Fehmi KORU
Aktif siyaset içerisinde yer alan kişiler için en heyecan verici sözcük tektir: Seçim…
İktidar partisi -veya bizde olduğu gibi iktidar cephesi- içerisinde yer alanlar sandıktan çekinirler; seçime gitmek onları bu yönüyle heyecanlandırır.
Muhalefet saflarında yer alanlar umut ve umutsuzluk arasında gider gelirler seçim sözcüğünü işitince; bir yönüyle iktidar kapısının açılabilecek olması umudu, diğer yönüyle iktidarı yeniden elden kaçırma ihtimalinin umutsuzluğu…
Oysa insanlar için ölüm nasıl kaçınılmazsa demokratik sistemlerde seçim de politikacılar için kaçınılmazdır.
Bazıları seçim sever. İsrail’de önümüzdeki ay seçim var. Bu, o ülkede, iki yıl içerisinde yapılan dördüncü seçim olacak. İlk üç seçimde sandıktan çıkan sonuç tek bir partiyi iktidara getirmediği gibi sağlıklı bir hükümet kurmaya da imkan vermedi.
Bazı ülkeler seçim konusunu kesin kurallara bağlamıştır. ABD’de olduğu gibi. Kuralcı görünmez ABD, fakat siyaset alanı neredeyse bütünüyle birliğin kurulduğu ilk günden bu yana çiğnenmemiş kurallara sahiptir.
Neredeyse her yıl en az bir kez ciddi ciddi “Anayasa yapalım” kampanyaları açılan bir ülkeyiz; oysa ABD yaklaşık 200 küsur yıl önce (1789) yazılmış ilk anayasayla bugüne kadar gelmiş, zamana uyum ona getirilen mahdut sayıdaki eklerle sağlanmıştır.
Yanılmıyorsam, uzun asırlar boyunca anayasaya yapılan ek sayısı yalnızca 27’dir ABD’de.
Seçimlerin dört yılda bir ve hangi gün yapılacağı, seçilen başkanın göreve ne zaman başlayacağı bellidir; ABD’de 2030 veya 2050 yılında hangi gün seçim yapılacağını bugünden hesaplayabiliriz.
Siyasetin pek çok özelliğinin sisler altında kalması gibi, bizde de anayasaya seçim tarihiyle ilgili keskin ifadeler yazılmış olmasına rağmen, seçimin zamanında yapıldığı pek nadir görülmüştür.
“Acaba siyasileri tek ayak üzerinde tutmak, heyecanlarını hiç azaltmamak için mi böyledir?” sorusunu zihnimde hep taşımışımdır.
İktidarlar seçimi kendilerini önde çıkaracağını düşündükleri bir tarihte yapmanın yolunu arar ve bazı istisna dönemler dışında genellikle hesapları da tutar.
Mustafa Karaalioğlu’nun bugün Karar‘daki “Erdoğan, seçimi herkesten çok ciddiye alıyor” yazısını bu sebeple ilginç buldum. AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son günlerdeki konuşmalarını akıl penceresinden değerlendiren bir yazı bu.
Vardığı sonuç şu paragrafta:
“Cumhurbaşkanı şartların erken seçimi, tahminlerden erken dönemde zorlayabilme ihtimalini herkesken fazla ciddiye alıyor. Ve özelikle son dönem konuşmalarına bakın; bütün liderlerden daha sık parti tabanını seçim çalışmaları içini motive ediyor. Bir an önce seçim isteyen muhalefet bile en azından söylemde Erdoğan kadar “erken seçim” lafını dile getirmiyor.”
Çok yakın zamanlara kadar ‘Millet İttifakı’ içerisinde yer alan muhalefet partileri de bir an önce yapılması dileğiyle ‘zamanından önce seçim’ konusunu sıkça seslendiriyorlardı.
Karaalioğlu siyasetin nabzını şu sıralar benden daha iyi tutabilecek durumda olduğu için “Muhalefet erken seçimi dile getirmiyor” demesini önemsedim.
Gerçekten durum böyleyse muhalefet doğru yapıyor demektir.
Muhalefet iktidarın seçim tarihini kendisi için en uygun zamana göre belirleme niyetini fark etmiş olmalı.
İktidarlar açısından seçim için en uygun zaman ne zamandır?
Bu sorunun her yerde geçerli tek bir cevabı var: Kendisine oy vermeyecek seçmenleri bile sandığa götürüp kendisini yeniden iktidara getirecek biçimde davranmaya sevk edecek bir ortam en uygun zamandır.
Onun dışındaki her tarih uygun sayılmaz.
ABD’de Donald Trump bu gerçeği kaybettiği seçimde yaşadı.
Korona salgını ve kendisinin o salgına yaklaşımı başka bütün şartlar lehinde olduğu halde seçim başarısızlığı getirdi Trump’a.
Tarih keskin kurallara bağlanmamış olsaydı, Trump seçimin farklı bir tarihte yapılmasını sağlamaya çalışırdı.
Gelelim bize.
Anayasa başkanlara üçüncü kez seçilme kısıtlaması getiriyor. Yine anayasa ancak tarihinin erkene alındığı bir seçimde Tayyip Erdoğan’a yeniden seçime katılabilme imkanı sağlıyor. Bu sebeple, seçimin 2023’ten önce yapılma ihtimali yüksektir.
Şu sıralarda tartışma gündemine giren anayasa değişikliği seçim tarihini erkene alma hazırlığıyla da ilgili olabilir.
Devlet Bahçeli, ısrarla, “Bizim cumhurbaşkanı adayımız Tayyip Erdoğan’dır” dediğine göre, MHP de seçim tarihinin erkene alınacağı öngörüsüne sahip demektir.
Peki ortam iktidar için uygun mu?
Şu an değil.
Ancak ortamı seçim tarihini erkene almayı uygun hale getirecek gelişmeler her an yaşanabilir.
Tamamen spekülatif bir akıl yürütme yapalım:
Gara’da rehin tutulan 13 kişi terör örgütü militanları tarafından katledildi. Operasyon sırasında üç asker de şehit oldu. Muhalefet bu olayla ilgili sorumlu arayışında. Karşılıklı suçlamalar yargıya da intikal etti.
Operasyonun farklı bir biçimde sonuçlandığını düşünelim. Rehin tutulan 13 kişi tek bir askerin burnunun bile kanamadığı büyük başarıyla sonuçlanmış bir operasyonla kurtarılmış olsaydı…
Sonrasında her şey çok farklı gelişmez miydi?
HDP’nin kapatılmasına kadar varmasa bile tek başına gireceği seçimde yüzde 10 barajına takılması ve 60-80 kadar milletvekilinin büyük çapta iktidar cephesine gitmesi ihtimali büyük olurdu gibime geliyor.
Cumhurbaşkanı seçimi de bu durumdan etkilenirdi.
Lafı fazla uzatmaya gerek yok: Türkiye’de seçimin zamanında yapılması muhalefetin lehine, iktidar cephesinin ise aleyhinedir.
“Seçim zamanında yapılır mı?” sorusuna kendiniz cevap verin.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025