Selva Demiralp
Geçtiğimiz hafta iki önemli makroekonomik veri açıklandı. Hafta başında duyurulan çeyreklik büyüme verisi, ortalama piyasa beklentisi olan %0,5’in oldukça üzerinde, %1,1’lik bir artışa işaret etti. Bir önceki çeyrekteki %1,6’lık büyüme ile kıyaslandığında %1.1’e gerileyen büyümede bir momentum kaybı olduğu söylenebilir. Ancak TCMB’nin 2026 sonu için koyduğu %16’lık enflasyon hedefi, ve bu hedefi tam ortasına alıp “gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu” ima eden tahmin aralığı göz önüne alındığında, büyümedeki bu hafif yavaşlama trendinin enflasyonda 2026 yılında beklenen 15 puanlık bir dezenflasyon hedefini karşılamaktan uzak olduğunu söyleyebiliriz.
TCMB, %16’lık yıl sonu enflasyon hedefine gerçekten bağlıysa, 2026 yılında reel faizi düşürmeden (hatta belki artırarak) yola devam etmek zorunda görünüyor. 2025 yılının ikinci yarısında yüzde 10’a yaklaşan reel politika faizine rağmen yüksek kalmaya devam eden enflasyon beklentileri ve dirençli kalan büyüme, parasal aktarım mekanizmasının etkin şekilde çalışamadığını gösteriyor. Enflasyonla mücadeleyi en maliyetsiz hale getiren kredibilite rüzgarını arkasına alamayan merkez bankası, kapsamlı bir kalkınma programının da yokluğunda enflasyonu düşürmek için talebi düşürmekten başka yok bulamıyor. Gelgelelim iki buçuk yılı bulan yüksek faiz ortamında reel sektörün ve hanehalkının bir yandan “büyümeyi hissedemiyoruz” diğer yandan “bu kadar yüksek faizle daha fazla ilerleyemeyiz” serzenişlerine kayıtsız kalamayan bir merkez bankasının “kemer sıkmaya devam” diyebilmesi de hiç kolay değil.
Çelişkiler ve sorunlar
Kasım 2024 itibarıyla, 2025 sonu için belirlenen %21’lik hedefin yaklaşık 10 puan üzerinde bir enflasyonla yılı kapatacak olan bir merkez bankası, normal şartlarda faiz indirimine uzak durmak zorundadır. Diğer yandan, bu kadar uzun süren ve 2025 boyunca giderek artarak pozitif kalan reel politika faizinin, enflasyonu yalnızca 15 puan düşürebilmiş olması da düşündürücü. Bir diğer şaşırtıcı soru da şu: Reel sektör ve hanehalkı yüksek faizden bu kadar şikâyet ederken, yıllık büyümeye %3,2 katkı yapan tüketim nasıl bu denli güçlü kalabiliyor?
Ekonomi büyürken gelir dağılımı bozuluyor
Büyüme verisini gelir yöntemiyle incelediğimizde, son soruya dair önemli ipuçları görüyoruz. Üçüncü çeyrek itibarıyla işgücünün gelirden aldığı pay %38,4’ten %35’e düşerken, sermayenin payı %41,3’ten %46,7’ye yükselmiş durumda.
Gelir dağılımındaki bu bozulma yeni bir durum olmayıp özellikle 2019 sonrası dönemde belirginleşmiş ve “hissedilemeyen büyüme” olgusunun ana nedenlerinden biri hâline gelmiş durumda. 2021 sonrasında uygulanan negatif reel faiz politikaları ile enflasyonu patlatarak gelen büyüme, %11’lik bir büyüme rakamına rağmen toplumda memnuniyetsizliğe yol açmıştı. Ekonominin aşırı ısınmasıyla kontrolden çıkan enflasyon, gelir dağılımını ciddi biçimde tahrip etti ve etmeye devam ediyor. Bunun anlamı şu: Bir taraftan ekonomik pasta büyürken, geniş toplum kesimlerinin pastadan aldığı pay küçülüyor. Küçük bir ise kesim ise diğerlerinin dilimlerini de kendine çekiyor.
