Cemil KOÇAK
12 Eylül sonrasında ANAP’ın tek başına iktidarı, 1989 yerel seçimleri sonrasında zayıflamaya başladı. 1991 seçimi, bir kez daha koalisyonlara dönüş anlamına geliyordu. Türkiye on yıldan uzun bir süre kendisini bu badirenin içinde buldu.
21 Ekim 1991 seçimi, ANAP’ın, aslında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın yenilgisiyle son buldu. Bu seçim, yeniden koalisyon arayışlarına yol açan bir başka seçim oldu. Ancak bu arayışların yüzyılın sonuna kadar süreceği henüz bilinmiyordu; bilinemezdi. Seçim sonucunda Demirel’in Doğru Yol Partisi (DYP) birinci parti olmayı başarmıştı; ama oy oranı, yalnızca % 27 idi. Ardından gelen eski iktidar partisi ANAP sadece üç puan gerideydi. Erdal İnönü’nün genel başkanı olduğu Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP), üçüncü sıradaydı ve oy oranı % 21 kadardı. Erbakan’ın Refah Partisi (RP), % 17 oy oranı ile göz dolduruyordu. Bülent Ecevit’in Demokratik Sol Partisi (DSP) ise, ancak % 11 kadar oy alabilmişti.
Demirel başbakan oluyor
Sağ kanat partilerin bir koalisyon hükûmeti kurması mümkünken -ama bir o kadar da siyasal açıdan güçken- DYP-SHP hükûmeti kurulduğunda; bu defa, CHP-DP karşıtlığından bu yana ilk kez, iki büyük geleneğin partisinin yan yana gelmesi, büyük ümitler de uyandırdı. Seçmenlerin neredeyse yarısının desteğini alan bu iki parti, kırk yılı aşkın bir süre sonra, tarihsel karşıtlığın yerine işbirliği anlayışını hâkim kılabilirdi; en azından beklenti bu yöndeydi. Hükûmet, 20 Kasım 1991 tarihinde kurulduğunda; hükûmet programı da, Türkiye’nin demokratikleşmesi doğrultusunda temellendirilmişti ki, tek başına bu bile, yeterince dikkat çekiciydi.
Kişisel bir not
Bu koalisyonun diğerlerinden bir farkı vardı; bu da, belirli bir ortak siyasal hedefi olmasıydı. Bu koalisyon hükûmeti, en azından bir ümit ışığı doğurmuştu. Hatta hükûmet programının vaat ettiği demokratik reformların bir listesi gazetede yayınlandığında, onu kesmiş ve o sırada çalıştığım TÜBİTAK’taki duvarıma bile yapıştırmıştım. Hiç unutmam; amacım, her gerçekleşen reformdan sonra, o maddenin üzerini çizmekti. Evet, biliyorum; bu naif düşüncem hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Yine tesadüfen bu sırada; DP’nin önde gelen politikacılarından Samet Ağaoğlu’nun günlüğünü (“Demokrat Parti’nin Kuruluşu”; İletişim yayınları) oğlu Tektaş Ağaoğlu aracılığıyla yayına hazırlarken; uzun yıllardan sonra iki parti arasındaki tâbiri câizse ‘kan davası’nın sonuna gelindiğinden dolayı memnundum.
Kitabın sunuşuna şöyle yazmıştım (Ocak 1992): “Türkiye Cumhuriyeti’nin iki büyük ve köklü partisinin, CHP ile DP’nin, aralarında tam 45 yıl süren kavgaya, hattâ son 30 yıldır süren kan davasına artık bir son vererek, Türkiye’nin politik iklimini ve üslûbunu değiştirmeye koyuldukları tam da bu sırada, Samet Ağaoğlu’nun yazdıklarının, düşündüklerinin, yorumlarının ve tahlillerinin dikkatle okunacağını umuyorum.”
Bugünden geriye dönerek baktığımda bu satırlar hayli naif geliyor artık bana… Ama o zamanki ruh hâlimi anlatmak için belgesel nitelikte…
En uzun koalisyon
Demirel-İnönü koalisyonunun ömrü uzun oldu. 1993 yılının Haziran ayının sonlarına kadar devam etti. Etti ama; SHP, bu hükûmette sadece küçük ortak değildi. Etkisiz ortaktı da… DYP’nin gerektiğinde Meclis’teki diğer sağ kanat partilerinden kolayca destek alması karşısında, SHP’nin etkinliği zayıflamıştı. SHP’nin reform önerileri ve girişmelerinin bazıları boşa çıktı. Diğer yandan; “Kürt realitesi’nin tanınması yönündeki girişimler de sonuçsuz kaldı. SHP içindeki huzursuzluklar; 1992 yılında CHP’nin yeniden kurulması ve Deniz Baykal ile birlikte bazı SHP milletvekillerinin bu partiye katılması ile gözle görünür hâle de geldi. Turgut Özal’ın zamansız ölümü; Cumhurbaşkanlığı seçimini gündeme getirdiğinde; SHP, Demirel’in Cumhurbaşkanlığını destekledi. Tansu Çiller de, 1993 yılında DYP genel başkanı seçildi.
Bu kez Çiller’in başbakanlığında DYP-SHP koalisyon hükûmeti yenilendi. Fakat her iki hükûmet döneminde de kendisini dayatan ‘Kürt meselesi’nde ileri bir adım atılamadı. Aksine; askerî yöntemler tercih edildi. Kısa sürede, ekonomik darboğaz, yeni bir krizle sonuçlandığında, koalisyon partilerinin zayıflığı açığa çıktı. 1993 yılının bir önemli gelişmesi de, Erdal İnönü’nün politikadan ayrılmasıydı. Yerine gelen Murat Karayalçın ile hükûmet bir miktar daha yol aldı.
Yerel seçimlerin genel sonucu
1994 yılının son günlerinde yapılan yerel seçimler, üç sol partinin (CHP, SHP; DSP) başarısızlığı ile sonuçlandı. 1995 yılında SHP, CHP’ye katıldı. Baykal, bir süre sonra genel başkanlığa getirildi. Bu kez sahneye o zamana kadar ‘marjinal’ kalmış, ama hayli eski bir geleneğe dayanan Refah Partisi (RP) çıkıyordu: RP, 1984 yerel seçiminde % 5’i bile bulmayan oy oranını; 1987 genel seçiminde ancak % 7’ye çıkarabilmişti. Aslında on yıl önce MSP, zaten bundan daha yüksek oy oranına sahipti! Üstelik % 10 seçim barajına takıldığından Meclise de katılamamıştı!
1989 yerel seçiminde RP % 10 oranına yaklaşmıştı. 1991 seçiminde ise, küçük partilerle kurduğu seçim ittifakı sonucunda ulaştığı % 16 oy oranı, siyasette deprem etkisi yarattı. İstanbul ve Ankara’da, az farkla da olsa, belediye seçimini kazanması, başkaca bir kalıcı etkiydi. Oysa, SHP % 13; DSP % 9 ve CHP ise % 5 kadar oy alabilmişti. Sol partilerin oy oranı toplamı, % 27’yi bile bulamıyordu.
Koalisyonun âkıbeti
Evet, pek parlak olmamıştı. 1995 yılının son günlerindeki genel seçimin sonucunda; bu kez RP, % 21 ile birinci parti olurken; ANAP, yaklaşık olarak % 20 ile ikinci ve DYP de yine aşağı yukarı o kadar oy oranı ile üçüncü parti olmuşlardı. CHP, % 10’u biraz geçerek, baraj altında kalmamayı başarırken; DSP, % 14’ü geçen bir oy oranına ulaşmıştı. Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), % 4 gibi bir oyla kendisini göstermişti.
Bu kez yeni hükûmet arayışında yeni bir koalisyon ANAP tarafından Mesut Yılmaz’ın başbakanlığında kuruldu. ANAP-DYP koalisyonu kurulması, yine zaman aldı. 1996 yılının Mart ayı geldiğinde ancak kurulabildi. Bu hükûmet, adeta yıldırım hızıyla yıkıldı. Ömrü sadece üç ay olmuştu! Haziran ayına gelindiğinde koalisyon sona ermişti bile!
Refah-Yol denemesi
Haziran 1996’ta başlayan Erbakan-Çiller (RP-DYP) koalisyonu da, yalnızca bir yıl kadar sürebildi. 28 Şubat süreci, işte bu sırada gerçekleşti. Zayıf koalisyonlar, siyasal iktidarın etkisi azaltmış ve siyaset dışındaki müdahale imkânlarını da artırmıştı. Ordu, bir kez daha etkisini gösteriyordu. 28 Şubat darbesi ile hükûmet düştü. DYP, bu çalkantılı devrede hayli fire verdi. Çiller’in partisinden pek çok milletvekili ayrıldı. Bunu üzerine bu defa da Mesut Yılmaz’ın başbakanlığında; ANAP-DSP ile DYP’den ayrılan üyelerin kurdukları Demokratik Türkiye Partisi (DTP) arasında yeni bir koalisyon kuruldu. CHP bile hükûmeti dışarıdan desteklemeye karar vermişti. En büyük destek ise ordudan geliyordu.
Anasol-D formülü
Ordunun da desteğini arkasına alan hükûmetin uzun ömürlü olacağı düşünülüyordu. Hükûmetin öncelikli görevi; 28 Şubat sürecinin öngördüğü kararları almaktı. Bunu yapmakta gecikmedi. Merkez sağ olarak tanımlanan DYP ile ANAP’ın bitmez tükenmez kavgası, hükûmetlerin ömrünü kısaltan önemli bir faktördü. Ekonomik krizlerin ve sıkıntıların örselenmesi altında partiler, bir bakıma iktidarda zaman geçirmekten öteye bir icraatta bulunmuyorlardı bile! 1998 yılının Kasım ayına gelindiğinde; arka arkaya patlak veren skandallar arasında, CHP’nin desteğini çekmesi sonucunda, Yılmaz hükûmeti de düştü.
SALLANTILI HÜKÛMETLER
Önce Yalım Erez’e verilen hükûmet kurma görevinden bir sonuç alınamayınca, Ecevit, bir azınlık hükûmeti kurdu. Dört ay kadar da iktidar oldu. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinin ‘başarısı’ DSP’ye mal edilince; 28 Nisan 1999 tarihinde yapılan genel seçimden DSP birinci parti olarak çıktı. Oy oranı % 22 idi. MHP, tarihinde ilk kez % 18 oy oranı ile bir rekor kırmıştı. 28 Şubat sürecinde kapatılan RP’nin yerine kurulan Fazilet Partisi (FP), bu kez % 15 oy oranına düşmüştü. ANAP ise, ancak % 13 sınırındaydı. DYP de ancak bu kadardı. CHP ise, baraj altı kalmıştı! Bu kez de aynı yılın Mayıs ayında DSP-MHP ve ANAP koalisyonu kuruldu. 3 Kasım 2002 seçimine kadar da krizler içinde debelenerek işbaşında kaldı bu koalisyon… Ömrü, pek çok benzerinden uzundu; fakat âkıbeti dehşet oldu. Yaşanan derin krizler içinde gidilen 2002 seçimi ise, Türkiye’nin ömrünü tüketen koalisyonların sonunu getirdi. Bugüne kadar…
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016