Cemil KOÇAK
‘Direnme hakkı’, yakın dönem siyasî tarihimizin vazgeçilmez sloganlarından biridir. Sık sık yeniden gündeme geliyor olmasını da anlayışla karşılamak gerekir. Çünkü, politik zihniyetimiz, onu her nesilde yeniden üretmektedir.
Direnme hakkı’... Yakın dönem Türkiye tarihinde bu slogan, belleklere kazınmış olarak varlığını sürdürmektedir. Bazen fazlasıyla ezberci davranır ve geçmişin flû görüntüsünün hafızamızda bıraktığı kalıntılarla yetiniriz. Korkarım, ‘direnme hakkı’ sloganının da yakın tarihimizde 27 Mayıs’ın hemen öncesinde yaratıldığını düşünenlerimiz vardır. Ama yanılıyorlar. ‘Direnme hakkı’, sanıldığı gibi, ilk kez 27 Mayıs öncesinde CHP lideri İsmet İnönü tarafından formüle edilerek, 1961 anayasasının girişine konulmadı. Burada ‘ilk kez’ kelimelerine umarım dikkat edilmiştir. Çünkü, şimdi anlatacağım öykü, 27 Mayıs’tan yıllar öncesine aittir. 27 Mayıs’tan on yıl öncesine kadar geri gideceğiz o halde...
DP ve direniş çağrısı
DP de, CHP iktidarının baskısı altında kaldığını ileri sürüyordu. Bu baskı, partinin kuruluşundan beri sürüyordu. Hiç olmazsa 12 Temmuz 1947 tarihinden itibaren ünlü 12 Temmuz beyannamesinin etkisiyle muhalefetin şikâyetlerinde epey bir azalma olmuştu. Bu bakımdan DP’nin de ‘direniş çağrısı’nda bulunması için pek bir neden yokmuş gibi görünebilirdi. Ama öyle olmadı. Çünkü, iktidar partisi, DP’nin en önemli talebini karşılamakta nedense isteksiz davranmaya devam ediyordu. Bu da, serbest seçimin koşullarının yasayla sağlanmasına yönelik talepti. İktidar, ne yapıp ediyor; muhalefetin ısrarla talep ettiği serbest bir seçimin ana hatlarını kabulde zorlanıyordu. 1946 seçiminin üzerinden pek az zaman geçmişti. Seçimdeki sıkıntılar hafızalarda dipdiriydi ve DP, yeni bir ‘46 seçimine tahammül edemeyeceğini göstermeye çalışıyordu.
Menderes törpüledi
DP’nin 1949 yılında toplanan ikinci büyük kongresinde tartışılan en önemli mesele, muhafetin yeni bir ‘46 seçimi ile karşılaşması halinde alınması gereken tutuma yönelikti. ‘Millî Teminat Andı’ adı altında kongrede kabul edilen metin; bizim bugün ‘direniş hakkı’ diye tâbir ettiğimiz tutumu yansıtıyordu denilebilir. Ayrıntılara gelince; Celâl Bayar, 21 Temmuz 1946 seçiminden sonra meydana gelen ihtilâl havası içinde dahi DP’nin bu türden bir politikayı benimsemediğinin ortaya çıktığını vurguluyordu. Bu zamandan sonra ihtilâlci bir politika gütmek mümkün değildi. Partinin yeni politikasını saptamak üzere, kongrede ‘ana davalar komisyonu’ oluşturulmuştu ve bu komisyonun hazırlayacağı politika önerisi, partiye sunulacaktı.
Bayar, anılarında, başkanlığını yine Adnan Menderes’in yaptığı Ana Davalar Komisyonu’nda hazırlanan ve kongrede de kabul edilen ve Hürriyet Misâkı adı verilen metin üzerinde de duruyor. Bayar, metnin hazırlanmasında komisyondaki delegelerin sert tutumlarının bizzat Menderes tarafından törpülenmek zorunda kaldığını anlatmaktadır. Hatırlanacağı gibi, Menderes, ilk kongrede de yine Ana Davalar Komisyonu’na başkanlık etmişti ve bu komisyon tarafından hazırlanan metnin kaleme alınmasında ve kabul edilmesinde büyük gayret sarf etmişti. Anlaşılan Menderes, bir kez daha benzer bir rol üstlenmişti. Bayar, anılarında, Menderes’in bu konuda önemli rol oynadığını ve şiddet yanlısı bir tutumu önlemeyi yine başardığını yazıyor. Komisyonun raportörü ve sözcüsü ise, Mükerrem Sarol idi.
MİLLÎ TEMİNAT ANDI
“Kongremize sunulan genel idare kurulu raporunun ‘anti-demokratik kanunlar değiştirilmez, seçim kanunu emniyet verecek ve adlî teminatı ihtiva eden bir şekle konmaz, az veya çok farklarla 21 Temmuz metodlarının önümüzdeki umumî seçimlerde de tatbikine kalkışılacak olursa, ne olacaktır?’ suallerini inceleyen komisyonumuz; birinci büyük kongrede tesbit edilen Hürriyet Misâkı ruhuna sadık kalarak, aşağıdaki hususatı yüksek kongrenin tasvibine arz eder. Seçim kanununun ve seçimlerle alâkalı hükümlerin vaazından maksat, millet iradesinin serbestçe tecellisini teminden ibarettir. Mevzu kanunlara ve müesses nizama aykırı hareket, kuvvet darbesi, millet ve vatandaş haklarının ihlâli neticesine varacağından, buna meydan verilmemek üzere, memleket için büyük zarar ve tehlikeleri mucib olacak bu hâle müsaade edilmemesi, bu mevzuda haklarına tecavüz olunan bütün vatandaşların meşru müdafaa halinde kalmaları, haklarını anayasa ve Türk Ceza Kanunu’nun müeyyidelerine dayanarak hareket etmeleri, kaçınılmaz bir zaruret olacaktır. Bu hususların rey sahibi bütün partililere ve Türk umumî efkârına bildirilmesi, ayrıca hükûmetin ve vazifelilerin keyfiyetten haberdar edilmelerinin temini zarurî görülmüştür.
Muhalefete gözdağı
Ancak, tek-parti zihniyetinin ve [Cumhuriyet] Halk Partisi iktidarının, kanunların ihlâli bahasına da olsa, devamını kararlaştırmış
olanlar, kongremizin bu kararı almış olmasını ihtilâle teşvik mahiyetinde tefsir etmeye kalkışabilir. Halbuki, ihtilâl, mevcut ve müesses içtimaî ve siyasî nizamın cebren değiştirilmesine matuf bir hareket olup, yukarıda tavsif edilen hareketler, ihtilâl tabirinin tamami ile şümûlü dışında, meşru hakların ve meşruiyetin müdafaası mahiyetindedir. Bu itibarla, vatandaş siyasî hak ve hürriyetlerinin kullanılmasına ve millî hâkimiyet esaslarının tahakkukuna herhangi bir surette engel olacak kanun dışı hareketlerden tevakki olunması lüzumunu, memleketin en yüksek menfaatleri hesabına belirtmek isteriz. Aksi yolda harekete teşebbüs edenlerin ise, millî vicdanın ifadesi olan millet husumetine maruz kalmak gibi ağır ve tarihî bir mesuliyete mahkûm olacakları muhakkaktır.”
İktidara ültimatom
Unutulmasın ki; kabul edilen metin, bundan sonraki siyasal yaşamda hayli ünlü olacaktır. Bir anlamda DP’nin iktidara yönelik ültimatomu olarak kabul edilecektir. En azından iktidarın yorumu bu şekildeydi. Metin Toker, daha sonra iktidar tarafından ‘Millî Husumet Andı’ olarak anılacak olan metnin kongrenin ikinci, ama fiilî başkanı olan Balıkesir delegesi Sıtkı Yırcalı tarafından daha Balıkesir’de hazırlandığını ve onun tarafından Ankara’ya getirildiğini belirtiyor.
Metnin ilk ismi, ‘Millî Tesânüt Andı’ idi. Yırcalı, metni hem delegelere ve hem de parti yöneticilerine, bu arada bizzat Celâl Bayar’a da göstermiş ve görüşlerini almıştı. Metnin kabulü için görüş birliği vardı. Hiç kimse metne karşı çıkmamıştı. Bunun bir nedeni de, zaten parti içi muhalefetin parti yönetimini itaatkârlık ile suçlarken, sert bir siyasî tutum almaktan çekinildiği takdirde, ortaya çıkacak yeni eleştirilerden uzak kalmak endişesi de olabilirdi. Zaten bu metne benzer, ama daha yumuşak içerikte başka bir metin de İzmir delegeleri tarafından hazırlanarak kongreye getirilmişti. Nihayet metin ilke olarak kabul görmüştü. Ancak üzerinde düzeltmeler de yapılmıştı.Hürriyet gazetesi, metnin orijinal adının ‘Millî Teminat Andı’ olduğunu ve Balıkesir delegeleri adına Sıtkı Yırcalı tarafından gündeme getirildiğini belirtmektedir. Metin, görüşülmek üzere Ana Davalar Komisyonu’na iletilmişti. Cumhuriyet gazetesine göre, Refik Koraltan, “bu haklar yerine getirilmezse, millet vicdanında haklı olarak aksülamel [tepki] yaratacaktır” formülünü önermişti. Sarol ise, “millet husumeti” yerine “millet infiali” demeyi tercih ediyordu.
CHP’nin tepkisi
Oysa iktidar, bu metni hoşgörü ile karşılamaktan uzaktı. Nitekim Hilmi Uran, anılarında, şöyle yazacaktır: “O vakitki temyiz mahkemesi Reisi Halil Özyörük’ün fikri ve teklifi olduğu sonradan anlaşılan bir noktai nazara göre; böyle bir kararı alarak, onu açıklayan siyasî bir partinin derhal kanun dışı tanınması ve feshine gidilmesi icab edeceği, zannederim, Adliye Vekili [Adalet Bakanı] Fuat Sirmen tarafından müdafaa edilmişti. Fakat Başvekil [Başbakan] Şemsettin Günaltay, bu kadar ileri gitmeye taraftar olmamıştı. Nitekim, fikrim sorulduğu zaman, partinin feshine gidilmesine ben de taraftar olamamıştım. Çünkü, böyle bir kararı pervasızca alan ve onu açıklayan siyasî bir partinin hukuk ve kanun bakımından elbet feshi doğru olacağını kabul etsem bile; ben hakikatte bu karara palavra üzerinde bir değer vermemiştim. (...) Demokrat Parti’nin, pek yaklaşan umumî seçimlerden önce, kongresinde verdiği bu beklenmedik kararla, iktidara hukuken ve kanunen onu feshetmek fırsatını ve hatta belki vazifesini verdiği muhakkaktır. Bunu yapmamakla da hem bir fırsat düşkünü olmadığını göstermiştir, hem de yurdumuzda, her [türlü] taşkınlığa rağmen, demokrasi rejiminin yerleşmesine samimen taraftar olduğunu ispat etmiştir.” Nitekim Başbakanlık açıklaması da hayli sert olacaktır: “Bu kongre kararı, delâlet ettiği zihniyet bakımından, bir hukuk ve nizam devleti mefhumları ile telifi asla kâbil olmayacak mahiyette görülmüştür. (...) Karar, vazifeli devlet memurlarını millî husumete maruz kalmakla tehdit etmekte ve oy sahibi vatandaşları da korku ve baskı altına almayı istihdâf eylemektedir.”
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016