Cemil KOÇAK
İnternette dolaşan uyduruk bilgi ve haberlerin sonu asla gelmiyor; fakat siz yine de her okuduğunuza dikkat edin; çünkü tarihçilik ciddî bir iştir. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde öğretmenlerin aldığı maaş asla internet efsanelerinde iddia edildiği rakamlar değildi.
Eğer öğretmenseniz, eminim ki aldığınız maaştan pek de memnun değilsinizdir. Haklısınız da. Fakat bir zamanlar bu memlekette öğretmenlerin el üstünde tutulduğuna, maaşlarının çil çil altınlarla falan ödendiğine ilişkin internet geyiklerine inandıysanız eğer, durum daha da vahim demektir. Bir zamanlar öğretmen olmak da, bugünkünden daha farklı değildi. Yani köylüler ne kadar milletin efendisi olduysa, öğretmenler de işte ancak o kadar olabildiler.
Tek parti dönemi maaşları
Tabiî yine dönemin belgelerine dayanarak bu uydurmasyon haberciliği tekzib edeceğim, her zaman olduğu gibi. Şimdi dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in 7 Aralık 1939 tarihli bir yazısına göz atacağız. Atatürk öleli sadece bir yıl olmuş yani. Bakalım Yücel, öğretmen maaşları konusunda neler yazmış zamanında?
Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, 7 Aralık 1939 tarihinde, Başbakanlığa yazdığı bir yazıda, basından hayli şikâyetçiydi.
Yücel’e göre, “bugünlerde gazetelerimizden bazılarında muallimlerimizin [öğretmenlerimizin] maddî vaziyetlerinin bozuk olduğu hakkında neşriyata [yayına] tesadüf edilmekte [rastlanmakta] ve bunlar arasında büyük puntolu [iri] harflerle ‘muallimlerin hâli berbat’ başlığı altında muallim kütlesini heyecana sevk edecek yazılar da görülmekte” idi. Oysa Yücel’e göre, bu tür haberlerin gerçeklerle ilgisi bulunmuyordu. Yücel, yazısında, 1923 yılında ilkokul öğretmenin 300 Kuruş (3 Lira) maaşla mesleğe başladığını hatırlatıyor ve bu rakamın hâli hazırda 2.000 Kuruş (20 Lira) olduğuna dikkat çekiyordu. Yine aynı tarihlerde bir orta okul öğretmeninin maaşı ortalama 40 Lira iken, hâli hazırda bu maaş 2.500- 3.000 Kuruş’tan (25-30 Lira’dan) başlamaktaydı. Hâli hazırda orta öğretimde görevli öğretmenlerin 22’sinin maaşı 90 Lira, 45’inin maaşı 80 Lira, 70’inin maaşı 70 Lira, 250’sinin maaşı 60 Lira, 335’inin maaşı 50 Lira ve 320’sinin maaşı da 40 Lira idi.
3 maaşa bir radyo alınabilirdi
Bir an için Yücel’in verdiği bilgilerle internet bilgisini karşılaştıralım: İnternet bilgisine göre; Cumhuriyetin ilan edildiği 1923 yılında bir okul müdürü 25 cumhuriyet altınına denk gelen 2.500 Kuruş (25 Lira) maaş almakta imiş, öğretmen maaşları da 1.500 ilâ 2.000 Kuruş (15-20 Lira) arasında değişiyormuş! Yücel’in sözünü ettiği 300 Kuruş nerede, 2.000 Kuruş nerede? Efsaneler hep güzeldir, tek sorunları gerçekle ilgisinin olmamasıdır! Tarihçilik işte bunun için ciddî bir iştir. Meraklısı için yazayım bari: 1927 yılında bir radyo alıcısının fiyatı da 300 Lira idi! 1934 yılında 150 Lira’ya kadar gerilemişti. Yani ortalama memur maaşıyla üç aylık maaşa denk geliyordu!
