Vahap COŞKUN
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kısa bir süre önce, partisinin grup toplantısında İmralı Cezaevi’ndeki Abdullah Öcalan ile Edirne Cezaevi’ndeki Selahattin Demirtaş arasında bir mücadele olduğunu, Demirtaş’ın en büyük hesabı Öcalan’a vereceğini iddia etmişti. NTV’de katıldığı bir programda da, kendisine bu konu hatırlatıldığında “Öcalan’ın, Demirtaş’ın oradan verdiği mesajlardan rahatsız olduğu ortada bir gerçek” diyerek bu iddiasını sürdürdü. Erdoğan, bu iddianın bir bilgiye dayanıp dayanmağı yolundaki soruya da “Biliyorum ki söylüyorum” cevabını verdi.
Görünen o ki Erdoğan, Öcalan ve Demirtaş arasında bir karşıtlık oluşturmaya dayanan bir siyasi çizgiyi takip edecek. Önümüzdeki günlerde, bu çizgiyi tahkim etmeye dönük bazı adımlar atılabilir. İki noktanın üzerinde durulabilir.
İlki, Öcalan’ın Demirtaş’tan gerçekten rahatsız olup olmadığı ve eğer rahatsızsa bunun neden kaynaklandığıdır. Öcalan ve Demirtaş, Kürt siyaset arenasında iki güçlü aktör; aralarında bir mücadele olması, bir nevi, işin tabiatı. Zaten ikili arasında bazı hususlarda görüş ayrılıklarının olduğu ve gerilimler yaşandığı, daha önce gündeme gelmişti.
Yakın tarihi içine alan bir siyasi okuma yapıldığında, Öcalan’ın üç sebepten ötürü Demirtaş’a dönük bir hoşnutsuzluk beslediği söylenebilir:
a. Çözüm sürecinde Demirtaş’ın oynadığı rol;
b. HDP’nin hâlihazırda Cumhur İttifakı’na mutlak karşıtlık içeren ve Millet İttifakı’na yakın duran pozisyonu ve bu pozisyonun oluşmasında Demirtaş’ın işlevi;
c. Demirtaş’ın Kürt siyaseti içinde etkisi giderek artan bir ağırlık merkezi haline gelmesi.
Erdoğan, bu sebepleri kaşıyor; Öcalan ile Demirtaş arasında, Öcalan’dan yana bir tavır koyuyor. Kürt kamuoyuna, Demirtaş’ın Öcalan’ın yolundan çıktığını ve yanlış yaptığını söylüyor; böylelikle Demirtaş’ın itibarını düşürmeye çalışıyor. Peki, Erdoğan’dan bazen doğrudan bazen ima yoluyla gelen bu mesajlar, Kürt seçmenlere tesir eder mi?
Çok zor; iki nedenden: Birincisi, doğrudan Öcalan’dan bu yönde bir açıklama gelmedikçe, Erdoğan’ın Öcalan tercümesine büyük bir kuşku ve ihtiyatla yaklaşılacak ve pek bir değer atfedilmeyecektir. İkincisi, imkân verilse dahi Öcalan’ın da mevcut şartlar altında, Erdoğan’ın arzusuna uygun bir biçimde direkt Demirtaş’ı hedef alan bir beyanda bulunması ihtimali düşüktür. Öcalan’ın böyle bir adımı, öncelikle onun konumunu zayıflatır.
Demirtaş da HDP de bunun farkında olduğundan Erdoğan’a “Öcalan’ın yerine konuşmayı bırak, avukatlarıyla ve ailesiyle görüşmesine izin ver de ne düşündüğünü Öcalan kendi söylesin” mealinde karşılık verdiler. Erdoğan’ın ise bu aşamada, Öcalan’ın halka hitap edebileceği kapıyı açması da zor; dolayısıyla bu hamleden beklediği neticeye varma şansı çok düşük.
Kürdün sorununu çözmek değil, oyunu almak
Üzerinde durulması gereken ikinci nokta, Erdoğan’ın Öcalan merkezli oyununun Kürt seçmenlerin siyasi tercihlerini değiştirmeye yetip yetmeyeceğidir. Evvela, bugün Kürt meselesi çerçevesinde söylenen her sözün ve atılan her adımın, sorunu çözmek için değil, Kürt seçmenlerin oyunu almak için söylendiğini ve atıldığını belirtmek gerekir. Hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı için geçerlidir bu. Binaenaleyh Erdoğan’ın, Öcalan’ı öne çıkaran söylemi de bu bağlamda değerlendirilmelidir. Öcalan hamlesi ile Erdoğan, kısa vadede bir taşla birkaç kuş vurmak istiyor:
- Öcalan ile görüştüğünü göstererek siyasi duruşlarında Öcalan’ı önceleyen kesimlerin Demirtaş ile olan mesafelerini açmak ve tercihlerini etkilemek istiyor.
- Geçmişte olduğu gibi gelecekte de muhalefetten daha fazla risk alabileceğini ifade ediyor. Böylece Kürt meselesi çözülecekse bunu ancak kendisinin çözebileceği algısını güçlendirmeye çalışıyor. Kürt seçmene “titrek bir muhalefet” ile yol alınmayacağını, kararlı ve güçlü bir liderlikle sonuca ulaşmanın daha kolay olduğunu anlatıyor.
- Kürt meselesinde zaten kırılgan bir yapısı olan Millet İttifakı’nı sarsmak istiyor. Elindeki kartları açarak her bir muhalefet partisinin farklı pozisyonlarını açığa çıkartmayı ve Milet İttifakı içinde bugüne kadar iyi kötü kurulmuş olan hassas dengeyi bozmayı planlıyor. Nitekim Akşener ve İYİ Parti’nin çözüm sürecine toptan karşı çıkmalarında olduğu gibi, bu plan bazen çok iyi işliyor. Muhalefetten mutlak bir çözüm karşıtlığı yükseldiğinde, Kürt seçmenlerin muhalefete duydukları güvensizliği perçinliyor.
Bu yönüyle bakıldığında, Kürt meselesinde halen çözüm süreci eşiğine gelmemiş bir muhalefete karşı Erdoğan’ın eli çok daha güçlü. Bazı muhalefet partileri için HDP ile görüşmek bile kabul edilemezken, Erdoğan için Öcalan ile görüşmek bir sorun teşkil etmiyor, görüştüğünü ve görüşebileceğini gösteriyor, seçmenini buna ikna edebiliyor. Mamafih, Erdoğan’ın da iki büyük handikapı var.
Birincisi, yekpare bir HDP seçmeni yok; HDP heterojen bir seçmen kitlesine sahip ve Öcalan da artık HDP seçmeni üzerinde eskisi kadar etkili değil. Evet, Öcalan’ın hâlâ bir koz olduğu doğru ama bütün oyunu değiştirecek güçte bir koz olduğu da söylenemez. HDP seçmenlerinin oyu, ne Öcalan’a ne de başka bir siyasi aktöre ipotek edilebilir.
İkincisi, hızla değişen bir Kürt sosyolojisi var ve Erdoğan, 2015’ten beri izlediği siyaset ve kurduğu ortaklıklarla değişen bu sosyolojinin taleplerinin tam zıddını temsil ediyor. HDP seçmenlerinde AK Parti’den uzaklaşma anlamında yapısal bir dönüşüm yaşanıyor. Salt bazı siyasi ayak oyunlarıyla bu dönüşüme tersine çevirmenin olanağı yok.
AK Parti, bir vakitler HDP seçmeninin ikinci partisiydi; şimdi ise AK Parti bu seçmenlerin kahir ekseriyetinin keskin karşıtlık beslediği bir kimlik edindi. Öcalan ve Demirtaş arasında bir ikiliğin olması, AK Parti’nin bu ikiliği büyütmesi ve Öcalan safında bu mücadeleye dâhil olması, AK Parti’nin seçmen nezdindeki kimliğinde bir değişim yaratmaz.
Hülasa Beştepe’de yapılan hesabın, seçim Pazar’ına uyması ve sandıktan çıkması kolay değil.
Vahap Coşkun, PolitikYol, 30 Ocak 2022.
https://www.politikyol.com/bestepedeki-hesap-sandiga-uyar-mi/
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025