Cemil KOÇAK
Türkiye, koalisyonun ne demek olduğunu ilk kez 1961 seçiminden sonra anladı. Çünkü, Türkiye tarihinde ilk kez hiçbir parti tek başına iktidar olabilecek durumda değildi. Koalisyonlar devri böyle başladı. Ve arkası da geldi.
27 Mayıs 1960 darbesinin ardından ilk seçim, 15 Ekim 1961 tarihinde yapıldı. Bu dönemde kabul edilen yeni seçim yasası gereğince, seçim sistemi olarak artık nisbi temsil usûlü uygulanacaktı. Bu da Türkiye’de ilk kez uygulamaya sokulmuştu. Ama nisbi temsil sistemi deyip de geçmemek gerekir; çünkü, bu sisteminin de kendi içinde farklı matematiksel formülasyonlarının bulunduğu alt başlıkları bulunmaktadır. Yeni seçim yasası, D’Hont yöntemini öngörmüştü. Bu yöntem, partilerin aldığı oyların milletvekili hesabında olabildiğince boşa gitmemesini sağlıyordu.
Partiler
27 Mayıs sonrasında DP kapatılmıştı. Fakat diğer partiler varlıklarını koruyordu. DP’nin yerini doldurmak üzere yeni partilerin kurulması da gecikmedi. 11 Şubat 1961’de Adalet Partisi (AP) kuruldu. Sadece iki gün sonra onu Yeni Türkiye Partisi (YTP) izledi. AP, DP’nin mirasına daha sıkı bir şekilde sahip çıkar gibiydi; DP’nin yerini almaya çalışan YTP’nin genel başkanı Ekrem Alican’ın 27 Mayıs hükûmetlerinde Maliye Bakanı olarak görev alması, ona biraz da ‘muvaza’ partisi görünümü vermişti. Tuhaf bir tesadüf ama, YTP’nin kurulduğu yine aynı gün, bu kez de Türkiye’de uzun aradan sonra legal bir sosyalist parti yeniden kuruldu: Türkiye İşçi Partisi (TİP)…
Seçim
27 Mayısçıların gönlünden geçen seçimin CHP tarafından kazanılmasıydı. Gerçekten de CHP, bu seçimden birinci parti olarak çıktı. Oyların neredeyse % 37’sini almıştı; fakat bu oran, onun tek başına iktidar olmasına imkân tanımıyordu. Yeni seçim sistemi, geçmiş on yılın siyasal tecrübesi ışığında, bu kez birinci partiye önemli avantajlar sağlamıyordu artık… Aksine, seçim sistemi, küçük payı olan partilere bile milletvekili kazanabilme imkânı sağlamıştı.
Zaten bu seçim sisteminin kabul edilmesinin önemli bir nedeni de; DP’nin mirasçıları olan partilerin parlamentoda tek başına iktidar olmalarına engel olmaktı. Sistem, biraz da sigorta görevi olarak tasarlanmıştı. Eğer seçimde, eskiden olduğu gibi, DP benzeri partilerin kazanmasına engel olunamazsa; bu takdirde, seçim sistemi sayesinde, böyle bir partinin Meclis’te mutlak çoğunluğu sağlamasının önüne geçilmek istenmişti.
Seçim sonucunda; CHP, toplam 450 üye bulunan Meclis’te, 173 milletvekilliği elde etmişti; onu AP izliyordu. AP’nin oy oranı da yine % 35’e yakındı. Yani neredeyse birinci parti kadar oy toplamıştı. Milletvekili sayısı ise, 158 idi. Üçüncü parti olan YTP, 65 üyelik elde etmişti. Oy oranı % 13 kadardı. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ise, 54 üyelik karşılığında, yaklaşık % 14 oy oranına erişmişti.
