Cemil KOÇAK
II. Dünya Savaşı sonrası Türkiye-İngiltere yakınlığı sürüyor, Türkiye, Sovyet tehdidine karşı ABD ile İngiltere’nin de desteğini almak istiyordu. Bu konuda Ohrili Kemal’in İnönü’ye tavsiyeleri vardı.
Kemal Ohri adını, aslında Ohrili Kemal olarak biliyoruz. Elimizde bulunan ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye yazdığı 28 Şubat 1947 tarihli mektubunu Kemal Ohri olarak imzalamıştır. Bu tarihte İsviçre’nin Cenevre kentinde Segy pansiyonunda yaşadığını da yine mektubundan anlıyoruz.
Ohri’nin İnönü’ye yazdığı mektuptaki ana fikri; savaş sonrasında İngiltere’nin hilâfeti yeniden tesis etmek düşüncesinde olduğu ve bunu gerçekleşmesi halinde hilâfetin Türkiye’nin dışında tesis edilmesinin uygun olmayacağıydı. İngiltere’nin gerçekten de böyle bir görüşü olup olmadığını bilmiyoruz. Bu bilgi, Ohri’ye aitti. Ona göre; “müttefikimizin en kuvvetli, en emin dost ve müttefiki elinde bu kuvvetin bulunması varken; başka ellerde bulunmasına muvafakat edeceğine hükmetmek caiz değildi.” Eğer İngiltere aksi bir davranış içine girerse, bu takdirde “dostluk’tan söz edilmesinin anlamı kalmayacaktı.
Mektubun ekinde yer alan yedi sayfalık analizde; Ohri’nin ana fikrini destekleyen görüşlere yer verilmişti. I.Dünya Savaşı’nda cihat ilânıdır ki, İngiltere’nin Osmanlı devletini istilasına neden olmuştu. Ancak unutmamak gerekirdi ki; Osmanlı ile İngiltere arasındaki münasebe
tler uzun yıllardır dostluk içinde kalmıştı. Nitekim Türkiye ile İngiltere, yakın müttefik olmuşlardı ve bu sürmeliydi.
Ohrili Kemal Bey, Çanakkale Savaşı sırasında karşı cephede gözü bağlı halde...
LOZAN'DA GİZLİLİK
Ohri’nin yazdığına göre; Türkiye’nin kurulması aşamasında saltanatın ve hilâfetin kaldırılması; ardından “halen devam eden İslâm terbiyesinin kaldırılması, mekteplerde kat’iyen men edilmesi, yalnız Türkiye’de değil; bütün âlemi İslâmda büyük bir hoşnutsuzluk uyandırmıştı.” Ona göre, hakkıyla söylemek lâzım gelirse; “İngiltere siyasetiyle teşriki mesaî menafi fevkâlade takdir edilmekle beraber; bu ilgalar, herkeste büyük bir infiali deruni uyandırmıştı.”
Hatta daha da ötesi vardı: “Türkiye’de dini terbiyenin kaldırılması; İslâm âleminde hilâfetin ilgası, hep İngiltere devletinin tazyikinden münbais olduğu [kaynaklandığı] bilinmekte”ydi. Bu çerçevede İngiltere, “adeta İslâm ve İslâmiyet düşmanı olarak gösterilmiş”ti.
İNGİLTERE VE HİLÂFET
Ohri’ye göre; durum değişmişti; savaş sonrasındaki dünyada İngiltere’nin en büyük gücü, İslâm ahalisiydi. Sovyetler Birliği, bu mücadeleyi kazanırsa; İslâm da, Türkiye de, güç bir durumla karşı karşıya kalırdı. O halde ne yapılmalıydı? Ohri’ye göre formül basitti: İngiltere, Türkiye ile Lozan anlaşması öncesinde imzalamış olduğu dört maddelik ‘gizli’ anlaşmayı fesh etmeliydi. Buna karşılık, Türkiye de, yeni bir yasayla hilâfetin temsili hakkını 1924 yılında devrettiği Meclis’ten almalı ve Cumhurbaşkanına bahşetmeliydi. Diğer yandan; Türkiye, “diğer memleketlerde olduğu gibi; mekteplerde dini terbiyeye” izin vermeliydi. Bütün bunlar laikliğe halel getirmezdi; Ohri’ye göre; “Türkiye hükûmetinin laik vaziyetini kabine yine muhafaza eder”di.
Böylece; “Türkiye’de dindar kalmış olan ekseriyet; infialini terk ile, kerhen değil, fakat samimi surette İngiliz dostluk ve ittifak siyasetine sarılır ve diğer siyasetlerin girmesine şiddetle muhalefet eder”di. “İslâm âlemi, bunu hisle, Türkiye’nin müttefiklerine karşı çok samimi davranır”dı. “Türkiye, hilâfeti temsil ettiğinden, bütün âlemi İslam üzerinde siyaseten müessir olur”du. Bu şekilde “başka muhalif cereyanlara” da engel olunabilirdi.
"DİNDAR HALK"
Ohri; mektubunda, hilafetin bir başka ele geçmesi ihtimaline de yer veriyor ve ardından Türkiye’nin dışında başkaca bir bağımsız İslâm devleti bulunmadığı sonucuna varıyordu. Bu nedenle böyle bir ihtimal gerçekleşemezdi. Hilâfete sahip bir Türkiye’nin Sovyetler Birliği karşısında da daha güçlü olacağı açıktı: “Milletin esas çekirdeğini teşkil eden dindar halkın hilâfetin tekrar teessüsü ve terbiyei diniyenin yeniden başlaması üzerine göstereceği tecellüd [yiğitlik], bunlara tamamen hail [engel] teşkil eder”di. Savaş ihtimali karşısında “manevi rabıtanın göstereceği kuvvet” her zaman için göz önüne alınmalıydı. Yine unutulmamalıydı ki; 1921-1922 yıllarında “Anadolu harbi”ni kazanan; ne ona yapılan yardımlar, ne de askerî güçtü; bunu “Türkün iman kudreti” sağlamıştı. Misâkı Millî’de hilâfetin kurtarılması başlıca amaç olarak belirtilmişti.
Ohri, vaziyetten ümitliydi; İngiltere, yeniden İslâmın kalbini kazanmalıydı. İçinde bulunulan askerî ve siyasî vaziyet, bunu gerektiriyordu. O halde, hilâfetin yeniden tesisi ve onun Türkiye’ye bırakılması, İngiltere’nin de çıkarına olacaktı. Böylece İngiltere, zamanında yapılan “hatayı tashih” edecek [düzeltecek] ve “İslâmın kalbini kazanacak”tı. Türkiye’yi “tekrar baş yapacak”tı. Aksi halde, gücünü sürdüremezdi. Türkiye de bu yolda girişimlerde bulunmaktan kaçınmamalıydı. Hatta zaman tükeniyordu ve acele etmekte yarar vardı.
OHRİLİ KEMAL KİMDİR?
Ohrili Kemal, binbaşı olarak Çanakkale savaşına katılmıştı. Anzak cephesinde ateşkes görüşmelerinde de bulunmuştu. Hatta onun gözü bağlı olarak karşı siper içinde çekilmiş bir fotoğrafı dahi bulunmaktadır. Maalesef daha sonraki hayatına ilişkin bilgimiz pek yok gibidir. Bu tarihte niçin İsviçre’de bulunduğunu da bilmiyorum. Onun yurt dışında ne kadar kaldığını da… Bu konuda herhangi bir bilgiye erişemedim. Fakat, 15 Ocak 1947 tarihli İnönü’ye mektubunda Ohri’nin Cumhurbaşkanından bir ricası vardı: “Buradaki konsolosluk aldığı emre imtisalen tam bir pasaport vermekten imtina ettiğini [sakındığını] bildiriyor. Bura hükûmeti tabiatıyla bu şekle uyarak ikâmetimi kabul etmiyor. Döviz talebim dahi hiç netice vermedi. Başbakanlığa müracaatım dahi hiçbir netice vermediği için; vatandaşlık hakkımın tanınması için icab edenlere emir buyurulmasını dilerim. Konsolosluk hemen avdetimi [geri dönmemi] bile emrediyor. Halen buna maddeten ve manevî imkânım yoktur. Kaldı ki, hukuki medeniyeden sakıt [yoksun] bir adam vaziyetinde muameleye tabi tutulmaklığım şayanı hayret ve teessürdür.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016