Cemil KOÇAK
Meşhur Sykes-Picot anlaşmasını herhalde Orta Doğu’da şu son yıllarda meydana gelen gelişmeler üzerine artık duymayan kalmamıştır. Esası, Birinci Dünya Savaşı yıllarında İngiltere-Fransa ve bazıları belki hayret edecektir ama Rusya arasında yapılan gizli bir anlaşmadır. Anlaşmanın esas amacı, Orta Doğu’nun savaştan sonra Osmanlı’dan geride kalacak olan kısımlarında İngiltere ile Fransa’nın payını ayırmaktı. Bunun için 1915 yılının Kasım ayından 1916 yılının Mart ayına kadar bu devletler arasında görüşmeler yapıldı ve sonunda 16 Mayıs 1916’da anlaşma imzalandı. Yakında anlaşmanın 100. yıldönümünü anmaya hazır olabiliriz.
Anlaşmanın mimarları
Herhalde pek az anlaşma, mimarlarının ismiyle anılmıştır. İngiliz temsilcisi olan Sykes diplomat iken, Fransız temsilcisi Picot askerdi, generaldi. Anlaşma basitti: Ruslara İstanbul, Boğazlar ve Trabzon’un batısından itibaren Karadeniz kıyısında daha sonra saptanacak bir noktaya kadarki bölgeyle Doğu Anadolu (Van, Muş, Siirt, Bitlis’i de içine alan) topraklar bırakılıyordu. Buna karşılık, İngiltere ile Fransa bir anlamda Orta Doğu topraklarına el koyuyorlardı. Bu topraklarda artık onlar egemen olacaklardı. Sonradan bir anlaşmazlık konusu olmaması için önceden önlem almışlar ve aralarında kesin sınırlar çizmeye çalışmışlardı.
Kime hangi topraklar kaldı?
Fransa, Osmanlı’nın güney doğu toprakları da dahil olmak üzere; Kuzey Irak, Lübnan ve Suriye’yi alacaktı. Biraz ayrıntıya inersek; Suriye’nin kıyı bölgesini, Kilikya olarak bilinen yörede Adana’yı, Antep-Mardin, Aladağ-Kayseri, Eğin-Harput bölgesine el koyacaktı. Buralar tamamen Fransa’ya terk ediliyordu ve onun hâkimiyet alanı olacaktı. İngiltere’ye düşen pay ise; kıyıdan başlayarak Bağdat dahil Güney Irak ve Ürdün idi. Ayrıca Akdeniz’de kıyıda Filistin’deki Hayfa ve Akka limanları da onun olacaktı. Ne olursa olsun, her devlet, kendine bırakılmış topraklar üzerinde yegane hâkim unsur olacaktı. Birbirlerinin bölgelerine müdahale etmemeyi kararlaştırmışlardı. Diğer yandan, iki ülke için ayrılmış toprak parçasının yanında, bir de üzerinde nüfuz alanı kuracakları geniş iki bölge vardı. Bir de uluslararası bölgeye yer verilmişti: Burada aslında söz konusu topraklara el koyacak olan bu iki devlet, üzerinde anlaşmaya vardığı kısımda bağımsız bir Arap devleti ya da devletler konfederasyonu kurmak için ellerini serbest bırakmışlardı. Bu bölge için ileride kesin bir anlaşmaya varılacaktı. İskenderun serbest liman olacaktı. Filistin de uluslararası yönetime bırakılacaktı.
Anlaşmanın yarattığı hayal kırıklıkları
Bazen son söylenmesi gerekenin ilk söylenmesinde yarar vardır: Bugünkü Orta Doğu sınırlarının bu anlaşmayla gerçekleştiğini sanıyorsanız eğer, fena halde yanılıyorsunuz demektir. Çünkü, anlaşma büyük ölçüde uygulanamadı. Değişik nedenlerle. İlk olarak, Rusya savaştan çekilince, orada komünist bir yönetim kurulunca, Lenin, emperyalistlerin aralarındaki bu çirkin anlaşmayı dünya proletaryasına ifşa etti. Dolayısıyla eğer o zamana kadar duyulmadıysa, 1917 yılının sonlarında Osmanlı üzerindeki bu paylaşım anlaşmasını duymayan kalmamıştı.
Duyanların önemli bir kesimi de durumdan memnun kalmamıştı. Yahudilere Filistin’de devlet öneren İngiltere’nin bu sözünde pek de centilmence durmadığı anlaşılmıştı. Bağımsız bir Arap devleti kurmak üzere harekete geçen Arap bağımsızlık savaşçıları açısından da kesin bir hayal kırıklığı söz konusuydu. Onlar açısından bağımsızlık şimdilik bir hayaldi. Ermeniler açısından da hayal kırıklığı gündemdeydi: Onlar için de bağımsız bir devlet öngörülmemişti.
