Cemil KOÇAK
12 Mart 1971 darbesini anlamak için öncesindeki gelişmelere bir göz atmak gerekir. Günümüzde yazılıp çizilenlerin ‘darbecilik’le bir ilgisinin olmadığını söyleyenlere karşı, gazeteler, iyi bir işaret fişeğidir de ondan…
12 Mart muhtırasını radyonun öğle ajansında dinlediğimde lise birinci sınıftaydım. Aradan 44 yıl geçmiş olmasına da pek inanamıyorum. Bugün ancak altmış yaşını geçmiş olanlar, 12 Mart’ın içinden çıkıp gelmişlerdir.
12 Mart’ın Başbakanı Nihat Erim’in döneme ilişkin anıları, 2007 yılında Raşit Çavaş tarafından, ’12 Mart Anıları” adıyla Yapı Kredi Yayınları arasında yayınlanmıştı. Elbette 12 Mart literatürüne önemli bir katkıydı. 12 Mart darbesini anlamak için öncesindeki gelişmelere bir göz atmak gerekir. Günümüzde yazılıp çizilenlerin ‘darbecilik’le bir ilgisinin olmadığını söyleyenlere karşı, gazeteler, iyi bir işaret fişeğidir de ondan…
Cumhuriyet gazetesi
Cumhuriyet gazetesinin 1 Ocak 1971 tarihli sayısında; Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’ın bir demecine yer verilmişti; tabiî birinci sayfadan ve manşetten… Manşet şöyleydi: “Genelkurmay Başkanı yeni yıl mesajında, sürüp giden nizam dışı olaylar ve bölücü davranışlar için sert ihtarda bulundu.” Gazetenin bu haberinin yanında; bu kez de Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın ihtarı vardı: Deniz Kuvvetleri Komutanı da birliklere mesajında, 1961 anayasasını bertaraf etme gayesi güden ‘zararlı akımlar’a değinmişti.
Yine Cumhuriyet gazetesi, Tağmaç’ın orduya hitaben bildirisini de yayınlıyordu: “Kahraman silâhlı kuvvetlerimizin üstün bir disiplin anlayışı içinde, Türk yurdunu ve anayasayla tâyin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumak yolunda geliştirdiği hizmet yarışmasıyla” şeklinde başlayan mesaj, şöyle sürüyordu: “Bütün bu eylemlerin tek hedefi; cumhuriyeti ve Atatürk devrimini yıkmak demek olduğundan, memleketi her türlü iç ve dış tehlikelere karşı korumakla görevli ve her çeşit aşırı cereyanların üstünde olarak, silâhlı kuvvetler komutanının emrinde bulunan Türk ordusunun, millî varlığımızın yüksek menfaatleri gerektirdiği an, şehit kanlarıyla karış karış sulanmış ve Atatürk’ün en büyük armağanı olan bu mübarek yurda uzanan elleri kıracağından kimsenin şüphesi olmamalıdır.”
ODTÜ söze karışıyor
Şimdi de ODTÜ akademik konseyinin tam bu sırada yaptığı açıklamayı okuyalım isterseniz: “Öğrenci olaylarında yansıyan toplum içindeki çalkantının temel nedeni, anayasanın öngördüğü ekonomik ve sosyal sorunların bugüne kadar çözümlenmemiş olmasıdır.” Açıklama şöyle sürüyordu: “ Türk toplumunun çağdaş uygarlık düzeyine erişmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğinin korunmasını amacını güden devrim kanunları aynen uygulanmalıdır. Ekonomik ve sosyal hayat, herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış düzeyini sağlayacak biçimde düzenlenmelidir. Çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılmamalı ve açılmış olanlar derhal kapatılmalıdır.” Kırk dört yıl öncesinin bu sesi, size de tanıdık geliyor mu, bilemedim doğrusu…
Ya Ege Üniversitesi?
