Cemil KOÇAK
Çok kez sanıldığının aksine, ordunun politik olarak ayrışması, 1945’de tek-partili rejimin sona ermesi ile belirginlik kazandı. CHP ile DP arasında ‘ordu kimin yanında’ sorusu, daha o zaman sorulmaya başlanmıştı.
Tarihsel bir derinlik için altmış beş yıl öncesine kadar geri gitmemiz gerekiyor. DP’nin kurulmasından yaklaşık iki buçuk yıl sonra; Genelkurmay Başkanı Orgeneral Salih Omurtak’ın 30 Ağustos 1947 tarihinde, 30 Ağustos Zafer Bayramı vesilesiyle, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye hitaben kaleme aldığı kutlama mesajında geçen “Yüce Başbuğum” ifadesi, dikkat çekici bir hitap şekli olarak kendisini belli ediyordu. Ancak bu hitap şeklinin herhangi bir tepki doğurmadığı da anlaşılıyor. Oysa, çok kısa bir süre sonra aynı hitap, siyasî bir tartışmanın gündeme gelmesi ile sonuçlanacaktır. Şimdi bu tartışmaya bir bakalım.
“Yüce Başbuğumuz”
Aynı hitap tarzının 1948 yılı başında bir kez daha yinelenmesi; Genelkurmay Başkanı Orgeneral Salih Omurtak’ın Cumhurbaşkanı’na ilettiği tebrik mesajı, siyasî tartışmalara neden olmuştu. Omurtak’ın Cumhurbaşkanı’na ilettiği yeni yıl tebrik mesajı şöyleydi:
“Çok Sayın Cumhurbaşkanımız ve Yüce Başbuğumuz, Kara, Deniz ve Hava Ordularımızın komutan, subay ve eratı adına, yeni yıllarını en derin tazim ve itaatle kutlar, büyük Şefimizin, Ordumuzun ve aziz Türk vatanının başı üstünde her zaman şan ve şerefle ışık vermelerini ulu Tanrı’dan dilerim.” (Vatan gazetesi-2 Ocak 1948).
Tabiatıyla, tek-parti dönemi için son derece klasik bir üslûba sahip olan bu mesajın, yeni dönemde tepki yaratmaması beklenemezdi. Özellikle DP’nin Genelkurmay Başkanı’nın tarzına ve üslûbuna tepki göstermesi doğaldı. Omurtak’ın Cumhurbaşkanı’ndan “Başbuğ” olarak söz etmesi, “itaat” sözcüğünü kullanması, Cumhurbaşkanı’nın görev süresi ile ilgili olarak ve “ışık vermeleri”ni dilemesi, elbette muhalefet partileri için, iktidar-ordu ilişkisi üzerinde durmayı gerektiriyordu.
Bu aşamada DP’nin tepkisi açıktı; Fuat Köprülü, mesajın, “dünyanın hiçbir demokrasisinde eşine tesadüf edilemeyecek garip bir edâ taşımakta” olduğunu belirtiyor ve üslûbun, “cumhuriyet rejimlerinde” “büsbütün başka tarzda” olması gerektiği üzerinde duruyordu. “Anayasanın ruhu”na da aykırı olan bu üslûp karşısında Köprülü, “siyasî hiçbir hüviyeti olmayan ve olmasına kanunen imkân bulunmayan Genelkurmay Başkanı” tanımını kullanma ihtiyacı içindeydi. (Kudret gazetesi-4 Ocak 1948).
Buna benzer bir başka gelişme, yine aynı yılın ikinci yarısında; bu kez de 26 Ağustos’ta, yine Omurtak’tan İnönü’ye iletilen kutlama mesajı dolayısıyla yaşanacak ve bu mesajda, 26 Ağustos’un İnönü’ye borçlu olarak gösterilmesi, aynı şekilde muhalefetin eleştirisine ve tepkisine neden olacaktır. Mesajda şöyle deniliyordu: “Yüce emir ve komutanız altında ulaşılan tarihî büyük zaferin”, “şükran ve tazimlerimi arz ederim”, “Büyük Şef” (Vatan gazetesi-31 Ağustos 1948).
Fuat Köprülü’nün tepkisi
Fuat Köprülü, daha 1946 seçimi öncesinde, Cumhuriyet “Halk Partisi kurultayında orduya mesaj gönderilmiştir. (...) Bir parti kuvvetini halktan değil, ordudan temin etmeye kalkışırsa, bunun neticesi demokrasinin aleyhine olur.” diyordu. Bu aşamada DP’nin tepkisi açıktı; CHP iktidarının ordudan destek alma çabasına ya da eğilimine şiddetle karşı çıkılıyordu. İyi ama ordu kimin yanındaydı? O zaman da bu sorunun farklı yanıtları vardı.
ORDU KİMİN YANINDA?
Bu soruya yanıt verebilmek için, 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren ve daha sonraki cuntalaşma çabaları içinde de yer alan, o zamanki genç subayların anılarına göz atmalıyız.
MBK üyesi Cemal Madanoğlu, anılarında, tam bu sırada bir gizli örgüt kurulduğunu duyduğunu belirtmektedir: “Kulağıma gelen fısıltılara göre, bizim ordunun karargâhında gizli bir örgüt kurulmuş imiş. Bu örgüt, İnönü düzenini yıkıp, orduyu yeniden düzenleyecek, baştan aşağı gençleştirecekmiş. Bu çağrı, genç subaylara pek çekici geliyormuş. Bu örgüt ne zaman kurulmuş, kimler kurmuş, bilmiyorum. Ama alçak sesle konuşmalarda, Kurmay Yarbay Seyfi Kurtbek ile Kurmay Albay Cavit Çevik’in adları çok geçiyor. (1960 Devrimi’nden [sonra] İçişleri Bakanı olan Muharrem Kızıloğlu’ndan duyduğuma göre, kurucular arasında, Kurtbek ve Çevik’ten başka, Cevdet Sunay (kurmay albay iken), Cemal Yıldırım (kurmay binbaşı iken) da varmış. En kıdemlileri Cevdet Sunay imiş. Başkanlığı Sunay’a vermişler. Sunay, ‘Siz biriniz başkan olun’ demiş. Başkasını başkan yapmışlar).
Söylentilerin ardını bırakmadım. Araştırdım, doğru çıktı. Örgütçüler başlarına bir komutan da bulmuşlar: Korgeneral Fahri Belen. Örgütçüler ona çok güçlü olduklarını söylemiş olacaklar. Fahri Belen, ordunun İnönü’ye karşı durumunu bildiğinden, inanmıştır sanırım. O dönemde hemen bütün ordu, İnönü’ye karşıydı. Durmadan söylentiler yayılıyordu. (...) O sırada geçim sıkıntısı içindeyiz. İnönü’yü sevmek başka, üstüne yürümek başka. (...) Umutlar, Demokrat Parti’ye ve başındaki adama bağlanıyordu. Örgütçüler, Demokrat Parti’ye işbirliği önermişler. Sonunda general Belen, albay Kurtbek, belki de benim bilemediklerim, ordudan ayrılıp, Demokrat Parti’ye girmişlerdi.”
Bu anlatımda adı geçen Fahri Belen de, anılarında, benzer bir öyküye yer vermektedir: “1947 yılında öğrencilerimden bir kurmay subay geldi. Bir ihtilâl durumundan söz etti. Evime gelenler de oldu. Harb Akademisi’ne gittiğim zaman da, öğretmenlerden iki albay ve bir binbaşı beni dâvet ettiler. Bunların söyledikleri de öncekilerin aynı idi. İkinci Kolordu Komutanı iken beş kurmay subay geldi. Bu kuruldan üç albay benimle özel konuşma ricâsında bulundu. Bana güvenerek, bir ihtilâl örgütünün üyeleri olduklarını açıkladılar. Teşkilât çok kuvvetli idi. Millî Emniyet’ten bile üyeleri ve bütün ordu ve kolordu merkezlerinde şûbeleri vardı.”
Belen’in anlatımına göre, hatta generallerden de örgüte katılımlar vardı ve Tuğgeneral Cemal Gürsel’in de, örgüte üye olmadığına, fakat girişimi destekleyeceğine ilişkin söylentiler çıkmıştı. Yine Cevdet Sunay’ın da adı, başka anılarda geçiyorsa da, Belen, bu konuda bir bilgiye sahip olmadığını yazıyor. Dündar Seyhan da, anılarında, daha İkinci Dünyâ Savaşı yıllarında, ordu içinde başlayan darbeci eğilimleri vurguluyor. Buna göre, “Atatürkçü bazı subaylar arasında mevcut sistemi devirmeye müteveccih bir teşkilâtın kurulduğu haberleri” alınıyordu. Bu türden bir teşkilâta o zaman kurmay binbaşı ve yüzbaşı rütbesindeki bazı subaylar ile teğmen ve üst teğmenler de katılmışlardı. “Hedefleri, İsmet Paşa ve kadrosunu bertaraf edip, Atatürk inkılâplarına durduğu yerden tam bir hız vererek, Türkiye’nin batıya doğru ilerlemesini çabuklaştırmaktı.” Seyhan, bu teşkilâta giren bazı subayların, daha sonra 27 Mayıs’a gidecek yolda kendileri ile birlikte çalıştığını da belirtiyor. Bir kısmı da, anıların yazıldığı sırada, yani 1960’ların ilk yarısında, orduda hâlâ “büyük makamları” işgal ediyordu.
Yine Cemâl Madanoğlu’nun anılarına dönelim: ‘46 seçimleri için, “generallerin dışında hepimiz Demokrat Parti’yi tutuyoruz” şeklinde yazıyor. Alpaslan Türkeş de, anılarında, DP’nin kuruluşunda subayların da “büyük gayretle çalıştığı hakikati”ne dikkat çekiyor. Emekli general Kenan Esengin de, anılarında, 1948 yılında ya da hemen sonrasında, Celâl Bayar ile görüşmeye memur edilmiş subaylardan söz ediyor. Bu görüşmelerde Bayar, Atatürk ilke ve devrimlerine CHP’den daha fazla önem vereceklerini söylemişti.
SITKI ULAY ANLATIYOR
MBK üyesi Sıtkı Ulay da, anılarında, 1950 seçimleri sonrasındaki gelişmeleri anlatıyor: “Seçim sonuçları belli olmuş, Ankara’da neticeyi öğrenip, içten sevinenler dahi bayraklarını asmak istiyor. Fakat ‘acaba?’ diye yeni bir tereddütle geçecek saatleri bekliyorlardı. O gün aramızdan ayrılarak resmî elbiselerini çıkarmış ve bu partide [DP’de] yer almış bir arkadaşımız, Yedek Subay Okulu Kurmay Başkanlığı odasına üzüntü ve telâş ile ulaşarak, şimdi Bayar’ın yanından geldiğini, aldıkları bir haberde, Millî Şef İnönü’nün yanında o devrin bazı kumandanlarının bulunduğunu ve kendisine danışarak, bu seçimleri iptal ettirmek ihtimalleri olduğunu, buna karşı ne düşünüldüğünü ve ne yapılacağını soruyordu. Buna bazı arkadaşlar ihtimal vermemekle beraber, o zamanki Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Kumandanı arkadaşımız aşağıya çağrılıyor, gerçekler öğrenilmeye çalışılıyor, o arkadaşımızın da iştiraki ile, az bir ihtimalle de olsa, tarafımızdan tarihî bir kararın alınması zarureti tesbit ediliyor. O zamanki kumandan, şimdiki emekli general Gani Güvener’di. Bundan sonra, bazı 28. Tümen birlikleri gezilerek tertipler alınıyor ve yine o zamanki Ankara’nın kuvvetli bir zırhlı birliğinin kurmay başkanı ziyaret ediliyor; Meclis’in toplanacağı gün, uzaktan bazı birlikler, talim maksadı ile bu civara doğru yaklaştırılıyordu. Bize müracaat eden arkadaşımız memnuniyet ve teşekkürle yanımızdan ayrılarak, bu inanç ve bu gayreti Bayar’a anlatmaya gitmişti. Sonradan, bu arkadaşımızı, DP bakanlar kurulu kadrosunda bir bakan olarak görerek iftihar etmiştik.”
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016