Yücel basına da kızgın
Yücel, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bu haberin sadece gerçeklerle bağdaşmadığını belirtmekle kalmıyor, fakat aynı zamanda haberin olası sonuçları hakkında da şöyle yazmaktan kendisini alamıyordu:
“Muallimler kütlesini Cumhuriyet devrinde mağdur mevkiinde göstererek, onları heyecana ve bedbinliğe [ümitsizliğe] evk edecek, mesleklerine karşı bağlılıklarını sarsacak ve aralarında sendikalar teşkiline, grevler yapılmasına yol açacak ve öteden beri memleketimizde tesiri görülmekte olan komünizm propagandasını körükleyecek birer âmil [neden] olacağı kaanatinde [kanısında] olduğumdan, hakikat ile taban tabana zıt bu gibi muzır fikirlerin muallim kitlesi arasında intişarına [yayılmasına] meydan verilmemesi için matbuat [basın] hakkında esaslı tedbirler alınması esbâbının temini” de gerekiyordu.
Ya öğretmenler kızarsa
Yücel açısından öğretmen maaşları uygundu; tek sorun basının bunu mesele yapmasıydı. Fakat bu o kadar da basit bir mesele sayılamazdı; ya öğretmenler arasında yayılan bu türden haberler, öğretmenlerin kendilerini Cumhuriyet döneminde mağdur hissetmelerine yol açarsa, işte o zaman ne olacaktı? Bu türden haberler onları ya heyecana ve ümitsizliğe sevk ederse, o zaman ne olacaktı? Ya mesleklerine karşı bağlılıklarını sarsacak ve aralarında sendikalar oluşturmalarına ve hatta grevler yapmalarına yol açarsa, ne olacaktı? Çok daha vahimi, öteden beri ülkemizde etkisi görülen komünizm propagandasını körükleyecek gelişmeler olursa, ne olacaktı? Yücel, bakan olarak bu türden haberleri yalanlıyordu; bunların gerçekle bir ilgisi bulunmuyordu; “muzır fikirler”in öğretmenler arasında yayılmasına engel olmak da gerekirdi. Elbette basın hakkında esaslı önlemler alınmalıydı!
Şimdi bir an için durup düşünelim; tamamen denetim altında tutulan, sahiplerinin neredeyse tamamı CHP milletvekili olan basının bu durumda bile bu haberleri yazabilmesi, öğretmenlerin durumunun ne kadar vahim olduğunu bize göstermiyorsa, o zaman asıl vahim olan, bu gerçeklere gözleri kör olanların içinde bulunduğu gerçeklerden kopuk hâldir.
Yücel komünizme de karşı
Hasan Âli Yücel’in kendi bakanlığının personeli olan öğretmenlerin maaşlarının düşük olduğu yolundaki sıradan bir haberden nasıl komünizm propagandasına vardığı sorusu bir yana, herhalde bu yazının tek başına kendisi bile, zamanında Yücel’i kendileri için adeta kutsal bir isim haline getiren geniş kitleler açısından şaşırtıcı olmalıdır! Yücel, basın aracılığıyla kamuoyuna yönelik en basit bir şikâyete karşı basına derhal çekidüzen verilmesini talep etmekte bir an için olsun tereddüt göstermemişti. Yücel, ayrıca okullardaki komünist faaliyetler konusunda da yeterli duyarlığı göstermekte olduğunu vurgulamıştı. Yücel’in Türkiye’de sol kamuoyunda adeta kutsal, saygın, tartışılmaz ve sorgulanmaz isminin dönemin sol grupları arasında da aynı şekilde algılanıp algılanmadığı ise ayrı bir sorudur.
Yücel’in sol kamuoyundaki efsane isminin olgularla ne ölçüde bağdaşabileceği sorusu bir yana, günümüzde dahi Yücel’in eski bir solcu ya da sol sempatizanı olarak algılanması ve bilinmesi, Türkiye’de solun naifliğinden yalnızca biridir. Ne var ki, Türkiye’de solun tarih yazımının bu konulardaki basit yanlışlıkları, sadece kötü tarihçilikten ileri gelmemektedir. Ama aksine, bu türden vahim yanlışlıklar, siyasî ve ideolojik paradigmanın yarattığı körlüğün basit bir sonucudur. Körlerin olguyu görebilmesi tabiî ki imkânsızdır! Burada sözünü ettiğim körleşmiş bir bakıştır ve solun günümüzdeki bakışını da yakından ve derinden etkilemektedir. Solun Türkiye’de politik arenada kuvvetli bir çıkış yapabilmesi, ancak geçmişini yeniden değerlendirmesi ve mevcut paradigmanın yarattığı körlükten sıyrılmasına bağlıdır. Sol, her şeyden önce kendi içinde olgusal nitelikte, metodik ve analitik düşüncenin yeşermesine imkân vermeden, politik arenada asla yer alamayacaktır!
‘İşte internet EFSANESİ’
VEKİL MAAŞLARI ÖĞRETMEN MAAŞLARINI GEÇMEYECEKTİ HANİ!
“Dönemin Maliye Bakanı Hasan Fehmi Ataç , TBMM’de Mustafa Kemal Atatürk’e sorar
- ‘Paşam; vekil maaşlarını düzenleyeceğiz, ne kadar verelim?’
Mustafa Kemal Atatürk’ün cevabı şu an öğretmenlerin sıkıntılarını anlamak istemeyen birçok insana tokat gibidir…
- ‘Öğretmen maaşlarını geçmesin.’”
İşte aynen aldım; hani şu zamanında altınla ödenen öğretmen maaşları efsanesinin yanında yeni bir efsane daha. Bir zahmet o dönemin milletvekili maaşlarının miktarını öğrenin efendim; bir de öğretmen maaşlarının. Sonra bir matematiksel karşılaştırma yapın. Sayılarla aranıziyi değilse, bunu bir matematikçiye de yaptırabilirsiniz. Sonra aradaki farkı bir görün bakalım, neymiş. Öğretmen maaşını geçmeyen milletvekili maaşı hiçbir zaman olmadı. Zaten öyle olsaydı, ünlü yazarları, şairleri neden milletvekili yapsınlardı ki, öğretmen sıkıntısı çeken bu ülkede aynı maaşla eminim okullarda öğretmen olarak da çalışmayı tercih ederlerdi. Ama öyle olmadı tabiî. Herkes acaba neden milletvekili olmak için kuyrukta bekliyordu da, öğretmen kuyruğu hayli kısaydı sorusuna bir yanıt verildi mi? Öyle olsaydı, neden Yahya Kemal Beyatlı, Reşat Nuri Güntekin, Behçet Kemal Çağlar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Abdülhak Hamit milletvekili yapıldı?
Öğretmen olsalardı da, bu ülkenin çocukları bu ünlülerden öğretmen olarak yararlansalardı, daha iyi olmaz mıydı?
Yanıt: olmazdı; çünkü milletvekili maaşıyla kıyas kabul etmez derecede düşük maaş alırlardı öğretmen olarak. Bana inanmıyorsanız, dönemin öğretmenlerine bir sorun da gerçeği öğrenin isterseniz. O dönemde görev yapan hangi öğretmen maaşının milletvekili kadar olduğundan söz ediyor acaba, bir hatırlayan var mıdır? Bana inanmıyorsanız, isterseniz meselâ dönemin öğretmenlerinden Sabahattin Âli’ye falan sorabilirsiniz. Milletvekili maaşını ne yaptın diye?
Belki profesörlere de sormak istersiniz; zamanında yasa çıktığında profesörlerin ya milletvekilliğini ya da üniversitedeki görevlerini tercih etmeleri istendiğinde, niye herkesin milletvekilliğini tercih ettiğini de sorabilirsiniz. Sorun şu: Bilmek istiyor musunuz gerçekten; yoksa efsanelerle avunmayı mı tercih ediyorsunuz?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016