Berat ÖZİPEK
Daha uzun haliyle bu başlık, “Yüz yıllık bir parantezi adalet ve basiretle kapatmak” veya “Acılı bir tarihi geride bırakmak; yeniden birlikte ve daha güçlü bir şekilde geleceğe bakmak” şeklinde de okunabilir.
Çünkü eğer bu kez başarabilirsek, ülkeyi yüz yıldır esir alan, kötürümleştiren ve yol almasını engelleyen bir prangayı ayağımızdan söküp atabileceğiz.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısı, uzun, kâbuslu herkes için acılar üreten bunaltıcı bir rüyadan uyanmayı ve felaha çıkmayı sağlayacak bir değişim ve dönüşüm iradesini ifade ediyor.
On yıllar boyunca devam eden, ocaklar söndüren, bizi yoran, enerjimizi sömürüp gücümüzü tüketen ve dünyanın iri kıyım haydut devletlerinin tüm dayatma ve müdahalelerine karşı savunmasız hale getiren bir meselenin çözümü için tarihi bir aşamadayız.
“Zaman ve mekân sıkışması”
Çağrının Türk milliyetçiliğinin sembol partisinin lider isminden gelmesi herkes bakımından şaşırtıcı oldu. Yaşananların “sarsıcı,” “çarpıcı” veya “şoke edici” gibi ifadelerle anılması bu bakımdan haksız değil.
MHP liderinin Abdullah Öcalan’a şiddetin sona erdiği bir dönemi başlatacak çağrıyı yapması için alan açması tarihi bir önem taşıyor. Böyle bir adımının bu zamanda atılmasının ülkenin hem içiyle hem dışıyla ilgili makul ve anlaşılır sebepleri var.
Ülke içinde Devlet Bahçeli’nin çağrısının, meşruiyet zemini çoktan sona ermiş olan şiddete son verilmesi için harekete geçilmesi gibi bir anlamı var. Ülke dışında ise Filistin ve Suriye üzerinden ortaya çıkan gelişmelerle İsrail ve ABD’den Türkiye dahil bölgeye yönelen bir tehdit değerlendirmesinin varlığı açıklayıcı olabilir.
Özellikle Suriye’deki yeni durumun Türkiye için “açık ve yakın tehlike” arz edebilecek yönde şekillenme ihtimali, iç barışı tahkim etmeyi daha fazla ertelememeyi öğütlüyor. Rusya, İngiltere ve -kendisi de bölge ülkesi olmasına rağmen basiretsiz bir politikayla söz konusu güçlerin “böl-yönet” stratejisine uygun bir rol alan- İran’ın gireceği kapıları kapatmak, söz konusu devletlerin ayağını basacağı bir zemin bırakmamak ve Suriye’de bir kez daha kurtlar sofrası kurulmasına izin vermemek için tedbir alma ihtiyacı da tarihi çağrıyı beraberinde getiren veya hızlandıran dış sebebi açıklayabilir.
“Zaman ve mekân sıkışması”nın asıl belirginleştiği boyutu ifade etmesi bakımından ikincisinden, dış sebeplerden başlayalım.
Yaşadığımız bölgeyi başka devletlerin av sahası olmaktan çıkarmak
İran-Irak Savaşı, Afganistan, Suriye, Libya ve Yemen iç savaşlarının verdiği bir ders var: Eğer yaşadığınız coğrafyanın kaderine siz hâkim olmazsanız, adalet ve hukuku tesis edip sorununuzu çözemezseniz, global arenada fırsat kollayan devletler hemen devreye girip, o sorunun uzun süre taraflardan biri lehine çözülemeyeceği şekilde bir denge oluşturup, bir tür iş bölümü halinde tarafları çatıştırıp bölgede hakimiyet kuruyorlar.
Suriye’deki rejimin yıkılışıyla birlikte yaşadığımız siyasi coğrafya yeniden şekilleniyor. Bu değişim ve dönüşüm sürecinde bölgedeki taşların yine sonu gelmeyen bir çatışma kaynağı olacak şekilde döşenmemesi için çaba gösterme ihtiyacı hissediliyor.
Öte yandan uzak olmayan bir gelecekte Türkiye’nin ciddi bir tehditle karşı karşıya kalabileceğine ilişkin bir algı da var. Suriye’deki son gelişmeler üzerinden gözlemlenen ve sadece Türkiye’yi değil tüm bölgeyi ilgilendiren bir tehdit algısı bu. Buna göre İsrail, eğer başarabilirse, Filistin’i yutup sindirdikten sonra yönünü kuzeye, kurucu ideolojisinin ona vadettiği Nil ile Fırat arasındaki diğer topraklara doğru genişletmek isteyecek. Kendisinde güç bulursa işgal etmeye kalkışabileceği bu “vadedilmiş topraklar” ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya, Fırat’ın doğduğu yere kadar uzanıyor.
İsrail bunu yapabilir mi yapamaz mı tartışmasından bağımsız olarak makul bir kaygı bu. Sonuçta fırsatını bulduğunda Amerika’nın desteğiyle işgal ve etnik temizlik politikasını devam ettiren ırkçı ideolojiye sahip yayılmacı bir devletten söz ediyoruz. Ve tıpkı diğer ırkçı ve yayılmacı ideolojiye sahip güçler gibi ele geçirdiği toprak ne kadar fazla olursa olsun yetinmesi mümkün görünmüyor. Hitler de yetinmemişti. İnsanlığın daha önce benzerlerini defalarca yaşadığı şekilde felaket getiren bir ideolojiyle hareket eden soykırımcı bir iradenin dünyanın en güçlü devleti tarafından desteklenmesi ise bunu yaptığı ölçüde ABD’yi de Türkiye için bir tehdit kaynağı olarak görmeyi anlamlı kılıyor.
Rusya ve İran’ın ve Fransa ve İngiltere gibi batılı devletlerin bölgeye yaklaşımları da -eğer yaptıkları yapacaklarının teminatı ise- daha az ürkütücü görünmüyor. Dolayısıyla hayat bu bölgenin insanlarına, Türk, Kürt ve Araplara, Sünni, Şii ve Nusayri, Hıristiyan, Musevi, Êzidi diğer herkese, aralarındaki sorunları çözerek hiçbir emperyalist güce “kaşıyacak yara” bırakmamayı dayatıyor. Yapılması gereken, hayatın söylediğini hayata geçirmek olmalı. İşte bu çağrı, bölgede ortaya çıkaracağı sonuçlar bakımından bu amaca uygun görünüyor.
“Silahlara veda” demenin temel şartları çoktan oluştu
İçte ise bitmiş bir sorunun son hayaletlerinin hala canımızı yaktığı bir zamandayız. Bu anlamda adeta bir tarih hatası yaşadığımız; geçmişin bugüne taşan kısmı.
Kürt meselesine adalet ve basiretle son vererek felaha çıkmanın vakti çoktan geldi. Daha doğrusu bunun nihai gereklerini yapmanın vakti geldi demek daha doğru olur. Çünkü Türkiye 2002’den bu yana çözümün içinde aslında. Ve en önemli aşama çoktan geçildi: İnkâr sona erdi; sivil ve siyasi hakların iadesi adına en önemli adımlar atıldı. Böylece şiddetin zemini kurutuldu ve siyasetin devri başladı.
Elbette artık hiçbir sorun veya talep kalmadı anlamına gelmiyor bu tespit; Kürt meselesinde hala atılması gereken adımlar var. Ama bu aşamadan sonra meselenin artık siyaset meselesi olduğu anlamına geliyor. Onda da Kürtler Türkiye’de iktidarı belirleyecek bir demokratik gücü temsil ediyor.
İçinde bulunduğumuz aşamada, zaman zaman Türk ve Kürt milliyetçiliklerine dair fevri çıkışlar olsa da yüz yıllık tarihin öğreticiliğinde toplumun farklı kesimlerinde artık bu meselenin hal yoluna koyulması fikri tahakkuk etmiş durumda. Paradigmanın sessizce değişmesinde olduğu gibi, bu konuda da zaman içinde bir anlayış değişimi yaşandı ve yeni olan eskisini yerinden etti. Artık bu mesele gündelik tartışmaların bir parçası değil. Kimse çıkıp “gerekirse bu kadar daha şehit veririz” demiyor; çünkü buna gerek yok. Şiddete dair Türkçü ve Kürtçü sloganlar da eskisi kadar etkili değil.
Geldiğimiz aşamada şaşırtıcı olan bu çağrının MHP liderinden gelmiş olmasıydı; çağrının kendisi değil. Çok şükür ki artık 1920’lerde, 30’larda veya 1990’larda değiliz. İki binli yılların ilk çeyrek yüzyılının yaşanmışlığı var ve bu Türkler, Kürtler ve diğer herkes için öğretici oldu.
Son geçitten başarıyla geçebilmek
MHP lideri Devlet Bahçeli, basiretli bir siyasi çıkışla, kariyerinin olgunluk döneminde bir liderin verebileceği en cesur kararı verdi ve ülkeyi tarihin ağır bir yükünden kurtarmanın yolunu açtı.
Eğer kararlılık ve sabırla yürüyüp tamamlama başarısı gösterilebilirsek bu yol, sadece yüz yıllık bir parantezi adaletle kapatmakla kalmayacak, yaşadığımız ülkeyi çok daha güçlü, müstakbel tehditlere karşı dayanıklı ve korunaklı hale getirecek.
Şimdi sıra çözümün diğer tüm aktörlerinde; Türk, Kürt veya diğer tüm soy, düşünce ve inançtan olup ülkede, bölgede ve dünyada huzur ve barış içinde bir arada yaşamayı üstün tutan herkeste.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
16.01.2025
8.01.2025
20.11.2024
8.11.2024
30.10.2024
31.03.2024
25.11.2023
3.07.2023
18.05.2023