Yine aynı tarihte; bu kez Ege Üniversitesi senatosunun bildirisini okumadan geçmek olmazdı tabiî: “Bilhassa iktidar partisinin hükûmet etme sorumluluğuyla bağdaşmayacak bu düzensizliğe [karşı] (…) açık ve kesin çözüm yollarını görmemekte ısrar etmesi, mevcut bunalımı daha da sıkıntılı bir ortama sürüklemektedir.” Senatonun bildirisinde şu görüşlere de yer verilmişti: “Bir taraftan şeriat devletini öngören, diğer taraftan bütünlüğünün korunması uğruna milyonlarca şehit verdiğimiz topraklarda çeşitli halklar terennüm eden yıkıcı fikirler, gençlerimizi pençesine alarak, birbirlerini silâhlı çatışmalarda harcayacak bir ortama sürüklemiş bulunmaktadır.” Bu satırda da ordu bildirisinin izlerini bulmak, ancak bulmak isteyenler için mümkündür.
Le Monde: ‘Halk patlaması olabilir’
Aynı tarihte, yine Cumhuriyet gazetesi, Fransız Le Monde gazetesinden bir yazıyı birinci sayfasından aktarıyordu. Le Monde gazetesi, Türkiye ile ilgili olarak şunları yazmıştı: “Aylardan beri süren huzursuzluk dalgası karşısında Türk otoritelerinin ne denli sinirli olduğu” görülüyordu. “Durum her alanda çöküntüye doğru” gidiyordu; bu nedenle “ülkede bir rejim buhranından bile söz edilebilir”di. “Halen orduda süren havadan ötürü”, hükûmetin sert önlemlere başvurması mümkün değildi. “Türk ordusu, hükûmet yetkililerine bir baskı hareketine katılmak istemediğini ve asıl görevinin ülkeyi savunmak olduğunu bildirmişti.”
Hatta Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur’un 24 Kasım’da Cumhurbaşkanına verdiği mektup, aslında bir “ültimatom” niteliğindeydi. “General Batur, bu mektubunda, Başbakan Süleyman Demirel’in çekilmesini ve Kemalist ilkeleri savunacak bir kurucu meclisin teşkilini istemişti.” Dahası, “general Batur’a göre; laik devletin ve millî hükümranlığın en güçlü bekçisi ordu”ydu. Batur, “Millî Güvenlik Kurulu’nun genişletilmesinin ve yetkilerinin artırılmasını” istemişti. Eğer başbakan Demirel, “karışıklıkları önlemek için baskıyı artırırsa, geniş çapta halk patlamaları ve ordunun müdahale etmesiyle karşılaşabilir”di.
Belki bazıları; bütün bu yazılanların ve söylenenlerin kırk yıldan daha uzun bir zaman önce gerçekleştiğini düşünmeyebilir ve benim günümüzden bazı gazete köşelerinden alıntı yaptığımı da sanabilir. Haksız sayılabilirler mi, bilemedim!
Demokrasi için ‘teşhis ve tedavi’
Aynı günlerde Cumhuriyet gazetesinin başyazısını okumak hayli aydınlatıcı olabilir: “Teşhis ve Tedavi” başlığını taşıyan bu yazıda da şu görüşlere yer verilmişti: “İster cici demokrasi diyelim; ister göstermelik demokrasi… Aslında bir hasta demokrasi olduğu, artık şüpheye yer bırakmayacak biçimde anlaşılmıştır. Epeyce geç kalmış da olsa, nihayet bu gerçeği kavrayan [Cumhurbaşkanı] Sayın [Cevdet] Sunay ise, başhekimlik görevini üzerine almış ve ilgili uzmanları, hastanın başucuna çağırarak, gerekli tedavi yöntemi hususunda onlarla bir konsültasyon yapmaya karar vermiştir.” Ancak gazete, bu süreçten olumlu bir netice alınamayacağı kanısındadır. Çünkü, “hastalığın mikrobu kendi damarlarında dolaşmaktadır.” “Bu, devrim düşmanlığıdır; bilim düşmanlığıdır; özgürlük düşmanlığıdır; 27 Mayıs düşmanlığıdır.”
