Ümit KARDAŞ
Lozan’ın gündemi Musul meselesi dolayısıyla Kürtlerle yakından ilgilidir. Bu nedenle Mustafa Kemal özerklik meselesi üzerinde önemle durmaktadır. Lozan görüşmeleri kesilmeden önce 16-17 Ocak 1923’te İzmit’te yaptığı basın toplantısında Ahmet Emin (Yalman) Bey’in sorusuna şu karşılığı verir.
“Türk anasırının içine gire gire öyle bir hudut hasıl olmuştur ki Kürtlük namına bir hudut çizmek istersek Türklüğü ve Türkiye’yi mahvetmek lazımdır…. başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmekten ise bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu mucibince ( 1921 Anayasasının özerklikle ilgili düzenlemesi ) mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir. O halde hangi livanın ahalisi Kürt ise onlar kendilerini muhtar olarak idare edeceklerdir.” ( Mustafa Kemal, Eskişehir-İzmit Konuşmaları, İst. 1999, Kaynak Yay. –Parlar- a.g.e )
Anlaşıldığı kadarıyla Mustafa Kemal, Misakı-Milli sınırları içinde yaşayan Kürtlerin Musul ile ilgili gelişmelerden dolayı bağımsız hükümet kurma yönünde etkileneceklerini düşünerek, petrol çıkarları nedeniyle ısrarcı İngilizlere Musul’u bırakmayı göze alırken, Misakı-Milli içindeki Kürtleri muhtariyet kartıyla yanında tutmak istemektedir.
Musul’un İngilizlere terk edileceğinin açıklık kazandığı bir dönemde, İngiltere’nin arzuladığı gibi hilafetin kaldırılması, 1924 Anayasasıyla muhtariyetten vazgeçilmesi, Türkçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi Kürtlerde hayal kırıklığı yaratmış, 1924 yazında Kürt bölgesinde memnuniyetsizlik artmıştı.
Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal’i tam olarak desteklemiş Kürtler Kemalistlerden koparken, dindar kesim muhalefetini içine kapandıkları dini yapılardan yapıyor, diğerleri ise dinamik bir muhalefet kanalı olan “Azadi” ye katılıyordu. Bu arada Şeyh Sait Azadi’nin kurucularından Cibranlı Halit Bey’le buluşuyordu.
Azadi’nin Şeyh Sait İsyanı’na giden yolda Kürtlerin yakınmalarına neden olarak gördükleri hususlar ise şunlardı: 1) Azınlıklara ilişkin çıkarılan yeni bir kanun şüphe yaratmıştı. Türklerin Kürtleri Batı Türkiye’ye dağıtarak, onların yerine Türkleri doğuya yerleştireceklerinden korkulmuştu. 2) Kürt dilinin okul ve mahkemelerde kullanımı kısıtlanmıştı. 3) Önceleri coğrafi bir terim olarak kullanılan “Kürdistan” kelimesi tüm coğrafya kitaplarından kaldırılmıştı. Kürtçe coğrafi isimler kademeli olarak Türkçe isimlerle değiştirilmekteydi. 4) Kürdistan’daki tüm yüksek hükümet görevlileri Türk’tüler. Sadece daha aşağıdaki kademelere dikkatlice seçilmiş Kürtler atanıyordu. 5) Ödenen vergilere oranla hükümetten yeterli hizmet alınmıyordu. 6) 1923’teki Büyük Millet Meclisi seçimlerine hükümet müdahale etmişti. 7) Hükümet sürekli olarak bir aşireti diğerine karşı kullanma politikası izliyordu. 8) Türk askerleri sık sık Kürt köylerini basarak hayvan götürüyorlardı. Talep edilen erzakın karşılığı ya yetersiz ödeniyor ya da hiç ödenmiyordu. 9) Orduda Kürtlerin kademe ve mevkileri Türklerle eşit değildi ve Kürtler genellikle zor ve istenmeyen işlere gönderiliyorlardı. 10) Türk hükümeti Alman sermayesinin yardımıyla Kürtlerin yeraltı zenginliklerini sömürmeye girişmişti. 11) Türk ve Kürtleri birbirine bağlayan en son bağ olan halifelik kaldırılmıştı.
1924 yılında Suriye ve Irak sınırlarının dolayısıyla ticaret yollarının kapatılması yarı göçebe yaşayan aşiretleri sarsarken hayvanları telef oluyor, tarım ürünleri ve hayvanlar üzerinden alınan vergiler köylüleri etkiliyordu. Askeri harekatlar sırasındaki mükellefiyetler tabloyu ağırlaştırıyordu.
Bu durum yeni yönetime karşı tepkiye dönüşüyordu.1925 ayaklanması bu nedenle sadece etnik ve dini temellere dayanmıyordu. Bölge, toplumsal, ekonomik, siyasi koşulların yarattığı tepkileri de biriktiriyordu. Yeni rejimin uyguladığı politikalar feodalitenin egemenliğini kırmak bir yana toplumsal ve sınıfsal çelişkilerin derinleşmesine neden oluyordu.
Rejime karşı memnuniyetsizlik sadece Kürtlerle de ilgili değildi. 1925 Şeyh Sait ayaklanmasından önce ülkenin batısındaki bazı vilayetlerde köylüler başlattıkları ayaklanmada çok sayıda yönetici ve jandarmayı öldürdüler. Hükümet ayaklanmayı çok sert bastırırken çeteciliğe ilişkin bir kanun çıkardı. 1923 yazında Zonguldak‘ta kömür işçileri üç kez greve gitti.
Dış dinamik ise yeni Türkiye’nin hangi konumda destekleneceğini belirlemişti. Sovyet-İngiliz antlaşmasının temeli Türkiye’nin İmparatorluk birikimiyle “tampon” bir ülke olarak ayakta tutulmasıydı. İngiliz politikası bir Kürt isyanına verilecek desteğin İngiltere’nin siyasi, ekonomik, askeri çıkarlarına uygun olmadığı şeklindeydi.
Üstelik Hilafetin ilgası, Musul’un Milli Misak’ın dışına çıkarılması eğilimi, Müslüman halkların bağımsızlık mücadelelerinin desteklenmeyeceği gibi işaretler Mustafa Kemal’in İngiltere’nin Ortadoğu politikasına uyumlu bir siyaset izleyeceğini gösteriyordu. Bu durumda Türkiye’nin “tampon ülke” rolünü zayıflatacak bir girişimin yanında durmak doğru bir politika olarak kabul edilemezdi.
Bu nedenlerle bölgede paramparça feodal yapısıyla birlikten uzak yaşayan Kürtlerin Türklere karşı desteklenmesi söz konusu değildi. Türk-Kürt birliğine dayalı bir Türkiye, Ortadoğu jeopolitiğini alt üst ederdi. 1925 ayaklanması dış dinamik bakımından destek görme imkanına sahip bulunmamaktaydı.
Ayaklanmanın hak ve özgürlükler, ağır ekonomik koşullar bakımından haklı gerekçeleri vardı ama yeni yönetim 1924 yılında katı merkeziyetçiliğe savrulurken bu kalkışmaya karşı nasıl bir politika izleyecekti ?
Suat Parlar, isyanın Takrir-i Sükun düzenini yerleştirmek için kışkırtıldığı kanısındadır. İngiliz istihbaratçı James Morgan isyan öncesi şu değerlendirmeyi yapıyordu : “ Aynı zamanda, bu tepkisel ve dini hareket, hükümete ne türden olursa olsun muhaliflerini örfi idare vasıtasıyla bastırma ve onlarla uğraşma fırsatı sağlar. Belki İstiklal Mahkemeleri orada yeniden oluşturulacaktır.” ( Parlar- a.g.e.)
Yine İngiliz Dışişleri Bakanlığı görevlilerinden D. A. Osborne şu tespiti yapıyordu : “isyan bir kez patlak verdiğinde, Kemal’in İsmet’i yeniden Başbakanlığa atayabilmesi ve yükselebilecek herhangi bir eleştiri ve muhalefet dalgasına karşı birçok baskıcı tedbirin alınmasını sağlayabilmesi için, isyanın ciddiyeti abartılmış olabilir.” ( Parlar- a.g.e )
Mustafa Kemal’in emriyle Azadi’nin başkanı Cibranlı Halit Bey ve üye Yusuf Ziya Bey tutuklanırlar. Bu gelişmeler üzerine Şeyh Said Azadi'nin başkanı seçilir. Ayaklanmanın başındaki isim de Şeyh Said olacaktır. 1925 Ayaklanması dindar-muhafazakâr Kürtler ile hak ve özgürlük taleplerini ön planda tutan seküler eğilimli Kürtleri birleştirmiş oluyordu.
Başbakan Fethi Okyar ayaklanmayı sıkıyönetim tedbirleriyle bastırabileceğine inanmaktadır. Ancak çok sert önlemler alınması gerektiğini düşünen Mustafa Kemal, Fethi Okyar’ı Başbakanlıktan uzaklaştırıp, İsmet İnönü’ye yeni bir hükümet kurdurur. Yeni hükümet sert tedbirlerin uygulayıcısı olacaktır.
Sıkıyönetim ilanı, Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun değiştirilmesi, devrim ilkelerine aykırı yayın yapan gazetelerin kapatılarak sahip ve yazarlarının cezalandırılması, Takrir-i Sükun Kanunu’nun kabul ve ilanı ve İstiklal Mahkemeleri’nin yeniden kurulması bunlar arasındadır.
Bu sert tedbirler içinde özellikle Takrir- i Sükun Kanunu’na ilişkin Meclis’te yapılan tartışmalar çok önemlidir. Bu tartışmalar liberal görüşte olanlarla cumhuriyetçiler arasında bir iç hesaplaşmaya dönüşür. Kazım Karabekir, Ali Fuat Paşa, Rauf Bey, Dersim vekili Feridun Fikri Bey, Sivas vekili Halis Turgut Bey gibi isimler bu kanuna ve İstiklal Mahkemeleri’ne karşıdırlar. Bu isimler isyancılarla masum halkın birbirinden ayrılması gerektiğini, bu kanunun özgürlükleri ortadan kaldırarak, dikta idaresine yol açacağını dillendirirler.
Tartışmaların alevlenmesi ve Meclis’in iki ayrı kampa bölünmesi üzerine Mustafa Kemal söz alarak kürsüye çıkar ve yeni bir dönemi başlatacak kararı açıklar. “Milletin elinden tutmaya lüzum vardır. Devrimi başlatan tamamlayacaktır.” Bu önemli bir tercihtir.
Anlaşılmıştır ki artık Cumhuriyet, özgürlüklere ve demokrasiye açılım politikası ile değil, ödünsüz, otoriter bir sertlik politikasıyla çoğulculuğun ve evrensel hukukun önünde bir duvar oluşturacak süreçle şekillenecektir. Bunun sonucu olarak Meclis’te karşı görüşte olanlar tasfiye edilerek, Meclis’in demokratik ve kozmopolit yapısı ortadan kaldırılır.
Bu kanuna muhalefet eden Kürt illeri vekilleri Feridun Fikri Bey, Halis Turgut Bey, Rüştü Paşa gibi isimler 1926 yılında İzmir Suikastı davasında yargılanacaklar, Halis Turgut Bey ve Rüştü Paşa asılarak idam edilecek, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatılacaktır.
Tüm bu şiddetli bastırmalara rağmen bölge gerilim içinde kalmaya devam eder. İstiklal Mahkemesi’nin görev süresinin dolması ve sıkıyönetimin kalkması sonrası bölgede olağanüstü tedbirleri sürdürecek bir formül de bulunur. Bu, yıllar sonra olağanüstü hal valiliğine de ilham kaynağı olacak olan umumi müfettişliklerdir.
Umumi müfettiş; polis, jandarma ve ordu üzerinde etkileri bulunan bir süper validir. Amaç bölgenin tamamen merkeze bağlanarak denetim altına alınmasıdır. Yerel yönetimler böylece devletin güvenilir kadrolarına teslim edilmiştir.
Mustafa Kemal bu doğrultuda Meclis Başkanı Abdülhalik Renda ile İçişleri Bakanı Cemil Uybadın’a raporlar hazırlatmıştır. Renda, raporunda bölgedeki gergin ve tehlikeli duruma karşı belirli yerlere Türkleri yerleştirmeyi, Kürtleri asimile etmeyi, Türkçe konuşmayı teşvik etmeyi ve aşiret reisleri yerine hükümet gücünün kullanılmasını önerir. Uybadın da “Kürdistan umumi valilikle ve müstemleke usulüyle idare edilmelidir.” başlıklı raporunda benzer önerilerde bulunur.
Mustafa Kemal’in emriyle kurulan “Şark Islahat Encümeni”nin hazırladığı ortak rapordan çıkan plan bir Türkleştirme programıdır. Kürt kimliği düşüncesini ortadan kaldırmak için askeri ve idari önlemlere ek olarak, kültürel bir asimilasyon programıyla Kürtlerin Türkleştirilmesi öngörülür. Bu plandan iki yıl sonra kabul edilen Doğu’dan Batı illerine sürgüne ilişkin kanun gereğince, Diyarbakır ve Ağrı bölgesinden 1400 kişi Batı illerine sürülecektir.
Yüzleşme- Müzakere- Uzlaşma kültürüne yabancı olan Türkiye, Cumhuriyetin Osmanlı’dan tevarüs ettiği zihniyet kodlarıyla hareket etmekte, siyasal ve toplumsal hak taleplerini bastırarak, imha ederek, şiddet kullanarak, yok sayarak enerjisini tüketmekte. 1925-1980-2016 bu sürecin devamlılığını sağlayan kavşaklar. Ancak akıl, vicdan ve hakikatten uzak bir toplum 100 yıl öncesinden gelen bu meseleyi çözümsüz bırakır.
Bu çözümsüzlük ahlaki, hukuki, insani, vicdani ve ekonomik bir çöküşle Türkiye’nin gerçek bir demokrasi ve hukuk düzeni inşa etmesini, refahını arttırmasını imkansız kılmakta.
Not: Yurt dışında olacağımdan yazılarıma 20 gün ara vereceğim. Buluşmak umuduyla.
Yazarlar
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025