdedir. Kanımca, eğer Nutuk’a bir alternatif aranırsa, Karabekir’in anıları her bakımdan Nutuk’u dengeleyebilecek yegâne metindir. Ama bu arada meselâ Ali Fuat Cebesoy ile Rauf Orbay’ın belgesel nitelikteki anılarını da unutmamalıyız! Karabekir’in anıları, sert ve zaman zaman da suçlayıcıdır. Millî Mücadele içindeki rolünün vurgulanmasına yöneliktir ve Atatürk’ü de hedef almaktan kaçınmaz. Karabekir de, en az Atatürk kadar iddialıdır. Karabekir’in anıları, bir bakıma, Karabekir’in sert kişiliğinin de bir yansıması olarak kabul edilebilir.
TALİMATLA TARİH YAZILIR
Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in geçenlerde “gerçeklerin değiştirilmesi ve saptırılmasıyla tarihsel olguların farklılaştırılmak istendiği ve böylece Atatürk ve arkadaşlarının mücadelesine farklı bir anlam yükleyerek alternatif tarih yazılmaya çalışıldığını ibretle ve esefle görüyoruz” şeklinde konuşması karşısında, Karabekir hayatta olsaydı, eminim bu lafları üzerine alırdı; oysa sadece bir yıl önce 2010 yılının başında bir önceki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Karabekir’i ilk kez anmıştı. Belki de Koşaner bu nedenle Başbuğ’u eleştirmektedir aslında! Keşke genelkurmay başkanları aralarında anlaşsalar da, biz de hangi tarihi ezberleyeceğimizi bilsek de; yanlışlara düşmesek! Resmî tarih böyledir işte; komutanlar değiştikçe, o da değişir! Talimatla tarih yazmayı kabullenmiş olanlar da zor durumda kalırlar. Komutana göre tarih yazmak ve sonra değiştirmek de herkesin harcı değildir tabiî.
OKUMA METİNLERİ
“Türkiye’de Millî Şef Dönemi” kitabımda konuyla ilgili geniş ve ayrıntılı bilgi vermiştim. Bu vesileyle belirtmeliyim ki; Karabekir’in unutulmuş olan bu mülâkatının yıllar sonra yeniden hatırlanmasını da sağlamıştım. CHP Meclis Grubu’ndaki tartışmaları, Karabekir’e yönelik eleştirileri ve Karabekir’in savunmasını, “Paşaların Kavgası (Atatürk-Karabekir)” adlı kitapta bulabiliriz. CHP Meclis Grubu tutanakları, orijinal değilse de, Karabekir’in bizzat tuttuğu notlardan oluşmaktadır. Karabekir’in İkinci Dünya Savaşı yıllarında CHP Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmaların yine bizzat Karabekir’in tuttuğu notlardan oluşan bir derlemesi için “Ankara’da Savaş Rüzgârları” adlı kitaba bakmanız gerekir; bu kitap hakkında yazdığım eski bir yazı için de Toplumsal Tarih dergisinin Mayıs 1995 tarihli sayısında yayınlanan “İkinci Dünya Savaşı’nda Kâzım Karabekir’in CHP Meclis Grubu Konuşmaları” adlı makalemi hatırlatmak isterim.
Yazarlar
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016