O halde Cumhuriyet gazetesine göre çare neydi? Bu sorunun yanıtını aynı yazıda bulmak mümkündür: “Bugün devlet gemisini yürütmek iddiasını taşıyanlar, meşruluğunu kaybettiği için düşürüldüğü anayasamızda kayıtlı bulunan bir siyasal iktidarın mirasçısı durumundadırlar. Bunu övünerek, her fırsattan yararlanarak ilân etmekte, gericiliğe ve çıkarcılığa prim vermekte, düşük iktidarı fersah fersah aşmaktadırlar.” Hepsi bu kadar da değildi elbette: “Devrim ilkeleri söz konusu oldu mu, bunlar, en aşırı Atatürk düşmanlarına kanat germekte”ydiler.
BÜLENT ECEVİT NE DEMİŞTİ?
Bir de Ecevit’e kurak verelim mi? Ecevit, akıntıya karşı yüzmeye çalışıyordu: Cumhuriyet gazetesi, 31 Ocak 1971 tarihli sayısında; Ecevit’i “Yeni Gandhi Politikası” başlığı altında şiddetle eleştiriyordu! Çünkü, Ecevit, “konuşmasında hükûmeti meşruluk dışına itici bir yol tutma”mıştı. “Ilımlı bir dil kullanmış”tı. Dahası, “yürürlükteki rejimi savunmuş”tu. O kadar ki, “halka her şeyin serbestçe anlatılabildiği ve halkın oylarıyla iktidara gelmenin açık bulunduğu bir ülkede, devrimciler, başka devrimcilerin üzerine silâhla gitmezler” demişti. Cumhuriyet gazetesi, Ecevit’i “göstermelik demokrasi”yi kurtarmaya çalışmakla suçluyordu! Gazete şöyle yazmıştı: “Bizce [bu açıklama], dolaylı yoldan iktidarı desteklemek değilse; herhalde demokrasiyi başka bir açıdan yorumlamak ya da rejimin kaderi hakkında fazla iyimser olmak anlamına gelmektedir.” Ne dersiniz; günümüzde artık bu tartışmalar sona ermiştir diyenlere da kulak verelim mi? Yoksa tarihten günümüze uzanan ve kırılmayan siyasal çizgileri izlemeye devam mı edelim?
Millî Birlik devrede
27 Mayıs’ı gerçekleştiren ve Millî Birlik Komitesi üyeliğini sonuna kadar korumayı başaran subaylar, tabiî senatör olarak katıldıkları parlamentoda; Millî Birlik Grubu’nu oluşturmuşlardı. Yayınladıkları bildiriye bakılırsa, bütün bu gelişmelerin sorumlusu hükûmetin kendisiydi: “İktidarın çeşitli vesilelerle kamuoyuna açıkladığı, anayasayı temelinden zedeleyecek eğilimde gördüğümüz polisiye tedbirlerin kanunlaşması halinde, hiçbir sonuç alınamayacak ve rejim, dönülmez çıkmazlara sürüklenecektir.”
The Economist darbeyi haber veriyor
Ünlü İngiliz Economist dergisinin 1971 yılının hemen başında kaleme aldığı yazı, yine Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasından yayınlanmıştı: 1971 yılı, “Türkiye’nin kader yılı” idi. “Türkiye’deki durum, son haftalarda adamakıllı bozulmuştur” denilerek başlayan yazıda; “Demirel hükûmetinin nasıl iktidarda kalacağını tahmin etmek çok güçtür” öngörüsünde bulunuluyor ve hemen ardından da, “birçok gözlemciye göre; önemli sorun, ordunun duruma müdahale edip etmeyeceği değil; bu müdahaleyi ne zaman yapacağı” olduğu belirtiliyordu. “Şimdilik komutanlar işe karışmamaktadırlar; fakat durum daha da kötüleşirse, kurmay heyeti, genç subayların baskısıyla, harekete geçmek zorunda kalacaktı.”
Bütün bu olasılıklar, Economist’e göre, çok da kötü değildi; çünkü dergiye göre, “Eğer Türk ordusu duruma müdahale ederse; bu müdahale, demokrasiyi ortadan kaldırmak için değil, fakat demokrasiyi tekrar kurmak amacıyla yapılacaktı.” Dolayısıyla üzülecek ya da endişe edecek hiçbir şey yoktu. Üstelik “başbakanın iktidardaki günleri sayılı görünüyor”du.
.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016