Hasan CEMAL
Her lider tribünlere oynar. Ama Erdoğan’da bunun ölçüsü kaçıyor. Erdoğan, “Hem demokrasi deyip, hem de Mısır’daki darbe yönetimiyle iş tutanlardan olmayacağız” diyor. Evet, Mısır'da demokrasi yok. Peki Suudi Arabistan’da, Sudan’da, İran’da, Azerbaycan’da, Körfez'deki Arap ülkelerinde, Rusya’da, Çin'de, Şanghay Örgütü üyelerinde var mı demokrasi?
Erdoğan, belediye başkan adaylarını tanıtırken araya tanıtım filmleri giriyor, AK Parti’nin hizmetleri gösteriliyor. Ancak paralı olarak yayınlanabilecek bir seçim propagandası bütün kanallarda canlı olarak veriliyor. Böylesi herhangi bir demokratik ülkenin medyasında olamaz. Medyada yönetici konumundaki meslektaşlarım için ne mi düşündüm?
Başbakan Erdoğan kürsüde. Partisinin Meclis Grup toplantısında malum salı konuşmasını yapıyor.
Tribünler her zamanki gibi dolu. Klasik deyişle, bindirilmiş kıtalar yerlerini almış durumda.
Erdoğan’ın konuşması sık sık tezahüratla kesiliyor.
“Mısır’da darbe yönetimi kızıyor diye, hakkı söylemekten vazgeçmeyeceğiz.”
- Bu millet seninle gurur duyuyor!”
“Biz dilsiz şeytan olanlardan olmayacağız.”
- Bu millet seninle gurur duyuyor!
“Eğilmeyen, bükülmeyen bir ülkeyiz.”
- Bu millet seninle gurur duyuyor!
“Hem demokrasi deyip, hem de Mısır’daki darbe yönetimiyle iş tutanlardan olmayacağız.”
Tribünlerde alkış kıyamet:
- Bu millet seninle gurur duyuyor!
Tayyip Erdoğan, memnun ve mesrur bir yüz ifadesiyle tribünleri selamlıyor.
İyi güzel.
Körfez ülkelerinde, Çin'de, Rusya'da demokrasi var mı?
Her lider tribünlere oynar, alkışlanmaktan hoşlanır. Ama Erdoğan’da bunun ölçüsü gitgide kaçıyor.
Bizim işimiz, alkışların ötesine geçip bakabilmek, neyin olup bittiğini sorgulamak.
Örneğin Mısır ve darbe konusu.
Başbakan Erdoğan, “Hem demokrasi deyip, hem de Mısır’daki darbe yönetimiyle iş tutanlardan olmayacağız” diyor.
Evet, Mısır’da demokrasi yok.
Peki, Suudi Arabistan’da var mı demokrasi?
Sudan’da var mı?
İran’da var mı?
Azerbaycan’da var mı demokrasi ?
Körfez’deki hangi Arap ülkesinde demokrasi var?
Demokrasi Rusya’da var mı?
Çin’de var mı?
Bu ülkelerin hiçbirinde demokrasi yok. Ama Türkiye bu ülkelerle diplomatik ilişkilerini gayet güzel sürdürüyor, gayet iyi iş tutmaya da devam ediyor.
Şanghay Beşlisi'nin demokrasi diye bir derdi var mı?
Başbakan Erdoğan daha bu yakınlarda St. Petersburg'daydı. Ortak basın toplantısında,Başkan Putin’le şen şakrak paylaştığı sahneden yarı şaka yarı ciddi seslenmişti:
“Türkiye’yi de alın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne, biz de kurtulalım şu Avrupa Birliği derdinden...”
Söyleyin lütfen:
Şanghay Örgütü’nü oluşturan ülkelerden hangisinin demokrasi diye bir derdi var?
Türkiye’den nükleer ihale kapan Rusya’nın mı demokrasi derdi var, yoksa füze ihalesikapan Çin’in mi?..
Bu ülkelerin hiçbirinde demokrasi de yok, bu ülkelerin hiçbir yöneticisinin de demokrasi diye bir derdi yok.
Dün de yoktu, bugün de yok.
Ama Erdoğan’dan da tık yok!
Suudi Arabistan’da demokrasinin d’si yok. Bir yandan daha hâlâ ‘kadınlar araba kullansın mı, kullanmasın mı’yı tartışan, hem de Mısır’daki darbecilerle sıkı fıkı olan bir ülke değil mi Suudiler?..
Ama Erdoğan’dan da tık yok!
İnce ayarı yapamazsan giderek yalnızlaşırsın
Mısır’da demokrasiyi takmayanlara bağır çağır, yeri göğü inlet, ama diğer yanda demokrasi diye derdi olmayanlarla can ciğer kuzu sarması ol!
Nedir bu çifte standart diye sorulmayacak mı Başbakan Erdoğan’a?
Elbette sorulacak.
Eleştirilecek de.
Haklı bir soru ve eleştiridir bu.
Ama unutmayın.
Devletler arası ilişkilerde bu ‘çifte standartlar’ hiç bitmez. Çünkü devletler arası ilişkilerde gözetilmesi gereken ve ‘reelpolitika’yı oluşturan çıkarlarla ince dengeler de vardır.
Eğer demokrasi diye bir derdin varsa, Mısır’daki askeri darbeyi elbette eleştireceksin.
Ama bir ülkenin Başbakan’ı olarak nerede durman gerektiğini de iyi bileceksin.
Eğer bu ince ayarı yapamazsan, dış politikada ülkenin manevra alanını daraltırsın, giderek yalnızlaştırırsın. Bu da zaman içinde ülke çıkarlarını olumsuz etkiler.
Başbakan Erdoğan, Türkiye’yi böyle bir raya sokmuş durumda.
Dış politikada Zaloğlu Rüstemliğe soyunmak olur mu?
İsrail’le ilişkileri sıfırlanmış bir Türkiye, şimdi de Mısır’la ilişkilerini tümüyle kopardı. Bu iki ülkeyle ilişkisi kopuk olan ve Filistin’le de limoni giden bir Türkiye, örneğin Filistin sorununda ya da Ortadoğu’da hiç etkili olabilir mi?
Suudi Arabistan’la Mısır’da ters düşen, Suriye’de Amerika’yla, Rusya’yla, İran’la ters düşen bir Türkiye’nin sesine bölgede kim kulak verebilir ki?
Rusya’ya gidiyorsun, oradan Mısır’a giydiriyorsun. Kosova’ya gidiyorsun, oradan Sırbistan’a giydiriyorsun.
Dış politikada, elinde koca bir pala Zaloğlu Rüstemliğe soyunmak hiç olur mu?
Olmaz.
Olduğunu sanırsın, aklı evvel danışmanlarınca dünya lideri diye goygoylanırsın, ama her geçen gün daha az ciddiye alınır, sesine daha az kulak verilen bir lider haline gelirsin dünyanın ciddi merkezlerinde...
'Elinizdeki kartları abartmayın'
ABD Başkanı Obama, Mısır’daki darbeyi onaylamadığını söyledi ama Kahire’yle ilişkileri koparmadı.
Bunun gibi, Amerika’ya dönük düşmanlıkları sır olmayan Suriye ve İran’daki rejimlerle diyalogkanallarını açık tuttu.
Tribünlere oynayarak dış politika yapılmaz. Yapılsa da, bunun bir ölçüsü vardır. Bizde ipin ucu gün geçtikçe kaçıyor.
Tayyip Erdoğan dün partisinin grup toplantısında, “Millet seninle gurur duyuyor!” tezahüratıyla esip gürlerken yıllar öncesini anımsadım.
1978, 1979 yılları.
CHP iktidarda. Ecevit Başbakan. Dışişleri Bakanlığı koltuğunda Prof. Dr. Gündüz Ökçün oturuyor.
Amerika’nın Kıbrıs nedeniyle silah ambargosu uyguladığı bir dönem. Ekonomik nitelik de kazanan ambargo Türkiye’yi fena halde sıkıştırıyor.
O tarihlerde Cumhuriyet’in Ankara temsilcisiyim. Dışişleri Bakanı Gündüz Ökçün, Mülkiye’den rahmetli hocam, ne zaman görüşsek, yabancı meslektaşlarına attığı ‘fırçalar’ı anlatmayı severdi:
“Fransız Dışişleri Bakanı’nın ağzının payını bir verdim.”
“Geçen gün Alman Dışişleri Bakanı’nı öyle bir boyadım ki.”
Soğuk Savaş’ın olanca şiddetiyle sürdüğü iki kutuplu dünyada Başbakan Ecevit, bir gün belki de o dönemde söylenecek en son sözü söylemiş, yani Batı’dan Doğu’ya ‘blok değiştirmek’ten dem vurmuştu:
“Gerekirse Duvar’ın öteki tarafına atlarız!”
Kimse heyecanlanmamıştı.
Batı Almanya Başbakanı Helmut Schmidt Bonn’da görüşürken Başbakan Ecevit’i dostça uyarmıştı:
“Elinizdeki kartlar o kadar kuvvetli değil, abartıyorsunuz.”
Mehmet Ali Birand, sevgili kardeşim, bir kitabında bu sahneyi tüm renkleriyle yazmıştı 1980’lerin başlarında.
Dış politikada kart, koz meselesi...
Fazlasıyla ince ayar gerektiren, incelikleri olan bir konudur.
Hele Türkiye gibi bıçak sırtındaki dengeleriyle fevkalade oynak bir coğrafyası olan bir ülkede, devlet büyüklerinin bu konuya çok büyük özen göstermeleri gerekir.
Bütün kanallarda canlı propaganda!
Neyse...
Ben bu satırları yazarken, bir yandan da AK Parti’nin grup toplantısını izliyorum televizyon ekranından.
Erdoğan, belediye başkan adaylarını tanıtıyor. Ama ara sıra canlı yayın kesilip araya bir tanıtım filmi giriyor. Konya’dan, Kayseri’den AK Parti’nin hizmetleri gösteriliyor.
Merak edip zap yapmaya başlıyorum.
İstisnası yok gibi.
Bütün kanallarda Erdoğan ve adayları!
Ve de partinin başarıları...
İnanılır gibi değil.
Ancak paralı olarak yayınlanabilecek bir seçim propagandası bütün televizyonlarda canlı olarak veriliyordu.
Böylesi herhangi bir demokratik ülkenin medyasında olamaz.
Bir an düşündüm.
Medyada bugün yönetici konumundaki meslektaşlarımın yerinde olmak istemezdim.
Allah hepsine kolaylık versin.
Son söz:
Türkiye’nin Tayyip Erdoğan problemi gitgide büyüyor!
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024