Cemil KOÇAK
1960’lı ve 70’li yıllarda sosyalistler, Kemâlizmle olan ideolojik yakınlık ve bağlılıklarını sürdürebilmek adına, Nâzım Hikmet ‘dosyası’nda kendilerine ‘resmî târih’ yazmayı tercih etmişlerdir. Nazım Hikmet’in mahkumiyeti her ne kadar Atatürk dönemine rastladıysa da, onun bu olayla bir irtibatının olmaması gerekiyordu!
aha önce Nâzım Hikmet’in yargılandığı ve mahkûm olduğu iki davayı (Harb Okulu ve donanma davalarını) yazmıştım. Bu yazıda üzerinde durmak istediğim husus ise bambaşka… Nâzım Hikmet’in mahkûmiyetinin açıklanmasına sıra gelince; sosyalist
literatürün Atatürk ve Kemâlizm ile olan bağını ve bağlılığını gözler önüne sermek gerekiyor. Belki de bu hâdise, bu ilişkinin güzel bir örnek olayı olarak kabul edilebilir.
Nâzım neden mahkûm edildi?
Daha önce de bir vesile ile Star’da yazmıştım (“Rasih Nuri İleri: ‘Atatürk ve Komünizm’”, 20 Aralık 2014); Rasih Nuri İleri, “Atatürk ve Komünizm”
kitabında, Atatürk döneminde komünistlerin neredeyse hiç baskı altında kalmadıklarını ve neredeyse hiç tutuklanmadıklarını; mahkûm olmadıklarını ileri sürüyordu. 1969 yılında… Aynı yıllarda yayınlanan ve Nâzım Hikmet’in mahkûmiyetini anlatan pek çok başka yayında da, Nâzım Hikmet’in başına gelen bu haksız ve yasa ve hukuk dışı tasarrufun siyasal iktidarın hangi ‘kanadı’na ait olduğu uzun uzun tartışılıyordu.
Neredeyse bütün yazarlar, adeta söz birliği etmiş şekilde, İleri’yi tekrar ediyorlardı. Meselâ, Kemâl Sülker, 1967 yılında ilk baskısı yapılan “Nâzım Hikmet Dosyası” kitabında; daha kitabının kapağında; Atatürk’ün ağzından şöyle yazıyordu: “Şükrü Kaya, Nâzım’ı takmış parmağına; onunla uğraşıyor; ben tanırım, mert oğlandır o… Şükrü Kaya, müşiri de (Çakmak) kandırmış; askerlerin arasında onun yazılarına benzer yazılar uydurup, dğıtmışlar. Başını yakmaya çalışıyorlar oğlanın…”
Okuyucu, daha kitabın kapağında Nâzım Hikmet’in mahkûmiyeti ile Atatürk’ün bir ilgisinin bulunmadığını öğrenmiş oluyordu! Bütün suç, dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nındı. Üstelik bunu bizzat Atatürk söylemişti! Hatta o sırada başbakanlıktan çoktan uzaklaştırılmış bulunan İsmet İnönü bile, yine kitabın kapağından bize şöyle sesleniyordu: “Nâzım’ın hapiste olmasına canım yanıyor.”
Suçlu bulundu
Evet, bütün suç, ondaydı; yani Şükrü Kaya’da… Nâzım Hikmet’i hapse atmak için o ve Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, bir komplo hazırlamışlardı. Yoksa onun Atatürk döneminde hapse girmesi asla düşünülemezdi! Hatta Atatürk, ona olan saygısını ifade etmişken! Elbette o sırada neredeyse hiçkimse Atatürk’ün bu sözleri nerede ve ne zaman söylediğini, yani kaynağını sormamıştı. Belki bugün de sormayacaktır. Neden mi? Onu da yazayım bari; çünkü, bu sözler pek çok kişinin hoşuna gitmiştir ve gidecektir de ondan… Hoşuna gitmesi yeterlidir; gerisi sadece küçük bir ‘ayrıntı’dır da ondan…
Nihayetinde, iddiaya göre; Kaya, Çakmak ile bir mizansen hazırlamıştır ve amacına da ulaşmıştır. Onun bu komplosuna mâni olabilmek için zamanında çok uğraşılmışsa da, başarılı olunamamıştır. O kadar ki, Atatürk’ün hastalığı sırasına denk gelen bu süreçte; -muhtemelen komplonun bu tarihe denk getirilmesi de, onun hastalığıyla ilgiliydi; ama yazarlar, böyle bir ihtimali akıllarına getirmemişlerdir- bizzat Nâzım Hikmet’in dayısı olan Ali Fuat Cebesoy da, Atatürk’ü ikâz etmişse de, bu ikâz bile hiçbir işe yaramamıştı.
Yine de sormak gerekir: Atatürk, nasıl olup da, bu komployu engelleyememişti? Yanıt basittir: Engelleyebilirdi; fakat bu sırada ağır hastaydı ve iktidarı büyük ölçüde kaybetmişti. Yorumlar böyle... Oysa 1938 yılı başında Nâzım Hikmet tutuklandığında Atatürk siyasete hâkimdi. Hastaydı; ama hastalığı henüz ilerlememişti. Onun siyasetten koptuğuna yönelik bu sırada hiçbir işaret bulunmamaktadır. İlk mahkûmiyet kararı ile temyiz başvuru sonucu da nihayet aynı yılın Mart ve Mayıs aylarıdır. Tarihsellikten ve kronolojik gelişmelerden kopuk bir analiz ve sonuç, korkarım, gerçekçi olmadığı gibi, yanlıştır da…
Bir karşı kanıt da; gerek yargılamalar ve gerekse temyiz aşamasında Şükrü Kaya’ya da, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’a da şairin ailesinin başvuruda bulunmasıdır. Demek o sırada, böyle bir ‘komplo’ düşüncesi bulunmuyordu! Aksi halde neden başvurulsun ki? Dahası; bizzat Şükrü Kaya’nın Nâzım Hikmet’ten affa uğraması için Atatürk’e mektup yazmasını istediğini de biliyoruz. Şair, bu ünlü mektubu da yazmıştır; mektubun yine Kaya’ya teslim edildiği bilinmektedir!
‘Komplo’
Nâzım Hikmet, bundan önceki yıllarda da, sanıldığının aksine, rahat değildi; daha 1936 yılı sonlarında birkaç ay tutuklu kalmıştı. Oysa, onun uzun yıllar hapiste kalmasını sağlamak isteyen gayretkeşler vardı. Şimdi de Saime Göksu ile Edward Timms’in birlikte kaleme aldıkları ve yakın bir zamanda yayınlanan bir başka kitaba gözlerimizi çevirelim: “Romantik Komünist”e… Orada “sağ görüşlü bir milletvekili”nin onu askerî mahkemede mahkûm ettirmek sevdasından söz edilmektedir.
