Hilâl KAPLAN
Memleket üzerine çok puslu bir hava çökmüş durumda. Her ne kadar emniyet-yargı işbirliğinin eseri "MİT krizi"nden gerçekleşecek yasa değişikliği sayesinde çıkılacak olsa da sular durulmuş değil.
Bugüne kadar ulusal veya uluslar arası mecralarda ne zaman Gülen Hareketi'ne dair bir soruyla karşılaşsam, müspet cevaplar verip önyargıları yıkmaya çabalardım. Fakat mevcut durumda cemaatin kendisini bizzat siyasal bir aktör/ taraf olarak sunduğu ve siyasî iradeye ortak olmak amacıyla hareket ettiği izlenimi kamuoyunda oldukça pekişti ne yazık ki... Hatta bu ortak olma arayışı 'fitne'yi ortadan kaldırmaya çalışır gibi görünen yazılarda "iktidarı paylaşalım, mutlu mesut yaşayalım" şeklinde özetlenir bile oldu.
Gülen Hareketi'ne gönül vermiş dostlarımızın ortaya çıkan bu tablo üzerine hassasiyetle eğilmesini dilerim. Zira tutuklu gazeteci Ahmet Şık'ın kitabı "İmamın Ordusu"nun bir yılda yaratamadığı etkiyi son gelişmeler bir haftada yaratmış durumda... [Elbette bu etki, kitabın tezlerinin tamamıyla kanıtlandığı anlamına gelmiyor ancak Nazlı Ilıcak'ın "The Cemaat"indeki tezleri de oldukça sarstığı aşikâr.]
Son bir haftadır Gülen Hareketi'ni temsil ediyor gibi görünen yazarların özellikle sosyal medyada estirdikleri fırtına hem günümüze hem de geleceğe dair oldukça fikir vericiydi. "Fitne"nin olanca hızıyla devam etmesi durumunda, Ak Parti'yi bekleyen karşı-propaganda hamlelerini gözlemlerim üzerinden yazmak ve gelecek için buraya not düşmek istedim.
"Ak Parti, Ergenekon'la uzlaştı" denilebilir: MİT Kanunu'ndaki değişikliğe ek olarak Ceza Muhakemesi Kanunu 250. ve 251. maddelerde yapılması beklenen değişiklikler, özel yetkili savcıların yetkilerini gündeme taşıyacak. Değişikliklerin ne olacağı henüz belirsiz ama nerden bakarsanız bakın, bu yetkilerin biraz "törpüleneceği" seziliyor. Şahsen savcılara açılan nerdeyse sınırsız yetki alanının nereye kadar kısıtlanacağını hayati önemde bulanlardanım. Ancak Ak Parti, Ergenekon ve Balyoz gibi davaların kendisi için hayatî öneme sahip olduğunu bildiğinden sınırlamada "aşırıya gidilmeyeceği" kanaatindeyim. Lakin buna rağmen yapılacak en küçük değişiklikte Ak Parti'nin Ergenekon'a müsamaha tanıdığı, uzlaştığı, çetelerle mücadeleden vazgeçtiği argümanı hızla dolaşıma sokulacak gibi görünüyor.
PKK saldırıları Ak Parti'ye fatura edilmeye çalışılabilir: MİT krizinin yaşandığı ilk günlerde PKK, birkaç ayrı yere saldırı düzenledi. Daha önceki günlerde de saldırılar olmasına rağmen, saldırıların o güne denk getirildiğini ima eden ve cemaate yakın olduğu düşünülen bir isim sosyal medyada "PKK'nın kendi dostlarını koruduğu"nu yazdı. Gözlerime inanamadım ama söylediği aynen buydu. Yani MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş'i alenen "PKK dostu" gibi yansıtmakta beis görülmüyordu.
Ak Parti, PKK ile mücadele siyasetini uzun zamandır sadece askerî/güvenlik boyutuna indirgediğinden "dost-düşman" ekseninde oluşturulan bu dilin yaratılmasındaki başat sorumlulardan birisi. Tam da bu sebeple önümüzdeki süreçte bu savaşkan dilden zarar görmesi muhtemel. "PKK, sosyolojik bir vakıadır ve sosyolojiyi sadece kılıçla alt edemezsiniz" diyen herkesin "PKK dostu" ilan edildiği bir vasatta, Ak Parti'ye de Hakan Fidan'ın kellesini isteyenlere boyun eğmediği ve "PKK-Devlet" görüşmelerini üst perdeden savunduğu için bu suçlayıcı ve tahripkâr dil yöneltilebilir.
"Ak Parti, KCK'ya sahip çıkıyor" yaygarası kopartılabilir: Önümüzdeki süreçte Ak Parti'ye yönelik "psikolojik harp"in köşe taşı olacak argümanın bu olması kuvvetle muhtemel gözüküyor. Ne yazık ki, bizzat Başbakan Erdoğan'ın KCK davasındaki hukuksuzlukları dile getiren yazarlara "KCK'yı sahiplenenler kendilerini gözden geçirsinler" ithamı kendisine döndürülmeye çalışılacak ve Başbakan'ın "kendisini gözden geçirmesi" salık verilecektir. Önümüzdeki süreçte bu keskin dil aşılmaz, daha sağduyulu ve soğukkanlı bir dile dönüş yapılmazsa, bundan en büyük zararı yine Ak Parti'nin alması kaçınılmazdır.
Cemaate "dokunan yanar" mı bilmiyorum ama Kürt Meselesi'ne dokunmayanın yanacağından eminim.
Selahattin Demirtaş'ı kim bilgilendiriyor?
Aslında "kim yönlendiriyor" diye sormak belki daha doğru olurdu. "MİT'i temizleyeceğiz" iddiasıyla meşrulaştırılan ama aslında Hakan Fidan nezdinde Başbakan'ın ve siyasî iktidarın hedef alındığı bu süreçte, BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'tan provokatif açıklamalar geliyor. İlki Uludere Katliamı'nda "vur emrini" Başbakan'ın verdiğine dair soru görünümlü hedef göstermeydi. Ki hatırlarsanız olayın ortaya çıktığı gün hedefe konan yine ilk olarak MİT olmuştu... Ardından Sayın Demirtaş, Serap Eser'in katillerinin MİT'çi olduğunu ileri sürdü. Bence BDP, aynı zamanda barış imkânını hedef alan bu operasyonu doğru okuyamıyor. Bunun en büyük göstergesi mesnedi olmayan mezkûr açıklamalardır. Bugüne kadar kendilerine devletin içinden hiçbir istihbarat verilmeyen BDP'nin, bu bilgilerin kendilerine neden ve hangi amaçla servis edildiğini düşünmesinde fayda var diye düşünüyorum.
Cemil Çiçek'ten açıklama
Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek, dün beni aradı ve bir önceki yazıma dair bir düzeltme yapma ihtiyacı duyduğunu söyledi. Yazıda Cemil Çiçek'in Adalet Bakanı olduğu dönemde, yani kendisi HSYK'ya başkanlık ederken savcı Ferhat Sarıkaya'nın Şemdinli davasından ötürü meslekten ihraç edildiğinden söz ediliyordu. Konuşmamızda Sayın Çiçek, her ne kadar bu karar kendi döneminde alınmış olsa da Adalet Bakanlığı müfettişlerinin hazırladıkları raporda savcı Sarıkaya için "gizliliği ihlal" gibi soruşturma usulüne aykırı durumlardan ötürü "kınama" cezası istediklerini hatırlattı. Ayrıca kendisinin mevzubahis kararın alındığı toplantıya başkanlık etmediğini, kendisini temsilen yer alan bakanlık müsteşarının da oylamada "red" oyu verdiğini belirtti.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019