Melih ALTINOK
14 Aralık soruşturmasında savcılık 32 kişi hakkında yakalama kararı çıkarttı. Ancak bu sayı daha sonra revize edildi ve 31’e düşürüldü.
Dün bu muammayı güvenlik bürokrasisinden güvenilir kaynaklara sordum. Edindiğim bilgilere göre ilk liste gerçekten de 32 kişiydi. Ve bir numara da Fethullah Gülen’den başkası değildi.
Olması gereken de buydu. Zira operasyon, Mehmet Doğan ve arkadaşlarının kendilerine komplo kurulduğu yönündeki şikâyetleri üzerine başladı. Gözaltı listesinde, Pensilvanya’dan aldıkları emri uyguladıkları iddia edilen kişiler yer alırken, “azmettirici” konumundaki Gülen’in olmaması da düşünülemezdi.
Peki, liste niçin revize edildi ve Gülen’in ismi son dakikada gözaltı listesinden çıkartıldı?
Bu sorunun cevabı ise siyasetle değil tamamen pratikle alakalı. Çünkü yurt dışında yaşayan ve resmî ikametgâh adresi bile bulunmayan bir şahsa, ifade vermesi için tebligat yapılmasının pratikte hiçbir anlamı yok. İşte bu “maddi engelden” ötürü de Gülen, ifadesi alınacaklar listesinden çıkartıldı.
Kaynaklarım, şartların oluşması hâlinde Fethullah Gülen’in de 14 Aralık soruşturması kapsamında mutlaka “ifade vereceğini” belirtiyorlar. Bu ilk adım da, önemli bir başlangıç olacakmış.
Rövanş diyenler Yakup Köse’ye baksınlar
14 Aralık Operasyonu, aşağı yukarı 17-25 Aralık 2013 soruşturmalarının yıl dönümüne denk geldiği için Cemaat çevreleri bir “rövanştan” bahsediyor. Konunun muhatapları ise bu iddiayı yalanlıyorlar.
Mantıken de operasyonun yürütücülerinin böyle bir mesaj kaygısıyla hareket etmeleri düşünülemezdi. Çünkü bu imaj bizzat Paralel Yapının mağduru oynamasına neden olurdu.
Ancak illa da bir rövanştan bahsetmek isteyen varsa, 28 Şubat’ın en büyük mağdurlarından Yakup Köse’nin pazartesi akşamı “garip” şekilde gözaltına alınışına baksın.
Pek medyatik olmayan, benim bile yolda görsem tanıyamayacağım Yakup’u Arnavutköy’de belediye otobüsünde yolculuk ederken bir sivil polis anında “çıkartıyor.” Üstelik bu polis görev başında değil. Ve “her hâliyle sivil bu polis” görev başındaki bir polis “arkadaşını” bulup operasyon hazırlığı yapıveriyor.
Yakup’un arkadaşları ve hatta emniyet camiası da doğal olarak soruyor. Yakup’un gözaltısının, Fethullah Gülen’le ilgili attığı twitlerinin hemen ardından gerçekleşmesi bir rastlantı mı? Bu operasyonun 14 Aralık’ın hemen ardına denk gelmesinin “hikmeti ne?”
Hayır, Yakup da bir gazeteci de o yüzden.
Yargının işi kamuoyu algısı yönetmek değil
Ama biliyorsunuz, bu ülkede diğer cumhuriyet vatandaşlarının yararlanamadığı hakların gazetecilere sunulması, sanki “doğal bir talepmiş” gibi dile getiriliyor. 70’lik hasta dedelerin 17 ay mahkemeye çıkartılmadan hapse atılmaları tartışılmıyor. Ancak bu zulme neden olduğu iddia edilenlerin 3-5 saat süren ifadelere çağrılması üzerinde tepiniliyor.
Üstelik bu ayrımcılık talebi, bazen hukuk ve demokrasi hassasiyetiyle dile getiriliyor.
Özetle söyledikleri şu:
“Hiç olmazsa gazeteciler bu şekilde alınmasa olmaz mıydı? Paralel yapının eline koz verildi.”
Birincisi, konuyu basın özgürlüğü bağlamında tartışma tuzağına düşerek, yakındığınız kamuoyu algısı manipülasyonuna bizzat siz hizmet ediyorsunuz.
İkincisi, zaten 14 Aralık kapsamındaki herkese ifade çağrısı yapıldı. Ancak söz konusu kişiler bu çağrıyı reddedip başka adresler verdi. Yargı ne yapsaydı? “Çağrıya cevap vermiyorlar, iyi o zaman ifadeleri kalsın” mı diyecekti?
Üçüncüsü, ne yapılırsa yapılsın zanlılar zaten bu show’u hazırlamıştı. Başka bir ülkede mi yaşıyorsunuz siz? Gözaltı dedikoduları başladığı andan itibaren sahnelenen gösterileri hep birlikte izlemedik mi? Saatler öncesinden her dilde hazırlanan pankart ve dövizleri unuttunuz mu? Ya da Ekrem Dumanlı’nın odasına çıkan asansör yerine tebligata gelen polislerin merdivenlere yönlendirilmesini…
Dördüncüsü ve en önemlisi ise, yargının kamuoyu algısı yönetmek gibi bir misyonu asla ve asla olamaz. Eğer sizin dediğiniz gibi davranılmış olsaydı yargı asıl o zaman siyasallaştığı yönündeki eleştirilere açık hale gelirdi.
Adaletin sembolü Themis’in gözündeki bandı biraz aralayalım da, gazetecileri görebilsin, ne dersiniz kahramanlar?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYADevlet, Komün ve Demokratik Sosyalizmin İnşası; Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu... 14.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019