Cemil KOÇAK
Geçen haftalarda aktardıklarımı tarih kitaplarından biliyorum; lâkin bundan sonraki koalisyonları bizzat yaşadım. 1973 seçimi sonrasında başlayan ve Türkiye’yi her bakımdan derin istikrarsızlıklar içinde 12 Eylül’e sürükleyen karanlık bir dönemin tanığı olarak da yazacağım.

12 Mart döneminden çıkışı sağlayan 14 Ekim 1973 seçimiyle başlayalım… İlk gençliğimin de heyecanı ile sıkı Ecevitçi olarak CHP’nin İzmir’deki seçim kampanyasına liseden yakın bir arkadaşımla birlikte katılmıştım. Bir iki gün sabahtan akşama kadar bir minibüsün içinde şehrin değişik mahallelerinde seçim propagandasına çıkmıştık. Bu sefer CHP’nin kazanacağından adım kadar emindim.
Akşam televizyonda seçim sonuçları açıklanırken; CHP’nin önde gittiği belli belirsiz ortaya çıktı. O sırada akşam yemeğini yiyen babama bu haberi heyecanla ilettiğimde; benim heyecanıma katılmadı ve akşamın ilerleyen saatlerinde özellikle köylerden gelecek oylarla CHP’nin geride kalacağından emin olduğunu söyledi ve yemeğine devam etti. Biraz daha zaman geçti; hâlâ Ecevit öndeydi; haberi yeniden tekrar ettim.
Bu kez babam, yemeğin sonuna doğru yerinden kalktı ve televizyonun önüne kadar geldi. CHP’li; fakat sıkı ‘paşacı’ olduğundan ‘karaoğlan’a fazla itimadı yoktu. Bu bakımdan daha ilk gençlik dönemimden itibaren siyasal görüşlerimiz ancak kısmen uyuşabiliyordu. Babam, televizyonu dikkatle izleyerek; sadece ‘bravo Ecevit’e’ dedi. ‘Paşanın yapamadığını yaptı demek…’
CHP seçimin galibi
Seçimi gerçekten de uzun yıllardan sonra CHP kazanmıştı. CHP’nin oy oranı % 33’ü ancak geçiyordu. 185 milletvekili elde etmişti. İkinci parti, AP idi. Neredeyse % 30 oy oranı ile CHP’nin hemen ardından geliyordu; 149 da üyelik elde etmişti. 12 Mart muhtırasının hemen öncesinde AP’den ayrılan üyelerin kurduğu Demokratik Parti (DP), % 12 oy oranı ile 45 üyelik elde ederken; Necmettin Erbakan’ın 12 Mart döneminde Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılan Millî Nizam Partisi (MNP)’nin yerini alan Millî Selâmet Partisi (MSP), yaklaşık % 12 oy oranı ile 48 milletvekili çıkarmıştı. Üçüncü büyük partiydi.
Bu arada; yine 12 Mart döneminde CHP içinde baş gösteren politik anlaşmazlık ve ayrışmada partiden ayrılan; Ecevit ve ‘ortanın solu’ politikası karşıtı eski CHP’lilerin kurduğu Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP), % 5 kadar oy oranı ile ancak 13 üyelik kazanabilmişti. Alpaslan Türkeş’in Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), % 3,5 kadar oy oranı ile üç milletvekili ile yetinmek zorundaydı. Mustafa Timisi’nin genel başkanı olduğu Türkiye Birlik Partisi ise, sadece % 1 oy oranı ile yalnızca genel başkanını milletvekili seçtirebilmişti. MP’nin aldığı oy oranı ise önemsizdi.
DP oylarında geniş parçalanma
Seçime katılım oranı hayli düşüktü; % 65’i ancak geçmişti. Bu, seçim tarihinin en düşük katılımlı seçimlerinden biriydi. CHP kazanmıştı; ama bunun asıl nedeni; Türkiye’nin siyasal ve sosyolojik ayrışmasının tarihin bu safhasındaki görünümüydü. 12 Mart’ın hemen öncesinden itibaren DP’nin geniş kitle partisi olma özelliğini AP yitirmeye başlamıştı bile…
Önce MNP, bu geniş ittifaktan ayrılmış ve bağımsız İslâmcı bir çizgiye oturmuştu; ardından eski Demokratların devamı olarak DP, AP çizgisini terk etmişti. Türkeş’in milliyetçi damarı kuvvetli MHP’si ise, daha evvelden zaten bu şemsiyeden çıkmıştı. Buna sağ damara yakın CGP de eklenmişti. Sonuçta; DP’nin geniş oy havuzu bölünmüş ve parçalanmıştı. AP, bu havuzun en büyük kısmı olabilirdi; ama bu, tek başına iktidar olmak için yeterli değildi artık…
Koalisyon geldi hanım!
Geldi gelmesine de; ben de tam bu sırada 1974 yılının Şubat ayında dil eğitimi için Almanya’ya gittim. Orada yedi ay geçirdim. Ben memleketten ayrılırken hükûmet kurma çalışmaları ancak bitmişti! Aradan geçen dört aydan sonra yani! Şimdi koalisyon pazarlığının ne olduğunu Türkiye yeniden hatırlamaya başlamıştı. Ben de hatırlatmaya ve hatırlatmaya çalışayım:
Demokratik teamüllere uygun olarak; birinci gelen partinin genel başkanı Ecevit, hükûmeti kurmakla görevlendirildi. Ne var ki, CHP’nin kendisine bir ortak bulması, diğer partilerle olan ideolojik ve siyasal ayrılığından dolayı çok güçtü; hatta imkânsızdı da. Nitekim aradan geçen on günden sonra Ecevit görevi iade etti. Bu kez görev, AP genel başkanı Süleyman Demirel’e verildi; o da başaramadı ve görevi iade etti. Çıkmaz bir sokağa girilmişti bile…
Bu sırada yerel seçimler yapıldı; CHP, oy oranını % 37’ye kadar yükseltmişti. Partinin belediye başkanlığı seçimindeki oy oranı da % 40’a varmıştı; belediye meclisi seçimindeki oy oranı ise % 41,5 idi. Seçmenlerin CHP’li bir hükûmet talebi açıkça görülüyordu.

