Ceren KENAR

Ortadoğu’da mezhep ekseni
24.09.2012
4371

 Şii-Sünni ayrışması, Ortadoğu’da yaşanan siyasi gelişme ve hamleleri açıklamak için ciddi bir süredir kullanılan ve özellikle bölgesel aktörlerin motivasyon ve siyasetlerini açıklamak için başvurulan bir kalıp. Sadece Ortadoğu ile de kısıtlı kalmıyor bu ayrım elbette. Pakistan ve Afganistan gibi ülkelerde de kanlı çatışmalara sebebiyet veren bir ayrışmadan bahsediyoruz. Uzun neredeyse İslam’ın tarihi ile yaşıt bir tarihsel arkaplanı olan bu ihtilafın özellikle İran Devrimi akabinde tekrar nüksettiği ve günümüz Ortadoğu siyasetine damgasını vurduğunu söylemek malumun ilamı. İran-Irak savaşı ve Amerika’nın Irak işgali gibi sıcak çatışma süreçlerinde zirve yapan bu gerginlik, Arap devrimlerinde bölgesel aktörlerin pozisyonlarını da belirliyor.

Özellikle Suriye ve Bahreyn devrimlerinin mezhepsel boyutu krize dâhil olan ülkelerin ikiyüzlü siyasetlerini açıklamak ve deşifre etmek için kullanılan bir unsur. Suriye Devrimi’nde Suriye halkından yana tavır alıp, Bahreyn Devrimi’ne yönelik hassasiyet göstermemek veya Bahreyn Devrimi’ni şanlı bir mücadele olarak görüp, Suriye Devrimi’ni emperyalist bir tezgâh olarak yansıtmak mezhepsel bağnazlık ve siyasi pragmatizmin kötü bir bileşiminin ürünü.

Lakin, bölge siyaseti üzerine yorum yaparken her zaman olduğu gibi bu tür genelleştirmelerin nüansları örttüğü şerhini düşmekte de fayda var. Sünni-Şii çatışması ile açıklanabilen birçok gelişme mevcut elbette, ancak ne Sünni ne de Şii blok içindeki aktörler arasında homojen ve mükemmel bir uyum olduğunu söylemek mümkün. Örneğin, Şii bir çoğunluğa sahip Azerbaycan’ın hoş Şiiliğin Azerbaycan siyasetinde ne kadar belirleyici olduğu da ayrı bir tartışma konusu bölge Şiilerinin hamisi olan İran ile ilişkileri oldukça sorunlu. İran Ermenistan ile, Azerbaycan ise İsrail ile ilişkilerini birbirlerine karşı koz olarak kullanırken, aslında tüm bu mezhepsel kimlik siyasetini anlamsızlaştıran, pragmatik bir siyaset güdüyorlar.

Benzer şekilde bölgedeki Sünni aktörlerin ittifakının da kırılgan ve hatta çetrefilli olduğunu söylemek mümkün. Örneğin Katar ve Suudi Arabistan arasındaki ayrışma bile siyasette mezhepten öte ve belirleyici kaygıların ve siyasi çıkarların olduğunu gösteriyor.

Katar- Suudi Arabistan ilişkileri hiç bir zaman sütliman olmadı.1995 yılında kansız bir darbe ile babasını tahtan indirerek iktidara gelen Katar Emiri’ne karşı o dönemde Suudi Arabistan’ın bir darbe planını desteklediğine dair iddialar sır değil. Bununla beraber Katar’ın en önemli projelerinden biri olanAl-Jazeera üzerinden Suudi hanedanına epey sıkıntılı zamanlar yaşattığı da biliniyor. Katar’ın zamanında İran ile ilişkilerini geliştirmesi ve Hizbullah desteği Suudi kanadında hep bir tehdit olarak algılandı.

Katar ve Suudi Arabistan ilişkilerinin düzelmeye başlaması Arap devrimlerinin başlamasından biraz önceye tekabül ediyor. Suriye’de alınan ortak Esed karşıtı pozisyon vesilesiyle bu iyileşme süreci hızlandı. Ancak yine de bir ittifak hâlinden söz etmek zor görünüyor.

Arap devrimleri sonrası bu iki ülke arasında ilk ayrışma Mısır’da yaşandı. Suudi medyası Müslüman Kardeşler’in adayı olan Mursi’ye karşı, Mübarek döneminin etkin isimlerinden Ahmet Şefik’i destekledi. Katar’ın tavrı ise İran gibi net bir şekilde Mursi’den yana oldu. Seçim zaferinden sonra Mursi Suudi Arabistan’ı ziyaret etti ve ilişkilerde yeni bir sayfa açılacağına dair sembolik jestlerde bulunuldu, ancak Suudi Arabistan’ın Müslüman Kardeşler alerjisi öyle çok da kolay geçecek gibi görünmüyor.

Uzun süredir “kulislerde” konuşulan Katar ve Suudi Arabistan’ın Suriye konusundaki farklılığı ise geçen hafta Time dergisinde çıkan detaylı bir haber ile ilk defa uluslararası basında kapsamlı şekilde tartışılmaya başlandı. Bu ülkelerin Suriye konusunda belli ihtilafları olduğu yönünde spekülasyonlar yeni değildi elbette. Örneğin rejimden firar eden Tuğgeneral Manaf Tlas’ın geçiş sürecinde oynayacağı rol konusunda iki ülkenin ayrıştığı biliniyordu. Yine Suudiler’in Müslüman Kardeşler hareketine duyduğu antipati ile Suriye’de farklı grupları silahlandırdığı konuşuluyordu. Timedergisinde yayımlanan haber ile bu durum ayyuka çıktı ve Suriye muhalefetinin bölünmüş yapısında bu muhalefet içinde farklı grupların destekleyen “Suriye’nin Dostları”nın da payı olduğu gözler önüne serildi.

Ezcümle mezhepsel ayrımlar Ortadoğu siyasetine ilişkin bir şey söylüyor, evet. Ancak her şeyi de söylemiyor. Bölgede etkin aktörlerin mezhepsel duyarlılık ve kimliklerini aşan çıkar ve gündemleri siyaset belirlemede önemli rol oynuyor. Bu bağlamda bir klişe olmasa da, büyük bir genelleme olan Şii-Sünni ayrışması siyasi nüansları ve çıkar hesaplarını örten bir paradigma işlevi görüyor.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar