Hilâl KAPLAN
Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'ustalık' döneminden 'reis'lik dönemine geçti. Cumhurreis olarak dün mazbatasını aldı ve yeminini etti.
En başta zihinlere giydirilen fraklara meydan okuyan bir geçmişten gelmesiyle tutarlı olarak ilk kez frak giymeden yemin eden Cumhurbaşkanı olarak da tarihe geçti.
CHP de son yıllardaki terbiyesiz çıkışlarına birisini daha ekleyerek tarihe geçti.
Erdoğan'ın, Ak Parti Genel Başkanı olarak yaptığı son konuşmasında tüm muhalif kesimleri tokalaşmaya, beyaz bir sayfa açmaya çağırmasına rağmen, CHP'li vekillerin halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanına olduğu kadar halka da saygısızlık edip, Meclis iç tüzük kitapçığını fırlatarak meclisi terk etmesi 'yeni CHP'nin eski Türkiye'de kaldığının göstergesiydi.
Bitmeyen bu kötücül öfke, dinmeyen bu ergen hırçınlığının muhalefeti getirdiği nokta ortada. Ana muhalefet bu kadar pespaye ve patolojik vaka olunca, usülüne ve normlara uygun davrandıkları için MHP ve HDP'yi de kutlamak gerekiyor sanırım.
'Yeni Türkiye', bölücü denilen HDP'nin devlet teamüllerine sahip çıktığı, 'devleti biz kurduk' diye böbürlenen CHP'nin ise onları hiçe saydığı bir yer aynı zamanda.
Türkiye tarihinin en hızlı aktığı günlerden geçip geldik bugüne.
Çarşamba günü Ak Parti'de devir teslim töreni vardı, dün de Çankaya Köşkü'nde...
Danıştay cinayetinden Hrant Dink suikastine, Ceylan Önkol'dan Uludere katliamına çok karanlık hadiselerden geçip gelindi.
Balyoz darbe planlarından e-muhtıralara, kapatma davalarından parti bölme/dizayn etme çabalarına kadar çok mücadelelerden geçip gelindi.
Bir yıl içinde bir toplu kalkışma, bir yargı-emniyet darbesi atlatan Erdoğan hak ettiği makama geldi.
Erdoğan liderliğinde siyasî istikrara ekonomik kalkınmanın eşlik etmesi restorasyon sürecini mümkün kılan ilk etkendi. Ardından kişisel hak ve özgürlüklerin tesisi geldi. Başörtüsü yasaklarının kaldırılması da Kürt meselesinin barışçıl yollardan çözüm yoluna sokulması da 'eski Türkiye'nin arızalarının giderilmesi anlamına geliyordu. Bu sorunlar aşıldıktan sonra, 'paralel yapı' denen millî güvenlik sorunu ortaya çıktı ve mücadele devam ediyor.
Daha kurulalı 13 yıl olan bir parti, bu süreçte beş seçim, iki referandum kazandı. İçinden üç başbakan ve iki cumhurbaşkanı çıkardı. Ancak bu sürecin taçlanması hiç kuşkusuz kaçması için Malezya'dan Sudan'a ülkeler beğenilen, eline kelepçe takmaktan boynuna yağlı urgan geçirmeye kadar her tür darbecinin tehditlerine maruz kalan, evinden çalışma ofisine kadar basılmaya çalışılan bir liderin, halkın oylarıyla devletin başına geçmesidir.
Fakat kayda geçirmek gerekir ki Erdoğan, kurduğu ve 'sevdam' dediği partisine, Türkiye siyasî tarihine şu sözlerle damgasını vurarak veda etti:
'Bu büyük dava, bu kutlu hareket, altını çizerek söylüyorum, mensuplarıyla şereflenmez; tam tersine, mensuplarına şeref verir. 'Ben yoksam, dava da yok' diyenler, daha en baştan kaybetmiş olanlardır. 'Ben olmazsam, dava ilerleyemez' diyen, davanın ruhunu, özünü anlayamamıştır. 'Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir. Ancak benim ismimle şereflenebilir' diyen, kibir tuzağına düşmüştür.'
Otoriterlikten kişi kültlüğüne envai çeşit analiz kasanların, bu ifadeleri nasıl izah edeceğini de merak ediyorum doğrusu.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Her şey güzel olur tabii!
17.06.2019 - Mazlum Başbakanım
27.05.2019 - Sağa sola T.C. yazmakla olsaydı...
6.05.2019 - Kılıçdaroğlu’na YPG için ‘terörist’ dedirttik
1.05.2019 - Havalimanı canavarı, metrobüs sapığı ve diğerleri
29.04.2019 - Papa ve 1915
24.04.2019 - Mundar seçim!
16.04.2019 - Assange’a karakol, Dündar’a saraylar
15.04.2019 - Akdeniz’den geliyorlar
12.04.2019 - Belediyelerde yeni dönem: Koalisyon yönetimi
8.02.2019
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
mehmet mata
Birçoklarının söyleyemediklerini belli temellere dayandırırak dile getirmeni tebrik ederim dayı...Bende üstüne şunu eklemek isterim öncelikle bu ülkede "edep yahu" diye giriş kapısına yazılan medreseler kapatılarak şapka giyilerek alfabe değiştirip 80lik ilim sahiplerini birgünde cahil bırakarak üstüne birde isviçreden medeni fransız yönetim italyan ceza alman ceza uygulamaları hukukundan yamalı bir lastik yapıp medeni olduk dedik. daha yazcam ama karakter sıkıntısı var ülkemde olduğu gibi:))
enes günen
diyelimki üç adam çölde yürüyüşe cıksın velhasıl bunların biri kör biri sağır biride dilsiz, sağır eceliyle oracıkta ölsün. geride kör olanla dilsiz olan kalsın, dilsiz olan köre sağırın öldüğünü bi türlü açıklaması lazım nasıl? bu nedenle yani insan hayatını en iyi düznleyen adillikleri özgürlükleri halkın(bizlerin) anlaması çok güç. temeli çürük olan bina yıkılır... yazın çok güzel sayın nihat abim allah yardımcımız olsun.