Hilâl KAPLAN
Türkiye'de "solcu Müslüman" kavramı üzerine yoğun bir tartışma yapıldı, yapılıyor. Ancak nedense, Müslümanlar arasında solculuğa nispetle daha yaygın olan "sağcı Müslüman" olma temayülü üzerine pek söz söylenmiyor. Hâlbuki, solculukla İslâm arasında olduğu gibi sağcılıkla (ki sağcılık da solculuk kadar seküler ve Batılı kaynaklardan neşet etmiştir) İslâm arasında da uzlaştırılamayacak farklılıklar mevcut.
Sağcı olmanın gerektirdiği belli kıstaslar vardır. Bunların başında devleti yüceltilmek, devlet aygıtına dair yapılacak her tür değişime kuşkuyla bakmak, "geleneksel değerler" diye adlandırılan bazı dinî ve özellikle de devletçi-milliyetçi değerlere sahip çıkmak gelir. Dinî değerlere sahip çıkmak hususunda Müslüman olmakla çelişen bir şey olmadığı kuşkusuz; ancak bu değerlerin nasıl tanımlandığı ve onlara nasıl sahip çıkıldığı işin İslâm'la çelişen veçhesini oluşturuyor. İzah etmeye çalışalım.
İslâm'dan kategorik olarak devlet karşıtı bir söylem çıkarmak mümkün değil. Ancak Türkiyeli Müslümanların devletle ilişkilenmelerindeki sorun, devlet karşıtı değil, fazlasıyla devlet taraftarı olmalarında yatıyor diyebiliriz. Biraz söylem analizi yapıldığında, Müslüman muhayyilede devletin kimi zaman "şefkat eli"nin uzatan bir "koruyucu baba" kimi zaman hainleri cezalandıran bir "otoriter baba" rolüne büründüğünü görmek mümkün. Ancak her "baba" gibi arada hata da yapabildiği için devlet, son kertede yanlışları göz ardı edilip itaat edilmesi gereken bir varlık olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde sağcı Müslüman prototipini en iyi temsil eden kişilerden biri olduğunu düşündüğüm İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in sözlerinden bir örnek vermek gerekirse:
"Devlet düzendir, devlet hukuktur, devlet hiyerarşidir, devlet mülkiyettir, devlet namustur, devlet özgürlüktür, eğitimdir, sağlıktır; devlet hayatın ta kendisidir."
Bu ifadelerde adaletin mülkün yani devletin temeli olduğuna dair bir emare görebiliyor musunuz? Bilakis, hayat dahil her şeyin temeli yine devlet olarak konumlandırıldığından, itaat edilmesi kaçınılmaz olan totolojik bir devlet anlayışıyla karşı karşıyayız. Devlet böyle tanımlanınca da "devlet bu, döver de sever de" anlayışı da kaçınılmaz oluyor.
Devlet, en azından demokratik devlet, kabaca bir insan topluluğunu o insan topluluğunun seçim ve arzularını kayda alarak yöneten, onlara hizmet eden, bunun karşılığında da vergi toplama hakkı, meşru şiddet tekeli gibi yönetim esaslarını elinde bulunduran bir örgütlenme biçimidir. Yöneten-yönetilen arasındaki hiyerarşi sebebiyle yönetilenler, yönetenler tarafından sıklıkla haksızlığa uğrarlar. Devleti yönetenlerin en büyük görev ve sorumluluğu bu haksızlıkları en aza indirgeyecek bir yapılanmaya gitmek ve denetim mekanizmasını en geniş haliyle uygulamaktır. Siz vatandaşlarının "namus" gibi kutsal gördüğü bir örgütün böylesi bir denetime gitmeye gerek duyacağını düşünüyor musunuz? "Namusuma toz kondurmam" anlayışıyla devletine de toz kondurmayan, meydanlarda yüceliğin sadece Allah'a mahsus olduğunu haykıran sloganlar attıktan sonra söze "yüce devletimiz" diye başlayan siyasal öznelerin ortaya çıkışını biraz da sağcı devlet anlayışının bu kadar içselleştirilmesine borçluyuz.
Yine İdris Naim Şahin'in açıklamaları üzerinden gidersek "Otuz bin profesör var, bini tutuklansa haydi neyse, ama bir kişi için koparılan kıyamet de ne?" açıklamasının Said Nursi'nin "Bir gemide dokuz cani, bir masum bulunsa, yine o gemi hiç bir kanunu adaletle batırılmaz" sözleriyle ya da yine Büşra Ersanlı için "Hangi suçtan, hangi komünizan faaliyetten mahkûm olduğunu, cezaevinde yattığını, akrabalarının kim olduğunu, eniştesinin bu ülkede bir başka faaliyetten tutuklu olduğunu, bir başka sevdanın yolcusu olduğunu araştırırsanız görürsünüz" sözlerinin "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin" ayetiyle nasıl da çeliştiğini göz önünde bulundurmak sağcılığın İslâm'la çeliştiği noktaları görmek bağlamında oldukça önemlidir.
Ezcümle, yüce olanın devlet değil Allah; mülkün temelinin devlet değil adalet olduğuna inananlar için sağcı olmanın Müslüman olmanın önüne geçtiği, İslâm ahlâkıyla bağdaşmadığını teslim etmek gerek. Bu minvalde Müslüman kimliği bilinir olan Ak Parti'nin gittikçe devlet yönetiminde birincil söz sahibi olduğu bugünlerde aradaki farkı ortaya koyan bir temsile ulaşması Türkiyeli Müslümanları da öncelikli olarak ilgilendirmesi ve endişelendirmesi gereken hususların başında geliyor.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019