Elif ÇAKIR
Başlıktaki söz kime ait diye sorsam, eminim saniye beklemeden “Cumhurbaşkanı Erdoğan” cevabını verirsiniz değil mi?
Öyle.
E, çünkü, Cumhurbaşkanı Erdoğan daha AK Parti Genel Başkanlığı şapkasını giydiği ilk gün, kendisine “hoş geldin” diyen partisine ilk sözü “2019 seçimleri herhangi bir seçim olmayacak” dediğine, dahası ziyaret ettiği bütün il teşkilatlarında yaptığı konuşmalarda üstüne basa basa “2019 seçimlerinde bu kez işimiz kolay değil” ikazında bulunduğuna şahit oldunuz. Şahit olduk.
Ki, seçmen karşısına 16 yıllık “muktedir” bir iktidar partisi olarak çıkacak olan AK Parti için bu seçimin zorlu bir imtihan olacağı sürpriz falan değildi.
2014 yılı Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte AK Parti, ülkede ki “hukuk”, “adalet”, “yargı bağımsızlığı”, “demokrasi” gibi alanlarda ve “yeni anayasa” konusundaki olumsuzluklarla ilgili olarak seçmen nezdindeki bahane gerekçelerini de yitirmiş oldu.
16 yıllık iktidar. Dile kolay. Göz açıp kapanıncaya kadar gelip geçti.
Nitekim 24 Haziran’da seçmen AK Parti’yi sandıkta muktedir bir parti olarak oylayacak.
AK Parti, iktidara geldiği 2002 yılından 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadarki süreçte, kendisiyle yarışan, kendisinden önceki iktidarlar dönemi ile mukayese edilen bir partiydi.
Seçmen karşısına “hukuk devletini tesis edeceğiz” vaadi ile çıkıyordu ve AK Partili AK Partisiz hukuk devleti olamamanın acısını yaşamış olan, adaletsizliğe uğramış olan, yargı bağımsızlığının ülkeye yaşattığı acılara şahit olmuş olan herkesin yarınlara umutla bakmasını sağlıyordu.
AK Parti’nin 2014’e kadarki bütün seçimlerde seçmen karşısına “yeni anayasa” vaadi ile çıkmasının bir anlamı vardı ve yine 2014 seçimlerine kadarki bütün seçimlerde seçmen AK Parti’ye “E, bir önceki seçimlerde de yeni anayasa vaadinde bulundun, hani nerede” sorusunu yöneltmiyordu ve sitem etmiyordu.
2014 seçimlerine kadar AK Parti hükümetinin yeni bir anayasa yapamamasının haklı sebepleri vardı ve seçmen de AK Parti’nin elinin kolunun bağlı olduğunun farkındaydı.
Her seçimde “ülke demokrasi rayına otursun” diye, “yargı bağımsız olsun” diye, “yeni Anayasa yapılabilsin” diye, devlet karşısında bütün vatandaşlar eşit olabilsin, Ankara statükodan arınsın, devlet vatandaş karşısında küçülsün diye AK Parti’ye oy verdi.
Peki şimdi?
AK Parti, Meclis’te yeni bir anayasa imkanına sahip iken, devleti tam anlamıyla kurumsallaştıracak bir anayasa yapmadı, bugün hala Türkiye’nin tam anlamıyla yeni bir anayasaya ihtiyacı bulunuyor.
AK Parti bugün “yargı bağımsızlığı” dediğinde, seçmen “16 yıldır neden yapmadın?” diyor.
16 yıllık iktidarın sonunda bugün, eğitimden sağlık sorunlarına, temel hak ve özgürlükler alanındaki sorunlardan adalet sorunlarına kadar AK Parti seçmene Türkiye’nin hangi sorun başlığını açsa, “tamam da neden yapmadın” diyor. AK Parti “seçimlerden sonra” dediğinde seçmen neden şimdiye kadar gerçekleştirmedin elinde fırsat vardı sorusunu yöneltiyor.
Dahası bugün, bu seçimlerde AK Parti için asıl zor olan, seçmen AK Parti dün ne demişti, bugün ne diyor diye bakıyor, AK Partinin kendi tabanı dahi partileri dün nasıl bir fotoğraf veriyordu bugün nasıl bir fotoğraf verdiğine bakıyor.
Velhasıl, AK Parti eleştirdiği “Eski Türkiye’nin” yerine kuşatıcı, kucaklayıcı yeni bir paradigma koyamadı. Yeni bir anlayış inşa edemedi.
Dört kişinin hayatını hem de vahşi bir şekilde kaybettiği Suruç Katliamından bahisle tek bir örnek verelim.
Suruç’ta 4 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hayatını kaybetmesine rağmen, sadece AK Parti milletvekilinin ağabeyinin katil zanlısının tutuklandığı haberlerinin yer alması yargıya güven sağlar mı sağlamaz mı?
E, bu durumda, mesela 16 yıllık iktidarın sonunda bir de hükümetin çıkıp “Bir ülkede halk bunalmış ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse” diye şikayet cümleleri kurması tuhaf kaçmıyor mu?
Eski Türkiye medyası ile AK Parti dönemi medyası arasında nasıl bir fark var?
37 ülke arasında yapılan “medyada dezenformasyon ve yanıltıcı haber” anketinde Türkiye’nin birinci sırada yer almasına yani Türkiye’nin itibarının bu şekilde zedelenmesine katkıda bulunan medya isimlerini nasıl sayalım?
Eski Türkiye’nin egemen iktidarları, iktidarda kalkmak için “biz gidersek...” diye başlayan cümlelerle korku siyaseti yapıyorlardı. Peki, bugün ne yapılıyor?
Şunu söyleyeyim size, Türkiye hukuk devleti olmadığı müddetçe bu siyasetçilere rant sağlayan bu korku siyaseti hiçbir zaman bitmeyecek.
Türkiye hukuk devleti olduğunda, yargı bağımsız olduğunda, kuvvetler ayrılığı ilkesi bu ülkede geçerli olduğunda siyasetçiler seçmen karşına “biz gidersek” korku siyaseti ile çıkamayacaklar. Nasıl bir Türkiye vaat ettiklerini anlatacaklar.
24 Haziran seçimlerinde sandığa bu kez “muktedir” olarak giden ve seçmenin bu kez AK Parti’yi eski Türkiye ile mukayese ederek değil, AK Parti’nin “kendi dönem politikaları” ile mukayese ederek vereceği karar sınavında AK Parti’ye teveccüh ne olacak bakalım?
Evet, oldukça zorlu bir sınavın eşiğinde AK Parti...
Yıl 1988... Kahvehaneden Kıraathaneye
Eski TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek dün aradı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim vaadi olarak açıkladığı ve 24 Haziran seçimlerine damgasını vuran “Millet Kıraathaneleri” projesinin yeni bir proje olmadığını söyledi.
Ne yalan söyleyeyim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Millet Kıraathaneleri” projesine yeterince şaşırdığımı sanıyordum ki, Sayın Çiçek’in “kıraathane projesi yeni değil” deyince...
Büyük bir şaşkınlık içerisinde “Nasıl yani” deyiverdim.
Sayın Çiçek “Projede sorun yok, aslında güzel bir proje. Sonuçta, bizim gibi okuma oranları düşük bir ülke için iyi, gerekli ve faydalı bir proje. Sorun şu ki, 24 Haziran’da sandıklar genel seçimler için kurulacak, yerel yönetimler için değil” dedi ve kıraathane projesinin 1988 yılında, kendisinin devlet bakanlığı döneminde, bir devlet projesi olarak uyguladıklarını ve bu proje ile kamuoyunun beğenisini ve desteğini aldıklarını söyledi.
Proje o kadar beğeni almış ki, dönemin Kahveciler Federasyonu Başkanı Ali Paşa Aksu çıkıp devlete teşekkür açıklaması yapmış. Ve 7 bin 15 kahvehanede kitap okuma köşeleri oluşturduklarına yönelik bir basın açıklaması yapmış.
Sayın Çiçek’in devlet bakanlığı döneminde bir devlet projesi olarak gerçekleştirdiği “Kahvehaneden Kıraathaneye” projesini, İbrahim İnal “Kitap Tiryakiliği” kitabında anlatıyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.07.2025
18.06.2025
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025