Yandaki grafik, 2015 sonrası dönemde gelir dağılımında en üstteki %20’lik grubun en alttaki %20 ’ye oranla kaç kat fazla gelir aldığını gösteriyor. Örneğin 2025 yılında 8,62 olan oran, en zengin %20 ’nin en yoksul %20’den 8,6 kat daha fazla gelir elde ettiğini ortaya koyuyor. 2015 sonrası dönemde giderek açılan bu fark, 2022’de enflasyonun zirve yapmasıyla 9,39’a kadar çıkmış. Sonrasında enflasyon düşse de, bu düşüşün görece yavaş kalması ve acı reçete ile gelen dezenflasyon programının yükünün topluma eşit dağıtılamaması nedeniyle düşük gelirli kesimlerin alım gücü erimeye devam etmiş. Böylece gelir dağılımındaki bozulma artışını sürdürmüş. Gelir dağılımının bozulması sadece bugüne ilişkin bir sorun değil. Ekonomi büyürken geniş kesimlerin aldığı pay azalıyor; ama asıl önemlisi, bu bozulma geleceğe dönük büyüme potansiyelimizi de ciddi şekilde tehdit ediyor. Literatürde bu konuda yapılan çalışmalar, gelir eşitsizliğinin ilerleyen dönemlerde ekonomik büyümeyi olumsuz ve istatistiksel olarak anlamlı biçimde etkilediğini gösteriyor. Artan eşitsizlik, özellikle eğitim düzeyi düşük ailelerden gelen bireylerin beceri gelişimini sınırlıyor ve beşeri sermaye oluşumunun önüne geçiyor. Dolayısıyla gelir eşitsizliğini azaltmaya yönelik politikalar sadece sosyal adalet için değil; aynı zamanda uzun vadeli ve sürdürülebilir bir büyüme için de vazgeçilmez.

Perşembe günü TCMB ne yapar?
Tüm bu değerlendirmeler ışığında, Perşembe günkü PPK toplantısından çıkabilecek karara baktığımızda, toplantıya yaklaşık 8.5 puanlık reel politika faiziyle giren Merkez Bankası’nın 100– 150 baz puanlık bir indirim yaparak reel faizi 6–6.5 bandına çekmesinin olası olduğunu düşünüyorum. Ancak bunun ötesine geçecek daha agresif bir indirim, rehavet yaratarak zaten oldukça yapışkan seyreden enflasyon beklentilerini ciddi biçimde tehdit edecektir. Enflasyon beklentilerindeki olası bir bozulma ise “daraltıcı genişleme” etkisi yaratacak; yani bir taraftan Merkez Bankası politika faizini indirirken, diğer taraftan beklentilerdeki kötüleşme nedeniyle piyasa faizlerinin yükselmesine yol açarak para politikasının genişleyici etkisini kısıtlayacaktır. Bu koşullarda sağlanacak sınırlı büyüme ise toplumun geneline yayılmayan, gelir dağılımını daha da bozarak “hissedilemeyen büyüme” sorununu derinleştiren bir büyüme olacaktır. Bu döngüyü kırmak istiyorsak, öncelikle enflasyonu ve onun gelir dağılımı üzerindeki tahribatını kalıcı biçimde geride bırakmamız gerektiği açıktır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Enflasyon raporu: Bozulan diyet ve kredibilite sorunu
17.11.2025 - Fiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı?
3.11.2025 - Fed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap
28.10.2025 - İmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları
20.03.2025 - 2025’den beklentiler
6.01.2025 - Türkiye ekonomisi: 2021'den 2022'ye alınan dersler ve riskler
2.01.2022 - Türkiye’nin kredi notları ne kadar objektif?
30.07.2021 - Erdoğan’ın faiz açıklaması: yüzde 7 büyüme o sayedeydi
3.06.2021 - Hukuk düzeni, güvenilirlik ve vaka sayıları
28.04.2021 - Enflasyon, Merkez Bankası güvenilirliği, bağımsızlık
10.04.2021
Yazarlar
-
Fehmi KORUABD Trump ile dünyayı çalkantıya terk ediyor 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolÖcalan’ın sosyalizmi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK zaten bitirilmiş miydi? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar boşa düştü! 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZİmralı tutanakları tartışması süreci için yeni bir eşik 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTÜSİAD’ı anladık da o bağış yüzsüzleri kimdi? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKıvılcımlı ve Öcalan üzerine 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciMehmet Şimşek neden başarısız oldu 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEmlak vergisi tasarısında düzeltme yapılıyor 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYüzde 85 acaba niye geçinemiyor? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA6/7 Aralık Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı.. 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYeni aşama başladı mı? 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları


