Senatoda durum farklı
27 Mayıs’tan sonra kabul edilen 1961 anayasası, parlamentoyu Meclis’ten ve Senato’dan oluşturmuştu. Senato böyle kuruldu. Senato seçimi ise, aksine, çoğunluk sistemine göre yapılıyordu ve bunun sonucunda aynı seçim sırasında AP 71, CHP 36, CKMP 16 ve YTP de 27 senatörlük elde etti. CHP, bu seçimde en çok oyu alan parti olmasına karşın, çoğunluk sisteminin azizliği sonucunda, daha az üyelik kazanabilmişti!
Buyurun koalisyona
CHP, seçimi kazanmış görünüyordu; oysa seçimi asıl kazanan ‘DP’ sayılabilirdi. Çünkü, DP’nin uzantısı sayılan iki partinin, AP ile YTP’nin ve bu arada CKMP’nin oy oranı toplamı % 60’ı aşıyordu! Ama koalisyon hükûmeti kurulması zorunluydu. Aslında, birinci parti olmasına rağmen, CHP olmadan da diğer partiler, birlikte Meclis’te çoğunluk oluşturabilecek ve hükûmet kurabilecek durumdaydılar. Üç partinin üye sayısı toplamı, gerek Meclis’te ve gerekse Senato’da çoğunluk sağlıyordu. Fakat siyasal koşullar buna imkân tanımıyordu. Askerî yönetim, DP uzantısı böylesi bir koalisyona geçit vermek niyetinde değildi ve nitekim vermedi de…
Millî Birlik Komitesi, önce bütün partilerin katılabileceği bir koalisyon hükûmeti için çaba harcadıysa da, bu girişimden bir sonuç alınamadı. Bunun üzerine; partiler üzerindeki baskı yoğunlaştırıldı. Ordu içinde gücünü artıran bir başka cunta, Silâhlı Kuvvetler Birliği, seçim sonuçlarını tanımamaya karar verdi ve ordunun parlamento açılmadan hemen önce yönetime el koyması için girişimlerde bulundu. Cumhurbaşkanlığı seçimi de ayrı bir siyasal baskıya neden oldu. Cemâl Gürsel’in Cumhurbaşkanı seçilmesi garanti altına alınınca; CHP’nin de içinde bulunacağı ve Başbakanın İsmet İnönü olacağı bir koalisyon formülüyle Meclis’in açılmasına izin verildi.
Kısa ömürlü hükûmetler
Nihayet ağır siyasal baskılarla CHP’nin AP ile bir koalisyon kurmasına karar verildi. Bakanlıklar, iki parti arasında neredeyse eşit olarak paylaşılmıştı. Hükûmetin güvenoyu alması da sorun oldu; bazı AP’li üyeler, hükûmete güven oyu vermediler. İki parti arasında derin siyasal ve ekonomik görüş ayrılıkları; 27 Mayıs’ın tazeliği içinde güncel konularda da sürüyordu. AP’nin Yassıada’da mahkûm olmuş olan eski Demokratlar için af yasası çıkarmaya kalkışması üzerine; Birinci İsmet İnönü koalisyon hükûmeti, kısa sürede dağıldı. Ömrü sadece altı ay olmuştu! Koalisyon hükûmetinin ne demek olduğu yeni yeni anlaşılıyordu!
Ama ardından yenisi geldi: Bu kez yine CHP önderliğinde; AP’den ayrılan bir grupla; CKMP’den ayrılan ve Millet Partisi (MP)’yi kuran bir grup da buna katılınca; CHP; YTP ve CKMP’den kopan üyelerle yeni bir hükûmet kurdu. Sonuçta karmaşık bir formül işlemişti: CHP on bir; YTP altı; CMKP dört ve bağımsızlar da iki bakanlık almıştı. Sadece beş ay sonra; İsmet İnönü, ABD’yi ziyaret ederken, YTP ile CKMP’nin koalisyondan çekilmeye karar vermesi üzerine, bu hükûmet de düştü. Başbakanın yurt dışı seyahati sırasında hükûmetinin düşmesi, ilk ve son kez olmuştu!
Zayıf siyasal iktidarlar, ordu içindeki darbecileri de adeta besliyordu: Bu koalisyon sırasında 22 Şubat 1962 ayaklanması oldu. Bastırıldı. Sadece bir yıl sonra bu kez 21 Mayıs’ta benzer bir darbe girişiminin zorlukla önü alındı. Tarihe Talât Aydemir’in darbe girişimleri olarak geçen bu iki girişim; İsmet İnönü’nün başbakanlığı dönemine, zayıf koalisyon hükûmetleri devresine rastlamıştı. Bu, elbette basit bir tesadüf değildi; ülkede siyasal istikrar sağlanmadıkça, iktidar zayıf kaldıkça, bu boşluğu doldurmaya aday darbeci zihniyet ağırlık kazanıyordu.
CHP bir daha deniyor
CHP’nin iki koalisyon hükûmeti denemesi, ardı ardına başarısızlıkla sonuçlanmıştı; bunun üzerine İnönü, üçüncü kez bir deneme daha yaptı ve yeni bir koalisyon hükûmeti kurdu. Bu kez koalisyonda CHP yalnızdı; hükûmete bağımsızlardan üye alınmasıyla yetinilmişti. Bu arada, koalisyon hükûmetlerinin başarısızlığı ve ataleti, ilk seçimde kendisini göstermiş oldu. 7 Haziran 1964 tarihinde bu kez nisbi temsil usûlüyle 26 ilde yapılan Senato kısmî seçiminde; AP, oyların % 50’sini almayı başardı. CHP ise, % 40 oy oranı ile 19 üyelik kazanabilmişti. CKMP ile YTP ise, hiçbir üyelik kazanamadılar.
1965 yılının Şubat ayında AP, diğer partileri yanına aldı ve CHP’nin koalisyon hükûmetini bütçe oylamasında düşürdü. Hükûmetin bütçesi reddedilmişti; yani hükûmete Meclis’te güvensizlik oyu verilmiş oldu. Bu kez Suat Hayri Ürgüplü’nün başbakanlığında yeni bir koalisyon hükûmetinde anlaşıldı. AP on; YTP dört; CMKP dört ve MP de dört bakanlık elde etti. Bu kez seçimin birinci partisi olan CHP, hükûmet dışında bırakılmıştı. Bu, dört yıl içinde kurulan dördüncü koalisyon hükûmetiydi. Ve 1965 seçimine kadar da görevde kaldı. Bu dönemde hükûmetlerin ömrü, ortalama sadece bir yıl olmuştu.
KOALİSYONLARIN SONU
1965 seçimi, koalisyon döneminin de sonu oldu. Bu kez AP, yaklaşık % 53 oy oranı ile tek başına iktidar olabildi; üstelik seçim sisteminin yol açtığı küçük partilere üyelik aktarılması imkânına rağmen! CHP % 29; MP % 6 ve YTP de % 4 kadar bir oy alabilmişti. Koalisyon hükûmetine son anda katılan AP, büyük bir siyasal başarı sağlamıştı. Diğer koalisyon ortakları ise, CHP dışında, siyasal yaşamdan ayrılıyor gibiydiler. Nitekim YTP, kısa sürede ortadan kalkacak; MP ise küçük bir parti olarak faaliyetine devam edecektir. 1965-1971 yılları arasında AP, tek başına iktidardı artık… AP, 1969 seçiminde % 46 oy oranı ile birinci olacaktır. CHP’nin oy oranı ise, % 27 kadardı. Çoğunluğu sahip iktidar sürüyordu. Ama bu devrin ömrü kısa oldu. Tâ ki, 12 Mart 1971 askerî muhtırasından hemen önce; AP içindeki bölünmeyle, Süleyman Demirel hükûmetinin, yine bir bütçe oylamasında, kendi milletvekilleri tarafından düşürülmesine kadar… 12 Mart geldiğinde AP içindeki parçalanma ve çatlama derindi. Çoğunluk iktidarının sonu gelmişti; ama henüz hiç kimse bunu bilmiyordu!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016