Cemil KOÇAK
Biliyorum; uzun yıllardan beri İstanbul’un kıymetini bilmeyip de, onun tarihî ve doğal güzelliklerini yıkıp yaktığımızdan dolayı şikâyetçi olan kimbilir kaç nesil gelip de geçti? Bir de yetmiş yıl önceki şikâyetlere kulak verelim mi?

Gayrimenkûl Malsahipleri Derneği, 1947 yılında yayınladığı “İstanbul Belediyesi Müstakil Olmalı ve Reisi de Halk Tarafından Seçilmelidir” broşüründe, ilginç taleplerde bulunmuştu. Talepler, elbette bir takım şikâyetlerle temellendirilmişti. Broşürün alt başlığı ise, “İstanbul belediyesi nasıl idare edildi?” şeklinde düzenlenmişti. Evet, iyi bildiniz, İstanbul belediyesine yönelik eleştirilerin temel meselesi, belediye başkanının doğrudan seçilmemesi üzerine kurulmuştu.
Ankara ve İstanbul belediye başkanları
Yasa, bu iki belediye başkanlığı için özel bir istisna hükmü içeriyordu. Diğer bütün belediye başkanları, seçimle gelen belediye meclis üyeleri arasından ve yine bu meclisler tarafından seçilirken; bu iki büyük kentin belediye başkanları atama ile işbaşına geliyorlardı. Vali, aynı zamanda kentin belediye başkanı da idi. Bu uygulama, muhtemelen Cumhuriyet yönetiminin bu iki büyük kenti daha kolay denetleyebilmek isteğinden doğmuştu. Uzun yıllar boyunca bu uygulama sürdü.
Ama itiraz var!
Tek partili dönemin sona ermesinden hemen sonra itirazlar da sökün etmişti. Söz konusu broşür, bu itirazların bir özeti niteliğindedir. Broşürü kaleme alanlara göre; bu uygulama, İstanbul şehrinin imârına sekte vurmuştu. Bu nedenle İstanbul ‘kaybedilmişti; kaybedilmekte’ydi. Bu satırları okuyunca, her neslin, İstanbul nostaljisini yeniden nasıl oluşturduğunu da anlamak mümkündür. Adeta her nesil; yıkımın, kendi döneminde ya da en kötü ihtimalle bir öncekinde başladığını düşünebilir; ama tarihçilerin görevi; sorunların kaynağının çok daha eskilere uzandığını hatırlatmak olmalıdır!
Talep basitti: “Asırlık tarihî âbidelerin yükseldiği İstanbul’umuzun meşhur tabiat güzelliğine, medenî bir şehrin iktisadî, içtimaî ihtiyaçlarını kavrayan canlı bir şirinlik ilâve edilmiş olduğunu görmek” herkesin otak arzusuydu elbette… Şimdiye kadar buna benzeyen kimbilir kaç cümle okumuşsunuzdur! Ama bunun için belediyenin “halkın kayıtsız kontrolüne tâbi” olması lâzımdı. Dolayısıyla yasa değişmeli ve belediye, hükûmetten bağımsız olmalıydı.
Hükûmetin atadığı “memur” belediye başkanları, yani valiler, şehre hiçbir şey katamamışlardı. Mevcut bütçe imkânları da çarçur edilmişti. Bunun nedeni, ‘memur vali ve belediye başkanı’nın halka değil de, üstlerine hizmet etmeyi tercih etmesiydi.
Zabıta YOKKEN…
Keşke belediye zabıtası işe yarasaydı diye devam ediyor broşürün eleştirileri… Kentte seyyar satıcılar için olsun, ulaşım araçları için olsun, başı boşluk almış başını gidiyordu. Gıda maddelerinin fiyatları denetlenmiyordu. Sokaklarda sıhhî olmayan yiyecekler serbestçe satılabiliyordu. Hiçbir alanda belediye denetimi görülemiyordu. İşte bu sebeple de, “İstanbul, memleketin bütün şehirlerinden en pahalı bir şehirdi.” Oysa etkili bir denetim sayesinde İstanbul, düzen, ucuzluk, kolaylık ve temizlik bakımından birinci olabilirdi. Bütün bu lüzumsuz masraflar için İstanbullular, vergilerini ödeyebilmekte de belediyenin bin bir çeşit zorluğuna katlanmak zorunda kalıyorlardı. Taksilere gelince… Her takside bir taksimetre vardı elbette; ama taksimetrenin gösterdiği ücretle seyahat etmek imkânsızdı! Taksi ücretleri de çok pahalıydı. Zaten bu taksiler, bol benzin yakan ve ekonomik ömrünü tamamlamış arabalardı. Hem nakliye ücretini artırıyorlardı; hem de ülkenin dövizini boş yere harcamış oluyorlardı. Bu arabaların piyasadan çekilip; yerlerine daha ucuz ve ekonomik arabaların gelmesi sağlanmalıydı. Hatta o kadar ki, bunca yıl içinde taksilerin ülkeye maliyetleri ile köylerde çok sayıda okul yapımı bile söz konusu olabilirdi!
BELEDİYEYİ ELEŞTİRMEK SERBEST
Tek parti iktidarı boyunca yayınlanan gazetelerin koleksiyonlarını okurken; gözüme çarpan bir husus da; belediyelere yönelik açık eleştiriler olmuştu. Gazetelerin olsun, yazarların olsun, CHP iktidarını ya da yöneticilerini eleştirebilmesi; hattâ bu konuda bir imâ da dahi bulunabilmesi elbette mümkün değildi. Ama hayatın gerçeklerinden bu kadar uzak durulamazdı da… Özellikle tiraj sıkıntısı içinde olan basın açısından her defasında iktidarın sesini duyurmak zorunda kalması, elbette güç bir durumdu.
Oysa, yerel yönetimlere yönelik eleştiriler bir ölçüde serbest bırakılmış gibiydi. Özellikle İstanbul belediyesine yönelik eleştiriler dikkat çekicidir. Ankara belediyesine yönelik eleştiriler daha geri plandaydı. Elbette bu, basının iktidarın yerel düzlemdeki etkinliklerini açıkça, serbestçe ve hatta sertçe eleştirebilmesi anlamına da gelmiyordu. Fakat hiç olmazsa, makro politikada görülen ‘tek ses’ olma özelliği; yerel yönetimlerde biraz daha ılımlı bir şekle bürünebiliyordu. Bu bakımdan kent tarihçileri, eski basın koleksiyonlarında işlerine yarayabilecek çok sayıda haber, yazı, yorum ve belki de daha önemlisi fotoğraflarla karşılaşabileceklerdir.
Elbette rejimin değişmesinden ve yeni yeni partilerin kurulmasından sonradır ki; elimizdeki broşürde olduğu gibi; çok daha net ve keskin eleştiriler sıralanmaya başlanabildi. Bu broşürün en önemli özelliği ise; belediyenin faaliyetlerini yalnızca belediye başkanının ya da yetkililerin beceriksizliğine atfetmemesidir. Aksine, mesele, bir sistem ve anlayış meselesiydi. Belediye başkanları, halk tarafından doğrudan seçilmediği sürece; ‘memur’ anlayışıyla başkaca bir netice almak mümkün olamazdı. Bu bakımdan yapılması gereken ilk iş; becerikli ve yetenekli bir belediye başkanı bulmaya çalışmak değil; tam aksine, halka karşı sorumlu bir belediyecilik anlayışının ortaya çıkmasıydı. Bunun sağlanması için de ilk adım; belediye başkanının halk tarafından doğrudan seçilmesi olmalıydı.
Hakkaniyetli olmak gerekirse; broşürde bir önemli husus atlanmış gibi görünmektedir. Diğer yerlerde belediye başkanları belediye meclislerince seçiliyor olmalarına rağmen; acaba bu belediyelerde işler nasıl yürüyordu sorusuna bir yanıt aranmamıştı. Hatta bu soru sorulmamıştı bile! Sorunun yalnızca seçim meselesine indirgenmesi; kanımca çok karmaşık ve çok boyutlu bir meselenin yalnızca bir noktasına ışık tutmaktadır. Yine de ‘mal sahipleri’ne de haksızlık etmemek gerekir: Unutulmasın ki; 1947 yılında seçim ve elbette dürüst seçim yapılmaması; ülkenin içinde bulunduğu pek çok sorunun nedeni olarak görülüyordu.

LEVENT İSTENMEMİŞTİ
BroşÜ̈r, bu ‘teorik’ açıklamadan sonra sorunu somut eleştirilerle açıklamaya çalışıyordu: Buna göre; belediye başkanının otomobiline yılda dört bin lira tahsisat çıkarılmıştı! Bununla sınırlı değildi tabiî ‘saltanat’; belediye başkanının evi tefriş ediliyor, evin bütün masrafları karşılanıyordu. Bunun için yıllık onüç bin lira daha tahsisat ayrılmıştı. Belediyeye ayrılması gereken kaynaklar, bu şekilde önce başkanına ayrılmış oluyordu. Bunca masrafa rağmen belediye başkanı, yarı gü̈nü̈nü̈ de valilikte geçiriyordu. Çünkü̈, ikili bir görevi vardı. Ve tabiî her iki iş de aksıyordu.
İmâr planı mı dediniz?
Bu kadar da değildi şikâyetler… Yasaya göre, belediye bütçesinden çalışanlarına tahsis edilebilecek miktar, toplam bütçenin yüzde 30’unu geçemeyecek iken; pratikte belediyenin bütün bütçesi çalışanlarının maaşına ayrılmış gibiydi. Bunun nedeni de, belediyede gereğinden fazla memur ve mü̈stahdem çalıştırılmasıydı. Broşürde bakınız imar hakkında ne deniliyor: “Halk, şehir içinde çiftlikte bina yaptırır gibi dilediği şekil ve irtifada binalar yaptırmaktadır. İki buçuk kat yapılması icâb eden sokaklarda üç dört beş katlı binalar yapılmıştır.” “şehirde plansız programsız tarzda yapılan yüz binlerce liralık işler, şahsî emirlerle yıkılmış; belediye bü̈tçesi israf edilerek, yü̈z binlerce lira sarf edilmek suretiyle yıkılan yerler, tekrar ve yeniden yapılmıştır.” Şimdiki zamanda kentin iş hayatının merkezlerinden biri olan Mecidiyeköy’e gelince… “Beheri otuz sekiz bin liraya mal olan villalarla sü̈slenmiş bir Meciyeköyü̈ faciası vardır.” İkinci Dü̈nya Savaşı’nın getirdiği fakirlikten sonra; belediye, başka bir işi yokmuş gibi, “mü̈reffeh bir halk sınıfına kâşâneler” yaptırmıştı! Oysa, “fakir ve muhtaç halk tabakası için ucuz kiraya verilecek binalar” yapılması gerekirken (TOKİ’den mi söz ediliyor yoksa?) tam aksine “zenginlere villalar” yaptırılmıştı! Broşür, bu durumu protesto ediyor ve Mecidiyeköy’de kırk “zengin aile” için lüks villalar yapımını eleştiriyordu. Oysa; bunun yerine; “şehrin göbeğinde parke kaldırımı; elektriği, su şebekesi yapılmış caddeler ü̈zerine aynı parayla dört yü̈z ailenin ikâmetine mü̈sait ve işyerlerine nakil vasıtası kullanmadan masrafsızca gidecek, meskene muhtaç halk tabakası için binalar” yapılması daha uygun olurdu.
Yazarlar
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016