Mücahit BİLİCİ

Mücahit BİLİCİ
Mücahit BİLİCİ
Tüm Yazıları
Teostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu
7.12.2025
27
Son zamanlarda artan deizm, ateizm, irtidat teşebbüslerinin neden yaygınlaştığı sorusu üzerinde düşünülmesi gereken bir soru. Yeni sorulara eski cevaplar vermekle sorunu çözmek zor. Dinden kaçışın sebebi dünya sevgisi değil, din ve dünya arasında yaşanan kopernik devriminin hesaba katılmaması ve dinden maksadın yenilenememesi.

Bir Cuma namazında imam müminleri ikaz için dünya sevgisinin tehlikelerinden bahsediyor. Dünya için çalışmanın bir tercih ve lüks olduğu eski zamanlardan kalma bu karşıtlık varsayımı, dini teşvik eden vaaz ve nasihat dilinde hakim olmaya devam ediyor. Sanki insanlar dünyayı sevdikleri için dünyaya bulaşıyorlar varsayımı üzerine kurulu bir ikaz. Hala eski kuşak anneler-babalar çocuklarına dünyanın fenasını anlatıp ahirete doğru meyli teşvike çalışıyorlar. Dünyadan dolayı dinden uzağa düştüklerini sanıyorlar. Ama yanılıyorlar. İnsanların dinden dünya için uzaklaştığı varsayımı bugün İslami dindarlığın en büyük yanlış varsayımlarından biri. Peki dinden kaçış neden sanıldığı kadar dünya ile ilgili değil?

Son zamanlarda artan deizm, ateizm, irtidat teşebbüslerinin neden yaygınlaştığı sorusu üzerinde düşünülmesi gereken bir soru. Yeni sorulara eski cevaplar vermekle sorunu çözmek zor. Dinden kaçışın sebebi dünya sevgisi değil, din ve dünya arasında yaşanan kopernik devriminin hesaba katılmaması ve dinden maksadın yenilenememesi. Sanayi çağında tarım, bilgi çağında sanayi diliyle konuşmak elbette bir sorun. Burada herhangi bir çağı matah sayıyor değilim. Ancak mukteza-yı hale mutabakat belağatın kuralıdır. Anlayış ve anlatış konusunda tecdid gerekiyor. Ancak bunu duymak bile istemiyor çoğu dindar insan. Halbuki burada bahse konu olan yenilenme lüzumu ne dinde reform isteyen yüzeysel zihinlerin talep ettiği şeydir, ne de dine dair herşeyi kıpırdayamacak şekilde sabit ve mutlak sayan taassup ehlinin istediği şeydir. Geleneğin bugüne gelmesine müsaade etmek ile modern zamanlarda Müslüman olmak aynı anlama gelebilmeli.

Bugün insanlar eğitim, bireyselleşme, sorgulama gibi faktörlerden dolayı dinle kavgalı hale geliyor. Farklı bir zaman ve zemindeyiz. Yine aynı sebeplerle dinle ilişkisini yenileyip salabet kazanan insanlar da var. Yani burada sorun yeni şartların dinden kopuşa sebep olması değildir. Yeni şartların gerektirdiği bir söylemin geliştirilememesinin dinden kopuşa sebep olmasıdır sorun. Din ve dünya ilişkilerinde bir kalıbrasyon gerekiyor.

Bedeviyetten çıktıkça dinin korku ve ümit ile ifa edilen parça başı iş olmaktan çıkıp hayatın geneline yayılan bir şuurluluk ahlakına dönüşmesi gerekiyor. Tasavvuf bunu uhrevi olarak yaptı. Yani bunu eski dünyada, dünyanın eski halinde yaptı. Eski dilde ve geleneksel şartlarda dünyasız bir dinî hayata takva denirdi. Acaba bugünün takvası farklı olabilir mi? Din hariçten gelen sopalı veya havuçlu bir edep talebi olmaktan ziyade içerden onaylanan bir ahlak olarak tek tek insanlara inmek, onlara kanaat getirtmek zorunda. Buna modern zamanlarda dinin ahlaklaşması lüzumu diyebiliriz.

Peki dünyasız bir din beklentisi nereden geliyor? Hıristiyanlığın aksine İslam, dünya ile barışık bir din idi. Yani dünyadan kaçan bir ruhbaniyeti ve manastırlardaki keşiş hayatını doğru bulmayan bir peygamberin dini. Sahabeler de hayatın içindeydi. Onların dini dünyalı idi. Tasavvufun fazilet amaçlı dünyadan kaçış söylemi ve dünyayı fena ile kötülemesi kafaların karışmasına ve memleketteki İslam anlayışında dünyanın statüsünün gerekmediği kadar Hıristiyanlıktaki gibi bir dünya-inkarına meyletmesine yolaçtı.

Bu durum Müslümanların nispeten serbest olup, kendi manevi hippiliklerini yaşadıkları zamanlar için sorun değildi. Ancak modern çağa girilince, dünya sakınılamaz hale geldi. Dünyanın uhraya/ahirete/öbür dünyaya entegrasyonu tam olarak yapılamadı. Söz ve eylem ikiliği, dindarlık ve sosyal adalet kopukluğu, teslimiyet ve ikna dengesizliği gibi sorunlar giderilemedi. Mehmet Akif gibi bu krizi hisseden modern Müslümanlar, tabiri caiz ise dünyadan kopmuş eski Müslümanları din namına uyandırmaya ve bu dünyaya uğratmaya çalıştılar. Ancak bu proje de yüzeysel bir modernizm ve gelenek kavgası yüzünden akim kaldı. Müslüman siyaseti de dindarlıkta din ve dünya dengesinin daha da bozulmasına katkı yaptı. Ne zühd hayatının dünyadan gafleti, ne de dünyayı ahiretin tarlası yapan modern sahiplenme bu ikiliği aşacak kudrette bir teolojik açılım sunabildi.

