Berat ÖZİPEK
Suriye’de 61 yıllık Baas rejiminin yıkılması, yeni bir kuruluş için yolun açılması anlamına geliyor.
Ancak bu yol dikensiz değil. Elbette birçok sorun yaşanacak, doğrular ve yanlışlar yapılacak, gelgitler olacak ve süreci destekleyenler olduğu kadar sabote etmek isteyenler de devrede olacak. Bu yüzden yola ihtimam göstermek ve dikkatli yürümek gerek.
Eksiler hanesinde yıkılmış bir ülke, bölünmüş bir toplum ve geleceğe dair endişeler var; artılar hanesinde ise özgürlüğün ilk ışıklarıyla beraber gelen ümit. Kırılanı yapıştırmak, parçaları yeniden bir araya getirmek için bu ümit ve heyecanı canlı tutmak gerek.
Süreci başarıyla ilerletebilmenin ihtiyaç duyduğu heyecan ve yaşam enerjisi ise her şeyden önce güven tesis edilebilmesine bağlı. Geçiş sürecini başarıyla tamamlamak için ihtiyaç duyulan oksijen oradan gelecek.
İlk düğme doğru iliklendi
Suriye’de çoğulcu bir sosyopolitik düzen ve bir hukuk devletinin inşası adına niyet beyanı en başta gelen doğru adımdı; bu atıldı.
Bu beyan ve ilk uygulamalar, yani Suriye’nin çeşitli renklerini oluşturan tüm kesimlerin temsilcileriyle yapılan görüşmeler, bu kapsamda son olarak Hıristiyan grupların temsilcileriyle bir araya geliş ve oradan verilen pozitif mesajlar, ülkenin her anlamda yeniden imarı adına doğru bir başlangıca ve sağlam bir zemine işaret ediyor. Bu zemin, yeniden inşa sürecinde doğru adımların serinkanlı ve iyi düşünülmüş biçimde atılması için gereken güveni inşa etme noktasında yeni yönetime bir zaman kredisi de sağlıyor.
İlk aşamada önemli olan, herkesin kucaklandığına, kimsenin geride bırakılmadığına ve çarkları doğru yönde çevrilmesi için gayret edildiğine dair bir güvenin tesisi. Bu kanaatin yerleşmesi çıkacak pek çok sorunun ve yaşanacak sabotajların atlatılmasının önleyici tedbirini de ifade ediyor.
Bugünden yarına sivil bir anayasa yapılamayabilir; çoğulcu bir siyasi sistemin gerektirdiği düzenlemeler kısa bir zaman içinde hayata geçirilemeyebilir ve yılların biriktirdiği meselelere sihirli bir değnekle dokunulmuşçasına hızlı çözümler bulunmayabilir. Dünyanın en başarılı yönetimi bile bunu yapamaz. Dahası yarın bir yerde patlayacak bomba, kutsal bir mekâna yapılacak bir saldırı ve peşinden bir kesimi hedef haline getirecek suikastlar, eski yaraları yeniden kanatmak için birileri tarafından devreye sokulabilir.
Ancak güven duyulan bir iradenin varlığı ve sürece egemen olduğu yönünde bir kanaat tüm kesimlerde oluşturulabilirse, yoldaki aksaklıklar, kazalar ve yanlışlar, ağırlığından daha fazla bir etki yapıp düzeni bozmaz.
Eğer insanlarda “onlar bizi de temsil ediyor, iyi niyetliler ve ellerinden geleni yapıyorlar” şeklinde bir görüş güçlü biçimde yerleşirse, bu durum süreci darbelere karşı dayanıklı kılar.
Bu güven, süreç içinde ortaya çıkabilecek olan sabotajlara karşı da ciddi bir sigorta olur. Yakın gelecekte sürecin ciddi provokasyonlarla karşılaşması halinde, bunun daha az hasarla atlatılmasını sağlayabilir. Güven tesis edilebilirse, El Şara’nın açıkladığı üzere anayasa ve siyasi kurumların tesisi dört yıl alsa bile insanlar bu süreci uzun bulmayacaktır; ama bu olmazsa hiçbir düzenleme onları tatmin etmeyecektir.
