Vahap COŞKUN
Karl Raimund Popper, 1902’de Viyana’da doğar. Babası, Immanuel Kant, Wilhem von Humboldt ve John Stuart Mill’den etkilenen liberal bir avukattır. Lâkin o önceleri Marksizme meyleder. Daha 15-16 yaşındayken Avusturya Komünist Partisi’nin çalışmalarına katılır.
Ülkesinin içinde bulunduğu feci iktisadi durumdan duyduğu rahatsızlık ve heyecan onu partiye itse de bazı konularda kafası karışır. Mesela “devrimden sonra gelecek cennet” hakkında bazı kuşkular taşır. Parti üyelerinin “sınıf düşmanlarına” karşı beslediği canice düşünceler onu tedirgin eder. Parti bütünlüğü ve parti disiplini adına yapılan kimi işler, yanlışların eleştirilmemesi ve teşhir edilmemesi, onda kişiliğini kurban ettiği hissini uyandırır.
17 yaşındayken başından trajik bir olay geçer. Temmuz 1919’da partinin desteklediği silahsız genç yoldaşlarının gösterisine polis ateş açar. Sekiz genç hayatını kaybeder. Arkadaşlarının ölümü Popper’de derin bir sorgulamaya yol açar:
“Polisin tavrına karşı hiddete kapılmıştım, ama kendime karşı da. Çünkü sadece gösteriye katılmakla kalmamış, parti tarafından desteklenmesine de razı olmuştum. Belki başkalarını da cesaretlendirmiştim. Hattâ belki bunlardan bazıları ölenler arasındaydı. Ne için ölmüşlerdi? Kendimi onlara karşı sorumlu hissediyordum ve vardığım sonuç şuydu: Kendi yaşamımı ideallerim için ortaya koyma hakkım vardı. Ama başkalarını, hayatlarını benim ideallerim uğruna, hele ki doğruluğundan kuşkulanmanın mümkün olduğu Marksizm gibi bir kuram uğruna, riske atmaya cesaretlendirme hakkım kesinlikle yoktu” (s. 245).
“Marksizmin fare kapanı”
Sarsılmış bir şekilde parti merkezine döner ama orada farklı bir havayla karşılaşır. “Devrim böyle kurbanları gerektiriyormuş, bunlar kaçınılmazmış. Ayrıca bu bir ilerleme anlamına gelirmiş, çünkü işçileri polise karşı daha da kızdırarak sınıf düşmanının bilincine varmalarını sağlarmış…”
Esen bu kuru rüzgâr onu derinden yaralar ve kendi ifadesiyle “Marksist ideolojinin fare kapanını” erken fark etmesini sağlar. Bir daha asla partiye uğramaz; fare kapanından kıl payı kurtulmuş ve Marksizme tamamen sırtını dönmüştür.
1918’den sonra on yıl boyunca Viyana Üniversitesi’nde öğrenim görür. Arkadaşlarının kaybıyla ruhunda açılan yara siyasete olan ilgisini azaltır; daha çok doğa, doğa bilimleri ve bilgi kuramı üzerine eğilir. Siyasete ancak bir “vatandaş” ve bir “demokrat” kadar alâka duyar.
Fakat 1930’lardan itibaren Hitler’in Almanya’da önüne geleni devirecek denli güç kazanmaya başlaması, onu demokrasi teorisi üzerinde daha çok düşünmeye iter. Naziler, Avusturya’yı işgal etmeden önce Yeni Zelanda’ya göçer.
1938’de, Hitler’in Avusturya’ya girmesinden sonra “Açık Toplum ve Düşmanları”nı yazmaya başlar. 1945’te yayınlanan kitapta Nazilerden tek kelimeyle bile olsa bahsetmez, ama aslında kitabı Hitler’e karşı savaşa kişisel katkı düşüncesiyle kaleme almıştır. Ortaya bir demokrasi kuramı koyan kitap, eski ve yeni düşmanlarına karşı demokrasinin güçlü bir savunusunu yapar. Etkili söyleşilerle kamuoyuna tanıtılmasına ve iyi bir dağıtım ağıyla okuyucuyla buluşmasına rağmen kitap önceleri “Marksizmin zafer geçidini etkilemede yetersiz” görünür, ama zamanla demokratların temel başvuru kaynağı haline gelir.