Bugün Türkiye’de İslam hariçten sömürgeci Batılıların veya despot Kemalistlerin icbarıyla modernleşme baskısından dolayı modernleşmiyor. O baskıdan kurtuldu. Ancak şimdi kendi organik modernleşmesini (bir talep olarak değil) bir tecrübe olarak yaşıyor. Bu gerçeklik henüz itiraf ve teslim edilmediği için eski tarz dinde salabet ile yeni tarz ihtiyaçlar arasındaki uçurum dindarlığı tehdit etmeye devam ediyor. Dindarların çocukları, deist, ateist ve mürted oluyorlar.

Dinden uzaklaşanlar dünyayı istedikleri için dinden uzaklaşmıyorlar. Dini daha başka şekilde bekledikleri için uzaklaşıyorlar. İkna ve tatmin olmamayı, aldanma veya dünyanın cazibesine kapılma olarak okursak yanılırız. Neden?

Eskiden dünya uğruna çalışılmayı gerektirmeyecek kadar seçmeli ve zorunsuz idi. Geçimden öte dünya ilgisi sadece ve sadece nefis ve hırs ile açıklanabilirdi. Bu yüzden bütün bir din versus dünya (veya dünya ve uhra) ikiliği oluştu. Zamanla bu dünyanın (asıl dünya olan) ahirete engel olmaması istendiği için dünya öcü olarak fotoğrafa dahil edildi. Eskiden dünyaya uğramadan ahirete gitmek mümkündü. Bugün ise dünya meşgalesi keyfi ve nefsanî bir meşgale sayılamaz. Çünkü istenmediği halde mecbur kalınan bir yük olarak var dünya işleri. Kapitalizmde dünya bir istekten değil bir zorunluluktan insanları işgal ediyor. Kasap ve koyun misali, vaaz eden imamlar fazil-et derdinde, dinleyen cemaat geçim ve can derdinde.

Eskiden yokluk ve mahrumiyet otomatik olarak dindarlığı doğururken günümüzde dinden uzaklaşma neticesini veriyor olabilir. Aynı şekilde eskiden zenginlik ve bolluk neredeyse dine bigane kalmaya sabep olurken günümüzde böyle bir durum yok. Dünyayı sevenler dini de seviyor. Bugünün dünyasında tamahkarlık yaptığı için dinden uzaklaşan insan bulmak zordur. Hatta zenginlik ve dünya peşinde olan insanların din ile arası bütün dinlerde gayet iyidir. Arada bir karşıtlıktan ziyade mütemmim cüz ilişkisi oluşmuş: Birinin (din) vesilesiyle öteki (zenginlik) aklanıyor, tezkiye ediliyor. Dünyanın dine entegrasyonu gereğince yapılamayıp din dünyaya yamanınca da riya arttı ve dinin içi boşaldı. Zenginlerin riyakarlığı ile fakirlerin öfkesi arasında sıkışıp kaldı din.

Adaletsiz dindar siyasetçilerden, çıkarcı cemaat ve tarikatlara, çalışanlarına zulmeden iş insanlarına kadar farklı sektörlerde dinin araçsallaşabilmesi, dini ve dindarlığı otomatik bir fazilet olmaktan çıkardı. Eskiden hırs ve tamah için kapitalizm denilen büyük meydan açılmamıştı. Eskiden zenginin taşkınlık ihtimali kadardı hırs. Bugün ise hırs da modern başka alanlar gibi kurumsallık kazanarak devasalaştığı için durum farklı. Dünya bugün başka bir anlama geliyor. Fakirler çalışırken zenginler hacca gidiyor. Hacca gidip dindarlıktan tam puan alabilen hırslı insanların dünya ilgisi onların din ilgisine mani olmuyor. Fakat onların yapıp ettikleri ile sahiplendikleri din arasındaki çelişki onları seyreden insanlar nezdinde tepkiye yolaçıyor. Buna (tabiri caiz görürseniz) dinde vicdan yokluğu diyebiliriz. Modern toplumun kolektif vicdanı ile dini anlayışının (dini anlama biçiminin) uyumlu olması gerekiyor. Dinin endişeleri ile amme vicdanı arasında oluşması gereken senkronizasyon oluşturulamadığı için dine karşı vicdanlarda infial oluşuyor.

Bu infial değişik şekillerde yansıma buluyor: İnsanların bir kısmı dini bir sömürü aracı olarak görmeye başlıyor. Bu indirgemeci ama tamamen haksız da olmayan bakış açısı, eğer dinin toplumsal hayat için önem ve lüzumunu anlamayacak kadar yüzeysel ise tipik olarak din karşıtlığına dönüşüyor. Aynı şekilde dindarların çocukları da aşılamayan bir ukde, çözülemeyen bir çelişki içinde gördükleri dindarlıktan dünya sevgisinden ziyade bir riyadan çıkmak için uzaklaşıyorlar. Din ve dünya dengesi yeniden kurulmadan dinden uzaklaşmaların faturasını dünyaya kesmek eski bir ezberi tekrar etmekten öteye gitmiyor. Dünya değiştiğinde dinin bundan habersiz kalma lüksü yok.Son zamanlarda artan deizm, ateizm, irtidat teşebbüslerinin neden yaygınlaştığı sorusu üzerinde düşünülmesi gereken bir soru. Yeni sorulara eski cevaplar vermekle sorunu çözmek zor. Dinden kaçışın sebebi dünya sevgisi değil, din ve dünya arasında yaşanan kopernik devriminin hesaba katılmaması ve dinden maksadın yenilenememesi.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar