Hilâl KAPLAN
Silvan saldırısından önceki aylarda PKK'ya yakın yazarların diline pelesenk olmuş bir argüman vardı. Devletin sadece Abdullah Öcalan'la görüşüp Kandil'le görüşmemesinin büyük bir eksiklik ve stratejik bir hata olduğundan bahsediyorlardı. Sızdırılan PKK-MİT görüşme kaydı devletin PKK'ya mündemiç herkesle görüştüğünü ortaya çıkardı. Daha önemlisi Türkiye halkınınsa masada ulaşılabilecek bir çözüme hazır olduğunu gösterdi. Üstelik PKK'nın döktüğü bunca kana rağmen Bülent Arınç ve Hayati Yazıcı gibi Ak Parti hükümetinin önde gelen iki bakanı müzakerelerin devam edebileceğini söylüyorlar. Bu hakikaten takdire şayan, büyük bir cesaret...
Ankara'daki saldırıyı devletin çözüm için risk alarak girdiği görüşmelere bağlayan Kılıçdaroğlu ise ertesi gün çözümün silahlı mücadeleden geçmediğini söyleyebiliyor. Önümüzde bir dediği diğerini tutmayan bir anamuhalefet lideri ve hâlâ ihanet söylemine sığınan, en büyük marifeti(!) Diyarbekir'e gidip "Ne mutlu Türk'üm diyene" demek olan Devlet Bahçeli var. Böylesi bir ortamda Kürt meselesinin çözümü için Ak Parti'den başka herhangi bir umut yok.
Buna rağmen PKK hâlen en büyük düşmanın Ak Parti olduğu iddiasıyla sivil-asker-polis ayırt etmeden öldürüyor. Tepki alacağını bildiği eylemleri TAK'a havale edip kendini en azından sempatizanları gözünde temize çekmeye uğraşıyor ama bölgede yaşayan herkes, PKK'nın kendinden başka herhangi bir silahlı bir örgütünün onayı olmadan 'iş yapmasına' izin vermeyeceğini biliyor.
PKK'nın Silvan saldırısından itibaren yaptığı eylemlerin hiçbirinin uluslararası dengeler dışında okunamayacağı kanaatindeyim. Murat Karayılan'ın yakalandığı iddiasını müteakip süren uzun sessizliğin ardından ortaya çıkması ve şu anda örgüt adına ön plana çıkan PKK sözcüsünün Suriye kökenli "Bahoz Erdal" kod adlı Fehman Hüseyin olmasını da bu minvalde değerlendiriyorum. Bu noktada devletin Beşar Esed'in düşürülmesi için kara harekatı dışında her tür ihtimali değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira "Suriye sorunu" çözülmeden, "PKK sorunu"nun çözülmesi zor görünüyor.
Ulusal alandaysa PKK ile mücadelenin en etkili yöntemi Kürt meselesine dair yapılacak reformlar olacaktır. Yapılan her reform PKK'nın şiddet kartını oynamasının meşruiyetini sarsacaktır. Yer adlarının iadesi, başta mahkemede kendini savunma hakkı olmak üzere devletin verdiği her tür hizmette Kürtçe'nin (ve dolayısıyla her tür anadilin) kullanılabilmesi, "andımız" denen ucube metnin kaldırılması, Arapça gibi Kürtçe'nin de seçmeli ders olarak okutulabilmesi, vb. adımların her biri alınacak yüz predatordan daha etkili mücadele yöntemleridir. Bu talepler dağdaki 5-6 bin PKK'lının değil, bu topraklarda yaşayan ve çoğunluğu da Ak Parti'ye oy veren milyonlarca Kürdün hakkıdır. PKK'lılar sebebiyle Kürt vatandaşların onyıllardır gasp edilmiş haklarını askıya almak isminde adalet olan bir partiye yakışmaz. Kaldı ki saydığım talepler sadece Kürtleri değil; Laz, Çerkez, Gürcü, Arap ve hatta Türk kökenli vatandaşların da arzu ettiği demokratik adımlardır. Mardin Artuklu Üniversitesi bünyesinde kurulan Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne YÖK'ün nihayet yeşil ışık yakması bu anlamda sevindirici bir gelişmedir.
