Cemil KOÇAK
Şimdilerde ‘kutuplaşma’ demiyorlar mı; bazen hayret ediyorum. Hani hiç kutuplaşma görmemiş olsak, bu retoriğin çok yeni bir şey olduğuna inanabiliriz de. Lâkin içinden geçerek geldiğimiz gerçek kutuplaşmaları hâlâ hatırladığımız gibi; CHP-DP kutuplaşmasının târihini de yazmayı bitirmek üzereyim.
Çocukluğumdan gençliğe adım atmak üzere olduğum sıralarda; babamdan CHP’nin daha iktidar devresinde ve sonra da DP döneminde iki parti arasındaki sertliği ve ‘kutuplaşma’yı dinlemişliğim çoktu. Toplum o kadar bölünmüştü ki, her iki partinin de taraftarları gittikleri kahveleri bile ayırmışlardı. O derece yani… Sonra benim gençliğimde karşıt siyasal güçlerin birbirlerinin kahvelerini taradıklarına da şahit olunca; hatta bu kahvelerin bazılarında arkadaşlarımın da olduğunu görünce; babamın ‘kutuplaşma’ adına anlattığı bu öykünün hayli naif kaldığını bizzat gördüm; anladım. Anlayacağınız, hiç ‘kutuplaşma’ görmemiş olanların, her şiddetli siyasal ayrışmayı kutuplaşma sanmasından daha doğal bir şey olamayacağını da şimdi anlıyorum.
DP üzerinde şiddet
DP daha kurulduğundan kısa bir süre sonra, bir anlamda iktidarla balayı devri geçer geçmez, şikâyete başlamıştı bile. İktidar ona nefes alma imkânı tanımıyordu. Sadece hükûmet değil, fakat devlet de DP’nin gelişmesine engel olmak üzere harekete geçmişti. DP taraftarları üzerine baskı kurulmuştu; DP’ye üye olmak isteyenler korkutuluyor, tehdit ediliyordu. DP örgütünü kurmak isteyenler üzerinde terör estiriliyordu. Üstelik bütün bunlar bizzat iktidarın bilgisi ve talebi üzerine yapılıyordu.
CHP, DP’yi adeta süs bitkisi gibi görme eğilimindeydi. Onu ebedî muhalefet partisi olarak görmek istiyordu. DP’nin örgütlenmeye hakkı yoktu. Hele üye kaydederken, hiçbir şeye dikkat etmeksizin, sadece partisini kalabalık görmek ve göstermek için, önüne gelen herkesi üye olarak kabul etmesi, iktidarın tahammül sınırlarını daha da zorlamıştı. Muhalefet partisinin avamdan insanları bağrında toplaması hataydı. O da, tıpkı iktidar partisi gibi, münevverleri seçmeliydi. Politika, nezih insanlar arasında yapılmalı ve orada da kalmalıydı. Kalabalıkların katıldığı politik toplantılar, sözün ayağa düşmesine neden oluyordu.
Recep Peker’in kutbu
Başbakan Şükrü Saraçoğlu da zamanında aynı kanıdaydı; Recep Peker de öyle… Peker’e soracak olursanız; DP de gerçek niyetini gizlemeye çalışıyordu. Onun amacı, bir halk ihtilâli gerçekleştirmekti. İnkılâba ve laikliğe karşıydı. Mürtecilerin toplandığı bir parti haline gelmişti. Tıpkı geçmişte olduğu gibi. Zaten bunun en yakın ve hafızada kalan örneği Serbest Cumhuriyet Fırkası idi. O zaman da iktidara karşı olan bütün muhalifler, hiçbir ilkeye kaale almaksızın, sadece CHP’yi devirmek için birleşmişlerdi. Şimdi de aynı şey oluyordu. DP, gerçek olmayan iddialarla iktidarı devirmek üzere harekete geçmişti. Fakat elbette inkılâp, buna izin veremezdi. Her şey yasalar içinde olup bitiyordu; eğer yasaların yasakladığı hususlar varsa, buna bütün partiler uymalıydı. DP’nin düzeni düzen yapan pek çok yasadan ve bu arada hükûmetten şikâyeti de, gerçek niyetinin bir yansımasından ibaretti sadece. Bu durumda DP, şikâyetlerini geri almalı ve yasal imkânlarla muhalefetine devam etmeliydi. Aksi halde, ülkenin yakın tarihinde muhalefet partilerinin başına gelen şey, onun da âkıbetini oluşturacaktı. Devlet otoritesi ne olursa olsun sağlanmalıydı ve sağlanacaktı da.
İnönü’ye sorarsanız…
İsmet Paşa, cumhurbaşkanı olarak, başbakanıyla aynı görüşte değildi. Ona göre, iktidarla muhalefet arasında meydana gelen bu anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözülmesi gerekiyordu. Her iki taraf da, kendi ‘mahalle baskısı’ndan arınmalı; içlerindeki sertlik yanlısı aşırı unsurları bertaraf etmeli ve üzerinde anlaşabildikleri bir politika ekseninde, yeni rejim kesintiye uğramadan kendisine bir yol açmalıydı. Peker’in başbakanlığı bu nedenle güçleşmişti. İnönü, Peker hükûmetine karşı parti içi muhalefetin arkasındaki gizli kuvvetti. Bunu herkes biliyordu; hatta bu haber basında bile söylenti şeklinde yazılıp duruyordu. Cumhurbaşkanı ile başbakanın politik görüş ayrılığı içinde oldukları ve bunun çok temelli bir mesele olduğu zaten konuşuluyordu.