Demek ki, o dönemde “sol görüşlü” milletvekilleri de vardı ki, yazarlar açısından bir ayrım yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur! 2001 yılında yayınlanan bu kitapta bile ‘sosyalist bakış’ın Atatürk dönemini değerlendirmesi bundan ibarettir ya da bu kadardır. ‘Sağcı milletvekilleri’ olmasa, hiçbir üzüntü verici olaya rastlanmayabilecekti tarzında…
‘Komplo’; “iktidar çevreleri”nce planlanmıştı, yazarlara göre… Hangi çevreler? İktidarın başkaca çevreleri nelerdi? Bunları bilmiyoruz; yazarlar bu konuda bizi aydınlatmıyorlar. Ama bir takım ‘kötü’ iktidar çevreleri olduğu yönünde bir izlenim ediniyoruz. Elbette bunun aksi de bir o kadar doğrudur. Yani, ‘iyi’ iktidar çevreleri de vardı o sırada… Sadece kimler olduğu yazılmamıştır, o kadar…
Öykü ve tarihyazımı bu şekilde gelişti işte…
Oysa, 1938 yılının Kasım ayında İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, bakanlıktan ayrılmıştı; İsmet İnönü Cumhurbaşkanı olmuştu. Yine de şairin durumunda bir değişiklik olmadı. Temyiz için ümitler boşa çıktı. Ardından da bir af beklentisi, uzun yıllar devam edecektir. Ama bu da bir başka yazının konusu artık…
Nâzım Hikmet Ankara’da
İlginç olan husus; 1937 yılında Nâzım Hikmet’in yine o sırada gizli faaliyet içinde olan Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin eski yöneticisi Şevket Süreyya Aydemir aracılığıyla ve onun sofrasında Şükrü Kaya ve sonradan İçişleri Bakanı da olacak olan Emniyet genel müdürü Şükrü Sökmensüer ile buluşmasıdır. Bir anlamda Nâzım Hikmet’in Ankara’da rejimin önde gelenleriyle tanışması ve buluşmasına tanık oluruz. Aslında bu sırada Nâzım Hikmet, TKP’den parti içi muhalefeti nedeniyle çoktan ihraç edilmişti. Partinin ve dünya komünist hareketinin gözünde ‘Troçkist-polis muhalefeti’nin başında bulunuyordu. Bu bakımdan siyasî olarak çok güç bir dönemindeydi. Bir bakıma yalnız bırakılmış; siyasî alanda tecrid edilmişti.
Nâzım Hikmet ihbar ediyor!
Aslında mahkûmiyetle sonuçlanacak olan bu gelişmelerin fitilini ateşleyen şey; Nâzım Hikmet’in kendisini ziyarete gelen Deniz Harb Okulu öğrencisi Ömer Deniz’i polis ajanı olarak algılamasıyla başladı. Gerçekten de Ömer Deniz’in üzerinde askerî üniformayla onu önce işyerinde, ardından evinde ziyarete gitmesi, sadece şaşırtıcı değil; ama aynı zamanda dehşet vericiydi de… Nâzım Hikmet, bu ısrarlı ziyaretlerden kuşkulanmıştır; haklıdır da… Elbette polisin kendisine bir tuzak kurabileceğinden endişe etmektedir. Daha birkaç ay önce tutuklanmış bir sabıkalı komünist için bundan daha tabiî bir düşünce herhalde olamazdı. Yoldaşlarıyla da bu gelişmeyi paylaşmıştır; onlardan fikir almıştır. Pek çoğu bunun üzerinde durmamasını istemiştir. Fakat o, bu tuzağı deşifre etmeyi tercih etmiş ve emniyet müdürlüğüne telefon ederek, yaptıkları provakasyonu anladığını söylemiştir.
Oysa emniyetin, anlatıldığına göre, hiçbir şeyden haberi yoktur. Şairin evininin polis gözeteminde olması gerekirdi oysa… Artık bu kısım gerçekten de karanlık… Her neyse, emniyet, şairin telefonu üzerine alarma geçmiş ve bu genç harbiye öğrencisinin peşine düşmüştür. Bu takip sonucunda önce Deniz Harb Okulu’ndaki yarı arkadaş, yarı siyasî ilişkiler deşifre edilmiş; ardından da donanma ve Yavuz zırhlısındaki ilişkiler açığa çıkarılmıştır. Nâzım Hikmet, bu tablo içinde emniyetin harekete geçmesine neden olan kişi olarak ortaya çıkmaktadır. O sırada partiden çoktan ihraç edilmiş olduğundan da, muhtemelen hakkında çok sayıda dedikodu edilir. Ama bunlar, sosyalist literatüre girmiş, girebilmiş meseleler değildir henüz… Olanlar da marjinal kalmıştır.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016