Hilâl KAPLAN
Uyuşturucu kullanan bir nesil istemiyoruz.
Bunu her yerde rahat rahat söylüyoruz.
Devletin bu hususta tedbirler almasını bir toplumsal mühendislik projesi olarak da görmüyoruz.
Ne var ki, aynısı alkol kullanımı hakkında söylenince kıyamet kopuyor.
Neden?
Alkol, daha az bağımlılık yarattığı için mi?
Toplumsal olarak daha az zarar verdiği için mi?
Daha az asayiş sorunlarına yol açtığı için mi?
Hayır. Bilakis bu başlıkların hepsinde, alkol kullanımı, uyuşturucu kullanımına nispetle topluma da devlete de daha büyük zararla geri dönüyor.
Öyleyse neden?
Çünkü alkol kullanımı, uyuşturucuya nispetle yasal ve 'meşru' zemin üzerinde temellendiriliyor.
Burada, ısrarla üzerinde durulması gereken bir tutarsızlık mevcut. Alkol ile uyuşturucu arasında ontolojik olarak bir fark olduğunu söylemek zor. Olsa olsa ontik bir farktan, keyfî biçimde kurgulanmış, 'Böyle gelmiş, böyle gider' umarsızlığında kabullenilen bir farktan söz edilebilir.
Bu tutarsızlığın sebebini izah etmeye gerek bile duymadan, muhatabını suçlamak ise kolay. Çünkü egemen dil bunu öngörüyor. Ve özellikle Türkiye'de cumhuriyetin laiklik anlayışı kendini alkol gibi gösterenler üzerinden inşa ve tahkim ettiği için daha da kolay.
O yüzden Başbakan Erdoğan'ın uyuşturucu kullanan gençlik için söyleseydi tepki çekmeyecek sözleri, alkol hakkında dile getirmesi feveran edilmesine kapı araladı.
Şahsi kanaatime göre, olması gereken, ister alkol ister uyuşturucu kullanımı olsun, kişilerin tahkir edilmemesi, devletlerin, sınırlarını kendilerinin belirlediği 'kamusal iyi' anlayışı çerçevesinde bir söylem kurmasıdır. Ancak, belirttiğimiz üzere, bu tutarsızlığa değinmeden geçmek de ayrı bir riyakârlığı beraberinde getiriyor.
'Devlet, bireye müdahale etmesin' diyen her liberal de pekâlâ bilir ki, devlet bazı alanlarda 'kamusal iyi'yi tesis etmek için bireye müdahale eder, onu kısıtlar. Mesela son düzenlemede karayolları üzerinde alkol satan mekânlara getirilen tahdide kimse ses etmezken, saat uygulamasında tepkinin ayyuka çıktığını gözlemlemişsinizdir.
Hâlbuki, liberal teoriye göre, karayollarında seyreden araçların sürücüleri de birer 'rasyonel birey'dir. Onların da tercih hakkı ve doğru olanı seçme temayülü vardır. Ancak kimse, o sürücülerin de birer rasyonel birey oluşuna sahip çıkmıyor. Neden? Çünkü yanlışı seçme potansiyelinin olduğu ve devletin bu potansiyelin gerçekleşmesini engellemesinin doğru olduğu düşünülüyor.
Öyleyse, gece 22.00'dan sonra, alkol satan bayilerin civarında seslerin yükseldiği, kavgaların baş gösterdiği, vb. vakaların olduğunu da biliyorken, aynı potansiyelin fiile geçmesinin önünü alan devlet neden suçlanıyor? Ki, perakende alkol satışının 21.00'de bittiği Fransa veya 18.00'de bittiği İskandinav ülkelerindeki bireyler, bizdekilerden daha az rasyonel olmadığına göre, Türkiye'nin sınırı bu noktaya çekmesindeki mahzur nedir?
Hararetle tartışılıyor ama kimse mahiyete ve öze ilişkin bir argümandan bahsedemiyor. Sadece 'Sınırı neden oraya değil de buraya çektin?' kavgası veriliyor. Lâkin karşı argümanlara baktığınızda, sınır çekme eyleminin bizatihi otoriterlik veya toplumsal mühendislik çabası olduğu iddia edilebiliyor. Aynı sınır gece 02.00'ye çekildiğinde neden otoriter olmuyor da 22.00'a çekildiğinde 'Diktatörlüğe gidiyoruz' yaygarası çıkarılabiliyor?
Çünkü sınırlama yasasını getiren CHP değil, Ak Parti hükümetidir. CHP'li Kadıköy Belediyesi, halktan gelen talep üzerine bunu yaptığında, halkın sesini dinleyen sağduyulu belediye oluyor; Ak Partili herhangi bir belediye yaptığındaysa 'Şeriat geliyor.' Yabancı haber ajansları da kendi devletlerindeki sınırlamaları bilmelerine rağmen okuyucuya, içinde bol bol 'İslâmcı kökenli Ak Parti' ibaresi geçen haber metinleri sunuyor.
Bu topraklarda yaşayan Müslümanların, alkol kullanımını sıfıra indirgemek gibi bir tasavvurları olmamıştır, bundan sonra da olamaz. Ancak devletlerin, Avrupa veya Rusya'da olduğu gibi yumurta kapıya dayanmadan evvel, alkol kullanımının teşvikini sınırlandırması hakkı vardır, olmalıdır.
Vakit kaybı olarak Ahmet Hakan
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu Başkanı'nın kapısından döndürülen Kılıçdaroğlu ve ekibi, yurda döner dönmez Swoboda'yı bile yandaş ilan etmeye kalkmışlardı. Bu acıklı muhalefeti 'Swoboda kömür mü almış ki yandaş olmuş?' diye ti'ye almam, Hakan'ı çok rahatsız etmiş. Belki de 1 Mayıs olayları sırasında, Erdoğan'ı bir toplu katliamcıyla eşitleme garabetinin patenti kendisine ait olduğundan, Kılıçdaroğlu'nun bu sözler üzerine başına gelenlerden suçluluk duyduğundan olabilir. Şimdi de CHP, hazırladığı ama pek de sonuç alamadığı dosyalarıyla ünlenen Kılıçdaroğlu'na yakışır şekilde Swoboda'nın eşi hakkında bir yolsuzluk dosyası hazırlıyormuş.
Nerde yanlış yaptığını bulamadığı için yerinde sayan CHP'ye bu yakışır. Hakan da daha içeriği bile belli olmayan bu dosya hamlesini olumlu bulmuş. 'Madem Swoboda'yı eşi üzerinden vurulacak değerde görüyordunuz, en başta kapısında ne işiniz vardı?' demek işine gelmemiş. Ona da bu yakışır.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019