Cemil KOÇAK
Yaklaşık beş yıl önce verdiğim bir röportajda herkesin bildiği sır olarak düşündüğüm Kürt özerkliği meselesine de değinme fırsatı bulmuştum. O günden bu yana tarihsel kaynaklar konusundaki tartışmalarla politik/ideolojik kavgalar birbirine karıştı. Ayırmanın zamanıdır.
Konunun tarihsel kaynaklarına yeniden dönmek gerekiyor. Bu konu ilk kez Heyeti Temsiliye ile İstanbul Hükûmeti’ni temsilen Bahriye Nazırı Salih Paşa arasındaki görüşmelerde gündeme gelmişti. Millî Mücadele’nin henüz başında 20 Ekim 1919’da iki taraf arasında imzalanan protokolün ilk maddesi bu konuya ayrılmıştı. Genellikle Amasya prokotolü olarak bilinir.
1919 tarihli protokol
Protokolde 11 Eylül tarihli Sivas kongresi beyannamesine atıfta bulunuluyor ve ardından öngörülen yeni sınırların içinde özellikle Türklerle Kürtlere yer veriliyordu. Tasavvur ve kabul edilen sınır, Türklerle Kürtlerin bulunduğu araziydi. Tabiî o sırada hiç kimsenin aklına nedense Kürtlerin aslında Türk olduğunu belirtmek gelmemişti! Demek ki neymiş? O tarihte Kürtler varmış. Protokole göre; Kürtler Osmanlı camiasından asla ayrılamazlardı ve bu sınır asgarî talepti. Protokol bununla da yetinmemiş ve Kürtlerin serbestçe gelişmelerini sağlayacak şekilde etnik haklara kavuşmalarına sosyal açıdan izin verilmesini desteklemek gerektiğini vurgulamıştı. Dahası, bütün bunlar “millî sır” olarak gizli tutulmayacaktı. Kürtlere bağımsızlık verileceğine ilişkin yapılan propagandalara karşı onların bu türden vaatlerin arkasına takılıp gitmelerini önlemek üzere bu kararların Kürtlere özellikle bildirilmesi kabul edilmişti. Protokolün altında Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Bekir Sami Beyin ve Rauf Orbay’ın da imzaları vardı.
Bu arada kısaca bir başka konuya daha değinmek gerekir: Bu tarihte Osmanlı Hükûmeti’nin temsilcileri ile Anadolu’da kongreler tarafından seçilen heyeti temsiliye karşılıklı görüşebiliyor ve hazırladıkları ortak metnin altını beraberce imzalayabiliyorlardı. Yani şimdi iç savaşta tarafların ortak bir metin altına imza atmaları mümkün müdür? Bu nasıl bir iç savaş? Bir tüyo vereyim mi? Belki de iç savaş yok; iki taraf arasında anlaşma söz konusu.
Nutuk’ta da sözü edilen bu protokolün metni orada da sansüre uğramış ve metin itinayla temizlenmiştir. Yani Nutuk’ta yayınlanan belgelere itimat caiz değildir; muhakkak orijinali ile karşılaştırılması gerekir! Bahse konu özgün metin Faik Reşit Unat tarafından Tarih Vesikaları dergisinde 1961 senesinde yayınlanmıştır. Buna rağmen sansür devam etti. Meselâ Mazhar Müfit Kansu’nun Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber kitabında da aynı sansür görülmektedir.
Atatürk’ün 1923 İzmit basın toplantısı
Atatürk’ün 1923 yılında gerçekleşen İzmit basın toplantısında Ahmet Emin Yalman’ın sorusuna verdiği ve hep sansür edilen yanıtı da meseleye ışık tutmaktadır. Atatürk şöyle diyordu: “Kürt sorunu, bizim yani Türklerin çıkarlarına olarak da kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü bildiğiniz gibi, millî sınırlarımız içinde var olan Kürt unsurlar o şekilde yerleşmişlerdir ki, pek az yerlerde yoğundur. Fakat yoğunluklarını kaybede kaybede ve Türk unsurunun içine gire gire öyle bir sınır doğmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istersek Türklüğü ve Türkiye’yi mahvetmek gerekir. (…) Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük düşünmektense bizim Teşkilât-ı Esasiye Kânunu gereğince zaten bir türlü özerklik oluşacaktır. O hâlde hangi livanın halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken, onları da beraber ifade etmek gerekir. İfade olunmadıkları zaman, bundan kendilerine ait sorun yaratmaları daima mümkündür. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin ve hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden oluşmuştur ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmiştir.”
Atatürk, “bir nevi mahallî muhtariyetler”in 1921 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu’nda öngörüldüğünü söylerken ne demek istemişti acaba? Yasanın 11. maddesi şöyleydi: “Vilâyet mahalli umurunda manevî şahsiyeti ve muhtâriyeti hâizdir. Hâricî ve dâhilî siyâset, şer’i, adlî ve askeri umur, beynelmilel iktisâdî münâsebet ve hükûmetin umûmî tekâlifi ile menâfii birden ziyâde vilâyâta şâmil husûsat müstesnâ olmak üzere, Büyük Millet Meclisi’nce vâz edilecek kavânin mûcibince Evkaf, Medâris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nâfiâ ve Muâveneti İçtimâiye işlerinin tanzim ve idâresi vilâyet şûrâlarının salâhiyeti dâhilindedir.”
Yani: Her il, yasalar çerçevesinde, vakıf, medrese, eğitim, sağlık, ekonomi, tarım, bayındırlık ve sosyal yardım konularında yerel düzeyde idari yetkiye sahipti. Yasada buna özerklik deniliyordu. Bu konuların yönetimi il şuralarının yetkisine bırakılmıştı. Şura lâfı da (ayıptır söylemesi) Sovyet’in karşılığıydı!
Bu şuralar lâkırdısı da nereden çıktı diye soranlara hemen 12. madde: “Vilâyet şûrâları, vilâyetler halkınca müntehap âzâdan mürekkeptir” ve 14. madde: “Vilâyette Büyük Millet Meclisi’nin vekili ve mümessili olmak üzere vali bulunur. Vali, Büyük Millet Meclisi hükûmeti tarafından tâyin olunup, vazifesi devletin umûmî ve müşterek vezâifini rüyet etmektir. Vali, yalnız devletin umûmî vazâifile mahallî vazâif arasında teâruz vûkuunda müdahale eder.” (Kaynak: A. Gözüyübük ve S. Kili: Türk Anayasa Metinleri, SBF Yayınları, 1982, s. 94-95).
Yani: şuralar il halkınca seçilecekti ve valiler TBMM tarafından (İçişleri Bakanlığı’nca değil) atanacak olup, eğer merkez yönetimi ile il yönetimi arasında anlaşmazlık çıkarsa, ancak bu takdirde valilerin il yönetimine müdahale yetkisi doğacaktı.
İzmit konuşması 1969’da sansür edildi
Ayşe Hür, bir yazısında öyküyü güzel bir şekilde özetlemiştir: Mahmut Soydan Milliyet gazetesinde 1929/1930 yıllarında uzun süren bir yazı dizisinde bu konuşmanın tamamını yayınlamış olmakla birlikte; ardından sansür çıktı geldi ve İsmail Arar 1969 yılında İzmit Basın Toplantısı kitabında metni sansür etti. Şimdi siz bakmayın bu konuşmanın serbestçe yayınlanmasına; meselâ Arı İnan’ın TTK tarafından 1982 yılında (yani 12 Eylül yönetiminde) yayınlanan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları adlı kitabında metnin bu kısmı yoktur, sansür edilmiş ve koparılıp atılmıştır! İnan, Arar’ın metninin eksik olduğunu, yayınladığı metnin ise tam olduğunu ileri sürüyordu! Bütün bu sansür çabaları 2000’e Doğru dergisinin 1987 yılındaki yayını ile ortaya çıktı. Dergi tabiî toplatırıldı ve mahkemeye verildi. Beraat kararından sonradır ki, Arı İnan, bir röportajında, henüz meselenin çözülmediği bir sırada metne yer vermeyi doğru bulmadığını söylerken; TTK başkanı Yücel Tanay da, ayrılıkçı akımların eline doküman vermemek gerektiği düşüncesiyle böyle davrandığını açıkladı
Tarihi böyle bir mantıkla inşa etmeye kalkışanlara karşı kaynaklar elimizdeki en güçlü argümanlardır. Bu nedenle yazımda metinlerin orijinallerine de yer verdim; herkes kendisi okusun ve değerlendirsin diye.
Özerklik tartışması: Önce sansür, sonra inkâr, en sonunda itiraf ve tevil
Şimdi belki bir miktar açıklığa kavuşmuştur; Atatürk’ün basın toplantısında Kürt meselesine ilişkin sözleri niçin sansüre uğramış olabilir? Dün bu sözleri sansür edenler; geçmişte böyle sözler söylenmediğini, bunun yalan olduğunu ileri sürenler, bugün artık bu sözleri tevil etmenin dışında bir başka yol bulamıyorlar. Geçmişi itinayla temizlemeye çalışanlar için acınası bir durum. Önce sansür ve inkâr; sonra inkârdan bir fayda görülemeyince zorunlu itiraf ve hemen ardından da tevil. Ne varmış canım; “bir nevi mahallî muhtariyet” sözünden özerklik sonucu çıkar mıymış? Vallahi çıkmazmış. O halde bu sözler zamanında niçin sansür edilmek zorunda kalındı acaba? Bilen varsa, çıksa da açıklasa; biz de öğrensek. Çıkmaz sokaklarda dolaşmayı tercih edenlere sormak gerekir: Bu sistemi bugün önermek Atatürkçülük müdür, yoksa vatana ihanet midir? Yoksa ikisi birden midir? Atatürk’ü dahi sansür eden, etmek zorunda kalan sıkı Atatürkçülere sorun bakalım, ne yanıt alacaksınız?
DİKKAT! DİKKAT! İTİNAYLA METİN TAHRİF EDİLİR
İŞİN zor kısmına geldik; çünkü genellikle metinler yeni Türkçeye çevrilirken, tahrifata uğramakta ve üstelik sanki tam metinmiş gibi tırnak içinde gösterilmektedir. Söylenene, okuduğunuza, gördüğünüze sakın inanmayın. Pek çok “yazar” ve “tarihçi”, orijinal metni kendi gönlünden geçirerek değiştiriyor. Hiçbirinde orijinal metni görmüyorsunuz; sadece onların yaptığı çeviriyi okuyorsunuz. O çeviri ki, sansür edilmiş, değiştirilmiş, çıkarılmış ve hatta ekleme yapılmış, yani itinayla elden geçirilmiştir. Üstelik bir de kendi yazdıklarını tırnak içinde sunarlar ki, sanki orijinalinden aynen alınmış gibi yaparlar. Kimler mi? Canım artık her şeyi de ben söylemeyeyim; şöyle etrafınıza bir bakın bakalım. Ya, işte onlar! Bırakın onlar özerklikle “bir çeşit özerklik” arasındaki farkı bulmaya çalışsınlar. Meselâ, odatv’den Sinan Meydan’a sorarsanız eğer; yasada sözü edilen “muhtariyet” gerçek anlamda özerklik değildir; sadece belediye işlerine has güçlü yerel yönetim anlamına gelmektedir. Soru: o halde yeni anayasaya özerklik sözünü yazmakta sakınca yoktur, değil mi?
Son Osmanlı Meclisi Mebusanı’nda Kürtler
26 Şubat 1920 tarihli meclis oturumunda “Kürtlerin camia-i İslâmiyye ve Osmaniyye’den ayrılmak fikrinde olmadıkları”na ilişkin açıklamalar yapılıyordu. Diyarbekir Müdafaa-i Hukuk-u Millîye Cemiyeti aşağıdaki telgrafı meclis başkanlığına çekmişti:
“Vatan haini, din düşmanı Şerifnâm şahsın Boğos Nobar ile teşrik-i mesaî ederek, Kürtlerin mukadderat-ı âtiyyesi hakkında beyan-ı mütâlaa ettiğini istihbar ettik. Kürtlük ve Türklük birdir. Yekdiğerinin özkardeşi ve din kardeşidir. Her iki millet için vatan müşterektir. (…) Kürtler vatanlarının istihlâsı uğrunda şimdiye kadar Türklerle ilk saf-ı harbde kanlarını akıtmışlar ve âtiyen de hükûmetimizin bekâ ve saadeti için aynı surette hareket edeceklerdir. Camia-i Osmaniye ve İslâmiyye’den hiçbir zaman ayrılmak, fikir ve hayallerinden geçmez. Dünyanın sonuna kadar bu camia-i İslâmiyye ve Osmaniye dahilinde yaşamak azmindedirler.” (Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi: 26 Şubat 1920)
Amasya Protokolü’nün orijinal metni
“BEYANNâMENİN birinci maddesinde Devlet-i Osmaniye’nin tasavvur ve kabul edilen hudûdu Türk ve Kürtlerle meskûn olan arâziyi ihtivâ eylediği ve Kürdlerin câmi’a-i Osmâniye’den ayrılması imkânsızlığı îzâh edildikten sonra, bu hudûdun en asgarî bir taleb olmak üzere te’mîn-i istihsâli lüzûmu müştereken kabûl edildi. Ma’a-hâzâ Kürdlerin serbestî-i inkişâflarını te’mîn edecek vech ve sûretde hukûk-ı ırkıye ve ictimâ’iyece mazhar-ı müsâ’adât olmaları dahi tervîc ve ecânib tarafından Kürdlerin istiklâli maksad-ı zâhirîsi altında yapılmakda olan tezvîrâtın önüne geçmek için de bu husûsun şimdiden Kürdlerce ma’lûm olması husûsu tensîb edildi.” (Kaynak: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü-Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk, 2003, s. 99).
İzmit basın toplantısının orijinal metni
“KÜRT meselesi, bizim yani Türklerin menfaatine olarak da kat’iyyen mevzubahis olamaz. Çünkü mâlumu âliniz, bizim hudut-u millîyemiz dahilinde mevcut Kürt anasır o surette tavattun etmiştir ki, pek mahdut yerlerde haiz-i kesafettir. Fakat kesafetlerini kaybede ede ve Türk anasırının içine gire gire öyle bir hudut hâsıl olmuştur ki, Kürtlük nâmına bir hudut çizmek istersek, Türklüğü ve Türkiye’yi mahvetmek lâzımdır. (…) Binaenaleyh başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim Teşkilât-ı Esasiye Kanunu mucibince zaten bir nevi mahallî muhtariyetler teşekkül edecektir. O halde hangi livanın ahalisi Kürt ise, onlar kendi kendilerini muhtar olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye’nin halkı mevzuu bahis olurken, onları da beraber ifade etmek lâzımdır. İfade olunmadıkları zaman, bundan kendilerine ait mesele ihdas etmeleri daima variddir. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin ve hem de Türklerin sahibi salahiyet vekillerinden mürekkebdir ve bu iki unsur bütün menfaatlerini ve mukadderatlarını tevhid etmiştir. Yani onlar bilirler ki, bu müşterek bir şeydir. Ayrı bir hudut çizmeye kalkışmak doğru olamaz.” (Kaynak: Mustafa Kemal-Eskişehir-İzmit Konuşmaları (1923), Kaynak Yayınları, 1993, s. 104).
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016