Kara delik
Popper’in Marksizme karşıtlığı keskindir. “Son derece küstah” bulduğu bu kuramın, tarihin ve toplumsal yaşamın gerçekleriyle çeliştiğini söyler. Marksizm, teorik yanılgılarını irili ufaklı birçok yalanla hasıraltı eden, yalanı şiddetle destekleyen ve gaddarca güç kullanarak sürdürmeye çalışan bir ideolojidir. Ölümünün sebebi de budur; kuramsal verimsizlik gerçek ile yalan arasındaki farkı kaybettirmiş ve kendi yarattığı kara delik Marksizmi yutmuştur.
1992’de yaptığı bir konuşmada, Marksizmin 1989’da Doğu Bloku’nun çökmesiyle değil uzun zaman önce öldüğünü, ancak bunun takipçilerinin olmayacağı anlamına gelmeyeceğini belirtir. “Yine korkarım hem Doğu’da hem de Batı’da milyonlarca Marksist ona sarılacak. Tıpkı şimdiye kadar yaptıkları gibi, gerçek dünyada ne olursa olsun. Olguları yok sayabilirsiniz ya da açıkladığınızı sanarak unutabilirsiniz” (s.239).
Popper, Marksizmin sayısız hatâ içerdiğine işaret etse de iki noktaya özel bir önem verir. Birincisi, Marksist tarih yorumudur. Marx ve Engels’e dayanan “maddeci tarih anlayışının,” tarihin belli bir doğrultuda akacağına, tek bir amaç taşıdığına ve sosyalizmin zaferinin tarihsel olarak zorunlu olduğuna dair görüşünü hem aklî hem de ahlâkî açıdan kabul edilemez bulur. Hele buna bir de “bilimsel” kılıfının giydirilmesi ayrı bir faciadır.
Zira ona göre “Geçmiş’in gerçekte nasıl olduysa öyle bir tarihi olamaz. Sadece tarihsel yorumlar olabilir, bunlarınsa hiçbiri nihai değildir; her neslin kendi yorumlarını yaratma hakkı vardır” (s. 149).
Her bir tarihsel yorum bir gereksinime karşılık gelir, karşı karşıya olunan somut sorunlarla ve kararlarla şekillenir. Bunun yerine, bir tarih yorumunun bütün insan yaşamının özünü, gizemini, geçmişini ve geleceğini kavradığını, “insanın geçmeye yazgılı olduğu yolu” bilebileceğini söylemenin iler tutar bir tarafı bulunmaz.
“Tarihin anlamı yoktur”
Birçok insanın anladığı anlamda somut bir insanlık tarihi -bütün insanların tarihi- olmadığından, “dünya tarihinin anlamı yoktur” (s. 150). Tarihin kendisinin ne bir yasası ne bir hedefi ne de bir anlamı vardır. Bu nedenle tarihe “zorunluluk” değil “sorumluluk” penceresinden bakmayı önerir. Evet, tarih ne bir hedefe ne de bir anlama sahiptir, ama biz ona her ikisini de vermek için çalışabiliriz. Milyarlarca olasılık altında yarının ne olacağını hiçbirimiz bilemeyiz, fakat yarının bugünden daha iyi olması için gayret sarf edebiliriz.
“Tarih bugünle biter. Ondan ders çıkarabiliriz; ancak gelecek kesinlikle geçmişin bir uzantısı, bir çıkarsama değildir. Gelecek henüz yoktur, bizim büyük sorumluluğumuz da burada yatar; geleceği etkileyerek onun daha iyi olması için her şeyi yapma sorumluluğumuz” (s. 247).
