Cemil KOÇAK
Türk Ocakları kapandı diye yazmak âdet olmuştur; fakat gerçekte kapatıldı. CHP’nin 1931 yılındaki kurultayında partinin ve devletin dışında bir başka örgütlenmeye gerek olmadığına karar verilmişti. Tabiî tahammülün elbette bir sınırı vardı.
Türk Ocakları (TO), 10 Nisan 1931 tarihinde toplanan kurultayında CHP’nin ve Atatürk’ün ısrarı sonucunda kendisini fesh etmeye ve CHP’ye katılmaya karar vermişti. Gerekçe; özetle, ‘inkılâbın bütün kuvvetleri’nin birleşmesi ve bütünleşmesiydi. Hemen ardından TO’nın malları ve paraları CHP’ye aktarılmaya başlandı. Ancak bu süreç çok uzun sürecek ve TO’nın tasfiyesine ilişkin yazışmalar 1936 yılında bile sürecektir.
TASFİYE BAŞLARKEN
CHP Genel Sekreteri Recep Peker, 25 Temmuz 1931 tarihinde, partinin il yönetim kurullarına ilettiği genelgesinde; her parti örgütünün kendi ilindeki TO’dan “devren alınmış para mevcudu”nun “tamamını” parti merkezine iletmesini talep ediyordu. TO’nın alacakları izlenecek ve tahsil edildikçe yine merkeze gönderilecekti. TO’nın, Peker’in yazısına göre, bir milyon liraya yakın borcu bulunuyordu ve bu borcun da zaman içinde ödenmesi lâzımdı. Bunun ödenmesi için ise acele edilmemeliydi. TO’nın malının mülkünün satılmasıyla bu borcun karşılanması düşünülmüştü.
Bir başka benzer genelgenin ekinde ise; parti örgütünün yanıtlaması gereken soru listesi bulunmaktaydı. Buna göre; TO’nın elindeki binaların “fırka binası; Halkevi [unutulmasın ki; ilk Halkevleri 1932 yılında faaliyete geçecektir]; spor teşkilâtı”na elverişli olup olmadığı belirlenmeliydi.
İş aceleydi; fakat Peker de gelişmelerden hoşnut sayılamazdı. Yine aynı tarihli genelgesinde bu durumu açıkça belirtme ihtiyacını duymuştu:
“Bu malûmatın toplanması için mütemadiyen takip ettiğimiz, emek sarf ettiğimiz halde, bugüne kadar aldığımız netice bizi hal ve ihtiyaca uygun bir karar verebilmekten men ediyor. (...) Derin bir teessür noktası olarak arz ederim ki; fırkamızın Ankara’da işleyen merkezi ile taşra teşkilâtı arasındaki muhabere ve temaslarda gördüğüm itinasızlık ve dalgınlık, fırkamızın bütün ana rabıtalarını gevşek gösterecek ve fırka faaliyetinin inkişâfını şüpheli telâkki ettirecek bir mâhiyet arz ediyor.”
Peker, haklıydı; yazdığına göre; 260 kadar TO şubesi hakkında; 97’ye yakın CHP örgütünden hiç yanıt alınamamıştı; yetmiş kadar örgüt ise, “maksada hiç hizmet etmeyecek eksik cevaplar” vermişti!
VE PEKER KIZIYOR
Şimdi buraya bir nokta koyalım... Recep Peker, zaten Serbest Fırka karşısında tel tel dökülen parti örgütünü adeta yeniden kurmak üzere genel sekreterliğe getirilmişti. O da zaten durumun bu kadar vahim olduğunu yeni yeni anlamaya başlamıştı. Şöyle yazıyordu: “Bu vaziyet karşısında vali beyefendileri rahatsız etmeye ve hükûmet vasıtasıyla sizlerden cevap rica etmeye mecbur oldum.”
Şimdiye kadar hep yazageldiğim gibi; tek parti dönemi CHP’sinin etkili bir taşra örgütlenmesinden söz etmenin ne denli anlamsız olduğunu bize hatırlatan özgün bir belge ve ifade ile karşı karşıyayız demektir. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde CHP kataloğu içinde buna benzeyen çok sayıda yazışma, hâlâ meraklı araştırmacıları beklemektedir!
SANCILI SÜREÇ
Ama bu tasfiye sürecinin kolay yürütülmesine imkânyoktu. Çünkü; beş yıl sonra, yine CHP Genel Sekreterliği; 14 Nisan 1936 tarihli genelgesinde; bu sorunun hâlâ devasa boyutta sürdüğü görülüyor. TO’nın bir yandan hazineye; diğer yandan maliyeye borcu bulunuyordu. Bunların tasfiyesi de o kadar basit değildi. Çünkü; TO’nın kaydına girmemiş, fakat maliyece talep edilen borçlar olduğu gibi; tam aksine; bu kez de TO’nın kaydında maliyeye borç olarak kaydedilmiş, fakat maliyede söz konusu borcun kaydı olmadığından, maliyenin talebi olmayan borç miktarları da vardı. Ayrıca belediyelerin ve il özel idaresinin de alacakları bulunuyordu. Dikkat edilmesi gereken nokta, bu borçların önemli bir miktar olmamasıydı zaten... Yine de bu konuda yayınlanan farklı genelgelere bakarak; bu işlemin de yerine getirilmesinde zorluklar yaşandığına hükmedebiliriz.
Resmi evrak başka; gerçek hayat başka
Buraya bir not düşmek ihtiyacındayım: Tek parti dönemi CHP resmî evrakının değerlendirilmesinde de özenli olmak gerekir. Diyelim ki; tek parti döneminde Halkevleri’nin ve Halk Odaları’nın sayısıyla ilgili bir belge var. Bu tabloda yer alan rakamların gerçek hayattaki karşılıkları aynı olmayabilir. Ben de bu konularda yazarken her zaman resmî rakamlara dayanarak bilgi veriyorum. Fakat, diğer yandan, şu anda elimde bulunan bir belge, durumun her zaman için ‘resmî rakamlar’a karşılık gelmediğini de bize göstermektedir. Meselâ; Isparta’nın Büyükhacılar köyünün CHP Halk Odası Başkanı, evet bu ünvanla imza atan zat; CHP Genel Sekreterliği’ne 1950 yılının Şubat ayında yazdığı bir yazıda; aslında köyde bir Halk Odası binası olmadığını açıklamaktadır. Kıssadan hisse: Resmî bilgiler, her zaman için gerçek hayata karşılık gelmeyebilir ve aslında kâğıt üzerindeki rakamların her zaman için bir geçerliği de olmayabilir. Bu da tarihçilerin her zaman için dikkat etmelerini gerektirir.
Aman dikkat!
CHP Genel Sekreterliği, 1939 yılının yaz aylarında, Halkevi başkanlıklarına yazdığı bir yazıya göre; Halkevleri, elbette CHP’ye bağlı kuruluşlardı; fakat Halkevleri’nin bütçesi mahalli parti yönetimince incelenebilir ve onaylanabilirdi. Bunun için parti merkezinin onayına ihtiyaç yoktu.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016