Cemil KOÇAK
CHP yeni(den) kurultay(lar)a gidiyor; tarafların meydan muharebesi vereceğini bekleyenler varsa eğer, kötü haberi vereyim: onlar sadece karşılıklı gerilla savaşı vermeye hazırlanıyorlar. Hepsi bu…
Politikada olağanın dışına çıkılınca, olağanüstü çözüm formülleri neredeyse kendiliğinden yeni olağanüstü gelişmeleri bağrında taşır; işte CHP’de bu sırada olup bitenlere verilecek ad budur. Zamanında CHP’de gerçekte ne lider sorunu vardı, ne de politika dönüşümü arzusu. Her şey bir gecede olup bitti neredeyse. Yapay bir çözüm formülünün partideki şok etkisi daha uzun zaman sürecek. Parti içi iktidar birden parçalandı; bu parçalanma o kadar kısa sürede gerçekleşti ki, hiçbir politik ve ideolojik farklılık göstermeyen taraflar, kendileri bile tam olarak neden olduğunu anlayamadan parça parça oldular. Parçalanma bir hamlede de durmadı, artarak sürdü. Parçalananların kendileri bile tam olarak neden ayrışmakta olduklarını açıklamakta zorlandılar. Yine de parti içinden değil fakat dışarıdan özellikle de belirli bir kesim medyadan kaynaklanan bir ayrışma gerekçesi kamuoyunun dikkatine sunuldu: “Yeni CHP” tanımı, hem partide hem de partinin seçmen bazında daha da şaşkınlıkla karşılandı.
Eskilerin dünyası
Yine de iktidardan devrilenlerin söyleyebilecekleri fazlaca bir şey yoktu; zaten başlarına gelenler de daha çok bundan oldu. Yıllarca süren seçim başarısızlıkları partinin seçmen tabanında zaten hayli bıkkınlık yaratmıştı. Görevden ayrılanların ardından çok da gözyaşı dökülecek değildi. Yine de onlar hakkında söylenecek son sözün bu olması haksızlık da sayılabilir; çünkü Deniz Baykal da, bir zamanlar başbakan olanlar kadar oy almayı başarabilmişti. Uzun yıllar boyunca % 20 civarında bir oy, pek çok partiyi ve lideri iktidara, başbakanlığa taşımaya yetmişti. Mesela Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Bülent Ecevit, hepsi de Baykal’dan daha fazla oy almış değillerdi. Baykal da, işler yolunda gitseydi eğer, küçük bir şansla başbakan olabilirdi. Ne var ki, Baykal’ın esas şansızlığı, o zamanlar merkez sağ olarak tanımlanan partilerin eski gücünü koruyamamış olmasıdır. Baykal da haklı olarak mırıldanmıştı bir zamanlar; eğer AKP bütün bu partilerin seçmen tabanını büyük ölçüde toplamayı başaramamış olsaydı ve eskiden olduğu gibi merkez sağ partilerden biri olarak aşağı yukarı ancak onlar kadar oy toplayabilseydi, Baykal’ın partisi de, koalisyon hükûmetlerinde yer bulabilecekti. Minik bir farkla da olsa, Baykal’ın bile başbakanlık şansı olabilirdi. Talih ona bu şansı tanımadı. Siyasal arenanın tam da derin ve kökten bir dönüşüme uğradığı süreçte ve anda, Baykal, eski ve geleneksel usullerle politikada başarı sağlanamadığı, sağlanamayacağı bir sırada hala o eski yöntemlere bağlı kalıyor olmasının sonucuna katlandı sadece.