Devlet zihniyeti bugüne kadar PKK ile mücadelenin eksenini sadece askerî bağlamda çizdi. Artık sadece yeni şeyler söylemenin değil, yeni şeyler yapmanın da vaktidir."PKK ile mücadele"den kastımsa, "son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar" mantığı değil; hak ve özgürlüklerin silahla elde edilebildiği zannını bertaraf etmektir. Ak Parti'nin sözün önünü kapamak isteyenlerle mücadele etmek için sözün önemini hatırlatması bu yeni stratejinin olmazsa olmazıdır. Sözü önemsizleştirmek noktasındaki en büyük engellerden birisiniyse eski devlet zihniyetini yansıtan Terörle Mücadele Kanunu oluşturuyor.
Mevcut yasalarımıza göre dağdan inen bir PKK'lı kimseyi öldürmediğini kanıtladığı takdirde devletin sağladığı aftan faydalanıp ailesinin yanına dönebiliyor. Ancak TMK'ya göre eline hiç silah almamış olan BDP'liler 30-40 yıla çıkan cezalarla yargılanıyorlar. Üstelik şu andaki tutuklu sayısı 3.500'e yaklaşmış durumda. Eline silah almış olanın affedilip, hiç almamış olanın cezaevine yollandığı bir ortamda devlet PKK sempatizanı milyonlarca vatandaşını silahın gereksiz olduğuna nasıl ikna etmeyi düşünüyor? Üstelik BDP'nin Meclis'e dönmesi ihtimali nerdeyse kesinleşmişken artan KCK tutuklamalarıyla belediye başkanları dahil yüzlerce kişinin hapsedilmesi hangi devlet zihniyetine sığar? Ben söyleyeyim: Bu eski devlet zihniyetidir. "Yeni devlet" zihniyetini temsil iddiasıyla halkın yarısının desteğini alan Ak Parti, bu zihniyeti yansıtan yeni bir strateji gütmek zorundadır. Nasıl ki hak ve özgürlüklerin tesisi için silahlı mücadelenin miadı dolmuşsa, PKK ile mücadelede de "tutukla, hapset, öldür" eksenindeki eski stratejinin miadı dolmuştur.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Her şey güzel olur tabii!
17.06.2019 - Mazlum Başbakanım
27.05.2019 - Sağa sola T.C. yazmakla olsaydı...
6.05.2019 - Kılıçdaroğlu’na YPG için ‘terörist’ dedirttik
1.05.2019 - Havalimanı canavarı, metrobüs sapığı ve diğerleri
29.04.2019 - Papa ve 1915
24.04.2019 - Mundar seçim!
16.04.2019 - Assange’a karakol, Dündar’a saraylar
15.04.2019 - Akdeniz’den geliyorlar
12.04.2019 - Belediyelerde yeni dönem: Koalisyon yönetimi
8.02.2019
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Komplo teorileri ile kendinizi ve radikal muslumanlari kandirabilirsiniz de, kandirirsaniz ne olacak? Siyasi islamin istikbalde yeri yok bu dunyada. Bakin bu ulkede zorunlu din dersleri koyuldu okullara. 6 yasinda cocukla evlenmenin kotu birsey olup olmadigi tartisiliyor hala. Kadinlarin calisip calismamasi tartisiliyor. Neden tartisiliyor bunlar? Kuran-i Kerimde oyle yaziyor cunku. Ne var ki artik bu devirde Muslumanlarin coguna da ters geliyor bu mantiksizliklar. Burda en onemli soru sudur: islamda reform yapilacak mi, yapilmayacak mi? Muslumanlar medeniyetten izole olarak yasayabilirler mi bugunun kuculen dunyasinda?