Melih ALTINOK
Meclis Soruşturma Komisyonu, eski bakanlardan Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan’ın Yüce Divan’a gidip gitmemesiyle ilgili kararını 5 Ocak’ta verecek. Eğer komisyondan “evet” kararı çıkarsa, konu Genel Kurul’da görüşülecek. Buradaki oylamanın sonucuna göre de Anayasa Mahkemesi’nin “Yüce Divan” sıfatıyla devreye girip girmeyeceği belli olacak.
Hükümetle sandıkta hesaplaşmayı göze alamayıp, iktidarı, sokak kabadayılığından uluslararası müdahaleye kadar ne kadar gayrimeşru yöntem varsa onunla ele geçirmeye çalışanların tavrı malum. Dün askerden, muhtıralardan, AK Parti’nin kapatılmasından medet umdukları gibi, bugün de elleri yolsuzluk susturucusu takılmış yargı darbesi silahının kabzasında.
Dolayısıyla, “Küllerin prensi olacaksın deseler ülkeyi yakacak” adamlarla demokrasi ve meşruiyet tartışması yürütmenin anlamı yok.
Türkiye’ye gelip hakkındaki hukuki iddialarla yüzleşmek yerine basın üzerinden savunma yapan Fethullah Gülen ve yandaşlarının, hasımlarına “yerel yargı yetmez bizim yargıda da aklanın” önerileri de ciddiyetten uzak.
Ancak bizzat bazı AK Partililerin yanı sıra hakkaniyetli demokratların bu arka planı görerek önerdikleri “iyi olan Yüce Divan’da kazansın” alternatifi üzerinde biraz durmak gerektiğini düşünüyorum.
Hukuki mi yoksa siyasi mi?
Öncelikle konu bir hukuk tartışmasıysa, Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereği soruşturma süreçlerinden muaf tutulmamaları gereken eski bakanlar için neden ekstradan aklanma prosedürü gerekiyor? Neticede bu insanlar hakkındaki ithamlar savcılıkça değerlendirildi ve takipsizlik kararı verildi. Elbette “Mahkemelerin tarafsızlığı tartışması” akla gelebilir. Ama tüm vatandaşların muhatap olduğu yargısal süreçler için söz konusu olabilecek bu iddialar, niçin sadece 4 eski bakan için yaptırım doğursun?
Öyle ya, Meclis komisyonu da, Genel Kurul da siyasi mecralar. Ulaştıkları sonuç da doğal olarak hukuki bir mevzu hakkında siyasi karar vermek anlamına gelecek.
Denilebilir ki, “bu kişiler kimliklerinden ötürü siyasi olarak da bedel ödemeli.” İyi de, 17-25 Aralık soruşturmaları sonrası iki seçim atlatıldı. Söz konusu iddialarla ilgili seçmen iki kez tavrını ortaya koydu. Yani siyasi bedel de ödendi.
Bildiğimiz Anayasa Mahkemesi değil mi?
Bu Türkçe diliyle yapılmış hukuk ve siyaset felsefesi tartışmasının ardından, elbette Yüce Divan sıfatıyla görev yapacak Anayasa Mahkemesi’nin fiili durumu da göz ardı edilemez.
Paralel Yapının üzerindeki etkisine dair pek çok iddianın bulunduğu Yüksek Mahkeme’nin vereceği kararın ne kadar hukuki ve ne kadar siyasi olacağını hiç mi tartışmayalım?
4 eski bakan hakkında takipsizlik kararı veren savcılık otomatikman “yanlı” ilan edilebiliyorsa, yok hükmünde sayılması bile teklif edilen kararlarıyla gündeme gelen Anayasa Mahkemesi’nin “objektifliğinden” niçin sual edilemiyor? Bu yapısıyla Mahkemenin alacağı karar niçin tartışmayı sonlandıracak yegâne turnusol sayılıyor.
Yüce Divan aklarsa sonuç kabul edilecek mi?
Haklarındaki iddialar gündeme geldiğinde “mahkemede yargılansınlar” dediğim, tanımadığım etmediğim, ilişkilerine şahit olmadığım kişilerle ilgili yargı kararlarından başka hüküm verecek dayanağım yok. Yani kanaatlerime göre ne kimseye kefil olurum ne de suçlu ilan edebilirim. Hem zaten, yargı kararına rağmen peşin hüküm verenler de dahil, söz konusu tartışmanın bu kişiler hakkındaki iddialardan ziyade, bir meşruiyet tartışması olduğunu da kimse inkâr etmiyor.
Dolayısıyla, yukarıda tartıştıklarım, 4 eski bakan hakkındaki iddialara değil, önerilen aklanma yöntemleriyle ilgili kafamdaki soru işaretleri. Önemli olduklarını da düşünüyorum. Zira ne sonuç çıkarsa çıksın hükme zaten varmış kesimleri ikna etmek uğruna birtakım jestlere soyunmak, Türkiye demokrasisi için ağır faturalar doğurabilir. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, muhalefet için, Meclis Genel Kurulu ve Yüce Divan ancak 4 eski bakan hakkında aleyhte karar alırsa adalet sağlanmış olacak. Böyle yargılama mı olur?
Mesele yolsuzluksa mücadeleyse buyurun
Yolsuzlukla mücadele, kişilerin tasfiyesiyle değil usulsüz ilişkilerin tasfiyesiyle mümkündür. Bugüne değin hep tersi yapıldı. Herkes mevzua kişisel husumeti göreceği zaman ilgi duydu. Kimse yapısal çözümler talep etmedi. Sonuçta da yolsuzluğa bulaşanlar ceza aldı, gitti ama yolsuzluk bitmedi.
Örneğin üzerinde çalışmaların sürdüğü “Şeffaflık Komisyonu Tasarısı” için, AB’nin gücü de arkalanarak hükümet pekâlâ sıkıştırılabilir. Bu taslak, kamu kaynakları üzerinden elde edilen haksız gelir elde etmede kullanılan iki enstrümanın aktif ve yoğun denetimini öngörüyor. İhaleler ve komisyonlar. Bu iki ayak, sivil toplum temsilcilerinin yer alacağı bir komisyon tarafından şeffaflaştırılıp sürekli kamu denetimine açık hâle getirilecek.
Derdi gerçekten yolsuzluğu tamamen bitirmek, soruna yapısal çözüm bulmak olanlar buyursunlar. Hep beraber görülmemiş bir kamuoyu baskısı oluşturup şu taslağın Meclisten geçirilmesi için çalışalım. Ya da 4 adam üzerinden havanda su dövmeye devam edelim.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019