Mehmet ALTAN

Mehmet ALTAN
Mehmet ALTAN
Tüm Yazıları
Basın Tarihi (7): Simit
27.11.2025
59

asın tarihinin izinde dolanırken 24 Kasım 2013’teki Milliyet Gazetesi’nin manşetindeki simit resmini görmesem konu buralara gelmeyecekti.

Önce simit kelimesinin cemaziyülevvelini merak ettim.

Meğer simit kelimesi Akatça’dan geliyormuş…

Simit kelimesini doğuran Akatça “samadu” kelimesiymiş, “öğütmek” anlamında kullanılırmış.

Arşivler simidin İstanbul’da 1525’ten beri tüketildiğini yazıyor.

Mehmet Altan yazdı – Basın Tarihi (6): Simit
Mehmet Altan yazdı – Basın Tarihi (6): Simit

Üsküdar’daki Şer’iyye Sicili’ne göre, 1593’te simidin ağırlığı ve fiyatı tarihte ilk kez standartlaştırılmış.

17. yüzyıl gezgini Evliya Çelebi, 1630’lu yıllarda İstanbul’da simit satan 70 işletmenin olduğunu yazmış.

Jean Brindesi’nin İstanbul’daki günlük yaşamı resmettiği 19. yüzyılın başlarındaki yağlı boya tablolarında da simitçiler görülüyor.

Warwick Goble de 1906’da İstanbul’daki simitçileri resmetmiş.

Ve belli ki zamanla simit ve çeşitleri Osmanlı İmparatorluğu’nun genelinde popüler bir yiyecek olmuş.

Daha ötesi, yaşamımızın ta göbeğine oturan bir yiyecek haline gelmiş.

Ekonomide bir “kıyas” ölçüsü olurken, eski gazeteciler için de klasik bir beslenme “menüsüne” dönmüş.

Manşetteki simit resminin içine yerleştirilen spotta şunlar yazılıydı:

“İstanbul’da simit fiyatı, yüzde 40’lık zammın ardından 1 lira 40 kuruş olarak belirlendi.

Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanlığı, fiyatın 2011’den beri 1 TL olarak tutulduğunu ama bir süredir susamın yüzde 100, unun yüzde 26 zamlandığını açıkladı.”

Malum, bizdeki siyasal polemikler de çokça çay-simit üzerinden gider.

AKP Genel Başkanı da 2001 krizi döneminde Ecevit’i çay-simit hesabı üzerinden sıkıştırırdı.

Yaptığı hesap şöyleydi:

Bir simit ne kadar? 150 bin
Bir çay ne kadar? 200 bin
Toplam 350 bin
Bir evde kaç kişi var? 5 kişi
5 kere 350 ne yapar? 1 milyon 750 bin

Bu hesap üzerinden hareketle Ecevit hükümetinin Türk halkına 1 simit ve 1 çayı layık görmediği ana fikrine geliyordu.

Çünkü 2001’de asgari ücret 122 milyon 186 bin idi; Erdoğan’ın hesabına göre o aile bir aylık asgari ücretle yaklaşık 70 gün sadece 1 simit ve 1 çay alabilirdi.

İşler o günlere hasret duyulacak hale geldikçe muhalefet dönüp dönüp bu hesabı hatırlatmaya, sosyal medyada da o hesabın videoları dolaşıp durmaya başladı.

Simitin bugün 20 TL olduğunu düşününce pahalılığın hiç değişmediği bir kez daha görülüyordu.

Sadece değişmemekle kalmıyor, süratini de artırıyordu.

26 Kasım 2013 yılı gazetelerinde değişmeyen başka şeyler de vardı.

“25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü’nde 2 ölüm haberi daha geldi” spotuna gözüm takıldı.

“Cinayetin silahı evdeki poşu” başlığının altındaki haberde Diyarbakır’da bir kadının eşi tarafından boğulduğunu gördüm. Sonrasına devam etmedim.

Pahalılık gibi kadına şiddet de bugün maalesef artarak devam ediyor.

Bir “değişmeyenler” konusu da galiba “İcat listesinde sonlardayız” başlığı altında saklıydı.

İç sayfalardaki haberin birinci sayfadaki anonsu şöyleydi:

“Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 17 farklı ülkeden 10 bin 197 kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre en popüler mucit, ampulü icat eden Edison.

Einstein ikinci, Alexandre Graham Bell üçüncü oldu.

Patent alanında en başarılı ülkeler arasında Türkiye son sıralarda.”

Günü gününe tam 12 yıl önceki Türkiye…

Şimdi simit çok daha pahalı…

Kadın cinayetleri çok daha fazla…

Ve çipin hükümdar olduğu dünyada esamemiz okunmuyor…

Ne dünyanın en değerli şirketleri arasında bir şirketimiz, ne de dünyanın en iyi 350 üniversitesi arasında bir üniversitemiz var.

Özetle yuvarlanıp gidiyoruz…

Ama özellikle son zamanlarda hep aşağılara doğru.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar