Yalçın ERGÜNDOĞAN
Şahin Alpay da, tıpkı bugün zindanda tutulan ve salıverilmeyen Ahmet Altan, Mehmet Altan gibi Türkiye’de gerçek bir demokrasinin kurulması ve gelişmesinin önünde en büyük engel olarak askeri vesayeti gören bağımsız aydınlardan biri idi. Askeri vesayet rejimine karşı amansız bir mücadele içindeydi. O ve onun gibi düşünen ve tutum alanlar durdukları pozisyonu hiç bozmadılar. Ama konjonktürel dengelere göre, iktidar koalisyonunda muazzam ortaklık ve politika değişimleri oldu.Şahin Alpay da diğer vesayet karşıtı aydınlarla birlikte kendini zindanda buldu.
Kemalist rejimingöstermelik, ‘şekli hukuk’u askıya alındı. “Türk devleti”nin kökenlerini iyi bilenler için hiç de şaşırtıcı olmayan ‘Ergenekon’un intikamı’ süreci başladı. İlk önce Kürt sorununun ‘çözüm süreci’ bitirildi.
Sonra da, kendilerine en sert muhalefeti yürüten ve dillendirenlerin ‘üzerine çökme’ dönemi başladı. Ergenekon ortaklığındaki rejim, muhaliflere saldırılarını en acımasız yöntemlerle gerçekleştirmede hiç tereddüt etmedi…
Şahin Alpay, iki seneye yakın tutukluluk sürecinden sonra Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ikinci kez ‘hak ihlali’kararı vermesinin ardından 1 ay ev hapsi şartıyla, ‘vesayet yargısı’nca geçen hafta tahliye edildi. Hapishane çıkışında gazetecilere konuşan Alpay’ın söyledikleri durumu net özetliyor: “Aileme kavuştuğum için fevkalade mutluyum ama özgürlüğüme kavuştuğumu söyleyemem. 20 ay çok zor geçti. Çıktığım zaman da arkada kalan ne terörizmle ne darbeyle ilgisi olmayan binlerce insan var. Onlar özgür olmadıkça Türkiye’nin de özgür olamayacağını düşünüyorum.”
Ergenekon’un intikamını çok daha iyi özetleyen satırlar ise; Şahin Alpay’ın cezaevinden çıkmadan önce yazdığı son mektubunda saklı.
İŞKENCELİ İNTİKAM
Kapalı Ceza İnfaz Kurumu 9. Bölüm, A41-1, Silivri/İstanbul adresinden gönderilen Alpay’ın mektubundan şu satırlar çok çarpıcı:
“…27 Şubat’ta yapılan anjiyo yaklaşık 2 ay önceki anjiyoyla yüzde 90 tıkalı olduğu görülen kalp damarıma bir değil iki stent yerleştirildi. Şöyle oldu: Saat 09.00 gibi cezaevinden alınarak, ellerim kelepçeli olarak, biri makinalı tüfekli 3 jandarma eri, bir de çavuşu korumasında Halkalı’daki Mehmet Akif Ersoy hastanesine götürüldüm.
Mehmet Akif’te (diğer hastanelerde mevcut) nezarethane bulunmadığından cezaevi aracında saat 15’e kadar bekletildim. Bu yaklaşık 6 saat zarfında ekmek ve baldan oluşan kumanyamı yemek için bir 15 dakika kelepçelerim çıkarıldı. (Etrafı jandarmalarla çevrili, kapıları kilitlenen aracın içinde niye kelepçe takıldığını sorduğumda, “Emir böyle” dendi.) Prostat hastası olduğum için 2-3 kez jandarmaların korumasında tuvalete götürüldüm. Tuvalet teftiş edildikten sonra kelepçelerim kapıda çözülerek ihtiyacımı gördüm.
Sonunda “Mahkûm Servisi” adını taşıyan, iki yataklı, pencereleri duvara bakan koğuşa alındım. Alelacele operasyon için gerekli ön tetkikler yapıldı, operasyon giysilerine büründüm; kelepçeli ve jandarmaların korumasında anjiyo katına çıkarıldım.
Operasyonu icra edecek doktor selam verdi ve “geçmiş olsun” dedi. (Önceki anjiyoda kimse iki kelime etmemişti.) Cesaret bularak, hasta hakkımı kullanarak operasyonu yapmasını istediğim doktor olup olmadığını sordum. “Hayır, ben değilim, ama o da buralarda” dedi.
Ne yazık ki gecikilmiş ve sıramı kaçırmıştım. Ekip başka bir hastayı salona aldı. Ben de bir saat kadar tekerlekli iskemlemde bekledim. Salona alınmam saat 17’yi buldu. Operasyon masasına yatırılmadan önce kelepçelerim çıkarıldı. Bu defaki çok hazırlıklı görünüyordu, sevindim. Aynı 3’lü ekip değişmeden operasyon tamamlandı. (Bir önceki sürekli değişmişti.)
Başlarken doktordan mümkünse arada sırada benimle konuşmasını, kulaklarım da yarı yarıya işitmediğinden yüksek sesle konuşmasını rica ettim. “Benim adım Şahin Alpay, AYM’nin kararı uygulanmayan tutukluyum” diye kendimi tanıttım. Doktor bey, “Biz işimize bakıyoruz, gerisine karışmıyoruz” diye tersledi ama öncekilerden daha şefkatli davrandı.
Bu defa kasığımdan girildi. Çok canım yandı. Daha kalın bir iğne kullanıldığını hissettim. Bir süre sonra doktor “kan sulandırıcı hapları aldınız, değil mi?” diye sordu. “Evet ama birkaç gün önce kanama olur diye kestim”dedim. “Hiç iyi etmediniz, devam etmeniz lazımdı” dedi. (Kimse beni bu konuda uyarmamıştı.)
Ekip kısa bir süre yandaki odaya gitti. Doktor dönüşte, “işleme son verip vermemeyi konuştuk, ama şimdi size 4 hap vereceğiz ve devam edeceğiz” dedi.
İşlem saat 18’e doğru yaklaşık bir saatte bitti; bir önceki gibi 3 saat sürmeyince çok sevindim. Doktor çıkarken, “stendi tam yerine oturtamadığım için, ikinci bir stent daha taktım. Şimdi reçeteleyeceğim kan sulandırıcılarını 6 ay kesintisiz kullanacaksınız, yoksa stentler de tıkanır. Geçmiş olsun” dedi ve gitti.
Bu defa bir yatağa alınarak koğuşa indirildim, mâlum korumalarımla çevrilmiş olarak. Koğuşa yatırılınca“Mahkûm Servisi” sorumlusu olan çok nazik doktor geldi. “Şimdi 6 saat sağ bacağınızı hiç kıpırdatmadan yatacaksınız. Gece 24.00’te gelip iğneyi çıkaracağım, sonra da kasığınıza kum torbaları yerleştireceğim. Sabah 6’ya kadar yine kıpırdanmadan yatacaksınız, yoksa bütün bacağınıza kan oturur, başımız belaya girer” diye uyardı.

Koğuş arkadaşım uyuşturucudan hükümlü, çok şefkatli biriydi. (Herhalde zorunluluktan, ilk kez siyasilerle, âdileri bir araya koyduklarına tanık oldum.) 12 saat kıpırdanmadan, uyumadan yatarken bana çok yardımcı oldu; ördeklerimi değiştirdi. Bir gözü açık uyudu. Doktor gece 24.00’te gelip iğneyi çıkardığında, içime neredeyse ince boru gibi bir şeyle girildiğini anladım. Doktor sabah 06.00’da tekrar geldi ve kum torbalarını da kaldırdı. “Şimdi kontroller yapılacak, sorun yoksa saat 16 gibi taburcu olursunuz” dedi. Çok sevindim. Saat 09.00’a kadar uyuyakaldım…”
(https://ahvalnews6.com/tr/tutuklu-gazeteciler/sahin-alpayin-cezaevinden-son-mektubu)
“KOALİSYONLARDAN ÇOK ÇEKTİK” DİYE DİYE…
Resmi tarihin zoraki dayattığı tarihin ötesinde, gerçeğin peşine düşenler artık bugün iyi biliyorlar ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli İttihat ve Terakki zihniyetinin üzerine çatılmış ve rejim o temel üzerine bina edilmişti. Bu temelde kurulan otoriter rejimin devamlılığını sağlama görevi de orduya verilmişti.
Türkiye’de dünyadaki konjonktürel değişimlere paralel zorunluluklardan geçilen şekli ”çok partili rejim”de de bu yapı özenle korunmuş, yapıda bir sarsıntı olduğunda da, askeri darbelerle otoriter vesayet rejimi yeniden hizaya sokulmuştu.
AKP’nin iktidara gelmesi sonrası, ABD'nin 2003 Irak Savaşı'nda kuzeyden cephe açmasına izin verecek olan “1 Mart Tezkeresi”nin, Recep Tayyip Erdoğan’ın ısrarının tersine, ordunun da desteğiyle meclisten geçmemesi yeni bir durum yaratmıştı.
* * *
İşte tam da o dönemde gelişen süreçte, ABD’nin de kolaylaştırıcılığında, “askeri vesayetin kırılması” yönünde bir ortam oluşmuştu.
CHP’nin de askeri vesayeti tüm kurumlarıyla muhafaza etmeye dönük girişimleri ile AKP’yi sıkıştırma manevraları ters tepmiş; AKP, o günkü “cemaat” koalisyon ortağıyla sivil siyasetin temsilcisi sıfatını kazanarak askeri vesayete karşı mücadeleyi sürdürmüştü.
Peş peşe açılan Ergenekon ve Balyoz davaları ile silahlı askeri bürokrasi büyük ölçüde siyaset dışına itilmişti.
17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet belgelerinin ortalığa saçılması ve cemaatle koalisyon ortaklığının sona ermesiyle; AKP “orduya kumpas kuruldu” argümanıyla tüm askeri vesayet rejiminin unsurlarına itibarlarını iadeetmek zorunda kalmıştı.
“Reis” kodlamasıyla betimlenen AKP’nin ‘tek adam yönetimi’, kabarık bozuk sicilinden ötürü iktidarını korumak zorunda olduğunun bilinciyle, düşmemek için bisikletin pedalını daha hızlı çevirmek zorunda olan bir bisikletçi edasıyla davrandı.
‘Reis’, sonradan ‘Saray rejimi’ diye anılacak olan sürece geçerken, itibarlarını iade ettiği karanlık ve örgütlü vesayet güçleriyle; ağırlığı “onlarda” olmak üzere yeni bir koalisyon kurmuştu. Ergenekon/Saray koalisyonu diye anılan bu koalisyon yaşanan 15 Temmuz 2016 “darbe girişimi” sonrası ilan edilen OHAL ile birlikte, genel inanışın tersine benim kanaatime göre; giderek daha fazla askeri vesayete sığınmak zorunda kaldı.
Bir yandan “ülke koalisyonlardan çok çekti” söylemi ile tek parti iktidarının kutsanması yönünde algı yaratılırken, aslında AKP başından beri fiili koalisyonlarla iktidarda kalmaya çalıştı…
Bazı “sol”, ya da “ulusalcı” çevrelerin sadece AKP ve R.T. Erdoğan üzerine odaklanması ve onlara aşırı güç vehmetmesi “askeri vesayet” gerçeğini perdelese de, bilenler için militer “Türk devlet yapılanması” büyük ölçüde gücünü korumakta.
Hele ki, son aylarda Afrin’e yönelen askeri harekât ve militarize olmaya hazır toplum kesimlerinin hareketlendirilmesi ile bu yapı kendini daha fazla tahkim etme fırsatı buldu.
AKP/MHP/Perinçek siyasi cephesinin fiili olarak hayat bulması ise, görmek isteyen gözler için; yeni koalisyonun gerçek rengini iyice ortaya sermekte...
‘Gerçekte, iktidardaki koalisyonun büyük ortağı kim’ sorusunun cevabı ise; artık çok açık!
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları




















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.12.2019
3.02.2019
26.11.2019
4.01.2019
29.10.2019
8.07.2019
8.07.2019
3.06.2019
4.02.2019
28.01.2019