Hilâl KAPLAN
Başbakan Erdoğan'ın katıldığı bir televizyon programında sarf ettiği şu sözler, büyük tartışma yarattı:
'İçeride 400'e yakın emekli ve muvazzaf subay var, bunların ağırlıklı kısmı tutuklu ve bu arada da yine mağdur veya şüpheli şeklinde çağrılanlar oluyor. Bir de bir ajan meselesi çıktı. Bana göre bunların örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan içeride olması çok ağır. Öyle bir şey varsa, delilleri kesinse ver hükmünü bitir, ama yoksa yüzlerce subayı, hele hele Genelkurmay Başkanı'nı bu şekilde içeride tutarsan, bu yanlıştır. Bu ordu içinde moral bozukluğuna neden oluyor. Bu yenilir yutulur bir şey değil. İster istemez, altta şüpheli sıfatıyla 232 kişi çağrılınca üstte de kuvvet komutanlarımız 'Biz mücadele verirken ben bu komutanları nasıl göndereceğim?' diyor. Amacım yargıyı yargılamak değil, ama doğru adımlar atmak lazım. Bunların içinde karacısı var denizcisi var. Terörle mücadele etmek için onlara ihtiyacımız var ama oralara gönderilecek subayımız kalmadı.'
Başbakan Erdoğan'ın, Ergenekon başta olmak üzere Balyoz, casusluk davası, vb. asker odaklı süren davalardaki tutumunun son beş yıl içerisinde tersine döndüğünü gözlemlemek mümkün. Bunun sebeplerine geçmeden evvel, gelin bu dönüşümün izlerini kendisinin sözlerinde sürelim.
Başbakan'ın Ergenekon davasına sahip çıkmaya yönelik en çarpıcı ifadesi, dönemin CHP lideri Deniz Baykal'ın Ergenekon davasının avukatı olduğu sözlerine karşılık, Temmuz 2008'de verdiği ve 'Ben bu davanın savcısıyım' kısmı akıllara kazınan şu beyanatıydı:
'Milletimiz bunu yakından takip ediyor, değerlendirmesini de buna göre yapıyor. Çünkü kim kimlerin avukatlığına soyunmuş bunlar çok önemli. Biz kendimize hiçbir vasıf tayin etmemişken bize de savcılık görevini sağ olsun onlar veriyor. Bu da güzel bir şey. Niye savcı millet adına vardır, iddia makamı millet adına ordadır, biz de millet adına evet hakkı aramanın hakkı savunmanın gayreti içindeyiz, eğer bu anlamda savcılık ise evet savcıyım.'
Tam bir sahiplenmeyi yansıtan bu sözler, Mart 2011'de değişmeye başlayacaktı. Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın Ergenekon davasından gözaltına alınmasından sonra, Başbakan 'savcılık' makamından çekilip daha nötr bir pozisyon almaya çalışacaktı:
'Türkiye bir hukuk devletidir. Türkiye kuvvetler ayrılığı üzerine bina edilmiş bir demokratik rejimdir. Yürütmenin görev ve sınırları bellidir. Hiç kimse yargının tasarruflarından dolayı bize fatura kesmeye, çamur atmaya, hedef tahtasına yerleştirmeye kalkışmasın. Biz sadece ve sadece yargıya yardımcı oluruz, yardımcı oluyoruz. Ana muhalefet partisini, muhalefet partilerini, özellikle de medyayı, son günlerdeki operasyonlar nedeniyle takındıkları tavırdan dolayı sorumlu olmaya, sorumlu davranmaya davet ediyorum. Biz savcı da değiliz, hakim de değiliz, birileri gibi avukat da değiliz.'
Ne var ki Nisan 2011'de, Şık ve Şener'in tutuklu yargılanması devam ederken, Başbakan meşhur 'bomba benzetmesi'ni yapacak ve 'Bazı kitaplar vardır ki bombadan daha tehlikelidir' diyecekti.
Yazının başındaki alıntılar ışığında gelinen noktaya baktığımızda ise, Başbakan'ın yargıya daha mesafeli bir tutum içerisine girdiğini görebiliyoruz. Hatta 'Ergenekon'un avukatları'nın en bilindik argümanına sarılarak askerlerin tutuklu yargılanmasının orduda moral bozukluğuna yol açtığını ve terörle mücadelenin bu yüzden zaafiyete uğradığını iddia etmesi de bu dönüşümün 180 derecelik bir keskinlikte diğer uçta sonuçlandığını bize gösteriyor. Ama neden? Yerimiz dolduğundan, mecburen gelecek yazıda anlatacağız.
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019