Hilâl KAPLAN
Bir süredir -zamanlamasını ilginç bulmakla beraber- önemsediğim bir tartışma sürüyor. Çünkü İslâmcılık kavramı ve kendisini İslâmcı olarak tanımlayanların dönüşümü hakkında yapılan münakaşalar, bu ülkede yaşayan Müslümanların gelecek tahayyülünü ve inşasını yakından ilgilendiriyor. Kendisini hiçbir zaman İslâmcı olarak nitelendirmemiş bir Müslüman olarak belki küçük de olsa farklı bir katkı sunabilirim düşüncesiyle tartışamaya katılmayı uygun gördüm.
Her kavram için olduğu gibi 'İslâmcılık neden doğdu ve böylesi bir kavrama neden ihtiyaç duyuldu?' sorusu, meseleye giriş için hayatiyetini korumaktadır. Zira 19. Yüzyıl'dan itibaren, Voltaire'le başlayıp de Tocqueville'den Renan'a kadar pek çok yazarın kitaplarında rastlayabileceğimiz bu kavrama, Müslümanlar kolonyal dönem olarak adlandırılması daha doğru olan Rönesans sonrası zaman diliminde benimseyip sahip çıkmışlardır. Bunda Müslüman kavramındaki bir 'işlev daralması'ndan ziyade modern toplumsal-siyasal düzen karşısındaki bocalamanın ve İslâm'ın ontolojisiyle yüzleşerek cevaplar ortaya koyamamanın etkisi olduğu muhakkaktır.
Müslümanların dinlerini siyasetlerine içkin ve etkin hale getirmek için başvurdukları bu mefhum, aslında dinin siyasete harici olabileceği düşüncesini de zımnen doğrulamıştır. Nitekim dinlerini siyasetlerinden ayrı tutanlar Müslüman, kendileri İslâmcı Müslüman olarak tanımlanmaktadır. Ne ironiktir ki 'Laiklik, din işlerinin devlet işlerinden ayrı olduğu sistemdir' klişesiyle damarlarımıza dek işlenen bir düşünceye cevap vermek istenirken, aslında o düşüncenin bizzat tasdikine yol açılmıştır.
Bu minvalde, Mahçupyan'ın iddia ettiği gibi sekülerleşme ve İslâmcılık birbirinin zıddı olan değil, bilakis birbirlerini tamamlayan süreçlerdir. Dini, siyasî hayatın 'da' bir parçası olarak sunmak, dini özel hayatın bir parçası olarak tanımlamak ve konumlandırmak isteyenlerin elini güçlendirmiştir. Zira böylelikle dinin toplumsalın ve siyasalın bir parçası olmayabileceğine dair bir anlam hasıl olmuştur.
Ali Bulaç'a göre 'İslamcılık, İslam'ın ana referans kaynaklarından hareketle 'yeni' bir insan, toplum, siyaset/devlet ve dünya tasavvurunu, buna bağlı yeni bir sosyal örgütlenme modelini ve evrensel anlamda İslam Birliği'ni hedefleyen entelektüel, ahlaki, toplumsal, ekonomik, politik ve devletler arası harekettir.'
İslâmcı/lık tanımlarına kaçınılmaz olarak mündemiç olan Müslümanın siyasasının, onun varlığından bağımsız/ ayrı bir vakıa olarak konumladırılabilmesi ihtimalidir. Toplumsal-siyasal tüm amellerini İslâm'dan ilham alarak gerçekleştirmek zaten Müslümanların üzerine farzdır. Ancak bu farîzayı 'İslâmcı' sıfatıyla tanımlamak, aslında bu amel anlayışının paranteze alınabilir bir yükümlülük olduğu intibaını uyandırır. Uyandırmakla da kalmaz, her söylemsel oluşum gibi bir takım sonuçlara da yol açar. Bu sonuçlardan en önemlisiyse İslâm'ın düsturlarının toplumsal-siyasal alana hâkim kılınması gayretini marjinalleştirmesidir. Müslümana yük olan bir vazifesinin askıya alınabilir olmasını sağlamasıdır.
Günümüzde 'Müslümanım' demenin karşılığının sadece kelime-i şahadet getirmek olduğunu sanan kayda değer bir kitlenin İslâmcılığı 'uç' bir söylem olarak görmesi bu sonuçların en vahim olanıdır. Ancak hayat içerisinde İslâm'ı hayatının her alanına hakim kılarak yaşamayan Müslümanların olmasının, Kur'an ve Sünnet'in öngördüğü çerçeveden çıkarak bir kavramsallaştırmaya gitme hakkını bize vermediğini düşünüyorum. Belki de Allah'ın inananlar için isim olarak 'Müslüman'ı seçmesinin hikmeti üzerine daha fazla eğilmemiz gerekiyordur.
Son olarak, sekülerleşme bir ideoloji değildir; bir ideolojiden fazlasıdır. Sekülerleşme, hangi ideoloji, tarihsel bağlam ve/veya öznellik karşısına çıkarsa çıksın, onu 'içleyerek' dönüştürüp 'nakavt eden' hegemonik bir sürecin adıdır. Ve bir sorunu çözmenin ilk yolu, önce bir sorun olduğunu kabul etmekten geçer. Sorunun adı İslâmlaşmamaktır, İslâmcılaşmamak değil.
İslâmcılık, muhafazakârlık, dindarlık, vb. yeni mefhumlar üretmek ve tüketmek yerine, Müslüman kavramının azametini Müslümanlara anlatmanın, neden sosyolojik bir kategorinin ötesine işaret ettiğini göstermenin, bizlere emanet edilmiş bu kıymetli ismin arkasında barındırdığı ontoloji, epistemoloji ve aksiyolojiyi idrak edip tavzih etmenin gerekli olduğu kanaatindeyim.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019