Peker için mesele basitti: 1924 anayasası, cumhurbaşkanına yalnızca sembolik bir konum sağlamıştı. Onun hükûmet politikası üzerinde herhangi bir yetkisi ve söz hakkı olamazdı. Her ne kadar cumhurbaşkanı, CHP genel başkanı olmaya devam ediyorsa da, bu da ona başbakan üzerinde baskı kurma hakkı vermezdi. Sonuçta meclisin desteğine sahip bir hükûmet oldukça, hükûmet politikası, başbakanın yetkisinde ve sorumluluğundaydı. Cumhurbaşkanı ise, hükûmet politikasına müdahale edemezdi. Buna anayasal yetkisi bulunmuyordu. Parlamenter bir sistemde, bütün siyasî sorumluluk başbakanda olmalıydı.
Oysa İnönü, cumhurbaşkanı olarak, kendi görevini arabuluculuk, hakemlik olarak görmeye başlamıştı. Ona göre, iki partinin de kendisine olan uzaklığı eşitti. CHP genel başkanlığını artık fiilen bırakmıştı. Önemli olan husus, yeni rejimin kesintiye uğramadan, yara almadan, partiler arasındaki sertliğe son verilerek devam etmesiydi.
12 Temmuz’a doğru…
İnönü, DP genel başkanı olarak Celâl Bayar’ı, başbakan olarak da Peker’i görüşmelerde bulunmak üzere davet etmişti. Her iki isim arasında temas noktası arıyor; karşılıklı şikâyet ve iddiaları dinliyor; bu iki uzlaşmaz pozisyonu bir yerde buluşturmaya gayret ediyordu. Taktiği basitti: Bir yandan Bayar’ın pozisyonunu yumuşatmaya çalışıyor; diğer yandan da Peker’in hayli sert pozisyonunu törpülemeye uğraşıyordu. Bütün bunları yaparken elbette hükûmet başkanının prestijini öne aldığı söylenemezdi.
İNÖNÜ’NÜN BEYANNAMESİ
İnönü’nün aslında 11 Temmuz’da radyoda ilân edilen, fakat ertesi gün basında yayınlanabildiği için literatürde 12 Temmuz beyannamesi olarak geçen bildirisi; gerçekte çok basitti. İnönü, Bayar ile Peker arasında hakem olduğunu belirtiyor; ardından her ikisinin de görüşlerini alarak, önce tek tek olan bu görüşmelerini, üçlü bir görüşme haline çevirmeyi başardığını da bildiriyor ve nihayet pozisyonlar arasında bir uzlaşma imkânı yakalayabildiğini açıklıyordu. Buna göre; iktidar müsterih olabilirdi. DP lideri, partisinin yasa dışı yollara başvurmak, ihtilâl çıkarmak, halk ayaklanmasına tevessül etmek gibi bir niyeti ve amacı bulunmadığını kesin olarak taahhüt etmişti. Aksine, DP sadece meşru zeminde kalacaktı. Bu bakımdan hükûmetin muhalefetin niyeti konusunda kuşkuya kapılmasına en azından bundan sonrası için gereği kalmamıştı. Peker’in içi rahat edebilirdi.
Fakat DP’nin de müsterih olması gerekirdi; çünkü iktidar da DP’yi kapatmak için fırsat aramıyordu. DP üzerinde bir baskı kurulmadığını iddia ettiğine göre, aslında iktidar en azından bundan sonrası için muhalefet partisinin şikâyetçi olduğu şekilde her türlü baskı ve tehdidin önüne geçecekti. Eğer şimdiye kadar hükûmetin bile bilgisi dışında gelişmeler olduysa, hükûmet kanadı da bundan böyle benzeri uygulamaların kesin olarak görülmeyeceğini taahhüt ediyordu.
PEKER HAKLI MIYDI?
İnönü’nün her iki ismin de onayını alarak yayınladığı bu bildiri, aslında Peker açısından siyasî bakımdan sıkıntı yaratmıştı. Her ne kadar o, DP’nin taahhüdünün asıl önemli olan kısım olduğunu ileri sürecekse de; iki ay kadar sonra başbakanlıktan ayrılmak zorunda kalacaktır. Rejim, 12 Temmuz bildirisi ekseninde devam edecekti.
Fakat Peker’in de haklı olduğu bir noktaya değinmenin zamanıdır. Peker, anayasaya göre İnönü’nün hükûmet politikasına müdahaleye hakkı ve yetkisi olmadığını söylerken; aslında haklıydı. Gerçekten de İnönü’nün böyle bir anayasal yetkisi bulunmuyordu. O, bir anlamda cumhurbaşkanı olmaktan çok, CHP’nin fiilî genel başkanı olmasına ve tarihsel ağırlığına dayanarak bu müdahalede bulunmuştu.
Acaba İnönü, Peker’in bu konudaki şiddetli itirazlarını dinler ve bunları bertaraf etmeye çalışırken; yıllar önce Cumhurbaşkanı Atatürk’ün başbakan olarak kendisine yönelik müdahaleleri sırasında kendisinin itirazlarını ve şikâyetlerini de hatırlamış mıydı sorusunu sormak kaçınılmazdır. O zaman da bizzat İnönü, cumhurbaşkanının hükûmet işlerine müdahalesinden şikâyetçi olmuştu. Bunun üzerine de Atatürk ile çatışmak ve tıpkı Peker gibi görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı. O zaman kendisinin haklı olduğunu, fakat haksızlığın kendisine düştüğünü anılarında yazan İnönü; eğer anılarını yazsaydı, acaba Peker neler yazardı diye düşünmüş olabilir mi?
Politikanın öncelikle tutarlı bir şey olduğunu düşünenler varsa aranızda; bu görüşünü yeniden gözden geçirmeye başlaması için belki de bundan daha iyi bir vesile olamaz.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016