Anlaşmada anlaşılamıyor
Savaşın sonlarına yaklaşıldığında, Osmanlı ordusu güney cephesinde tam bir bozgun içinde geri çekilirken, anlaşmanın öngördüğü koşullar yeniden pazarlık konusu olmaya başlamıştı bile. İngilizler herhalde zamanında fazla bonkör davrandıklarını düşünmeye başlamışlardı. Bunun için Fransa’ya bırakılan Musul’u ‘sözlü’ olarak geri almışlardı. Filistin için de karar değişmişti. Filistin de İngiltere’ye bırakılacaktı.
Hele İngiliz ordusunun ilerlediği kısımlarda Fransa’ya bırakılmasında anlaşılmış topraklar üzerinde de Londra cimrilik etmeye karar vermişti bir kere. Sorun elbette petroldü. Petrol olduğu belli olan bir sahada İngiltere petrolü olabildiğince kendi bölgesinde tutmak istiyordu. Fakat petrolün tam olarak nelerde olduğu da kesin olarak belirlenmemişti henüz. Bu bakımdan İngiltere, Fransa’ya altında petrol olan toprak kaptırmak istemiyordu. Bu bakımdan anlaşmaya yanaşmakta isteksizdi. Fransa’ya vaat edilmiş bölgenin olabildiğince daraltılması için manevralara başlamıştı bu nedenle.
Türkiye’nin fırsatı
Eğer anlaşma en az iki devletin arasını açmasaydı; belki de Millî Mücadele’nin kaderi de değişebilirdi. İngiltere ile Fransa’nın arasının bu nedenle açılmaya başlaması, Türkiye’nin bağımsızlık konusundaki kaderini etkiledi. Fransa, İngiltere’nin kazığını yemek üzereydi; İngiltere’nin kazığını yiyen sadece Fransa da değildi. Bütün bu gelişmelerden hiç haberdar edilmemiş olan, kenarda bırakılmış olan İtalya, kendisine vaat edilen Akdeniz kıyılarının ve Ege’nin elinden alındığını, İngiltere tarafından adeta ‘satıldığı’nı öğrendiğinde, çok şaşıracak ve sinirlenecektir. İtalya’nın Millî Mücadele yıllarında Ankara hükûmetine canı gönülden olan desteğini merak edenler için hemen yazayım ki, Roma da, İngiltere’den rövanşını bu şekilde alacaktır. Ankara’nın yanında yer alarak.
Fransa’ya bırakılan topraklar küçüldükçe, daraltıldıkça, Paris de, Londra’nın yanından ayrılacak ve kısa sürede o da tıpkı İtalya gibi Ankara hükûmetiyle anlaşmayı tercih edecektir. Millî Mücadele’nin esas başarılarından biri de, eğer en önemlisi değilse, karşı cephedeki yarıkları daha en başından keşfetmek ve bu yarıkların daha da açılmasını sağlamaya gayret etmek olmuştur. Bunda da başarı tam olacaktır.
Sykes-Picot anlaşması hayat bulamadı
Sonuçta, anlaşmanın öngördüğü pek çok hüküm hiçbir zaman uygulanamadı. Bugünkü Orta Doğu, bu anlaşmanın öngördüğü şekilde değil, asıl savaşın sonlarından itibaren gelişen askerî ve diplomatik yeni duruma göre şekillendi. İngiltere aslan payını alırken, Fransa daha küçük bir payla yetinmek zorunda kaldı. Hiçbir bağımsızlık sözünde durulmadı. Paylaşım haritası tamamen ve temelinden değiştirildi.
Fakat Orta Doğu’nun sınırlarının yeniden belirlenmesinde bir hareket noktası oldu. Sınırlar, gelişigüzel ve diplomatik, siyasî ve askerî pazarlıkların sonucunda, herhangi gerçek bir temele dayanmaksızın çizilirken, her çizik zaman içinde yeniden farklılaştı. İlk hazırlandığında bölüşüm, paylaşım sınırları olabildiğince düzgün cetvelle çizilmişti. Sonra sınırlar yeniden oluşturuldu. Her geçen sürede konjonktür bu sınırları zorladı, değiştirdi. Bütün bunlar günümüz Orta Doğu’sunun sorunlarını hazırladı. Hemen herkesin fark edeceği gibi, uzun yıllarca sonu görünmeyen bir kör dövüşü işte böyle başladı, gelişti. Daha çok uzun yıllar boyunca da aynı şekilde süreceğinin işaretini her gün vermekten geri durmaksızın…
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016