İnsan olarak yapmamız gereken budur; eğer bunun yerine “peygambervari hedefler” peşinde koşar ve ideolojimize “dinsel kehanetler” yüklersek hüsrana uğramamız kaçınılmazdır. Bu meyanda geleceğe ilişkin doğru bir yaklaşım için sorunun değiştirilmesini ve “Ne gelecek?” sorusuna değil “Ne yapmalıyız?” sorusuna odaklanılmasını tavsiye eder.
“Geleceğe, geçmiş ve bugünün bir uzantısı gibi değil çok farklı yaklaşmamız yolunda ahlâksal bir yükümlülüğümüz vardır. Açık olan, gelecek öngörülemez ve ahlâksal olarak çok farklı olasılıklar içermektedir. Bu nedenle de temel yaklaşımımız ‘Ne gelecek?’ sorusu tarafından değil, ‘Belki dünyayı birazcık olsun daha iyi bir yer haline getirmek için, hatta gerçekten bir şeyleri düzeltebilecek olsak ve gelecek kuşakların her şeyi yine kötüleştireceğini bilsek bile, ne yapmalıyız?’ sorusu tarafından belirlenmelidir” (s. 216-217).
“Diktatörlük ahlaksal olarak kötüdür”
Marksizme karşıtlığının ikinci temel nedeni, bu ideolojinin politik özgürlüğe düşman olmasıdır. O, bütün diktatörlükler gibi politik özgürlüğü ortadan kaldıran ve “güçlü bir ideoloji ve bitmez tükenmez bir yalan cephaneliğini temel alan acımasız Marksist diktatörlüğü” de ahlâk dışı bulur.
“Diktatörlük ahlâksal olarak kötüdür, çünkü vatandaşlarını, bile bile ve vicdanlarını sızlayarak, ahlâksal inanışlarına rağmen, en azından susarak, kötülükle işbirliği yapmaya zorlar. İnsanlardan insanlık sorumluluğunu alır, ki bu olmadan insan ancak yarım, hattâ yüzde bir insandır. İnsan olma sorumluluğunu taşımaya yönelik her denemeyi bir intihar denemesine dönüştürür” (s. 193).
“Şahsi sorumluluğumuzun ve insanlığımızın ön koşulu, politik olarak özgür olmak, yani despotluktan özgür olmaktır. Her eyleme özgürlük eşlik etmelidir. Dünyayı ve geleceği daha iyi kılmak için atılacak her adıma özgürlük yol göstermeli, ‘her deneme temel bir değer olan özgürlük tarafından yönlendirilmelidir’” (s. 221).
Politik özgürlük, insanı kölelikten çıkarıp sorumlu bir varlık haline getirdiğinden, bütün politik değerlerin en önemlisidir. Bu itibarla onu gözümüz gibi korumalı, ona yönelecek her türlü tehlikeye karşı her daim müteyakkız olmalıyız. Çünkü özgür olmamız veya özgürlüğü kazanmamız, onun ilelebet var olacağı anlamına gelmez.
“Her zaman politik özgürlük için savaşmaya hazır olmalıyız. Özgürlük her zaman için kaybedilebilir. Hiçbir zaman onu güvenceye aldığımızı düşünerek elimiz boş durmamalıyız” (s. 220).
Peki, bu özgürlük her derde deva olur mu? Özgür olmak başımızı belâdan uzak tutar mı; otomatik olarak mutluluğu, başarıyı, iyiliği, huzuru ve ilerlemeyi garanti eder mi? Eğer etmezse, o halde özgürlüğün değerini ve savunulmasını neye dayandıracağız?
Bir sonraki yazıda bunu konuşalım.
(*) Karl Raimund Popper, Hayat Problem Çözmektir, çeviri: Ali Nalbant, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2005.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025