Aydın Ünal
Birinci Dünya Savaşı 28 Temmuz 1914 yılında başladı, Osmanlı Devleti için 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’yle son buldu.
2014 yılından itibaren Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümü içinde bulunuyoruz. Ne yazık ki, Çanakkale, Sarıkamış, Kutül Amare gibi bazı anmalar dışında, bazı dergilerin ve dar tarih çevrelerinin çalışmaları haricinde Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümü hak ettiği ilgiyi görmüyor.
Oysa bugünün Türkiye’sinin birçok sorunu 100 yıl önce yaşanmış Birinci Dünya Savaşı’na ve bu savaşın sonuçlarına dayanıyor. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın şekillenmesi, sınırlarının çizilmesi, İsrail sorunu, Filistin meselesi, petrol ve daha nice güncel mesele 100 yıl öncesinden bugüne taşınıyor.
Falih Rıfkı, “Biz eğer Vardar’ı, Trablus’u, Girit’i ve Medine’yi bırakırsak, Türk milleti yaşayamaz sanıyorduk. Çocuklarımızın Avrupa’sı Marmara ve Meriç’te bitiyor” yazmıştı. Bugün coğrafi tahayyülümüz sadece Marmara ve Meriç’te bitmekle kalmıyor; tarih tahayyülümüz de 1919’da takılıp kalıyor.
1917 yılının başlarında Bağdat, Mekke, Medine, Kudüs, Sana, Şam ve daha nice şehir Osmanlı idaresi altındaydı. Yıl içinde Erzurum, Erzincan, Bağdat işgal edildi. Osmanlı ordusu iki kez Gazze’de İngiliz taarruzunu kahramanca durdurdu. Ne var ki, 1917 sonunda, önce Gazze, ardından Kudüs İngilizlerce işgal edildi. Şerif Hüseyin’in başlattığı isyan Hicaz’a yayıldı, Mekke elimizden çıktı, Medine kuşatıldı.
1918 yılında Osmanlı ordusu Bağdat, Medine, Kudüs hattının kuzeyini korumaya çalışıyordu. Suriye’nin tamamı, Filistin’in bir kısmı, Lübnan hala Osmanlı idaresi altındaydı. Ancak İngiliz, Fransız ve onların beslediği Şerif Hüseyin’in durmaya niyetleri yoktu.
1918 yılının 16 Eylül’ünde, bu topraklardaki son Kurban Bayramı’nı idrak ettik.
Osmanlı ordusu, eğer savunduğu hat kırılırsa, düşmanın batıda İzmir’e, İstanbul’a, güneyde Toroslar’a kadar yürüyeceğini biliyordu. Askerimizin morali en üst seviyedeydi. Sıcağa, çöle, susuzluğa, ihanete rağmen asker, toprağını savunmak için teyakkuzda bekliyordu.
Gelen istihbarat, İngilizlerin büyük bir taarruz başlatacağı yönündeydi. Askerimiz Kurban Bayramı’nın tetikte geçirmişti. Medine’de ise, Fahrettin Paşa kumandasındaki birliğimiz, bırakın kurbanı, yiyecek ekmek bulamıyor, çekirge ile besleniyordu.
İngilizler 1918 yılı Kurban Bayramı’nın 3. gününde, 18 Eylül’de büyük saldırıyı başlattılar. 3 ay sonra, Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında, artık ne Şam, ne Beyrut, ne Halep Osmanlı toprağıydı. Elimizde artık sadece Medine kalmıştı. Fahrettin Paşa Mondros Mütarekesi’ni tanımıyor, bir avuç askeriyle Medine’yi ve Mescid-i Nebevi’yi kahramanca savunuyordu. 1919 yılının başlarında Medine de teslim olmak zorunda kalacaktı.
1918 yılının Kurban Bayramı, Suriye, Filistin, Lübnan, Suudi Arabistan, Yemen, Irak topraklarındaki son Kurban Bayramımız oldu; o Kurban Bayramı’nda başlayan saldırı, İstanbul’un işgaline kadar devam etti.
Yarbay Selahattin (Günay), Hz. Peygamber’in nübüvvetten önce teşrif ettiği Dera yakınlarındaki Busra şehrine bir Kurban Bayramı’nda askerleriyle veda ederken yaşadığı hadiseyi hatıralarında naklediyor:
“Bu ayrılış o kadar hazindi ki, bunu layıkıyla izaha imkan göremiyorum. O canım yerleri belki bir daha görmemek üzere terk ediyor, vatanın bu parçasını öksüz ve yetim bırakıyorduk. İki gözümüz iki çeşme gayri ihtiyari boşanıyor, her attığımız adımı artık hasretle geride bırakıyorduk. Ah o ne acı anlar ve günlerdi… Yirmi beş yaşlarında bir Arap delikanlısı karşıma çıktı… Elimi öptü, ‘ah siz ve siz Türkler bizi kimlere bırakıp böyle gidiyorsunuz ya Selahatin? Arkanızda koca bir tarih bırakarak buradan ayrılıyorsunuz. Ne yazık ki biz sizleri bulamayacağız’ diye hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve ayakta duramıyordu. Sonra kalenin duvarına dayandı. Ne çare ki ben yolumdan kalamazdım…” (Suriye ve Filistin Hatıraları, Selahattin Günay, 2006, İş Bankası Yayınları)
100 yıl önce, 16 Eylül 1918’deki Kurban Bayramı’ndan bu yana, coğrafyamızda ne Ramazan Bayramlarının, ne de Kurban Bayramlarının tadı var.
Çoğu zaman bayramları bile aynı günde yapmıyoruz.
Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümünü fırsat bilip biraz daha konuşsak, yazsak, tartışsak, ülkemizin ve bölgemizin sorunlarını daha iyi anlayacağız. Kim bilir, belki de anlamayalım diye, tarih 1919’un öncesine bir türlü geçemiyor.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2024
16.04.2024
6.01.2020
10.12.2019
21.01.2019
10.01.2019
3.02.2019
31.12.2018
27.12.2018