Ahmet TAŞGETİREN
Gerilim” demem yerinde mi, tartışılır.
Cumhur İttifakı içinde Ak Parti – MHP, ya da Erdoğan – bahçeli ilişkileri mutlu - mesut ilerliyor görüntüsündeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Devlet Bahçeli arasında zaman zaman yarım saatlik görüşmeler oluyor, saygılı görüntüler sergileniyor ve özellikle Bahçeli’nin “Cumhur İttifakı’nın gücü”ne ilişkin sözleri medyaya yansıyordu.
Ancak son hafta, özellikle Emniyet’teki tayinlerin ardından Bahçeli dahil pek çok MHP noktasından “paralel yapı uyarıları” geldi. Bazılarında “15 Temmuz’dan ibret alınmadı mı?” gibi sert sorgulamalar vardı.
Emniyet ve Yargı’da FETÖ yapılanmasının tasfiyesinden sonra başka yapılanmalar olduğu iddiası öteden beri vardı. Daha çok iktidarın Ak Parti kanadının Gülen grubu yerine farklı dini grupları ikame ettiği iddiaları oluyordu.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde de büyük tasfiye olmuş, her kademede yeni kadrolar oluşturulmuştu.
Bütün bu yapılanmalar “nötr” nitelikte miydi, böyle bir “nötrlük” Türkiye için tasavvur edilebilir miydi, yoksa birileri tasfiye olurken, yerlerini yine renkleri – çizgileri belli, ama iktidar iradesinin sırtını dayamakta beis görmeyeceği çevreler mi dolduracaktı?
Sonuçta iktidarın iki ana belirleyeni Ak Parti ve MHP, lider olarak da Erdoğan ve Bahçeli vardı.
Onların siyaset anlayışının bu kadrolaşmalarda belirleyici olması da tabii idi.
Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Teşkilatı ve Yargı gibi stratejik – hassas devlet kurumlarındaki yapılanmalar…
Devlet Bahçeli ısrarla, Cumhur İttifakı içinde bulunmakla birlikte “İktidar”dan bir beklentileri olmadığını söylemekteydi. O zaman TSK, Emniyet ve Yargı’daki yeni kadro oluşumları tamamen Erdoğan inisiyatifinde mi gerçekleşmekteydi?
Son itirazlar, MHP’nin devlet içindeki kadro oluşumlarını gözetim altında tuttuğunu gösteriyor.
Emniyet’teki tayinler bir patlama zemini oluşturmuş görünüyor.
Belki de soruyu şöyle formüle etmek gerekiyor:
-Aslında, MHP’nin bugüne kadar devlet içindeki kadro yapılanmalarında inisiyatifi Ak Parti’ye bıraktığını mı düşünmek lâzım yoksa, bu alanda MHP’yi rahatsız edecek bir gelişme olmadığını, ya da MHP’yi de tatmin edecek kadrolar teşkil edildiğini mi?
Bir olay yaşandı geçen yıl Temmuz ayında ve Türkiye’de gündem oldu:
-Polis Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz MHP lideri Devlet Bahçeli’nin elini öptü.
Güvenlikle bağlantılı bir devlet görevlisinin bir siyasetçinin elini öpmesi idi yadırganan…
Nasıl bir alaka idi Süleyman Karadeniz ile Devlet Bahçeli’nin alakası?
Acaba bu alaka Özel Harekât’ın MHP istikametinde yapılanması gibi bir sonucu doğurmakta mıydı?
Bu soruların “Ne var MHP istikametinde bir yapılanma olmasında?” gibi cevapları olabilir, ama olayın, güvenlik birimlerinin siyasi nitelik kazanması gibi bir sonuç doğurması söz konusu ki risk buradadır.
MHP cenahının son itirazı, biraz da Süleyman Karadeniz’in bu görevden alınıp, diyelim, Muğla Emniyet Müdürlüğüne atanması ile ilgili olabilir mi?
Ya da benzeri şekilde “MHP eğilimli” diye bilinen kadrolar üzerinde iktidarın büyük ortağının “istenmeyen tasarruflar”da bulunması olabilir mi?
Bir Sinan Ateş cinayetine tanık oldu bu ülke. Eski Ülkü Ocakları Başkanı’ydı. Yine Ülkü Ocakları ile bağlantılı elemanlar tarafından Ankara’nın göbeğinde kurşunlanarak katledildi. Cinayete gelene kadar katiller ve azmettiriciler, Emniyet birimlerinden ve özel harekât mensuplarından yardım aldılar.
İşin ilginç yanı Sinan Ateş’e MHP sahip çıkmadı, hatta sahip çıkılmasına karşı çıktı.
Sinan Ateş’in eşi ve çocukları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı makamında ziyaret ettiler, “Adalet’in gerçekleşmesi”ni ve cinayetin aydınlatılmasını istediler.
Benim merakım şu:
-Cumhurbaşkanı Erdoğan, Devlet Bahçeli’nin herhangi bir ziyaretinde Sinan Ateş cinayetini gündeme getirmiş midir? Mesela bu cinayetin Ülkü Ocakları ile bağlantısı, “örgütlü bir suç” olduğu konusu gündem olmuş mudur?
Cinayet örgütlü suç kapsamına girmiş olsaydı davanın seyri nasıl olurdu?
Sinan Ateş’in ailesi, Cumhurbaşkanı’ndan aldıkları sözün gereğinin yapıldığı inancına ulaşmışlar mıdır?
Sinan Ateş cinayeti ile ilgili mahkeme kararı “Adaletin tecelli ettiği” inancını mı, yoksa oralarda bir şey olduğu kanaatini mi beslemiştir?
Cinayet ile ilgili olarak içerde bulunanlar, meselâ bir infaz kanunu düzenlemesini mi beklemektedirler?
Sinan Ateş cinayeti sembol bir olay.
Yargı ve Emniyet’teki yapılanmaların süreci etkileyebilme ihtimallerinin ayan-beyan gözlemlenebildiği bir olay.
Türkiye siyaseti şimdilerde tam da bunu, Yargı ve Emniyet operasyonları ile siyasetin yeniden tanzimi meselesini tartışıyor. İktidar ortağı bir siyasi partiden aday olmuş kişilerin Yargı’daki rolleri ile muhalif yapıları biçme misyonunu nasıl icra ettiklerine tanık olunuyor.
Ak Parti iktidar yıllarında “Paralel yapılar”la oyunun nasıl facialara yol açtığının birebir tanığıdır. Ama iş hâlâ o yöntemle götürülüyor. İktidar ortaklığının kontrol dışı paralel yapılara yol açması da apayrı problem alanları oluşturuyor.
Şimdilik MHP’nin ayağına basılmış gibi görünüyor. Bakalım MHP’den yükselen itiraz sesleri nasıl bir pazarlığa yol açacak?
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolArap rejimleri 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUGelenek ve hastalık: Kadına şiddet… 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMuhafazakârlığın önlenemeyen düşüşü 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURİsrail’in yükünü Kürtlerin sırtına yüklemek… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBari zekamızla alay etmeyin: Meğer yargı siyasal değilmiş 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayGüney Kore ‘mucizesi’nin karanlık yüzü: Otoriter kalkınma 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.09.2025
16.09.2025
9.09.2025
7.09.2025
5.09.2025
4.09.2025
29.08.2025
26.08.2025
24.08.2025
22.08.2025