Parti içi darbe kokusu
Ardından hava koklandı ve havada darbe kokusu vardı. CHP, AKP’nin olmadığı bir siyasal arenada bu boşluğun yarattığı sirkülasyon devam ederken, yegane büyük parti olarak hacminden çok daha fazlasını koparabilirdi. Bu operasyon Baykal’ın belki de yegane çıkışıydı. Eğer her şey yolunda gitse de, darbe olabilseydi, Baykal yeniden başbakanlığa kadar gelebilirdi. CHP seçmeni açısından da iktidarın görünür unsuru olmak yeterli bir hedef olarak kalabilirdi. Ne çare ki, darbe bir türlü olamadı, iş uzadıkça uzadı. Bu uzatma dakikaları hem partiyi hem de Baykal’ı aşındırdı. Belirli bir limit içinde gerçekleşmeyen ve sonradan lime lime dökülmeye başlayan darbe sürecinin altında kaldı parti. Sadece CHP değil, o eski merkez sağ partilerin hepsi birden. Baykal, biraz da çaresizlikten zarını ergenekoncularla birlikte attı. Denk gelmeyince, boşlukta kaldı. Onu oradan iten de bu boşluk oldu.
Yenilerin şansı
Madem eskilerle ileriye gitme imkânı yoktu, o halde, eğer lider yerinden oynarsa, o zaman eski liderin politikasını sunacak yeni liderin başarı şansının artabileceği öngörüldü. Politikada eskilerin başarısızlığını kullanacak yeniler için her zaman şans vardır. Çaresizlik de üstüne gelirse, yenilerin yolu kendiliğinden açılır. Yeni lidere verilen misyon, ne pahasına olursa olsun seçim başarısıydı. O da elinden geldiğince bunu yapmaya çalıştı. Bana sorarsanız, yaptı da. Partinin % 25’in üzerine çıkması aslında bir hayli başarıyı gösteriyordu. Gerçekte propagandanın dilini bir yana bırakacak olursanız, bu orana erişmek bile birçokları için imkânsızdı. Evet, öyle yüksek oranlardan söz edildi ve beklentiler o denli yükseltildi ki, aslında bayağı iyi bir oran bile yüzleri güldürmedi. Yine aynı bela partinin önünde duvar gibi yükselmişti; karşı partinin oy oranı çok yüksekti. Herhalde CHP’nin başarısının öncelikle AKP’nin oy oranının hayli düşmesinden geçtiği artık yeterince anlaşılmış olmalıdır. AKP bölünmeden, yani tam ortadan, o olmazsa önemli bir parçasının bölünmeden, CHP’nin iktidar ortağı olmasına geçit bulunamayacağı anlaşılmamışsa hala, durum ümitsiz demektir.
Yeni ekibin elini kolunu bağlayan ise, ekibin ekip olmamasıdır; derme çatma ve ne pahasına olursa olsun başarı için her yerden toplanmış, birbirini tanımak bir yana, yan yana gelmesi bile olağan koşullarda mümkün olamayacak bir takımın politikada başarı kazanması imkânı elbette mümkün değildi, olamadı. Belki çok güçlü bir lider, bu handikapı bir miktar hafifletebilirdi, fakat böyle bir lider yoktu. Aksine güçlü rüzgarların önünde fazlasıyla eğilip bükülen ve zamana oynamayı gerçek bir politik aktörlük zanneden bir liderlikle karşı karşıya kalındığı sonradan anlaşıldı. Bu türden yaklaşımın siyasî bir başarı getirmek bir yana, partinin bütünlüğünü korumakta bile başarısız kalabileceği de yine o sırada dehşet içinde fark edildi. Yine de yeni lider % 30’un üzerine çıkabilseydi eğer, başına bunların gelmeyebileceğini söylemeliyiz. Çıtayı çok yüksek koymanın politik faturasını ödemeye sıra geldi.
Taraflar karşı karşıya
İyi de, tarafların politik-ideolojik duruşlarından ne haber? Bu bakımdan habersiz kaldığımızı itiraf etmeliyiz. Siz bakmayın pek de kimsenin anlayamayacağı soyut tüzük tartışmalarına. Sıradan seçmenin ilk bakışta hiçbir anlam veremeyeceği formüller, partinin her iki tarafının kurt politikacılarının daha ilk göz atışları sırasında, size ayrıntıları ile anlatacakları kumpasları ifade eder. Formülün bir virgülü bile, ileride olacakları öngörmektedir. Bu bakımdan kurtlar sofrasında tüzük kavgalarının ilerideki parti içi iktidar mücadelesinde önemli yeri vardır. Bu mücadele sanıldığının aksine meydan okumalarla değil, içten içe gerilla savaşıyla verilmekte, verilecek. Kozlar, zamana yayılacak; ilk raundu kim kazanırsa kazansın, bir sonraki için kartlar hemen yeniden dağıtılacak
KİM GİDER, KİM KALIR
Muhtemelen yeniler kazanacak; eskiler sadece bir yoklama yapmış olacaklar. Herkes kalacak ve hiç kimse de bir yere gitmeyecek. CHP’nin parçalanacağını düşünenler varsa, hayır, böyle bir şey olmayacak, çünkü olamaz. Bu totolojik açıklamanın ardında şöyle bir mantık yatıyor: CHP’den ayrılmak, çok fazla şeyden feragat etmek anlamına gelir ki, eskilerin bunu göze alması mümkün değil. Öncelikle CHP zengin bir parti, sadece hazine yardımı bile yeter. Yılların örgüt yapısını yeniden oluşturmak, kadroları bulmak, her şeye yeniden başlamak, eskilerin harcı olmamak gerekir. Hem zaten bir süre sonra ele geçirilecek bir partiden ayrılmak kimin aklına gelir ki? Hayır, yeniler kalıcıdır; fakat yüksek basınçtan dolayı felç olmuş halde! Eskiler gerilla savaşında mâhirdir, sürekli didikleyerek, sürekli baş ağrıtarak, sürekli enerji ve zaman çalarak, sabırla karşısındakinin çekilmesini bekler. Kayayı delen tek tek su damlaları gibi zamana yayarak, kimseye rahat vermemeyi bir politika taktiği olarak kullanırlar; muhtemelen bildikleri yegane politik taktik de bundan ibarettir.
Partiye gelince; anlamsız çekişmeler içinde günlerini, yıllarını geçirebilir. Ne de olsa hala bazı noktalarda iktidardır. CHP’nin kolay kazanabildiği yerlerde milletvekilliği, belediye başkanlığı, belediye ve il genel meclisi üyeliği için, hatta il başkanlığı, ilçe başkanlığı için bitmez tükenmez kavgalar sürer gider. Hatta Diyarbakır gibi partinin kazanmasına imkân ve ihtimal olmayan yerlerde bile il başkanlığı kavgaları mahkemelere taşınır. Parti ve örgüt bu kavgaların içinde mefluç olur gider. Sırasıyla parti içinde de alan mücadelesi öne çıkar; değişik kadroların hâkim olduğu baronluklar arasındaki kavgalar partinin önünü daha çok tıkar. Gerilla savaşı, uzun vadede partinin kanser hücresi gibi kendisini öldürmesiyle de sonuçlanabilir. Sonuç yıkımdır; ama gözler bir kez kararmaya görsün.
KAZANANLAR, KAZANIP DA NE YAPACAKLAR?
Kazananların önünde önce yerel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi var: o zamana kadar gerilla savaşı içinde önlerindeki zamanı iyi kullanmaları son derece güç. Zaten karşı ekip, bu aşamalarda kimseye rahat vermez. Her sendeleme, karşıya koz kazandırır. Muhtemelen yeni yeni kurultaylar çağrısı duyacağız. Hele cumhurbaşkanlığı seçimi çok daha zor bir aşama olacak. CHP’nin öncelikle aday bulması gerekecek ki, kaybedilmesi yüksek ihtimal bir seçim yarışında aday bulmak, daha doğrusu politikada yenilgi almanın ne demek olduğunu henüz anlayamamış bir aday bulmak, herhalde epey güç olacak. Kazanma şansını artırmak için güçlü bir aday bulmak gerekir; ama güçlü aday da kazanma şansının gerçekten yüksek olduğunu görmeden bu yarışa katılmak istemez. Kendini yıpratmak istemez; tabii bir de iktidar partisinin başkanına karşı ana muhalefet partisinin başkanının niçin aday olmadığını açıklamak gerekir ki, bu da başlı başına güç bir iştir. Bırakın kazananlar, şimdilik “büyük zafer”in tadını çıkarsınlar; geride kalanlar gelecek günlerin getireceği kavgaların gündemini daha akşamdan yazmaya başlamışlardır bile.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016