Cemil KOÇAK
Tek parti döneminde hac yasaktı. Ancak, ünlü 1946 seçimi sırasında hac serbest bırakılmıştı. Tek Parti döneminde basında hac ile ilgili yazılan yazıların bir dökümünü gördüğümü hatırlamıyorum.
Tek parti döneminde hac yasaktı. Fakat rejim değişikliğiyle birlikte yasak kalkacaktır. Ünlü 1946 seçimi sırasında, hac serbest bırakılmıştı. CHP’nin seçim öncesindeki bu hamlesi dikkat çekiciydi. Ama belki yeterli değildi. En azından herkes açısından tatminkâr bir hamle olarak kabul edilmeyebilirdi. Belki de bu bakımdan olacak; bu kez de 1950 seçimine az bir zaman kala, hacı adaylarına bundan böyle gösterilecek kolaylıklara ilişkin haberler, basında görülmeye başlanacaktır! Bu arada; Şebilülreşad dergisi bu meseleyi gündeme getirmişti. Dergiye göre; haccın serbest bırakılması lâzımdı; nitekim geçen yıla kadar Hac yasaklanmıştı. [İlgilenen okuyucular derginin şu yazılarına bakabilirler: “Hac Yasak Edilebilir mi?”, Sebilürreşad, Cilt: 1, Sayı: 15, (Eylül 1948) ve “Bu yıl Hac Niçin Yapılmadı”, Sebilürreşad, Cilt: 1, Sayı: 23, (Aralık 1948)].
CHP hükûmetinin hac kararı
Gelelim, CHP hükûmetinin tutumuna: Dışişleri Bakanlığı, 22 Mayıs 1948 tarihinde Başbakanlığa yazdığı bir yazıda; “17 Ekim 1947 tarihli ve 3/6507 sayılı Bakanlar Kurulu kararının üçüncü maddesindeki ‘yeniden hacca gitmek isteyenlere müsaade olunmaması’na dair hükmün, önümüzdeki hac mevsimi için de tatbiki [uygulanması] hususu Bakanlar Kurulu’nda görüşülüp, şifahen [sözlü şekilde] kararlaştırılmış olduğuna nazaran; [Türkiye’nin] Cidde elçiliğimize, sıhhî ve malî sebepleri izah edilmek [açıklanmak] suretiyle, önümüzdeki hac mevsimi için vatandaşlarımızın Hicaz’a gitmesine müsaade edilemeyeceği bildirilmiş ve bu tedbirin alınmasında âmil olan sebeplerin, Suudi Arabistan hariciyesine [dışişleri bakanlığına] dostane bir lisanla izahıyla, herhangi şekilde aleyhimize yanlış tefsir [yorum] ve menfî [olumsuz] propagandalara meydan verilmesinin önlenmesi istenmiştir.” denilecektir.
Hac yine yasak
İşte böyle; hac 1948 yılı için uygun görülmemişti. Dışişleri Bakanlığı yazısında, haccın bu yıl için de yasaklandığından söz ediliyor; fakat bir konuda hassasiyet gösteriliyordu. O da, meselenin yanlış anlaşılmamasını sağlamaktı. Yanlış ve olumsuz yorumlardan ve bu türden yorumların yaratabileceği olası olumsuz propagandalardan da sakınmanın gereği hatırlatılıyor ve büyükelçiliğin bu konuda özenli ve dikkatli davranmasının gereği vurgulanıyordu. Yasağın nedeni basitti; olası sağlık ve içinde bulunulan malî sıkıntılar nedeniyle böyle bir karar alınmıştı. Bunun dışında yasağın özel bir nedeni olabileceğine yönelik her türlü değerlendirme, ancak kötü niyet eseri olabilirdi.
BİR ARAŞTIRMA ÖNERİSİ
Tek parti döneminde basında yayınlanan hac ile ilgili haber ve yazıların bir dökümünü bir yerde gördüğümü pek hatırlamıyorum. Oysa, bu da ilginç bir araştırma konusu olabilirdi. Acaba bu dönemde hac basında ne şekilde işlenmişti? İşlenebilmiş miydi? Hac engeli, bir şekilde kendince açıklanmaya çalışılmış mıydı? Yoksa konu tamamen suskunlukla mı geçiştirilmişti? Araştırma konusu ‘sıkıntısı’ çeken yüksek lisans öğrencilerinin acaba bu konu ilgisini çeker mi? Benim çekiyor da, ondan…
CHP VE DEVRİM YASASI
Hatırlanacağı gibi, 26 Kasım 1934 tarihinde kabul edilen bir yasayla; “ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendi, bey, beyefendi, paşa, hanım, hanımefendi ve hazretleri gibi lakâp ve ünvanlar” kaldırılmıştı. Bundan böyle, erkek ve kadın vatandaşlar, yasaların karşısında ve resmî belgelerde yalnızca adlarıyla anılacaklardı. Unutulmasın ki; soyadı yasası da tam bu sırada,
2 Temmuz 1934 tarihinde benimsenmişti. Ancak uygulamaya geçilmesi için 2 Ocak 1935’i beklemek gerekmişti.
CHP yasayı uyguladı mı?
İlginç bir soru değil mi? Herhalde CHP’nin inkılâp kanunu uygulamakta en önde geldiğini düşünüyor olmalısınız. Evet, belki mantıken öyle… Ama elimizde bulunan bir CHP genelgesi, bunun pek de öyle olmadığını gösteriyor. Sadece gelelim: CHP Genel Sekreterliği, yasanın benimsenmesinden üç yıl sonra, 27 Aralık 1937 tarihinde, örgütüne ve Halkevlerine yayınladığı bir genelgede; partiyi ve Halkevlerini bu konuda uyarma ihtiyacını hissediyordu.
CHP genel yönetim kurulu, daha 25 Temmuz 1931 tarihinde 1455 sayı ile örgütüne ilettiği genelgesinde; “matbu hesap kayıt örneklerinde gösterilen kayıt sisteminde o zamanın” gereğine göre; ‘bey, efendi, ağa’ gibi tabirlerin kullanıldığını hatırlatıyordu. Her yıl yeni açılan Halkevleri’ne de “bu matbu hesap kayıt örneklerinden” gönderilmişti. Buna göre; her altı ayda bir yayınlanan parti genelge dergilerinde de aynı tabirlere yer veriliyordu.
Fakat yasanın kabul edilmesinden itibaren durum değişmişti; oysa nedense, partinin yeni duruma uyum sağlaması için gereken uzun zaman geçmesine rağmen, bu yapılamamıştı. Bunu nereden mi biliyoruz? Elbette, parti genelgesinin son satırlarından… Yazıda; ilgili yasa gereğince, “bugün yeri olmayan ‘bey, efendi, ağa’ tabirlerinin hesap kayıt örneklerini ihtiva eden genelge” dergilerinden kaldırılması isteniyordu.
Baylar ve bayanlar…
Yasanın tam olarak uygulanması gerektiği konusunda İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya da, parti örgütüne ve Halkevleri’ne yolladığı bir genelgede; gereken uyarılarda bulunmayı ihmal etmemişti. Fakat bu genelge 1937 yılının başlarına aitti. Kaya, 16 Şubat 1937 tarihli genelgesinde; yasanın kabulüyle; “yasada Türkçe konuşmada ve yazıda erkek isimlerinin yanına, hangi milletten olursa olsun, bay ve kadın isimlerinin yanına bayan konulması”nın benimsenmiş olduğunu hatırlatıyor; ardından da, “bazı gazete ve risaleler”de ise buna uyulmadığının gözlendiğini belirtiyordu. Bu yayınlarda bu lakâplar “gelişi güzel” kullanılmaya devam ediliyordu.
Her yabancı lisanda “kendi lehçeleriyle” hiç değişmeden “kullanılan bu ünvanın Türkçeye yerleşmesi, dilimizin güzelliği ve zenginliği için” gerekiyordu. Dolayısıyla, “Türkçe yazılarda ve basılarda, her ne milletten olursa olsun, ismi geçenlerin cinsiyetlerine göre, bay ve bayan kelimelerinin konulması ve Fransızca, Almanca, İngilizce” ve benzeri her türlü yazıda, “o dilin bay ve bayan makamı”nın yerine geçecek ünvanların kullanılması gerekiyordu. Böyle yapıldığı takdirde de; “Türklerin medeniyet âlemi içerisinde her milletle beraber müsavi [eşit] ve cihanşümûl bir lâkapla anılması” sağlanacaktı.
Genelgede; yasanın amacı da şöyle ifade edilmişti: “Zaten ‘beylik, paşalık, ağalık, hocalık, hanımlık’ lâkaplarının kaldırılması” da bu amaca yönelikti. Kaya, genelgesini bir uyarı ile bitiriyordu: “Bütün vatandaşların ve Türkiye’de yabancı lisanlarla gazete ve risale neşreden yabancıların bu esasa” göre hareket etmeleri gerekiyordu.
Yasa ne emrediyor;
biz ne yapıyoruz?
Yasaya göre, Türkiye’de bugün de ‘ağa, hacı, hafız, hoca molla, efendi, bey, beyefendi, paşa, hanım, hanımefendi ve hazretleri gibi lâkap ve ünvanların kullanılması yasaktır. Yasanın kabul edilmesiyle birlikte; bundan böyle, orduda Müşirlere Mareşal; birinci ferik, ferik ve livalara General; deniz kuvvetlerinde birinci ferik, ferik ve livalara Amiral denilecekti. Bu isimdeki rütbeleri, bu tarihten itibaren kullanmaya başladık.
İşin ilginç kısmı; yasada herhangi bir cezaî sorumluluk bulunmamasıydı. Yani, bu ünvan ve lâkapları kullanmaya devam edenlerin durumu açık değildi. Bu bakımdan; değil günlük konuşmalarda; yazılı metinlerde bile bu uygulamayı ısrarla sürdürmek çok güç; zaman zaman imkânsızdı. Hatta aradan geçen neredeyse seksen yıldan sonra bile, bu ünvan ve lâkapları hâlâ kullanıyor olmamız ve birçoğumuzun bunların seksen yıl önce kaldırıldığından bile haberdar olmaması, ilginçtir.
Yasaya göre; eşlerin birbirlerine ‘hanım’, ‘hanımefendi’ ya da ‘efendi’, ‘bey’ ve ‘beyefendi’ demeleri doğru değildir. Tıpkı hacca gidenlere ‘hacı’ denilmemesi gerektiği gibi! General ve amirallere hâlâ ‘paşa’ dememiz de, Cumhuriyet yasalarına karşı çıkmak için bir vesile olarak kullanılıyor olabilir! Zamanında basında sık sık gördüğümüz Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ya da Başvekil İsmet Paşa Hazretleri tarzındaki ifadeler de, bu yasa çerçevesinde biraz tuhaf karşılanmış olmalıdır! Siz siz olun; otobüste ‘bayan yanı’ tercih edenlerin bu terimi nereden öğrenmiş olabileceklerini merak etmeyin! ‘Bay’ ve ‘bayan’ terimleri de, bu yasanın doğurduğu sıfat boşluğunu doldurmak amacıyla ‘icat’ edilmişti!
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016