12 Mart’ın mirası
Hükûmet kurulamayınca; yine ‘partiler üstü hükûmet’ formülü akla geldi ve Naim Talû, hükûmeti kurmakla görevlendirildi. Ne var ki, o da pes etti. Talû’nun önerisi, millî koalisyondu; yani bütün partiler bu hükûmete katılacaktı. Amaç da, erken seçime gitmekti. Her ne kadar AP, bu öneriye yanaştıysa da; diğerleri, MSP ile DP, erken seçim önerisini reddettiler. Bunun üzerine yeni bir formül denendi: CHP dışındaki partilerin katılacağı bir koalisyon hükûmeti gündeme geldi: Bu kez de MSP ile DP öneriye sıcak yaklaştılar; ama AP, bağımsız başbakanın başkanlığında kurulacak böyle bir kabineyi ilke olarak reddetti. Talû’nun son önerisi, ‘tarafsız’ bir başbakan önderliğinde ‘partiler üstü’ bir hükûmet modeli oldu.
Türkiye’nin askerî yönetim dönemlerinde; kısaca ‘ara rejim’de, böylesine ‘olağanüstü dönemler’de, böylesine kimsenin aklına gelmeyecek ‘orijinal’ hükûmet modelleri de geliyordu! Bu formülde; ‘tarafsız bir başkan’, yine tarafsızlardan ve partili olmayan uzmanlardan bir ‘teknokratlar hükûmeti’ kuruyordu. Onlar da ‘teknik elemanlar’ olarak memleketi yönetmekle görevli oluyorlardı. Ama bu formül de işlemedi.
Aylar geçer; geçer…
Koalisyon hükûmeti pazarlıkları bıktırıcı ve yıpratıcıydı; partiler arası görüşmeler, sonuçsuz kalmakla kalmıyor; dahası, hiçbir alanda bir karar da alınamıyordu. Basında siyasete ve siyasetçilere yönelik geleneksel ve alışılmış bütün olumsuz yargılar, kamuoyunun gözünde yeniden belirmişti. Parti çıkarlarının ve hatta politikacıların kişisel çıkarlarının göze batar derecede ön plâna çıktığı bir andı bu… Sanılanın aksine; CHP dışındaki sağ kanat partiler arasında bile bir anlaşma, uzlaşma belirtisi yoktu. Hatta bir yakınlaşmadan da bile söz etmek imkânı yoktu!
‘LAİKLERLE İSLÂMCILAR KOLKOLA’
En olmayacak şey diye bakılan, sonunda oldu. Laikliğin kalesi bilinen CHP, İslâmcı parti MSP ile koalisyon görüşmelerine oturdu. Ecevit’in deyimi ile; CHP, ‘tarihsel bir hata’dan dönüyordu artık… Onlarca yıldan beri ayrı kamplarda toplanan iki ayrı dünya görüşü bir araya gelecek ve barışacaktı! Ama bu nasıl olacaktı? Basit: Bu koalisyonu savunanlara göre; MSP, dinî inançları güçlü olan, İslâmî karakteri ön plânda gelen geniş halk yığınlarının haklarını savunmaya çalışıyor ve bunu yaparken de dinî motifler kullanıyordu. Bu bakımdan MSP ile CHP arasında siyasal ve ekonomik temel görüşlerde uzaklık değil, aksine belirli bir yakınlık vardı!
Aslında CHP’lilere göre; laiklik sorununun uzun zamandan beri yanlış anlaşılması ya da yorumlanması sonucunda; bu konuda “tarihî bir yanılgı” oluşmuştu ve artık şimdi bu aşamada bu ‘yanılgı’dan kurtulma zamanı da gelmişti! İki parti bir hükûmet protokülü üzerinde anlaştılar. Pazarlıklar çetindi. MSP, Ecevit’in ilk koalisyon önerisini reddetmişti; ama ikincisini kabul etti ve Ecevit’in başbakanlığında ilk koalisyon hükûmeti de, ben memleketi terk ederken, yeni yılın ilk günlerinde, 25 Ocak 1974 tarihinde ilân edildi.
Ben Almanya’ya vardığımda; hükûmetin güven oyu aldığı haberini de aldım. Nihayet yeni bir hükûmet kurulmuştu.
HAFTAYA - MİLLİYETÇİ CEPHE KOALİSYONLARI
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları



















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016