Cemil KOÇAK
Mehmet Arif Demirer, 6-7 Eylül ile ilgili yazısını eleştirmeme içerlemiş ve alınmış olmalı ki, bir gazetede tam sekiz yazıyla eleştirilerimi karşılamaya çalışmış. Şimdi de bu yazıları gözden geçirmenin zamanıdır artık.
Hatırlayacaksınız, Demirer 6-7 Eylül’ün Yunan derin devletinin işi olduğunu yazdığında, kanaatlerle tarih yazılamayacağını belirtmiştim. Yanıtında benim pek çok iddiamı kabul ediyor. Birlikte gözden geçirelim mi?
Her on yılda bir değişen kanaat
Demirer’in 1995 yılında yayınlanan kitabında bu konuda en ufak bir açıklamada bulunmazken, aradan geçen zamanda birdenbire olayı Yunan derin devletine bağladığını yazmıştım; kabul ediyor ve diyor ki, bu kitabın ardından “on yıl sonra yaptığım çalışmalar beni olayları Yunan derin devletinin tertiplemiş olabileceği noktasına getirmiş”tir. Burada da sadece bir ihtimalden söz ediyor. Yazar bu aşamada ortaya sadece “soru işareti” attığını belirtiyor. En sonunda da iddialarının “en azından” kendisini “tatmin” ettiğini ve “üzerinde tartışılacak aşamaya” gelmiş olduğunu yazıyor. Yazarın her on yılda bir daha önce yaptığı bir araştırmaya ilişkin fikrini değiştirdiğini böylece öğrenmiş oluyoruz. Bu bakımdan sabırlı olmalı ve yazarın bir on yıl sonra ulaşacağı kanaati beklemeliyiz! Çünkü kanaatleri de zamanla değişmektedir.
Londra Konferansı’ndaki ‘başarı’
Demirer iddiamı kabul ediyor; Evet diyor, Kıbrıs meselesi için toplanan Londra Konferansı başarılı değildi; onun iddiası başkaymış, meğer o sadece “Türk tezi”nin konferanstaki başarısından söz ediyormuş. Peki, “Türk tezi”nin başarılı olduğunu nereden mi biliyor; çünkü Türk gazeteleri öyle yazıyormuş! Gazete “tezimiz İngiltere’de müsbet tesir bıraktı” diye yazınca, “Türk tezi” de başarılı olmuş oluyor anlaşılan. Türkün Türke propagandası da işte ancak bu kadar olur; Çetin Altan’ın kulağını çınlatmanın zamanı geldi yine.
Peki, Ankara ve İzmir ne olacak?
Yazara sormuştum; ya Ankara ve İzmir’deki olaylar, onlar ne olacak? Cevap: “Önemsemediğim için ilgilenmedim.” Vay canına, yazarın olaylarla ilgili olarak önemsemediği başkaca neler var acaba diye insan sormadan edemiyor. Bu konuda kitaplar, makaleler yaz; televizyon programlarına çık, ama olayların bütünüyle ilgilenme! Sebebi mi, onlar “önemsiz ölçekte” imiş de ondan. Ne önemi var canım, bunlar olsa olsa teferruat; kimsenin aklını karıştırmaya elbette gerek yok!
Bilgi ve belge meselesi
Yazar Yunan derin devletinin olayların sadece “tertipçisi” olduğunu söylüyor; olayları onlar yapmamışlar; Türkler yapmış.
Ama Selanik’te bombayı patlatan onlar, İstanbul Ekspres’in ikinci baskısını yaptıran da onlar, ha bir de İstanbul’da Rumların evlerini işaretleyenler yine onlar; “gerisini bizler” yapmışız. Aradaki bağlantı nasıl sağlanmış acaba diye sorarsanız, ben sormuştum yazara, demiştim ki, acaba elinizde yeni bir kaynak ya da belge mi var diye. Demirer’in yanıtı: “Yeni kaynak ya da belge mi sundum? Hayır, yeni bir şey sunmadım. Sadece bazı halkaları birleştirdim.” Şimdi yazara kanaatle tarih yazılamaz deyince neden kızıyor anlamıyorum. Her konuda ‘belge belge’ diye yeri göğü inletenlerin, sıra kendilerine gelince kaynakçılıkla yetinmeleri acınası bir durum. Demirer şöyle yazıyor: “Ben 51 yıl[lık] deneyimli bir mühendis olarak rakamları alt alta yazıp toplamasını öğrendim.” Ben de zaten yazarın mühendislik yönünü değil, tarihi mühendislikle karıştırmasını ve olayları alt alta yazarak kendince sonuçlara varmasını eleştirmiştim. Çünkü olaylar keyfî olarak toplanmaz ve çıkarılmaz.
METİN TOKER’E HAKSIZLIK ETMEYİN
Demirer, Metin Toker’in de konferansta “Türk tezi”nin başarısını onayladığını yazıyor. Kitabında Akis dergisinin 10 Eylül tarihli sayısından alıntı yapmış. Fakat yazar çok seçici, buna daha önce de değinmiştim, belki de Toker’in yine Akis dergisinde bu kez bir hafta sonraki yazısını hiç görmemiş olabilir. Toker şöyle yazmıştı:
Kıbrıs konferansı
“Kıbrıs konferansı… Bu toplantının ehemmiyeti üzerinde durmak dahi abestir. Hâdise son derece mühim bir siyasî karakter taşıyordu. Gerek müzakereleri, gerekse müzakerelerin devam ettiği sırada, hatta onların arefesindeki havayı memlekete aksettirmek, basının ilk ve ön planda tutulması gereken vazifesiydi. Yapılacak bir gaf sadece gazetecilik gafı olmaz, aynı zamanda politik zararlara sebebiyet verir, umumî efkârın muhtelif noktalarda yanıltılması tahmin olunamayacak neticelere yol açabilirdi. O kadar ki, yalnız toplantıya katılan resmî delegasyonumuz değil, konferansı takip edecek gazetecilerin de siyasî fikirleri olan, dış politikada ihtisas yapmış bulunmasa bile, hiç olmazsa hâdiseleri yakından takip etmiş kimseler arasından seçilmesine lüzum vardı. Havayı mevcut bilgilerine dayanarak sezebilmeli, onu memlekete doğru şekilde aksettirebilmeli, sözlerin ve hareketlerin altındaki manayı anlayabilmeli, tarafların tetkiklerine vukuf kesbedebilmeliydiler. Bunların şahsî meziyetlerinden başka bir takım melekeler, tecrübeler istediği ortadadır. Konferansı, elbette ki gazetelerin dış politika mütehassısları katılan takip edeceklerdi.”
Batı basını örnek alınsın
Toker, Batı basınından örnekler veriyor, ardından konferansı izleyen gazetecileri şöyle eleştiriyordu. “Oralardan [Batıdan] gazeteye gelen havadisler en sıhhatli, en doğru havadisler olmuş, hiçbir zaman spekülasyonlara girişilmemiştir.” Peki, ya bizde nasıl olmuş diye sorunca, Toker şöyle yazıyor. “Gönül isterdi ki, bizim gazetelerimiz de tabiî kendi çaplarında aynı şekilde davransınlar. Maalesef böyle olmamıştır. Böyle olmadığı için de umumî efkâr bazı yanlış kanaatlere sahip olmuştur.”
Demirer’in yanlışı
Sanırım Demirer de Toker’in ifadesiyle bu yanlışa kapılanlar arasında bulunuyor. Toker şöyle devam ediyor çünkü:
“Londra’daki basın heyetimize bir göz atarsak, sadece iki başyazara rastlayabiliriz. Diğerleri ya olimpiyat takip etmekte ya hafif röportajlar yapmakta ya muhasebe işleriyle uğraşmaktadırlar. Hatta aralarında bir de sinema tenkitçisi vardır.
Hepsi kendi sahalarında hakikaten birer kıymet olabilirler; ama Londra Konferansı’nda sinema tenkitçisi… Ama Londra Konferansı’nda olimpiyat yazarı… Bunun ciddî bir hareket sayılamayacağı aşikârdır.”
Toker de tekzip ediyor
Nihayet Toker, Demirer’i şöyle tekzip ediyor: “Bu hareket ciddî bir hareket sayılamayacağındandır ki, Londra’dan, daha konferansın arefesinde, ‘Yunan tezi tamamiyle hezimete uğradı’, ‘Bütün dünya Türk tezini destekliyor’ nevinden ciddiyetle alâkası olmayan haberler gelmiştir.” (Özden Toker ile Kurtul Altuğ’un hazırladığı “Metin Toker’den Akisler” kitabından alıntıdır). Bilmem bu satırları Demirer önemser mi? Yoksa bir sinema yazarıyla pehlivan tefrikası yazarının ilettiği konferans haberlerine inanmaya devam mı eder? Artık bundan sonrası kendi tercihidir!
CANLI TANIKLIK İDDİASI
Demirer’in iddiası çok basit: Londra Konferansı’nda “Türk tezi”nin başarısı karşısında afallayan Yunanlılar, İstanbul’daki olayları “tertiplemiş”; yazarın tezi esas olarak konferanstaki Türk başarısını varsayıyor. Bu varsayımının destekçisi kim peki? Önce kendisi, bana yazdığı bir mailde; “Londra’daki konferansın (canlı) son tanığıyım” diyor. Sanki konferansa katılmış gibi bir izlenim vermeye çalışmış; oysa kitabında şöyle yazıyor: “1955 yazında Londra’da bir yaz okulunda bulunuyordum.” Atina Büyükelçisi ise “yakını” imiş. Bir öğrenciyle büyükelçinin bu yakınlığına anlam veremedim. Bizzat büyükelçiden konferans hakkında haberler alan bir öğrenci; bana pek de ikna edici gelmedi. Bir de dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun babasının “çok yakın arkadaşı” olduğunu yazıyor. Olabilir de, bir öğrencinin tesadüfen bulunduğu bir şehirde resmî bir konferansa canlı tanık olmuş gibi anlatımı hayli garip. İnandırıcı da değil. Kendisi o sırada daha lise öğrencisi; kitabında 1957 yılında yüksek eğitimi için yurt dışına çıktığını anlatıyor. Bir lise öğrencisini büyükelçinin yanında pek düşünemiyorum. Üstelik bir de kitabında tam bu sırada Ahmet Emin Yalman ile de görüşüyormuş gibi yazmış. Ona kaldığı otelde rastlıyormuş. Belki, ama herhalde Yalman bir lise öğrencisiyle oturup politika konuşmuyordu. Yazar okuyucuyu bilerek yanlış yönlendirmeye çalışıyor. Demirer, kitabında babasının olaylar hakkındaki görüşünü de naklediyor; babası Mehmet Arif Demirer ise bu tarihte henüz bakan değildi; ama DP milletvekiliydi. Babasına göre olayların “tek bir suçlusu yok”tu. Üstelik o Yunanistan’ın adını tıpkı Başbakan Adnan Menderes gibi ağzına bile hiç almamıştı. Olaylar sırasında birinci derecede siyasî sorumlular Yunan derin devletinden hiç söz açmamışlardı! Bu buluşun patenti Demirer’in oğluna aittir.
EVET, BENİ OKUMAK ZORUNDASINIZ
Demirer, kendisini eleştirmeme o kadar kızmış ki, yine bir başka gazete yazıma da yanıt vermeye çalışmış. Belki hatırlayacaksınız, hani Kâzım Karabekir’in inkılâp tarihi ve Nutuk eleştirilerinden söz ettiğim yazımı. Demirer, bu yazımda Karabekir’i ve mülâkatını eleştiren gençlerin “muhtemelen” parti desteğiyle bu gösteriyi düzenlediklerine ilişkin iddiamı geçerli görmüyor ve gençlerin ardındaki parti desteğini reddediyor. Bu konuda “belge ya da kaynak bilgisi” vermediğimi ileri sürüyor. Hani ben onu belgesiz ve kaynaksız yazmakla eleştirmiştim ya, şimdi aynı şeyi benim yaptığımı ileri sürüyor. Ben de yazara maille, belgemi ve kaynağımı, ilk baskısı daha 1986 yılında yapılan “Türkiye’de Millî Şef Dönemi” kitabımda, ardından 1999 yılında ODTÜ’de katıldığım bir konferans tebliğimin 2009 yılında yayınlanan kitabında bulacağını aktarmıştım. En son “Geçmişiniz İtinayla Temizlenir” kitabımda da aynı yazımı tekrar yayınladığımı hatırlatmıştım. Bu mülâkatı daha 1983 yılında (otuz yıl önce) ilk kez yazan bendim çünkü! Yazar buna karşılık şöyle cevap veriyor: “Koçak’ı eleştirebilmek için bütün kitaplarını okumuş olmak mı gerekiyor?” Evet, eğer benimle tartışmak istiyorsa kitaplarımı okumak zorunda. Okumadan tartışana da daha önce pek rastlamamıştım. Ya benimle tartışırken yazdıklarımı okuyacak ya da tartışmaktan vazgeçecek. Nitekim ben onun dergi yazısını eleştirirken, kitabını da okumuş ve onu da eleştirmiştim. Aramızdaki bir fark da budur işte.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016