Güven duygusunu güçlendirebilmenin gerekleri
Güveni canlı tutmak, onu sağlamlaştırıp sürekli kılabilmek için uyulması gereken kurallar neler olabilir? Diğer düğmeleri de doğru iliklemek için neler yapılabilir? Bu yolda atılabilecek en temel adımlara dair öneriler şöyle sıralanabilir:
- Toplumun tüm kesimlerinde, -daha önce birbiriyle savaşan kesimlerin temsilcileri de dahil- sürecin istişare ile yürütüleceğine dair bir kanaat tesis edilmeli. İstişare amaçlı resmi ve gayri resmi kanallar ve mekanizmalar oluşturulmalı. Özellikle etnik ve dini bakımdan azınlıkta kalan gruplar ihmal edilmemeli. İstişare, toplumun farklı kesimleri arasında bir tanıma, haberdar olma ve hikayeleri ortaklaştırma için de zemin olur.
- Yeni dönemde oluşturulacak siyasi kurum ve organlar Suriye’nin bütün renklerini taşımalı; toplumun tüm kesimleriyle o kurumları destekleyecek ilişkiler ağı kurulmalı; kurumlar, geniş bir katılım ve insani ilişkiyle güçlendirilmeli. İnsanların karar alma süreçlerinde yer aldıklarında, ortaya çıkan kararı onaylamasalar bile ona sahip çıktıkları, dışlandıklarında ise en iyi kurallara bile ilgisiz kaldıkları unutulmamalı.
- Her toplumun, her ülkenin kendisine özgü şartları olduğu doğrudur. Ama bir de evrensel doğrular vardır; tüm toplumlar için geçerli olan doğrular, medeni bir birlikte yaşamı mümkün kılan ilkeler. Onların Suriye için de geçerli olduğu, “Suriye’ye özgü koşullar”ın o üstün ilkelerle çelişmeyeceği göz ardı edilmemeli. Ahlaki ilkeler sürece rehberlik etmeli.
- Adalet korunmalı. Güveni sağlayacak olan en sağlam zeminin adalet olduğu, bunun kilit önemde olduğu unutulmamalı. Adına ister insan haklarının gerekleri densin, isterse de İslam dininin can, mal, ırz ve namusun korunması için şart koştuğu “zaruratı diniye”nin öngördüğü beş emniyetin –canın, aklın, dinin, neslin ve malın- muhafazası,haklar herkes için korunmalı.
- Geçiş dönemi adaletinin gerektirdiği önlemler alınmalı. Baas döneminin suçlularının yargılanacağı konusunda topluma ve özellikle de kurbanların ailelerine güvence verilmeli; böylece onların kendi adaletlerini gerçekleştirmeye çalışmaları önlenmeli.
Bireylere karşı işlenen katliam, tecavüz ve işkenceyle öldürme gibi suçların failleri affedilmemeli. Ama onların da adil yargılanacakları net biçimde bildirilmeli.
- Tutuklama ve yargılamalar yapılırken hak ihlallerine ve mağduriyetlere karşı da etkili bir sigorta sistemi tesis edilmeli. İnsanlığa karşı işlenen suçları işleyenler dahil herkesin adaleti hak ettiği ve adil biçimde yargılanacağı net biçimde gösterilirse, o zaman şeriatın kestiği parmak acımaz; yani hukuka güven duyulur. Ülkede yönetime güveni de bundan fazla tesis edecek hiçbir somut pratik olamaz.
- Büyük siyasi gündemler arasında dezavantajlı gruplardan insanların haklarının korunması da ihmal edilmemeli. Kimsenin geride bırakılmadığının pratik içinde gösterilmesi, ezen ve yok eden eski düzeninkinden farklı olarak her bireye ayrı ayrı değer veren bir devletin doğmakta olduğunun pratik içinde kanıtlanması anlamına gelecektir.
Sürecin ahlaki ve psikolojik boyutu siyasi boyutundan daha az önemli değil
Yeni bir başlangıç için doğru maya, insani olanı önceleyen bir yönetim yaklaşımıyla mümkün olabilir. Suriye halkı Sünni, Nusayri, Süryani, Yezidi ve Hıristiyan’ıyla, Dürzi, Arap, Kürt, Ermeni ve Türk’üyle herkesin hukukunu koruyacağını gösteren bir yönetime, zaman zaman görüşleri onunkinden farklı veya ona zıt olsa bile güven duyacaktır. Asıl olan bu atmosfer ve ilişkiler ağının tesis edilmesidir. Bütün tezgâhları boşa çıkarabilecek sihirli formül varsa, o da bir siyasi model veya metinden önce, güvene dayalı böyle bir yapının kendisidir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
16.01.2025
8.01.2025
20.11.2024
8.11.2024
30.10.2024
31.03.2024
25.11.2023
3.07.2023
18.05.2023