Vahap COŞKUN
Diyarbakır’da faaliyet gösteren DİTAM (Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi), “Tigris Diyalogları” başlığı altında bir toplantı serisi başlattı. Serinin ilk konuğu, BDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş’tı. İkinci konuk ise Adalet Bakanı Sadullah Ergin olacak. Uzun süren ve verimli geçen bu ilk toplantıda Demirtaş, sürecin gidişatına ve geleceğine dair önemli açıklamalarda bulundu.
Demirtaş, Ocak ayından beri devam eden devlet-Öcalan ve BDP-Öcalan görüşmelerinin son derece önemli olduğunu vurgulayarak başladı konuşmasına. Muhatabı doğru belirlemek ve bir masa etrafında konuşmaya başlamak değerli bir kazanımdı. Diyalogu sürdürmek ve derinleştirmek lazımdı; herkes bu süreci sahiplenmeliydi. Çünkü diyalogun bitmesinin ve masanın ortadan kalkmasının ne türlü sonuçlara yol açacağı, Oslo Görüşmeleri’nin sonrasında tecrübe edilmişti. Bir daha böyle büyük bir felakete meydan verilmemesi için herkes sürecin ilerlemesi yönünde katkı sunmaya gayret etmeliydi.
“Newroz Bildirisi, ortak mutabakatı yansıtır”
“Newroz Bildirisi”nin sadece Öcalan’ın düşüncelerini yansıtan bir metin olmadığını söyledi Demirtaş. Öcalan, Adalet Bakanlığı’na bağlı bir cezaevinde kalıyordu, mektubu kendi el yazısıyla kaleme almış, mektup Bakanlık yetkilileri tarafından BDP’ye iletilmişti. Mektubun her satırı üzerinde durulmuştu, dolayısıyla mektup sadece Öcalan’ın fikirlerini değil, devlet ile Öcalan arasındaki ortak mutabakatı yansıtıyordu. Taraflar uzlaşmaya varmışlar, ortaya bu metin çıkmıştı.
Sürecin bugün geldiği noktaya ilişkin iki önemli tespit yaptı Demirtaş: İlkin, hükümetin yaptığı önemliydi; bir siyasi risk üstlenmişti. Ama süreç doğruydu, akılcıydı, ahlakiydi. Bu sebeple vicdani olan hiç kimse hükümeti Öcalan ile görüştüğü ve süreci yürüttüğü için eleştiremezdi. Başbakan’ın süreci sahiplenmesi ve her çevreden destek istemesi de anlamlıydı.
İkincisi, bu süreçte, başta taraflar olmak üzere hiç kimse kayıpta değildi. Zarar gören kimse olmamıştı. Bir yıldır can kaybının olmaması son derece değerliydi; sürece güç ve meşruiyet katmıştı. Elbette daha iyi olabilirdi, daha hızlı yol alınabilir, daha fazla mesafe kat edilebilirdi. Bu bir yıllık zaman zarfı içinde müzakerenin zemini hazırlanmış, taraflar birbirlerine daha iyi tanıma fırsatı bulmuşlardı. Bu nedenle yapılan tüm görüşmeleri bir artı olarak değerlendirmek gerekirdi.
Gelinen aşamada artık sürecin müzakereye, derinlikli bir müzakereye, evirilmesi gerekiyordu Demirtaş’a göre. Salt vaatlerle ilerleme kaydetmek artık imkansızdı. Bunun yerine olabildiğince açık bir müzakere dönemine geçilmesi lazımdı. Müzakere için dikkat edilmesi gereken öncelikli iki konu vardı: Biri, kullanılan dildi. Tarafalar muhataplarına karşı saygılı bir dil kullanmalıydı. Öcalan’ı öcüleştiren, kamuoyundaki önyargıları keskinleştiren sıfatlardan (bölücü başı, terörist başı, bebek katili, vs.) kaçınılmalıydı.
“Boş havuzda yüzemem”
Diğer şart ise, Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesiydi. Demirtaş, devletin, PKK’nin tüm yapılanması üzerinde en önemli aktörün Öcalan olduğunu ve Öcalan ile konuştukça netice alındığını gördüğünü belirtti. Bu halde doğru olan, Öcalan’ın daha fazla inisiyatif almasını sağlayacak koşulları yaratmaktı. Bir görüşmede Öcalan’ın kendilerine koşullarını düzeltilmesi gereğini şu sözlerle aktardığını söyledi:
“Devlet bana ‘PKK’yi dağdan indir’ diyor. PKK’yi dağdan indirmeye hazırım. Bunu yapabilirim. Ama bunun için onlarla temas kurmama, onları etkilemem ve ikna etmem lazım. Boş bir havuzda yüzemem. Havuzu su ile doldursunlar, nasıl yüzeceğimi görürler.”
Bu bağlamda Demirtaş, Öcalan’ın dış dünya ile temasının çok mühim olduğunun altını çizdi. Öcalan’ın medya temsilcileri ve akil insanlarla görüşme olanaklarının yaratılması ve böylelikle Öcalan’ın mesajlarını doğrudan kamuoyuna aktarması gerektiğini bildirdi. Demirtaş’a göre bu noktada hükümetten bu gelen sinyaller olumluydu ama tüm bunların gerçekleşip gerçekleşmeyeceği zaman içinde görülecekti.
Demirtaş, Kürt meselesini salt siyasi ve teknik bir sorun olarak görmediklerini, temelde insani bir sorun olarak gördüklerini vurguladı. “Tek bir insanımız kaybedersek dahi, çok şey kaybetmiş oluruz, çok büyük bir acıya boğulmuş oluruz. Bu nedenle sürecin devamından, masanın orta yerde durmasından başka bir seçeneğe yoğunlaşmamız gerekiyor” diyen Demirtaş, çözüm yeni bir eşitlik ve özgürlük hukukunu gerektiriyordu. Tüm hak ve özgürlükleri güvence altına alacak ve bu topraklar üzerinde yaşayan herkesi eşit kılacak bir hukuk düzeni çözümün anahtarı olabilirdi. “Ortak bir gelecek üreteceğiz. Bunun için konuşmak ve tartışmak istiyoruz. Ben bir çözüm bulacağımıza inanıyorum.”
“Bu masa devrilmemeli”
Demirtaş’ı dinlerken iki noktayı düşündüm: Birincisi, Demirtaş’ın çok net konuşmasıydı. Alttan almadı, ama provoke de etmedi, sürece ve çözüme ilişkin ne düşündüklerini sakin sakin ve tane tane anlattı. Mesela, sorunun çözümünde ayrılmanın da bir seçenek olduğunu ve Kürtlerin dilerlerse bağımsız bir devlet kurmaya haklarının bulunduğunu, ama kendilerinin tercihlerini Türkiye ile birlikte yaşamaktan yana kullandıklarını söyledi. Bazı çevrelerin ulus-devletten vazgeçmelerinin bir “geri adım” olarak nitelendirdiğini, fakat bunun gerçekte bir “ileri adım” olduğunu, Kürtlerin farklı yönetim pratikleri geliştirebileceklerini ifade etti.
İkincisi, sürece dair bugüne kadar yapılmış en pozitif konuşmasını yaptı Demirtaş. Sürecin aktörlerini elden geldiğince objektif değerlendirdi, eksilerini ve artılarını ortaya koydu, yapılması lazım gelenleri sıraladı. Ama temelde herkese düşen en önemli sorumluluğun süreci sürdürmek olduğuna işaret etti. “Ne yaparsak yapalım, sonunda gelip oturacağımız yer masadır; bu nedenle bu masa kesinlikle devrilmemeli” diyen Demirtaş’a göre, AKP’nin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesi durumunda bile BDP siyasi mekanizmaları öne çıkarmalı, AKP’yi siyaseten zorlamalı ve sürecin devamını sağlamalıydı.
Bir husus giderek daha açık belli ediyor kendini: Süreç, zaman içinde kendi dinamiklerini yaratıyor ve siyasilerin hareket alanını artırıyor. Bu da bizi barışa daha fazla yaklaştırıyor; bu nedenle süreci gözümüz gibi korumalıyız.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları


































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025