Hüseyin GÜLERCE

Hüseyin GÜLERCE
Hüseyin GÜLERCE
Star GAZETESİ Tüm Yazıları
Dink cinayeti, 2007 darbesi…
18.01.2013
2858

 Hrant Dink 6 yıl önce 19 Ocak 2007’de öldürüldü. Dava, ilk mahkeme safhasında, garip bir kararla sonlandı.

Mahkeme, “örgüt var, delil yok” diyerek cinayetin azmettiricisi durumundaki Erhan Tuncel’i beraat ettirdi.  Davanın savcısı, “örgüt de var, delil de var, hem de fazlasıyla…” diyerek itiraz etti. Geçen hafta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, davayla ilgili hazırladığı tebliğnamede, Hrant Dink cinayetinde “örgüt var” dedi.

Tebliğnamede, “Erhan Tuncel’in, Hrant Dink’in öldürülmesi eyleminin planlayıcısı olduğu, Ogün Samast’ı suç işlemeye azmettirdiği, eylemin gerçekleştirilmesinde araç, gereç temin ettiği anlaşıldığı halde beraatine karar verilmesi”nin bozma nedeni yapılması istendi. Ayrıca cinayet mahallinde yapılan görüşmelere ilişkin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kayıtları hakkında bilirkişi raporu aldırılmadan, eksik araştırma sonucu karar verilmesi nedeniyle de bozulma talep edildi. Yine tebliğnamede, olaya ilişkin olarak Akbank Osmanbey Şubesi ile çevredeki mağazalara ait kamera kayıtlarının bulunduğu iddia edilen harddiskler, DVD ve CD’lerin yeniden incelenmesi istendi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu kararı çok önemli. Çünkü Hrant Dink cinayetinde, sanıklarla ilgili dinleme kayıtları imha edilmiş, polisler gerçeğe aykırı tutanak tutmuş, polis; olay yeri, çevre işyerleri ve kaymakamlık kamera görüntüleri ile bazı şüpheli resimleri göndermemiş, Akbank’a ait kameranın harddiski kaybolmuştur. İşin garibi, bu ihmalleri, kasıtları yapanlar, “vatanseverlik, milliyetçilik” bahaneleriyle birileri tarafından korunmuş, korunmaya devam ediyor…

Dink cinayeti, Türkiye’de derin devlet yapılanmasını gözler önüne serecek en önemli suikasttır. Benim kanaatim şudur: Ergenekon denilen yapının üzerindeki derin devlet, yargılama ve tutuklama süreçlerine rağmen gücünü yüzde 80 koruyor. Silahlı Kuvvetler içinde, Emniyet içinde etkileri ve varlıkları devam ediyor. Polislerin, yargı mensuplarının bir kısmının, AK Parti iktidarı döneminde pervasızca hareket etmeleri başka nasıl açıklanabilir? Nasıl olur da, delil karartma, delilleri gizleme ve yok etme büyük bir cüretle yapılabilir? Böylesine bir cesaretin kaynağı nedir?

Bu cinayet, AK Parti’yi bitirme planının en önemli hamlesidir. Bu cinayetle, 2007 yılında düşünülen darbenin düğmesine basılmıştır. Kaos ortamı için ilk işlenen cinayet, 5 Şubat 2006’da Trabzon’da Rahip Santoro’nun öldürülmesidir. Arkasından 17 Mayıs 2006’da Danıştay saldırısı gelmiş, Mustafa Yücel Özbilgin katledilmiştir. 19 Ocak’ta Hrant Dink, 18 Nisan’da Malatya’da Zirve Yayınevi’nde çalışan Hıristiyan misyoneri 3 kişi, boğazları kesilerek öldürülmüştür.

2007’de nasıl bir darbe atlattığımızı şimdi bir MİT raporu, herkesin gözünü açacak şekilde anlatıyor. MİT, 24 Aralık 2012’de, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na Seferberlik Tetkik Kurulu ve Özel Kuvvetler Komutanlığı Muharebe Arama Kurtarma (MAK) ile ilgili 287 sayfalık belgenin yanında Özel Kuvvetler’de görevli bir subay tarafından dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner’e hitaben kaleme alınan ihbar mektuplarını da gönderdi. Bu belgelerde, 2007’de, bir kaos ortamı oluşturmak için boğaz köprülerinin, Bolu Tüneli’nin bombalanması, Anıtkabir’e provokatif saldırı düzenlenmesi öngörülüyor.

Gayrimüslimlere yönelik cinayetlerle, AK Parti, Batı dünyasından dışlanmak istendi. Ardından da kaos ve darbe gelecekti. Dink cinayeti aydınlatılmadan, kimse derin devletle baş edemez…

Not: Usta gazeteci Mehmet Ali Birand’a Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesi ve sevenlerinin başı sağolsun.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar