Vahap COŞKUN
31 Mart 2004 yerel seçimlerinde CHP büyük bir başarı elde etti. Hüsranla neticelenen Altılı Masa tecrübesinden gerekli dersleri çıkaran CHP, seçimlere tek başına girdi ve AK Parti ile MHP’den oluşan iktidar ittifakına ağır bir yenilgi tattırdı. Bilhassa Ankara ve İstanbul’da parlak bir seçim zaferine imza attı, 14 büyükşehir belediyesini kazandı ve yerelde iktidarın mührünü eline aldı. Artık Türkiye nüfusunun çok büyük bir kısmı, yerelde CHP belediyelerince yönetiliyordu.
Aslında 2019’da da benzer bir tablo oluşmuştu. O zaman da CHP, yerel seçimlerden muzaffer çıkmıştı. Ancak 2024’ü 2019’dan farklı kılan iki önemli hususun altı çizilebilir. Birincisi, CHP’nin seçimlere 2019’da ittifakla ama 2024’te kendi başına girmesidir. Dolayısıyla 2019’daki galibiyetin ortakları varken, 2024’teki galibiyetin tek sahibi CHP’dir.
İkincisi, CHP’nin 2024’te, yaklaşık yarım asır sonra ilk defa bir seçimi birinci parti olarak bitirmesidir. 2019’da CHP birçok belediyeyi almıştı ama birinci parti olamamıştı. 2024’te ise ilk kez bir seçimde AK Parti’yi geride bıraktı ve seçimi -artık çıkmayı neredeyse unuttuğu- birinci basamakta tamamladı.
Gerek galibiyetin tek başına alınması ve gerek birinci parti olunması, CHP’yi psikolojik olarak, 2019 ile mukayese edilemeyecek ölçüde, güçlendirdi. Zira bu iki faktör, üzerinde siyaset yapılan zemini değiştirdi. AK Parti kendi tarihinde bir ilki yaşadı, CHP’nin gerisine düştü. Böylece AK Parti’nin bir sonraki büyük maçı kaybetme ve CHP’nin de bu maçı kazanma ihtimali, daha önce hiç olmadığı kadar, ulaşılabilir bir ihtimale dönüştü.
CHP’nin karşısında artık her yarışı önde götüren ve ne yaparsa yapsın ipi önde göğüsleyen bir AK Parti yok; aksine bugün kaybeden ve yarın da kaybetme olasılığı güçlenen bir AK Parti var. Bunun hiç olmadığı kadar elle tutulur gözle görülür hale gelmesi, CHP’nin tavanını ve tabanını rahatlattı, umutlarını büyüttü ve heveslendirdi. Son derece doğal bu; çünkü siyasette psikoloji az buz bir şey değildir; siyasetçilerin hem tarzını hem de direncini etkiler.
Aktör yokluğu ve aktör bolluğu
CHP’yi AK Parti’ye nazaran avantajlı kılan bir durumdan daha bahsedilebilir. Hâlihazırda AK Parti’de, liderlik özellikleriyle temayüz eden, Erdoğan’ın dışında bir aktör bulunmuyor. AK Parti, Erdoğan sonrasını konuşmak ya da planlamak bir yana düşünmekten bile imtina eden bir ruh hali içinde. Bir aktör sıkıntısı çeken AK Parti’de bütün yatırım -hep olduğu gibi- tek bir karta yapılıyor. Fakat o kartın da piyasa değeri eskisi kadar yüksek değil.
Buna mukabil CHP’de iki (İmamoğlu ve Yavaş), biraz zorlarsanız üç isim (Özel) var. İddialı aktörlerin sayısının çok olması, son Kurultay’da yaşandığı gibi, bazı ciddi riskler taşısa ve sorunlara yol açsa da, nihayetinde partiye bir dinamizm de kazandırıyor. Kaldı ki İmamoğlu ve Yavaş, geleneksel CHP’li olarak ambalajlanmaya da müsait değiller. Yerlilikte ve millilikte AK Parti’den aşağı kalır yanları yok. Ayrıca CHP tabanının dışındaki kesimlere de dokunma ve onlara hitap etme kabiliyetine de sahipler.
O nedenle AK Parti’nin alışılageldik mücadele yöntemleri, bu isimlere işlemiyor. Nitekim son seçimde Ankara’da Yavaş, rakibini ikiye katladı. İstanbul’da da İmamoğlu kapanması zor bir fark yarattı. Bu manzara, AK Parti’nin bilindik propagandalarının klasik CHP’liler karşısında iş görebildiğini ama Yavaş ve İmamoğlu karşısında aciz kaldığını gösteriyor.
Tarihi buzları kırmak
Hülasa CHP, iktidar olmak adına, 2024’te yakın tarihinin en büyük fırsatını yakaladı. Ancak bu fırsat ciddi bir sorumluluk da yüklüyor. Doğrusu CHP, seçimin ardından bu sorumluluğunu gözeterek hareket etti. Mesela, seçim başarısını sadece CHP seçmenlerine değil iktidarın politikalarından rahatsız olan herkesin hanesine yazdı. Kutuplaşmayı dindirmek için iktidar ile müzakere etmeye hazır olduğunu bildirdi. İktidara namzet bir partinin yapması gerektiği gibi elden geldiğince açık ve kapsayıcı bir dil kurmaya çalıştı.
Lakin bu müspet gelişmeyi sürdüremedi. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” çıkışı yapan teğmenler ve verdiği bir sokak röportajından sonra tutuklanan Dilruba Kayserilioğlu vakalarında, CHP’nin çok hızlı bir şekilde eski kodlarına dönebildiği ve kapsayıcı bir siyasetin rotasından çıkabildiği müşahede edildi. Zannımca bunun başlıca iki sebebi var:
Sebeplerden ilki, CHP tabanındaki sertliktir. CHP’nin çok sert bir tabanı var ve hem iktidara hem de destekçilerine yönelik büyük bir öfke bu tabana egemen. Tabanın sertliği, CHP’nin kritik bazı meselelerde makul tepkiler vermesini engelliyor. Parti yönetimi tabanını hoş tutmak için dilini çatallaştırıyor ve böylece CHP, sözüm ona şikâyetçi göründüğü, kutuplaştırma değirmenine su taşımaktan geri kalmıyor.
Hakkını teslim edelim: Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasından sonra CHP, o güne kadar takip edilen yolun kendilerini menzile ulaştırmayacağını kabul etti ve bir siyaset değişikliğine gitti. 2019 seçimlerinin ardından bu yöndeki arayış ve çabalar daha da yoğunlaştı. Gaye, CHP’nin siyaset sahasını genişletmek ve CHP ile bazı toplumsal kesimler arasındaki tarihi buzları kırmaktı.
Ancak CHP’nin tavanı, tabanını bu değişimin gerekliliğine tam anlamıyla ikna edemedi. Bu da iki taraflı sorun yarattı. Bir taraftan tabanındaki dirençten ötürü CHP, bu değişimin icap ettirdiği adımları derinleştiremedi ve hep yüzeyde kaldı. Misal, Kemalizm’i de içeren kapsamlı bir zihniyet dönüşümünü konuşmak kısmet olmadı. O nedenle hâlâ her problemin çözümü, bir altın çağ olarak resmedilen 1930’larda aranabiliyor.
Diğer taraftan, değişimin sathiliğinden ötürü CHP ile ulaşmak istediği kimlikler arasında inandırıcılık noktasında büyük bir boşluk meydana geldi. CHP’yi destekleyen medyanın yayınlarında ve gündelik hayatta CHP taraftarlarının bir kısmının davranışlarında eski kalıpların tekrar etmesi, CHP’deki dönüşümün gerçekliğine dair ciddi şüpheler oluşturdu.
Siyaset, aktivizm değil
İkinci sebep, ilkiyle bağlantılı olarak, aktivizm ile siyasetin karıştırılmasıdır. CHP’de karşı mahallede ne olup bittiğiyle ilgilenmeyen ama kendi mahallesinin yüreğini soğutmak için laf sokuşturmayı, eylem koymayı siyaset yapmak zanneden güçlü bir damar var. Büyük laflar etmek, ezberlenmiş sloganları atmak, herhangi bir toplumsal kesime gerçek anlamda dokunmayan mitingler düzenlemek, sadece kendi yandaşlarına hitap eden toplantılarda bir araya gelmek, vesaire… Bunlar siyaset yapmak için yeterli sayılıyor.
Oysa -aktivizmi içeren bir yönü olsa da- siyaset aktivizm değil. Daha fazla aktivizm, ruhları okşayabilir ve daha kolay gelebilir ama CHP’yi bir yere götürmez. CHP’nin daha fazla aktivizme değil, seçmenlere ülkeyi daha iyi yönetebileceğine dair bir güven telkin etmeye ihtiyacı var. Keza halkın müşteki olduğu meseleleri dile getirmek yetmez, onu herkes yapıyor zaten. CHP’nin bu sorunların nasıl aşılacağını göstermesi, bir yol haritası oluşturması ve oyuna talip olduklarını buna inandırması gerekiyor.
Velhasıl, sert taban ve aktivizme meyyal olma, CHP’nin iki büyük marazı olarak öne çıkıyor. İktidara giden yolu kısaltması, CHP’nin bunların üstesinden gelmesine, yani tabanını dönüştürmeye ve siyasete odaklanmasına bağlı.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları




















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025